Öncelikle piyasa hakkındaki bilgiler için teşekkür ederim, kendim müzik piyasasına hiç girmediğim için durumun bu şekilde olduğunu bilmiyordum. Açıkçası çalınan müziklerin dinleyici kitlesini şekillendirdiğini ben de düşünüyorum fakat bir yandan da şunu sormadan edemiyorum: Farklı müzikler dinleyen ve müziği para için yapmayan kimse mi yok? Durum gerçekten bu kadar vahimse ve kimse farklı tarzları çalmak istemiyorsa sanırım tek çarem evde cover videoları çekmek. Çünkü sevmediğim müziği çalıp müziğe olan sevgimi azaltmak gibi bir amacım yok.
Bunun haricinde de zaten müzikten para kazanmak gibi bir amacım yok, benimki sadece çok güçlü bir müzik yapma isteği. Fakat buna rağmen sırf eğlencesine bile insanların "Gel bir stüdyoya gidelim de bir şeyler deneyelim" dememesi beni çok şaşırtıyor. Eğer ilanıma ticari bir amaçla grup kurmak istediğimi yazsam ve insanlar buna ilgi göstermezse anlayacağım fakat durum bu da değil.
Neyse artık diyecek fazla da bir şey yok. Bundan sonra yapılacak en mantıklı şey bir müziksever olarak kendimi geliştirmeye çalışmak ve bir şeyler üretmek.
Böyle dönemlerde bir süre kafayı öne eğip "woodshedding" yapmak faydalı olabilir. Bilgisayar ve internet pek çok şeyi bozdu, ama başka kapıları da açtı. Evet, artık başka insanlarla birlikte çalmak daha zor, ama bu da bir trend ve bir noktada rayına oturacaktır. O sırada enstrümanda ilerlemek, ders almak vs gibi aktiviteler yapılabilr.
Müzikteki dejenerasyon, "Ana akım" denilen şey yüzünden aslında. Ana akım böyledir, her şeyi kendine benzetir, herşeyi bulamaç yapar. Artık ne pop, rock, ne rap, ne arabesk var farkındaysanız; ama hepsi içi içe, salata halinde. Çünkü ana akım denilen soytarılık, kitlelere bunu dayatır. Her şeyi birbirine yaklaştırır, farklılıkları törpüler ve ehlileştirir. Bunları dinleyen soytarılar da, yapan fırsatçılar da hep aynı kafadadır: Hepsi GÜZEL. (Hepsini çalarız. Hepsini yaparız. Hepsinden para gelir. Anladınız siz onu). Bunu yüksek sesle eleştirenleri de utanmadan müzikal faşizmle bile suçlayabilirler ! (başıma gelmiştir.)
Düzgün müzisyen olmak zaten çoğu zaman ana akımın dışında kalmayı gerektirir. Kendi karakterini koruyarak müzik yapan bütün büyük müzisyenler, böyle konularda gayet sabit fikirlidir. Ritchie Blackmore'a "punk" dendi mi tek cevabı vardır mesela. "RUBBISH".
Bu arada, bir sene Ankara'da bulundum. İyidir-hoştur filan da, İstanbul ile kıyas kabul etmez, üzgünüm. Ankara'nın vaktiyle çok daha canlı olan müzik ortamı da daha çok üniversiteli kitleye bağlıdır; o kitle irtifa kaybedince çökmesi çok doğal. Çünkü özü itibariyle Ankara'nın varoşları zaten elekto bağlama denilen fantastik enstrümanla icra edilen başka bir bulamaçtır
2003-4 civarı Keçiörende idim. Kızılay'dan bakınca gözükenden çok daha farklı bir dünya vardı
Bu arada, pandemi de çok sekte vurdu. Herhalde bu yaz itibariyle de biraz daha nefes alınacaktır.