Deathcontess, rica ederim sinirlerine hakim ol. Samimiyetimle sana sesleniyorum.
Eğer, Sarhoş Denizci de, beğenmediğin bir görüş var ise, bunu kanıtlarıyla sun. Anlamıyorsa, kendi geriliği içinde, boş ve hoş, kendini kandırarak yaşayıp gidecektir. Sonunda ise, mutlu [tartışılır]bir yaşam sürdükten sonra ölecektir. Bu hayatta bir başarısı olursa alkışlarım. Bu hayatta karşıma çıkarsa, düşman bellerim. Bu hayatta müttefikim olursa güvenmem, ama isterim, hoşuma gider. [Güvenmeme meselesi hakkında şunu diyebilirim, ben her işimde, araçsız ve tek başıma olduğumu düşünerek hareket ederim. Kimse yanlış anlamasın.] Anlattıklarını dinlerim. Kanıtlarını düşünürüm. Gözlerim, okurum. Ya ufkum genişler, ya da adamı yerin dibine batırırım. Anlar ve ya anlamaz. Ama onu ikna etmem benim için önemli değildir. Yaşayıp giderim. Sen, bunları düşünerek hareket et. Senin ona kızman hiç birşeyi değiştirmeyecektir. Bu hareketin onun kendine güvenini arttıracak, bana kanıt sunamıyor, sunamadığı için de, sinirleniyor yargısına varacaktır. Ben bu Sarhoş'u, yazılarından ve kendi insanları tahlil etme geçmişimden dolayı, az da olsa tanıyorum.
Sen, kendi düşüncelerini ayrıntılarıyla ve kanıtlarıyla sun. Görevini yap. Ben de gelir, ben de okur, yorumumu yaparım. Fakat, sen sen ol, kimse için sinirlenme. [kendini yıpratma boşuna be. Ne lüzumu var. Kalbine, sana yazık.
]
Hadi bakalım. Bekliyorum yazını
[Hadi hadi... heh-heh]
Sarhoş... Marx'in neresi diktatör. Adam hangi devletin başına geçmiş? Lütfen... Sözcüklerin anlamlarını çarpıtma. [Bunu ben mi diyorum?] En azından, geyik yapmadığın bir alanda çarpıtma. Yazılarını okuyorum. Bilgin, aklından fazla. Ama, bazen aklın, bilgilerinden fazla. Ama, okuyorum. Hoşuma gidiyor. Bir de şu insanlarla uğraşmasan. Ne istiyorsun bunlardan ya? Bırak, yaşasınlar bildikleri gibi. Görev mi vereceksin? Örgüt mü kurdun? Nedir? Lüfen.
Yöneticilerim. Ben çok konuşuyorum bu akşam. Hoş görmenizi rica ederim.