Sire S3 - İlk izlenimler

Bugün nihayet bir adet Sire S3 HSS (Sunburst) edindim.
Almadan evvel S7'yi de tekrar denedim aklımda kalmaması açısından. S7'ler şüphesiz çok daha şık görünüyor (roasted maple, kendine has renk seçenekleri...) Ayrıca kilitli burgular ve köprüdeki humbucker için push pull seçeneği var.
Ancak S3 ve S7 arasında çalınabilirlik açısından bir fark bulamadım. Saydığım kozmetik farklar ise kesinlikle 10 bin TL farka değmez. Zaten youtuber (çok sağlam gitarist) John Nathan Cordy de bu fikirde ve S3'lerin bu anlamda fiyat performans oranı açısından çok iyi gitarlar olduğunu hep söylüyor.
Kozmetik olarak neredeyse kusursuz bir gitar. Bu anlamda 16 bin TL'lik bir gitar gibi değil.
Çalım olarak ilk başta çok rahat gelmedi bana. Kutudan çıktığındaki çalınabilirlik düzeyi, daha önce kullandığım ve biri halen bende olan iki Endonezya gitar (HB Fusion III ve Schecter Nick Johnston) ile kıyaslandığında ne yazık ki düşük kalıyor. Bir üst segment olan S7'ler için de durum böyle. Ancak gitar hakkında söylebileceğim neredeyse tek negatif şey bu.
Tremolo ise, HB Fusion üzerindeki Wilkinson marka olandan daha hassas ve kolay hareket ediyor. Bu anlamda Nick Johnston ile aynı seviyede. Üzerindeki single soundları Johnston gibi koyu değil, parlak ve tipik single coil tınıları var. Ancak bir miktar dip gürültüsü de mevcut doğal olarak.
S7'den farklı olarak push-pull ile humbucker single yapılamıyor. Ancak bu hiç umurumda değil çünkü ben köprüdeki humbuckerı zaten humbucker soundu için istiyorum.
Klavyenin hissiyatı fena değil, bazı gitarlardaki o ucuz "Çin malı" hissi yok, ama üzerindeki tellee son derece eskiydi. Evde bend yaparken (çalmaya başladıktan bir kaç dakika sonra) ince mi teli koptu.
Perdelerde ve klavyede tuhaf bir gıcır gıcırlık durum var. Bu biraz çalımı zorlaştırıyor şu an için ve HB Fusionlarda veya Schecter Nick Johnston'da kesinlikle bu sorun yoktu.
Ancak bu sıkıntı da olmasa zaten gitar üst orta segment haline gelir ki, bu fiyata şaka gibi bir şey olur (Endonezya Nick Johnstonlar artık 40 bin TL bandında...).
Şu anda S3'ler halen fazlasıyla ucuz geliyor bana ve muhtemelen bu fiyatlar bir kaç aya fırlayacak. Zaten o yüzden bir tane edinmek istedim. Bu fiyata HSS Strat daha alınamaz çünkü.
Son olarak, akort burgularından birinden sıkıntı var gibi (veya tel hoşaf olmuş, bilemedim). Kalın E telinde 4-5 tur çevirmeme rağmen akortta önce hiç bir değişiklik olmadı. Burguların hassasiyeti pek iyi değil. Telleri tümden değiştirip tekrar deneyeceğim. Zaten kafamın bir köşesinde burguları değiştirmek de var.
Edit: Sap-gövde birleşiminde neck plate olması benim için negatif bir unsur normalde, ama S3'lerde üst perdelere erişim son derece rahat. Neck plate içermeyen HB Fusion ile neredeyse aynı düzeyde erişim var, o denli iyi.
 
Son düzenleme:
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #3
İnceleme için teşekkürler. T3-T7 için de aynı durum geçerli midir?
Ben Tele adamı değilim. Bunu akılda tutmak kaydıyla şunu söyleyeyim: T3 denedim, hiç beğenmedim. T7 için de bence durum aşağı-yukarı aynı. Kozmetik olarak daha üst düzey, Telecaster tecrübem olmadığı için önce "belki benlik bir gitar değildir" dedim, ama bu forumda başka bir kullanıcı, Sire S serisinin daha iyi olduğunu, T serisinin o denli fark yaratmadığını söyledi. Hatta bir arkadaş da denemeden T7 aldı ( o da ilk defa Tele kasa almış), kısa bir süre sonra satılığa koydu. İlanı bulamadım ama oldukça yeni idi. Eğer Telecaster seviyorsanız, deneyebilirsiniz. O daha sağlıklı olur.
 
Yeni gitarınız hayırlı olsun.Ben de dün Senkop müziğe gidip bir L7 sahibi oldum.Gitarla ilgili geniş izlenimlerimi zamanla belirteceğim ama ilk izlenimlerim kesinlikle çok iyi bir Les Paul muadili olduğu yönünde.
 

Dosyalar

  • 1710852018983374082671794678759.jpg
    1710852018983374082671794678759.jpg
    2.3 MB · Gösterim: 73
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #6
Klavyesinde rahatsız hissettiren sorun luthier aracılığıyla düzeltilebilecek bir şey mi? Güzel bir inceleme olmuş
Teşekkürler.
Evet, 0.10 setle olması gerekenden biraz daha fazla tansiyon var gibi. Yalnız şunu da söylemek lazım, radius 9.5. Benim şu ara en sık çaldığım gitar olan HB Fusion III'te radius 12 inç. Bunun da yarattığı bir alışma durumu var.
0.10 set ile Fusion bayağı "slinky" tel tansiyonu açısından. S3 ile teller tansiyonlu geliyor. Perdeler de medium jumbo diye geçiyor ama biraz yüksek geldi bana. Bu tip faktörler de var yani. Sap ayarı konusunda zır cahilim (bu kadar senedir ellemek istemediğim tek şey gitarda...), önceki gitarım olan Vigier ile de sap ayarı diye bir şey olmadığı için iyice saldım:) Şu anda S3'te klavyenin ortasında bir miktar iç bükeylik hissediyorum, sıkıntının temeli bu olabilir.
 
Güle güle kullanın, hayırlı olsun...

Modern strat tipi iki pivot vidalı köprü var gördüğüm kadarı ile. Bu tarz köprülerde alyan anahtar ile tek tek "saddle" ların yüksekliği azaltılıp, köprü bu iki vidadan tekrar istediğiniz ayara yükseltilirse, tellerin bend yaparken ve perdeye basarken hissedilen tansiyonunu düşürmek mümkün oluyor. Zira tellerin "saddle" lardaki açıları/temas yüzeyi ve sürtünmeleri azalıyor. Bazı atölyelerin ve kullanıcıların bilmediği/inanmadığı bir olgu bu, "sap skalası ve dolayısıyla tel uzunluğu değişmezken tansiyon nasıl değişir" diye itiraz ediliyor ama, aynı skaladaki gitarlar için tellerin serbest haldeki tansiyonu hemen hemen aynı olsa da, bend veya perdeye basma esnasında köprüdeki sürtünme çalımı ciddi etkiliyor. Stratlarımda çok denemişliğim var.

Belki iyi bildiğiniz bir konuyu tekrar etmiş olabilirim, okuyunca yine de yazayım istedim.
 
Son düzenleme:
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #8
Güle güle kullanın, hayırlı olsun...

Modern strat tipi iki pivot vidalı köprü var gördüğüm kadarı ile. Bu tarz köprülerde alyan anahtar ile tek tek "saddle" ların yüksekliği azaltılıp, köprü bu iki vidadan tekrar istediğiniz ayara yükseltilirse, tellerin bend yaparken ve perdeye basarken hissedilen tansiyonunu düşürmek mümkün oluyor. Zira tellerin "saddle" lardaki açıları/temas yüzeyi ve sürtünmeleri azalıyor. Bazı atölyelerin ve kullanıcıların bilmediği/inanmadığı bir olgu bu, "sap skalası ve dolayısıyla tel uzunluğu değişmezken tansiyon nasıl değişir" diye itiraz ediliyor ama, aynı skaladaki gitarlar için tellerin serbest haldeki tansiyonu hemen hemen aynı olsa da, bend veya perdeye basma esnasında köprüdeki sürtünme çalımı ciddi etkiliyor. Stratlarımda çok denemişliğim var.

Belki iyi bildiğiniz bir konuyu tekrar etmiş olabilirim, okuyunca yine de yazayım istedim.
Teşekkürler, bilmiyordum. Benim için gayet faydalı bir bilgi oldu.
Gitarı şimdi tekrar çalıp bu tansiyon işini test etmek istedim. Ve fark ettim ki, aslında klavyedeki mesele daha ziyade tel yüksekliği gibi. Abartılı bir tansiyon yok, 2.-3. perdeden sol telinde tam ton bend yaptım. Öyle yağ gibi akmıyor ama, gayet de yapılıyor. Bu doğrultuda "gerginlik" hissinin telin yüksekliğinden kaynaklandığını fark ettim. Zaten köprüyü indirmiştim, gövde yüzeyi ile köprü arasında şu anda en fazla 1mm az mesafe var (bu kalınlıkta bir pena o açıklığa oturmuyor bile).
Saddle ayarında özellikle Re ve Sol tellerinin yüksekliği diğerlerinden fazla gözüküyor. Saddle ayarı pekala benim işime yarayabilir.
 
Teşekkürler, bilmiyordum. Benim için gayet faydalı bir bilgi oldu.
Gitarı şimdi tekrar çalıp bu tansiyon işini test etmek istedim. Ve fark ettim ki, aslında klavyedeki mesele daha ziyade tel yüksekliği gibi. Abartılı bir tansiyon yok, 2.-3. perdeden sol telinde tam ton bend yaptım. Öyle yağ gibi akmıyor ama, gayet de yapılıyor. Bu doğrultuda "gerginlik" hissinin telin yüksekliğinden kaynaklandığını fark ettim. Zaten köprüyü indirmiştim, gövde yüzeyi ile köprü arasında şu anda en fazla 1mm az mesafe var (bu kalınlıkta bir pena o açıklığa oturmuyor bile).
Saddle ayarında özellikle Re ve Sol tellerinin yüksekliği diğerlerinden fazla gözüküyor. Saddle ayarı pekala benim işime yarayabilir.
Rica ederim.

İdeal başlangıç noktası olarak, köprü açısı ("floating" veya sabit) istediğiniz şekilde ve iki pivot vidası eşit yükseklikte ayarlı iken, 1. tel saddlenızı olabildiğince sapa paralel açılı ayarlamanızı (diğerleri biraz farklı olacaklar 9.5'' yarıçapa ve tel kalınlıklarına bağlı olarak), sonra genel tel yüksekliğini köprü pivot vidalarından yapmanızı tavsiye ederim. Sonrasında tekrar ince saddle ayarları ile istediğiniz şekle gelinir. Deneyimlerim sustain kaybı olmadan stratlar için en iyi çalınabilirliği öyle sağladı bana.

1 mm civarı mesafe minimum mesafe olarak ideal bence, ama saddlelar paralelden açıdan daha yüksekte ise onları azaltıp köprüyü daha da kaldırabilirsiniz. Tabi ben bu gitarı hiç elime almadım, ama köprünün fender strata benzediğini tahmin ediyorum görüntüden, neck pocket ve klavye kalınlığı filan da muhtemelen benzer derinliktedir.

Son bir ukalalık edeceğim izninizle 🙂, genelde sıfır veya sapı çıkartılıp geri takılmış gitarlarda Dan Erlewine'nin bir önerisi oluyor, deneyip sapı yerine tam oturmamış gitarlarım olduğunu farketmiştim. Teller akortlu iken, önce arka sonra ön sap vidalarını 1/8 -1/4 tur gevşetince gitarın akordu gevşiyor ise neck pocket ile sap arasında boşluk kalmış demektir. Sonra geri sıktığınız zaman kesinlikle sustain, ince perdelerde ses yüksekliği vb. birşeyler iyileşecektir.

Bunu da öneririm. Çünkü fabrikalarda veya atölyelerde bazen sap tam oturtulamayabiliyor.
 
Son düzenleme:
Öncelikle hayırlı olsun. Ben de yakın zamanda bakmıştım. Negatif olarak tabi bu göreceli bir mesele olacak ama, headstockları benim hiç hoşuma gitmedi. Acayip kaba geldi şekli gözüme. Tabi önemsiz bir ayrıntı fakat neden bu kadar şekilsiz bir şey yapmışlar diye sormadan da edemedim kendime. Lp ve Es benzerlerindeki headstockları ise çok daha başarılı özellikle archtoplardaki çok güzel görünüyor.
 
Öncelikle hayırlı olsun. Ben de yakın zamanda bakmıştım. Negatif olarak tabi bu göreceli bir mesele olacak ama, headstockları benim hiç hoşuma gitmedi. Acayip kaba geldi şekli gözüme. Tabi önemsiz bir ayrıntı fakat neden bu kadar şekilsiz bir şey yapmışlar diye sormadan da edemedim kendime. Lp ve Es benzerlerindeki headstockları ise çok daha başarılı özellikle archtoplardaki çok güzel görünüyor.
Bu headstocka takılan çok kişi gördüm. Dikkatimi bile çekmedi benim:)
 
Güzel inceleme, teşekkürler. Ben de birkaç aydır S7 kullanıyorum. Eski Fender Mex. Stratımdan çok çok daha iyi, deluxe strattan ise çoğu açıdan daha kötü. İlk aldığımda birkaç ay elime başka gitar almadım, çok eğlenceli bir alet. Gitarın içi ve devre yapısı temizdi ama ekstra izolasyon, yeni lehimler ve düşük empedanslı kablolarla bi değişiklik yaptım, şu an dip gürültüsü minimuma indi. Fret işçiliği, saptaki 0 edge mevzusu, kilitli burgular falan çalım ve bakım konforunu çok artıran şeyler. Ben bi de sırf görsel amaçlı pickguardı kadife kapladım, enteresan bir şahsiyete sahip oldu kendisi.

Bendeki gitarın en kötü yanı köprüsü. Vibrato kolu eski yerine dönmüyor, tel akordu beklenenin aksine başladığı yerden daha da üst frekansta kalıyor. Muhtemelen köprü demirleri bir yerde sürtünme sebebiyle takılıyor ve köprü eski yerine dönemiyor. Bunla alakalı mı bilmiyorum ama gitarı kaloriferin yanından odanın diğer köşesine taşıdıktan sonra saddle ayarları tutmaz oldu, bir ara baştan bir yapmak lazım.
 
Güzel inceleme, teşekkürler. Ben de birkaç aydır S7 kullanıyorum. Eski Fender Mex. Stratımdan çok çok daha iyi, deluxe strattan ise çoğu açıdan daha kötü. İlk aldığımda birkaç ay elime başka gitar almadım, çok eğlenceli bir alet. Gitarın içi ve devre yapısı temizdi ama ekstra izolasyon, yeni lehimler ve düşük empedanslı kablolarla bi değişiklik yaptım, şu an dip gürültüsü minimuma indi. Fret işçiliği, saptaki 0 edge mevzusu, kilitli burgular falan çalım ve bakım konforunu çok artıran şeyler. Ben bi de sırf görsel amaçlı pickguardı kadife kapladım, enteresan bir şahsiyete sahip oldu kendisi.

Bendeki gitarın en kötü yanı köprüsü. Vibrato kolu eski yerine dönmüyor, tel akordu beklenenin aksine başladığı yerden daha da üst frekansta kalıyor. Muhtemelen köprü demirleri bir yerde sürtünme sebebiyle takılıyor ve köprü eski yerine dönemiyor. Bunla alakalı mı bilmiyorum ama gitarı kaloriferin yanından odanın diğer köşesine taşıdıktan sonra saddle ayarları tutmaz oldu, bir ara baştan bir yapmak lazım.
Akort meselesi üst eşikle de ilgili olabilir, çünkü bu seviye gitarların çoğunda üst eşik kalitesiz oluyor. Orada bir yerde takılıp kalıyor da olabilir.
Bu fiyat aralığında gitarların Tex Mex ile kapışması gerçekten enteresan geliyor bana, ama fabrika çıkışı setup neden kötü anlamıyorum. 10-15 bin TL bandındaki Harley Benton Almanya'dan gelip kutudan çalıma hazır çıkıyor (150 euro sınırından önce aldım bir tane, oradan biliyorum).
 
Akort meselesi üst eşikle de ilgili olabilir, çünkü bu seviye gitarların çoğunda üst eşik kalitesiz oluyor. Orada bir yerde takılıp kalıyor da olabilir.
Bu fiyat aralığında gitarların Tex Mex ile kapışması gerçekten enteresan geliyor bana, ama fabrika çıkışı setup neden kötü anlamıyorum. 10-15 bin TL bandındaki Harley Benton Almanya'dan gelip kutudan çalıma hazır çıkıyor (150 euro sınırından önce aldım bir tane, oradan biliyorum).
Anladım. Açıkçası görsel olarak kontrol etmiştim ama üst eşiğe bi detaylı bakayım. Teşekkürler.
Ben gitarı 2. el aldım ama aldığım kişi de sıfır geldiğinde çok ayarsız olduğunu söylemişti. Dağıtım esnasında bozuluyor olabilirler ya da firma o kadar da özverili değil ayarlayıp paketleme konusunda.
 
Anladım. Açıkçası görsel olarak kontrol etmiştim ama üst eşiğe bi detaylı bakayım. Teşekkürler.
Ben gitarı 2. el aldım ama aldığım kişi de sıfır geldiğinde çok ayarsız olduğunu söylemişti. Dağıtım esnasında bozuluyor olabilirler ya da firma o kadar da özverili değil ayarlayıp paketleme konusunda.
Öyle gerçekten. Ben biraz saddle ayarı ile adam ettim gibi, ama yine de bir luthiere götüreceğim.
 
Klavyesinde rahatsız hissettiren sorun luthier aracılığıyla düzeltilebilecek bir şey mi? Güzel bir inceleme olmuş
Güzel inceleme, teşekkürler. Ben de birkaç aydır S7 kullanıyorum. Eski Fender Mex. Stratımdan çok çok daha iyi, deluxe strattan ise çoğu açıdan daha kötü. İlk aldığımda birkaç ay elime başka gitar almadım, çok eğlenceli bir alet. Gitarın içi ve devre yapısı temizdi ama ekstra izolasyon, yeni lehimler ve düşük empedanslı kablolarla bi değişiklik yaptım, şu an dip gürültüsü minimuma indi. Fret işçiliği, saptaki 0 edge mevzusu, kilitli burgular falan çalım ve bakım konforunu çok artıran şeyler. Ben bi de sırf görsel amaçlı pickguardı kadife kapladım, enteresan bir şahsiyete sahip oldu kendisi.

Bendeki gitarın en kötü yanı köprüsü. Vibrato kolu eski yerine dönmüyor, tel akordu beklenenin aksine başladığı yerden daha da üst frekansta kalıyor. Muhtemelen köprü demirleri bir yerde sürtünme sebebiyle takılıyor ve köprü eski yerine dönemiyor. Bunla alakalı mı bilmiyorum ama gitarı kaloriferin yanından odanın diğer köşesine taşıdıktan sonra saddle ayarları tutmaz oldu, bir ara baştan bir yapmak lazım.
Bugün gitarı luthiere götürdüm (Tup Tup Sound). Yusuf gayet titiz çalışan ve becerikli birisi.
Birden fazla sorun tespit etti.
Öncelikle üst eşikteki kalitesiz malzeme ve özensiz işçilik nedeniyle teller sıkışıp kalmış (herifler 0.9 sete göre mi ne ayarlamışlar eşikleri...) Kalın E'nin akort burgusuna iyi cevap vermemesi de bundanmış. Tel basbayağı sıkışmıştı, yuvasından zorlanarak çıktı ve çıkarken yuvayı da zedeledi. Kemik tozu ile yuvayı uygun şekilde doldurup diğer yuvaları da elden geçirdi Yusuf. Zaten üzerindeki fabrika tel seti de son derece tuhaf, arada derede kalan ölçüleri olan bir setti. Ben 0.10 set taktırdım.
İkinci ve en büyük sorun olarak, son derece "jumbo" fretler yüzünden klavye tuhaf geliyordu bana, sapta ilk 3-4 perde civarında da sanırım perdeler çakılırken bir şey olmuş. Sapa yandan bakınca orada bir düzensizlik olduğu açıkça görülüyordu. Endonezya ağaçları yumuşak olduğu için bu tip sıkıntılar oluyormuş, seri imalat da işin içine girince tutarsız bir kalite düzeyi çok sıkmış zaten.
Bu işin müdahalesi klavyenin yarısına kadar tesviye ile sonuçlandı. Yusuf "iyi ki fretler jumboymuş, tesviye imkanı çok daha fazla oluyor öyle "dedi... Eh, bu da bir şans:)

Sonuç: Gitar sınıf atladı. Çalım da rahatladı, sound da canlandı. 1200 TL verdim, ama bu tip riskli yatırımlarda bence hiç fena bir bedel değil.
Zaten, Yusuf'un Thomann'dan filan nispeten ucuz fiyatlı gitarı alıp "sen adam edersin bunu" diye getiren başka müşterileri de varmış.
Dolayısıyla, tutarsız kalite süreçlerinden dolayı, Sire aldıysanız luthiere bir gözükmekte fayda oluyor. 8 gitarın 2-3'ü iyi çıkar diyor Yusuf.
Şunu da hatırlatırım, S7 de alsaydım çalım konforu aynıydı, yani üste 10 bin TL ekstra verip yine aynı parayı da ödemek zorunda kalacaktım muhtemelen.
İşin özeti: bu tip gitarlarda yüksek model ile ne yazık ki sadece kozmetik unsurlar ve aksam kalitesi değişiyor, ama anlaşılan işçilik düzeyi garanti edilemiyor.
 
Schecter Nick Johnston’ı sattığınıza pişman mısınız hocam?
Hayır, değilim:) O gitarın parasıyla neredeyse iki Endonezya gitar aldım:) Güzel gitardı, ama birazcık hantaldı. Bir de renk opsiyonları kısıtlı idi. Göz alıcı bir sunburst veya başka tür burst finishler ya da flame maple filan yok. Şu anki iki gitarımın kozmetik anlamda albenileri çok daha yüksek.
Kalitesi çok yüksek gitarın, ama ona vereceğim parayla sahibinden üzerinden iki HB Fusion alınır. Neticede o gitar da Endonezya. Yani güzel gitar, ama fiyat saçma kalıyor. Elden çıkarmamın temel sebepleri bunlar. Keşke satmasaydım filan hiç demedim, onu açıkça belirteyim. Ama ben bu konuda arızalıyım biraz. Geriye dönüp bakıp da keşke satmasaydım dediğimde aklıma gelen ilk gitar Kore malı bir Cort G270😂 American Fender Select Stratocaster ve Ernie Ball Musicman Silhoutte filan da çalmış birisi olarak söylüyorum. Bazı gitarların bir mojosu var, onu bulunca bırakmamak lazım o gitarı. Şu an çaldığım HB Fusion III'te de öyle bir durum var mesela.
 
Geri
Üst