Bu audio sequencer savaşları bitmez, ama size son bir yaşanmış örnek vereceğim, bu Cubase konusunda başka yorumda bulunmayacağım:
Hep adından söz ederim, değerli prodüktör arkadaşım Ümit Kuzer (
http://www.virusproduction.com ) aynı Cenk gibi ta bu bilgisayarda müzik yapma olayı yaygın olarak başladığından beri (1988-89'dan bahsediyorum) Cubase kullanırdı, hatta o zamanlardan Atari 1040ST'sinde yapılmış MIDI programlar filan bile var arşivimde, başına ekşiyip demolarımı yaptırmaya çalışırdım kendisine. Neyse, tam yılbaşından önceydi, Amerika'dan cihaz filan almak için liste yapıyorum, o ara Ümit'le bir telefonlaştık. Dertliydi. "Hayrola?" dedim. Döküldü:
"- Kanka bu Cubase beni çıldırtacak, kurtar beni bundan. Murat Uncuoğlu diye bir arkadaş var, Logic'e geçmeyi düşünüyor, şimdi benim de aklımda ama zor diyorlar, vakit kaybetmek de istemiyorum, alırız elimizde patlar diye şimdi tereddütteyim, ne dersin?"
"- Hiç durma abi, Cubase mi kaldı artık? Sen Cubase'i yemiş bitirmiş adamsın, Logic'in bir haftada içini dışını çözersin. Ben PC'de olduğum için Sonar kullanıyorum ama Mac'ım olsaydı o zamanlar ya Logic'e yürüyecektim ya da Protools'a"
"- Ya biliyorum, Protools bizde var da onun MIDI'si zayıf, şimdi bu Logic'i almak da mesele, Türkiye'de Emagic'in temsilcisi yok, bulamıyoruz mereti. Kırık olayı da bozuyor bizi. İnternetten sipariş etmek var da gümrük filan git uğraş, vakit yok. Sen ne zaman geliyorsun?"
"- Abi iyi söyledin, tam da Amerika'dan müzik aleti alıyorum, istersen sana da alayım bir tane, pakedin içinde gelir. Şubat'ta da oradayım, gelirken getireyim."
"- Aaa ne iyi olur ya. Oğlum çok büyük kıyak yaparsın, havaalanından alayım seni."
Bir saat sonra geri aradı ve iki tane Logic Platinum 6 Crossgrade sipariş verdi. Şubat ayında Istanbul'a geldiğimde yanımda getirip teslim ettim, biri kendisine diğeri de arkadaşına, öbür çocuğu tanımıyorum, DJ imiş galiba. Yedi senedir nüfustan düştük ya, tanımadığım çok insan var. Neyse, üç gün sonra Çemenzar'daki stüdyosuna ziyarete gittiğimde ağzı kulaklarındaydı:
"- Olayı bitirmişler kanka. Böyle birşey var mı ya? Xxxeyim Cubase'i Mubase'i. Saçlarıma ak düştü onun yüzünden. Daha tam da çözemedim bu mereti ama şu plug-inlere bak abi, böyle bir Fender Rhodes var mı ya?
(O arada master klavyede birşeyler attırıyor) Oha abi! Hele şuna bak şuna
(bu sefer bir takım uçuk kaçık electronica synth sesleri çağırıyor, belli ki gece sabahlamış bilgisayarın önünde) Oh be!... Neydi o önceden öyle? Dün bütün gün ayarlarını kurdum fıstık gibi oldu, bak şuraya gidiyorum, şunu seçiyorum, langaa! Bütün hepsi önümde... Var mı böyle birşey ya?"
Durum o kadar komikti ki olayı ifade etmek için kullandığı cümleler hâlâ beynimde yankılanır. Öyle bir yarım saat Logic demonstrasyonu izledim, bu cihazları programları işi bilen birisi tarafından kullanılırlarken izlemek büyük bir zevk. Kırk yıl ekranın başında otursan aklına gelmeyecek numaraların orada iki fare tıklamasında gayet güzel çekildiğini görünce hem insanın ufku hem de gözleri açılıveriyor bir anda
😀 Ümit tabii dehşet bir klavyecidir, daha doğrusu önce piyanisttir, sonra klavyecidir. Bir de onbeş-onaltı yıldır her gün bu işi yapmış olmanın rahatlığı ile stüdyoda önümde oradan oraya atladı zıpladı durdu. Sihir gibi. Dokunduğu her tuş bir melodi olup hoparlörlerden döküldü orada. Ben de mutlu bir müzisyenin hayatından mutlu birkaç saati büyük bir zevkle gözlemledim ve çok şeyler öğrenerek ayrıldım. O günden aklımda kalan şey: Cubase bitmiştir, yaşasın Logic!
😀
Benim tecrübelerim böyle, başkaları ne düşünür bilemem tabii.