Raporluyorum

yoğurtçupark rangers; olm desenize Anamorphian'ın Insanity's Crescendo olduğunu, ben tanıyom adamı, tanıdığımız adama burda tanımıyormuşuz gibi konuşuyoruz cıkcıkcık :)
Serdar senle tanıştığımızda sen bi benzin istasyonunda çalışıyordun değil mi? çok pis hafızam vardır :p
 
Soydu orayı, kovuldu sonra. Yalnız hakikaten hafıza iyiymiş bak.

Savarain'in patron tam fenomen ama, böyle komik adam olamaz. Yine haberlere dalmışken miydi neydi, yarım ağızla sizin telefonda konuştuklarınızı düzeltme olayı müthiş. Adam dizi karakteri ya.
 
Yurt dışından aradıklarında oldu o muhabbet. Aradığınız kişi pazartesi dönecek derken takıldım ben, pazartesinin ingilizcesi gelmedi aklıma mnako. Patron da oturduğu yerden bütün karizmasıyla yapıştırdı "monday" diye ahah.
 
Emrah'ım ne zamandır itiraf etmek istediğim birşeyi bahsettiğin tıraş bıçağı olayıyla aklıma getirdin şimdi. çok taşak geçilir diye kimseye ama kimseye söylemedim ama artık kamulaşması gerektiğini düşünüyorum çünkü ilginç boyutlar almaya başladı birazdan söyleyeceklerim. :)

abi ben de genelde senin gibi tutumluyumdur ama kıtıpiyözlükle tutumluluğun arasındaki ince çizginin de farkındayımdır, harcanması gerektiği yerde veya birine yardım edilmesi gerektiği durumlarda gözümü kırpmam tereddütsüz harcarım paramı. ama malıma da iyi bakarım ve onu uzun kullanmak için de gereken hassasiyeti gösteririm.


başıma gelen olayın ise ne tutumlulukla alakası var ne başka birşeyle, bambaşka bir olay :)
söylüyorum sıkı durun: askere gitmeden önce aldığım, askerliğimin 3. ayında kullanmaya başladığım ve ne ilginçtir ki bir şekilde bitmediği, bitemediği için hala kullanmaya devam ettiğim bir tıraş köpüğüm var abiler :)
askerden döneli 2 yıl olacak. tamam kabul çok sık tıraş olmuyorum, en fazla haftada 2 kere, hatta bazı zamanlar kafam eserse 2 haftada bir falan ama ortalama olarak genelde haftada bir sakal tıraşı olurum, tamam periyot çok sık değil ama 2,5 yılda bir tıraş köpüğü bitmez mi abi :) geçen ramazan bayramında dedem ve annemin amcası kullandı köpüğü, tamam dedim biter artık çok şükür, yenisini alırım, daha sonra ben de biraz kullandım, dibinin geldiğini hissettim ve eylül ayında yenisini aldım ama o zamandan bu yana hala kullanıyorum, bitmiyor abi :) :)
içine zemzem suyu mu kaçtı naptı anlamıyorum, şu samanyolu tv'de ve kanal 7'de böyle mistik, gizemli temalı konuları, hikayeleri işleyen programların yapımcılarını çağırıcam valla, gelsin eve çekim yapsınlar, kullandıkça çoğalıyor köpük ve öyle sulu mulu da değil bildiğin taze tıraş köpüğü kıvamında hala, yemin ediyorum kafayı yicem artık :)
yenisini 2 ay önce aldım abi biter diye, yenisi öyle duruyor, artık o da umudunu kesti :D
 
Bir zamanlar Popmundo diye bir oyun vardı, hatırlayan vardır belki sanal popstar/rockstar oyunu. Geçen gün yıllar sonra gireyim dedim karakterim ölmüş. Ayı kullanıcı adımla yeni bir karakter oluşturum, memleketim Buenos Aires'te şöhret basamaklarını birer birer tırmanmaya kararlıyım bu sefer. Ogame de duruyor mudur lan acep? Sağda solda gezerken evi arayıp "abla benim filo havada onları bi indirsene" gibi diyaloglara giren arkadaşlarımız vardı anasını satayım :D
 
Ogame var ya Ogame... Şimdilerde baba olan bir arkadaşımız, o zaman benim evde gecelemişti. Kafalar kurtarılmanın da ötesine geçmiş, sızmış uyuyoruz. Sabaha karşı odaya biri girip tepeme dikilerek beni uyandırıyor, "abi şu makineyi bir açsana, benim filo ne alemde bir bakayım" diyor. İlk başta anlamıyorum, rüya filan sanıyorum. Ardından küfürler... Ben hiç oynamadım ama acısını yaşadım yani, ne biçim oyunmuş lan bu. :D
 
Ogame benim bildiğim kadarıyla o tarz web tabanlı oyunların ya ilki, ya ilklerden. O yüzden çok büyük ilgiyle oynandı uzun süre.

Şu edit tuşunun olmaması benim gibi takıntılı insanlar için büyük sıkıntı, bugünkü raporum da bu olsun. Yukarıda "ayı kullanıcı adım" yazmışım. "Aynı" olacak o. Editleyip düzeltemiyorum içim gidiyor.
 
haftasonu bizim ordaki balıkçıdan ayıptır söylemesi balık almaya gittim. böyle mahalle balıkçısı gibi bi yer değil, hem balık satıyor hem de lokanta kısmı var, dileyen orda da yiyebiliyor, normal alkolsüz mütevazi bi balık lokantası, fiyatlar da gayet ortalama.
balık tezgahlarına uzun uzun göz gezdirmeyi severim, bi yandan balıkların tazeliğini bi yandan da fiyatları kontrol ederim. bir de ne göriym taş çatlasa boyu 8 cm'yi geçmeyen kilosu 10 lira olan çinekop. görünce hemen ordan ayrılmak istedim balık malık almadan lakin almak istediğim başka bir balığın da çok uygun fiyata olduğunu görünce siparişi verdim başka bi balıktan ve ayıklanmasını beklerken gittim lokanta kısmına ödemeyi yaparken kasada duran kelli felli adama "ya içerde çinekop satıyorsunuz ve boyları epey küçük, yazık günah değil mi" türünden bir serzenişte bulundum.
adam ilk başta klasik tüccar yalanı atıp müşteriyi geçiştirmeye çalışarak "yooo boyları gayet normal ve ölçülere uygun" diye cevap verdi, ben de keskin bir tavırla "emin olun boyları hiç mi hiç ölçülere uygun değil, çok küçük" deyince kendi yalanını kabul ederek bu sefer suçu başkasına devretmeye karar vererek "devletin memuru, denetçisi halde, gitsinler hali kontrol etsinler o zaman, ben sana çinekop yok deyince müşteri olarak bozuluyorsunuz" diye karşılık verdi, ben de "ben hayatta öyle birşey demem, bilinçli tüketici de asla böyle bir laf etmez" diyerekten tekrar tezgah kısmına döndüm.

bu tip yerlerde kasada genelde mekanın sahibi veya ortağı durduğu için içimden "hadi kasadaki tipik tüccar, bakalım tayfa ne düşünüyor" diye içimden geçirerekten tezgahta balık tartan adama "çinekoplar çok küçük değil mi usta" diye ilişiverdim. ama maalesef onun da cevabı içerdekinden çok farklı değildi hatta daha tüccarvariydi.
cevap aynen şu oldu: "bu balık bir kere ağa takılmış, ağa takılmış balığı denize atacak değiliz, öyle bir hayalperestlik yok, tabii ki satacağız."
ilk bakışta her ne kadar kulağa mantıklı bile gelse ben de o zaman şunu sorarım bu balıkçı agalara: çinekop, avı için özel bir ağ gerektiren bir balıktır, bu ağa sadece yavru lüfer yani çinekop takılır, şu anda hala yürürlükte olan 20 cm'den küçük lüfer avı yasağı devam ediyor, otomatikman aslında çinekop türünün avı şu anda kendisi zaten yasak. senin denize attığın ağ çinekop yakalamaya müsait ki o balık ağına geliyor senin. yanlışım varsa düzeltin lütfen, ben böyle biliyorum.

burdan şuraya varıcam, bu ülkede geleceğine sahip çıkan insanlar "hayalperestlikle" itham edilip, onlarla dalga geçilmeye devam ediliyor. çünkü sistem günü kurtarmaya yönelik, bencil, bireysel tutumlar prim yapıyor, geleceğe yönelik, çoluğunun çocuğunun torununun da bu dünyada yaşayabilecek ortamı hazırlamaya yönelik işler yaptığında hemencecik böyle adamı aptal veya hayalperest yaparlar işte.
satın satın o denizler kuruduğunda yemeye ekmek bile bulamıycanız haberiniz yok.
ama ben en başta bu müesseseyi sürekli denetim altında tutması gereken devlet mekanizmasına kızıyorum, bu adamlar zaten tüccar, bugün balık satar yarın başka birşey umurlarında da olmaz ama sen devlet olarak böyle düşünemezsin.
kim bilir neler dönüyor o denetlenmesi gereken mecralarda.
 
Balık bizim alanımız. : ) Vay anasını, balık sevdiğini bilmiyordum ha.

Bir kere; hayalperestlik dediği şey tam olarak kendi cehennemi, haberi yok labunyanın. Ulan sen ekmeğini bundan kazanan insan olarak bu hayvanlara böyle davranırsan, ileride ne yapacaksın? Neyi, nasıl satacaksın? Kendi kabına pislemek böyle bir şey işte.

Çok öncesini değil, çocukluğunuzu düşünün. Rahmetlik dedem, Sarıyer'de her hafta kalkan alıp getirirdi eve. Şimdi kalkan balığı ne halde hepimiz biliyoruz; adeta zengin sofraların yemeği olmuş, vatandaşın %90'ının ulaşım imkanlarının dışına çıkmış durumda. Bu elbette artık kalmayan bollukla ilişkili.

Hamsiler her geçen gün samanlaşıyor, niye çünkü balıkçıların maymun iştahlılığı var ortada. Mezgit en sevdiğim balıklardan biri, artık adam gibi ağza gelen boyda mezgit bulamıyoruz yemek için. Bu tip satıcıların gerçekten yatacak yerleri yok, ne yaptıklarını anladıklarında her şey için çok geç olacak.

Gerçekten bazı dizilerde dünyanın geleceğini görüyor insan.
 
ya Emrah'ım teessüf ederim, ben balık manyağı bi adamımdır, 10 gün yemesem ellerim titrer. etten de tavuktan da daha çok severim, hemi de ikisinden de daha ucuz, bence büyük bir nimet balık, hastasıyızdır, tabii bir de yanında tekirdağ rakısı olcak, rakı şart abi ama dozunda, balık yerken 2 dubleyi geçmiycen, çok kuralcıyımdır :)

haa balık tutma konusunda diyorsan bak, hiç anlamam o işlerden, en son ortaokula giderken tahta misinelerle küçük kaya balıkları tutuyorduk, onlar da bi boka yaramıyordu, tutup denize atıyorduk tekrar :)

ilnino, balık ta ye kardeş, kalamar ve midye sevip balık yemeyen popülasyon gün geçtikçe artıyor :) şaka bir yana balık yiyin abi, balık iyidir, hem ekonomik hem lezzetlidir.
 
Ne bileyim abi artık kimse balık sevmiyor. Seven de -ukalaca olacak biraz- ya düzgün yapmasını ya da yemesini bilmiyor. Çatalla balık yiyene ne diyeyim ben şimdi?

Tutmasını demedim ama o da ayrı zevk. Ben zıpkıncıyım (bakma, uzun zaman oldu dalmayalı) ama şöyle tekneyle açılıp olta salladığım günleri de çok fena özlüyorum. Dünyanın en güzel işlerinden biri balığa çıkmak, çok huzurlu. Zıpkın ise insanın kendini biraz daha holigan ve ısrarcı hissettiğin zamanların işi. : )

Esasında havalar düzelince denk getirip öyle bir şey ayarlasak; bisiklet olur, tekneyle balık olur... İstanbul'da zıpkın imkansız gibi bir şey ama balık tutabiliriz. Senin eski semtte yok mu bu taraklarda bezi olan birileri?

Bu arada; fırında balık olmaz, fırında yaparak balıklara yazık etmeyin diyerek raporumu sonlandırıyorum.
 
ulan ne zormuş üniversite hayatı.. 3 sene bekledim tıp fakültesi için.. çalarken bütün hayatı unutabildiğim gitarı 3 sene adam gibi çalmadım ders çalışmaktan.. bugunse para birikmiyor.. ekipman bulunamıyor.. setup dizilemiyor.. istenilen tonlar çıkarılamıyor.. para birikmiyor abi öğrenci adam para biriktiremiyor a*k.. 10 gün sonra komitem var istediğim tonları alamadığımdan uyku girmiyor gözüme şu saat olmuş. ne ders çalışılıyor ne bişey. hadi diyorsun amfi çok önemli gitarın modelini düşür amfi al sonra yenilersin gitarı. ölü fiyatına taş gibi gitarın ilanını veriyorsun bakan eden yok. batsın bu dünya arkadaş.
 
Josephking_1903 haci ben de bugun Carrefour'da kirmizi biberin fiyatini 10milyon gorunce delirdim. İthal de degil yaziyo ustunde Antalya uretimi diye. Temizlikci yerleri supuruyodu dedim bu ne 10 milyona biber mi olur. Adam zaten magrur, dogru abey pahali dedi. Tartan tarticiya gittim piskin piskin "bizlik bi durum yok" diyo. Sizlik yok tabi bizlik var ondan soyluyorum dedim, bakti ben bastirinca musteri danismaya gidin dedi.
Goren deli demistir manav reyonunun ortasinda -sirtimda da gitar- bebenin biri bagariyo 10 milyona biber mi olur diye.
Soruyorum simdi 10 milyona biber mi olur lan aq neresi burasi padisah mi yiyecek yese bile biberin ederi ne zaten içi boş ulan suyu yok bi seyi yok. Biber ulan biber bildigin toprakta yetisen kofti biber.
Ben mi abartiyorum?
 
eee serbest piyasa ekonomisi yapılcak birşey yok, sistem bunu dayatıyor abi :) bu köhne düzeni yıkmak isteyenler de "terörist" olarak yaftalanıp dursunlar, asıl teröristin kim olduğu belli ya neyse şimdi fazla siyasete girmek istemiyorum.

yalnız bir tek şunu eklicem, içinde bulunduğumuz, ekonominin üzerinden işlediği sistem artık serbest piyasa ekonomisini de geçti, fiyatların 3-5 tane manipülatör tarafından belirlenen, tamamen kendi çıkarları uğruna politikaların belirlendiği bir sistemde şu anda Anadolu'da patates üretiminin bolluk bakımından zirve yaptığı bir dönemde üreticiler her gün tonlarca patatesi çöpe atıyor tepki amaçlı, patates çok ucuza gidiyormuş diye.

böyle birşey olabilir mi ya? insanların ihtiyacı olan bir besin maddesi ekonomik sistemin çarpıklığı ve vahşiliği yüzünden çöplere atılıyor sonra bana birileri sosyalizmin "atıllığından" falan bahsediyor.
bu düzen sömürü düzeni, para düzeni, kapitali elinde bulunduranın zengin olmasına hizmet eden iğrenç bir sistem. içinde ne toplum refahı var, ne insan ihtiyacına göre üretim, ne dayanışma. birkaç tane yazılı olmayan gayri insani kural üzerinden işleyen bir sistem. tüm dünyanın bu sistemde işlemesi hakkatten insanoğlunun en büyük akıl tutulmalarından biri.
 
Konserve balıklarda pahalı. Özellikle light olanlar. 120 gr.lıklar geçen sene 5 TL'ydi. Resmen ayakta hallediyorlar. Gerçi bu ülkede her halt pahalı. Özellikle diş macunu gibi şeylere bence servet değerinde. Küçücük tüpte diş macunları 14 TL!
 
ulan ne zormuş üniversite hayatı.. 3 sene bekledim tıp fakültesi için.. çalarken bütün hayatı unutabildiğim gitarı 3 sene adam gibi çalmadım ders çalışmaktan.. bugunse para birikmiyor.. ekipman bulunamıyor.. setup dizilemiyor.. istenilen tonlar çıkarılamıyor.. para birikmiyor abi öğrenci adam para biriktiremiyor a*k.. 10 gün sonra komitem var istediğim tonları alamadığımdan uyku girmiyor gözüme şu saat olmuş. ne ders çalışılıyor ne bişey. hadi diyorsun amfi çok önemli gitarın modelini düşür amfi al sonra yenilersin gitarı. ölü fiyatına taş gibi gitarın ilanını veriyorsun bakan eden yok. batsın bu dünya arkadaş.

Ben de mühendislik okuyorum, parasızlıktan amfimi satmak zorunda kalmıştım. Şimdilerde yemek parasini zor buluyorum, sözde yeni gitar alacaktım bir de :D
 
Geri
Üst