Akşam'dan Oray Eğin bombalamış...
Romantikmiş, filmmiş, işkenceymiş...
Sinan Çetin’in bugün vizyona giren “Romantik” filmi sadece kağıtta iyi duran ve uygulamaya geçirildiğinde bir felakete dönüşen o fikirlerden birine benziyor. Keşke daha yapım aşamasında, biri engelleseydi. Gerçi belki de bu iyi bir filmdi; yönetmen üzerinde bu kadar yıl oynadığı, bir türlü tamamlayamadığı için böylesi bir sinema işkencesine dönüşmüştür. Aslında Sinan Çetin’in yapması gereken “Romantik”i neden bir türlü tamamlayamadığına dair bir film/belgesel çekmek olabilirdi. Belki o zaman sinemasal bir parodi olmayıp, filme dönüşürdü.
“Romantik” pek çok şey olmak isteyen bir film: Bir aşk filmi olmaya çabalıyor, sonra “film noir”a sırtını dayıyor, birden melodrama dönüşüyor, aniden dogma’ya göz kırpıp iç içe geçmiş diyaloglar sunuyor. Ancak yönetmen bütün bu genre’lar arasında gezinirken, kendi odağını öylesine kaybetmiş ki, zaten bir Hitchcock falan da olmadığından alenen yüzüne gözüne bulaştırmış. Bu yüzden de en çok vodvili andırıyor. Filmin kendini en ciddiye aldığı anlardaki büyük tiradlarda kahkahalar atmamak imkansız.
Olay örgüsü içindeki döngülerse popüler kültürümüze “Türk filmi” olarak yerleşmiş eski, en eski Yeşilçam sinema klişelerinden kalma. Çocuk (Okan Bayülgen) kızı (Yasemin Kozanoğlu) seviyor, meğerse en iyi arkadaşı (Teoman) da o kızı sevmiş. Sonra anlıyoruz ki kızın babasıyla Teoman’ın annesi işi pişirmişler.
Bu arada Okan Bayülgen, hukuk okuyan bir adalet düşkünü ama polis öldürmek zorunda kalıyor. O da ne? Meğerse o polis ölmemiş ama bu adalet ikileminden dolayı belki de ileride büyüyüp başarılı bir şovmen olacak bu karakter, Bulgaristan’da geçirdiği yılların ardından karşımıza bir polis memuru olarak çıkıyor. Burada tek eksik olan birinin kör olup, gözlerinin açılması, sonra tekrar kör olması vs.
Yıllara yayılan bu süreç, arada bol bol cover’lanmış şarkı eşliğinde sunuluyor. Filmin en iyi tarafı da şarkıları, bir de Rebeka Haas’ın fotoğrafçı gözünden çektiği kareler. Bir klip olarak görmek isterseniz, “Romantik” amacına ulaşmış. Film boyunca bir şarkı bitiyor, bir başkası başlıyor ve bu arada Haas’ın kareleri, renkleri, gözü de insanı büyülüyor. (Teoman, sen iyi bir ŞARKICISIN.)
Şarkıların arasında da söyleyenlerin boyunu hayli aşan kimi replikler mevcut. Adalet, misyon adamı olmak, militanlık üzerine herkes büyük sözler söylüyor, ama bu sözler hiç kimsenin üzerine oturmuyor. (Yan karakterlerden birinin “Ben iyi bir militanım” sözü tüm zamanların en absürd cümlesi olmaya aday mı acaba?)
“Romantik”te ciddi bir “boy” problemi var zaten. Sözler nasıl karakterlerin boyunu aşıyorsa, bu film de yönetmeninkini aşmış. Bu bakımdan bir cüretkârlık da söz konusu, ama tanıdığımız Sinan Çetin zaten cüretkârlığı, yer yer arsızlığa varan ve kaynağı sadece parasına dayanan özgüveniyle meşhur değil mi?
Oysa bu özgüven de “Romantik”te bir işe yaramıyor. Bu film yedi sene önce yayınlansaydı, Sinan Çetin’in arsızlığı ve her şeyi bilir edaları biraz daha kabul görebilirdi. Çünkü o zamanlar hâlâ bir Sinan Çetin kült’ü vardı ve her ne kadar içi boş olsa da, söylediklerini ciddiye alanların sayısı daha fazlaydı.
“Romantik”in gecikmesi hem Sinan Çetin’in bir tabu olarak yıkılmasına sebep oldu hem de geçen süre içinde Türkiye’nin algı kapakları biraz daha açıldı. Bir zamanlar retorikle işi götüren ve kendisini ermiş gibi pazarlayan Sinan Çetin bugün artık çektiği filmi bile tamamlayamayan bir yönetmen, arkasında durduğu filmleri vizyona sokamayan bir yapımcı ve her şeyden önemlisi kendi kendinin karikatürü. Tıpkı Bedri Baykam gibi.
Sinan Çetin’le bundan böyle sadece emlakçılık konuşulabilir herhalde. Çünkü tek başarılı olduğu alan bu. “Romantik” olsa olsa Sinan Çetin’in kariyerini fonda Chris DeBurgh’un olduğu çatlak topraklı yün reklamlarıyla sınırlandırmış olması gerektiğine dair bir ders olabilir.
Ancak Aksu reklamları gibi, Sinan Çetin’in sinemasının da, söylemlerinin de, kamerasının da günümüzde bir geçerliliği yok. Kariyeri boyunca Çiçek Bar ekolüne savaş açıp, onlara düşmanmış gibi görünen bir sinemacının en nefret ettiği klişenin tuzağına düşüp, yaşlandıkça tipik 78 solcularından biri olması da en acı tarafı “Romantik”in; Sinan Çetin sinemasının “kapanış jeneriği” olan bu filmin.
“Oh be kurtulduk” sloganı mı acaba?