Ben de Apollo kullanıyorum, onun için hazır yeri gelmişken bu konvertör kalitesi problemi ister kayıt ister miks olsun kendini ne şekilde belli ediyor acaba ? Distortion, dinamik aralık veya başka bir şey olabilir.
@alpus dostum,
Tabii ki işin başı dynamic range. ( Burada kasıt ettiğim reel dinamik aralık. ) Ama bu noktada üreticilerin verdiği dynamic range değerlerine de çok takılmamak lazım. Çünkü son sözü yine kulaklar söylüyor. İki cihazı usulüne uygun olarak yan yana test ettiğinizde tabir-i caiz ise takke düşüp kel görünüyor.
Örneğin DAC katını ele alalım. Malum olduğu üzere DAC katı ; dijital ve analog stage'lerden oluşuyor. Dijital stage'in bence göreceli olarak çok fazla önemi yok. Zira dünyada sınırlı sayıda chip üreticisi firma var. Bütün kart üreticileri ( RME hariç ) ; netice itibariyle dijital stage'de kullandıkları chipleri gidip o üreticilerden alıyorlar. Ama bakıyorsunuz aynı çipi kullanan iki ayrı firmanın kartları aynı müziği dinlerken farklı tınlıyor.
Peki neden ?
İşte bu noktada DAC katının analog stage'i devreye giriyor. Bir ses kartının konvertör kalitesini tayin eden en önemli parametre analog stage. Analog stage ; ne kadar iyi mühendislikle tasarımlanır ve ne kadar kaliteli komponentler ile imal edilir ise analog stage ve ona bağlı olarak da ses kartının konvertörleri o kadar kaliteli / performanslı oluyor. Tabii doğal olarak o kadar da pahallı oluyor. 🙂
Ben geçenlerde ; üreticilerinin verdiği değerlere göre DAC katı olarak aralarında 7 dBA dynamic range değeri farkı olan ( ki malum bu ciddi bir farktır ) iki üst düzey kartı yan yana test ettim. Daha düşük değere sahip kartın analog stage'i o kadar başarılı tasarımlanmıştı ki ; bu cihazdan çok daha fazla detay duydum. Örneğin kontrbass'cının tuşesini çok daha iyi duydum vs. ( Ben bu duruma kendimce bir tanım uydurdum. Bu olguya ben "reel dynamic range " diyorum. 🙂 )
Yani bu noktada söylemek istediğim şu : Üreticilerin ilan ettikleri dynamic range değerlerine fazla takılmadan bu meseleyi değerlendirmek lazım. Bunun için de kulağa güvenmek lazım. Reel dynamic range nedir ona bakmak lazım. İşte bu reel değerleri de dijital ve analog stage birlikte çalışıp belirliyor. Nitekim bundan bir süre önce tesadüfen sektörün büyük üreticilerinden birisinin resmi internet sitesinde bu konuda kaleme alınmış bir yazıya denk geldim. Adamlar aynen benim dediklerime benzer şeyler söyleyerek isim vermeden bazı firmaları üstü kapalı olarak eleştiriyorlar. Mealen diyorlar ki ; bazı üreticiler sadece chip'lerle yapılmış testlerin dynamic range değerlerini cihazın konvertör katının dynamic range değeri olarak veriyorlar. Halbuki bu chipleri içeren dijital stage ile analog stage bir arada çalışmaya başladığında , söyledikleri dynamic range değerleri bir anda yalan oluyor. 🙂 Sonuç olarak da tüketicilerin dikkatini bu noktaya çekiyorlar.
Eğer kestirmeden ve basitleştirerek gider isek , bilindiği gibi dynamic range değeri , kayıt ve mix sürecinde söylediğim anlamda ne kadar yüksek olursa ;
-ADC katında kayıtlarımıza tüm harmonikleri o kadar çok kayıt edebilmemize ,
-DAC katında harmonikleri o kadar çok duyabilmemize ,
yol açıyor.
THD değerleri de tabii ki başka bir önemli parametre. THD değeri ne kadar düşük ise kartın konvertör performansı o kadar yüksek kabul ediliyor.
Kartın konvertörlerinin renkli olup olmaması da diğer önemli bir husus. Pro-audio sektöründe genel kabul görmüş kurala göre renksiz konvertörler başından beri çoğunlukla tercihe şayan bulunmuştur. Her ne kadar bazı istisnaları olsa da...
Şimdi gelelim esas UAD meselesine. Ben şunu diyorum :
UAD sektörün köklü ve büyük firmalarından birisidir. Tarihsel olarak bakılığında gayet güzel ses kartları da üretmiştir. Ancak benim nedenini çözemediğim bir şekilde , UAD kartlarının konvertör kaliteleri , geleneksel olarak kendi segmentindeki diğer kartların çoğunluğuna göre daha başarısızdır. Yani benim gözümde UAD bu konvertör meselesini anlayamadığım bir şekilde bir türlü çözememiştir. Yeni çıkardıkları X serisinde bile bu problem ( söylenene göre ) konvertörlerin renkli olması şeklinde hala sürmektedir.
Benim bir arkadaşım ; 1,5-2 sene önce Apollo Twin USB aldı. Bir süre sonra Apollo'nun yanına Audient iD14 aldı. Baktım geçenlerde iD14'ün konvertörlerini daha başarılı bulduğu için Apollo'yu satmış. ( Ki bence Audient'in konvertörleri hiç de başarılı değil. ) Artık anlayın yani. 🙂 2016 veya 2017 senesinde UAD dünya genelinde ; Apollo alanlara belirli sayıda plug-in'i free vermek şeklinde bir kampanya yapmıştı. Bu kampanyadan bildiğim bir sürü insan Apollo aldı. Ama alanlar içerisindeki azımsanmayacak sayıdaki insan sonraki periyotta bu Apollo'ları ellerinden çıkardılar.
Bence bu durumun en önemli nedeni konvertör kalitesi problemi. Dolayısıyla UAD'ın bu meseleye her şekil ve şartta köklü bir çözüm bulması , kaçınılmaz bir şey olarak karşısında durmağa devam ediyor.