Turkrock Sinema Kulübü

hep bunu yapmak istemişimdir :)

Emrah'ım, Kenan aga'nın yorumu şöyle ki, son sahnede Lucas'ı vuran belli değil ve bilinçli olarak gösterilmiyor çünkü yönetmen her ne kadar suçsuzluğunu ispatlasa bile bu türden suça bulaşanların hiçbir zaman toplum nezdinde aklanamayacağı ve her zaman kafalarda soru işareti bırakacağının mesajını vermeye çalışmış dedi ve ben de bu güzide yoruma katıldım :)
bir de şöyle birşey var, filmde küçük kıza hakkatten taciz yapıldı mı yapılmadı mı, yapıldıysa kim tarafından yapıldı soruları yoruma açık bırakılmış.
bence çocuğa büyük abisi tarafından taciz yapılıyor. küçük kızın, Lucas'ın evine gelip te gezdirmek için köpeği istediği sahneyi hatırlayın. Lucas kıza "ben sana ne yaptım" gibilerinden soru soruyor, kız tam olarak hatırlamadığını, aynı diğerlerinde olduğu gibi hatırlamadığını belirtiyor, sonra Lucas ta şimşek çakıyor "diğerleri derken ne demek istiyon?" diyor kıza.
bir de abisiyle yalnız başına kaldığı sahneyi hatırlayın küçük kızın. orda da bir abinin kız kardeşine atacağı bakışlar yok elemanda, değişik bir ruh hali içinde, zaten filmin başında kıza bir porno filminde geçen bir sahneyi gösteriyorlar ya.
ikinci bir ihtimal ise, hiç kimse taciz maciz etmiyor, abisinin ve arkadaşının kıza gösterdikleri o porno sahnesi kızda ağır travma yaratıyor, gördüğü o dalgamotor psikolojisini bozuyor kızın.
 
ya moruk hayatımda ilk kez spoiler'lı bi post atıyorum, takdir edeceğine attığın mesaja bak, tessüf ederim :)

kaldı ki ben özele yazmadım, ortaya yazdım işte, senin kızlar yazsın şartına da uyduk yani ;) :)
 
başıma birşey gelmeyecekse Recek İvedik'e gittiğimi belirtmek isterim :)
lümpen kardeşimin yoğun ısrarıyla gittik, hemen suçu biradere atmıym, ilk 3 filmini de izlemiştim :)
ya bu olaydan öyle derin sosyolojik tespitler çıkarılması bana biraz anlamsız geliyor, Recep İvedik'e gidiyorum eğleniyorum gülüyorum, sinema dünyan Recep İvedik ile sınırlı değilse sorun yok bence. sinemaya Recep İvedik'ten Recep İvedik'e gidiyorsan veya illa sinemaya gitmeye gerek yok evinde de sadece bu sığlıkta filmler izliyorsan veya sinema deyince aklına sadece Recep İvedik, Eyvah Eyvah, Maskeli Beşler, v.s. kalibresinde filmler geliyorsa orda sıkıntı var bence.

3. filmi askerden döndüğüm gün otobüste izlemiştim, o günkü mutlulukla beraber ayı gibi gülmüştüm otobüsün içinde, hatta uzun süredir insan arasına karışmayışımın vermiş olduğu vahşilikle ulen acaba insanlar rahatsız mı ediyoz diye de her güldükten sonra etrafıma bakmıştım :)

kafasını dağıtmak, boka osurağa gülmek istiyom lan, biraz basit düşünelim demek isteyen gitsin izlesin, rezil birşey yapmış olmazsınız yani ;)
 
008029_af.jpg


the faculty:

90 lı yıllar tarzının 90 lar sonunda ki son örnek gençlik korku filmi. orta okuldayken çıkmıştı bu. rodriguez abiye yönetmişler ama williamson adlı klişe canavarı yazmış. eğlencelik, o zamanlar olmasada şimdi baya ünlü olan yüzler mevcut. hatta oyunculuk yapan jon stewart ve usher (evet şarkıcı olan) da var mesela. zaman geçirmelik izlenir.

urlfgjpg1360143863500x020130212192555460jpg1360814503.jpg


ruby sparks;

little miss sunshine yönetmenlerinin ikinci filmi. 2012 yapımı ama bize gelişi 2013 sonları. başrolde aykırı karakter oyuncusu paul dano var. burda da yine değişik karakterde bir yazarı canlandırıyor. hayatının aşkını arıyor. biraz stranger than fiction biraz eternal sunshine spotless... arası. hatta eternal sunshine... dan daha çok beğendim diyebilirim. ruby sparks ı oynayan kız yazmış filmi. değişik bir film izlemek istiyorsanız bakıverin.

zolander1.jpg


zoolander:

ben stiller ın sebepsizce güldüren filmlerinden biri. beyinsiz erkek model rolünde. daha önceleri de izlemiştim bir kaç kez. ama hafif uykulu ve hasta halimle çok dikkat kesilmeden izleyebileceğim en iyi seçimdi dün gece. will ferrell coşmuş bunda. gülmek için....
 
illnino yazdığından beri listemde olan Broken Circle Breakdown'ı yeni bitirdim. Hakikaten ağır dram, büyük bunalım ama çok güzel müziklerle dolu çok güzel bir film. Soundtrack albümünü atarım playera tereddütsüz.
 
Oscar ödülleri dün gece dağıtıldı. Şöyle bir baktım da insanlar at yarışı seyreder gibi oscar izler olmuş. Cate Blanchett ödül almış (yürü be Cate) :D

OSCAR'DA BİR İLK
Bu yılki törende, ilk kez siyahi bir yönetmenin (Steve McQueen) filmi En İyi Film ödülüne layık görüldü.

İşte gecenin kazananları:
En İyi Film

12 Years A Slave

En İyi Yönetmen
Alfonso Cuaron (Gravity)

En İyi Kadın Oyuncu
Cate Blanchett (Blue Jasmine)

En İyi Erkek Oyuncu
Matthew McConaughey (Dallas Buyers Club)

En İyi Yardımcı Kadın OyuncuLupita Nyong'o (12 Years A Slave)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Jared Leto (Dallas Buyers Club)

En İyi Orijinal SenaryoHer (Spike Jonze)

En İyi Uyarlama Senaryo12 Years A Slave (John Ridley)

En İyi Yabancı Film
The Great Beauty

En İyi Görüntü Yönetimi
Gravity (Emmanuel Lubezki)

En İyi Sanat Yönetimi
The Great Gatsby (Catherine Martin ve Beverley Dunn)

En İyi Anismasyon
Frozen


En İyi Belgesel
Twenty Feet from Stardom

En İyi Belgesel (Kısa)
The Lady In Number 6

En İyi Animasyon (Kısa)
Mr. Hublot (Laurent Witz ve Alexandre Espigares)

En İyi Kısa Film
Hellium

En İyi Müzik
Gravity (Steven Price)

En İyi Şarkı
Let It Go (Frozen)

En İyi Görsel Efekt
Gravity
(Tim Webber, Chris Lawrence, Dave Shirk ve Neil Corbould)

En İyi Kurgu
Gravity

En İyi Ses Miksajı
Gravity (Skip Lievsay, Niv Adiri, Christopher Benstead ve Chris Munro)

En İyi Ses Kurgusu
Gravity (Glenn Freemantle)
http://www.ntvmsnbc.com/id/25502117/
 
Bayanlar baylar, bu filmi tavsiye ediyorum, yaşanmış bir hikayeden sinemaya aktarılan bir dram. 1800'lü yılların son dönemlerinde Amerika'da zencileri köle olarak kullanmak ve bir insanı 12 yıl alıkoymak üzerine bir hayat hikayesi. İzlerken bütün Amerikan düşmanı duyguları daha da bir belirginleşti.

12 Years a Slave - 12 Yıllık Esaret(Türk sinemalarındaki çevrilmiş isim budur)

12_years_a_slave_soundtrack.jpg
 
"12 Years A Slave" baya dalda ödülleri süpürmüş, yakışır, hakkatten son zamanlarda izlediğim en etkili filmdi.
Yanlız şu güzelim filmi "Brad Pitt'in Filmi" diye çağırmaya acaip ayar oluyorum, ulan olm adam resmen misafir oyuncu modunda takılıyor, hem filme ayıp böyle bir hitap hem de diğer oyunculara.

Bir diğer dikkatimi çeken şey ise ilk kez siyahi bir yönetmenin "En İyi Film Yönetmeni" ödülüne layık görülmesi, bi 12 Years A Slave de Oscar için çekilmeli, ayıp yuh aminiyum.
 
"12 Years A Slave" baya dalda ödülleri süpürmüş, yakışır, hakkatten son zamanlarda izlediğim en etkili filmdi.
Yanlız şu güzelim filmi "Brad Pitt'in Filmi" diye çağırmaya acaip ayar oluyorum, ulan olm adam resmen misafir oyuncu modunda takılıyor, hem filme ayıp böyle bir hitap hem de diğer oyunculara.

Bir diğer dikkatimi çeken şey ise ilk kez siyahi bir yönetmenin "En İyi Film Yönetmeni" ödülüne layık görülmesi, bi 12 Years A Slave de Oscar için çekilmeli, ayıp yuh aminiyum.
Aynı duygular içindeyiz kardeşim, bende Brad Pitt oynuyormuş diye duydum ve film boyunca bunu uydurana küfür ettim. Chiwetel Ejiofor(Solomon) ve Michael Fassbender'ın performansları inanılmaz iyi. İkisi de yüzlerinde ve hareketlerinde inanılmaz çok şey ifade ediyorlar. Hele o filmde Solomon'un kamerada yüz ifadelerinin takılı kaldığı sahneler başka filmde olsa insana inanılmaz uzun gelir ama bu filmde resmen insana yaşanan vahşeti düşündürecek ve farkına vardıracak süreyi tanıyor. :sour: Kahrolsun Amerikan emperyalizmi lan...
 
şu yasaklanan filmi çok merak ettim yaw, ismini bilemedim şimdi, baya zor söylenmesi, var mıdır bunun dvd'si cartı curtu, film sitelerinde yok galiba gösterimi?

ha bir de Perfect Sense nasıl izleyek mi, bana uyar mı filmciler, ne diyonuz???
 
2013620014(14).jpg

the place beyond the pines

babadan oğula nesil bunların filmi. :D şaka bir yana hayatın içinden sağlam bir drama filmiyle karşı karşıyayız. hırsızın ve polisin hikayesi. ve oğulları....
klişelerden uzak,değişik çekim tarzıyla Avrupa sinemasını da andıran başarılı bir film.

blue_jasmine_ver2.jpg


blue jasmine

cate ablamızın bu filmde ki rolüyle oscarı hakettiği son woody allen filmi. son filmleri biraz light kalıyordu ama bu film kurgusu ve karakterleriyle gayet başarılı. (cassandra's dream gibi karanlık değil tabii) işler yolunda giderken umursamaz kaltak,zoru görünce kafadan çatlak olan bir şımarık sorunlu hatun portresi.ayrıca filmde çok bariz ki cate hanım baya baya milf.

killing-them-softly-colour.jpg

killing them softly

adı gibi yavaşça öldüren bir film. bir soygun sonrası hırsızların peşine verilen tetikçi olayı. gangsterler arası bol küfürlü konuşmalar ve aşmış abaza muhabbetleri. en iyisi gandolfini tabii ki. Brad abi de bir takım mesajlar vermekte. çok iyi değil ancak çok kötü de diyemem. ağr ve şiddtli yapım sevenlerce izlenebilir.
 
Woody Allen filmlerini bitirmeye çalışıyorum bu aralar. Eksik kalan filmleri tamamlıyorum, en son Radyo Günleri'ni izledim.

Woody Allen kendi çocukluğunu ve radyo anılarını anlatmış, epey de hoş olmuş. İzleyin, izlettirin efenim...
 
Lars von Trier'in nihayet bir filmini izledik, Melancholia.



Bu adam hep mi böyle film yapıyor bilmiyorum elbet ilk kez izliyorum ama filmi sürekli "nerde patlama yapacak, nerde kopup gidecek film" diye bekleyip durdum. genelde bu tip filmleri bizim yerel yönetmenler çekse patlama beklemiycem ama elin adamı çektiği zaman "kesin birşey olacak, film bu şekilde ilerleyemez" diyorum nedense, beklentim artıyor ve bizim yönetmenlere haksızlık yaptığımı düşünüyorum filmin sonunda bir bok olmadığını görünce.

Yani film tam olarak neyi anlatmak istemiş hakkatten anlamadım. Dünyanın sonunun gelişini 2 kadının nasıl karşılayacağını, ne gibi hal ve tavırlar içinde olacağını göstermek mi istemiş, tamam anladık onu, kadınlar psikopat varlıklar ve ne zaman nerde nasıl davrancakları hiç belli olmaz, lakin bunu böyle sıkıcı bir şekilde göstermeyebilirdin hacı.
ayrıca hiçbir insanoğlu karşısında kendisine yaklaşmakta olan gezegenin karşısında böyle davranmaz, justine'in hareketleri çok yapmacık.
düğün ve dünyanın sonu temalarından kendine göre bi diyalektik yakalamaya çalışmış ama resmen bayıldım yani, ki sanat filmlerine karşı asla önyargılı değilim.

asıl enişteye noldu, orayı hiç anlamadım, naptı şimdi intihar mı etti göya ahırda?
 
Geri
Üst