Malumunuz, bir müzik grubu kurabilmek ayrı, yürütebilmek ayrı dert.
Bu konudaki deneyimlerimizi paylaşmanın faydalı olabileceğini düşündüm.
Bugüne kadarki denemelerimden kişisel tecrübelerim şu şekilde:
1) Bir grubun 2-3 kişilik sağlam bir çekirdek kadrosu olmalı. Diğer elemanlar değişse bile, bu kadro sabit durabilirse oturaklı bir şeyler çıkabiliyor.
2) Sahne almak öncelikli değilse şayet, bu durumda müzikal ve enstrümanda gelişime önem veren kişilere ihtiyaç var. Aksi takdirde motivasyon sıfırlanıyor.
Şu anki ekibimle neredeyse 3 sene hiç sahne almadan prova yaptık. Söyleyince insanlar inanamıyor🙂 Ancak üçümüz de enstrümanla yatıp kalkan saplantılı adamlarız🙂 İlk iki sene kendi çalımlarımızı adam etmeye uğraştık zaten, hiç kasmadık sahne için, dert de etmedik.
Ama mesele sadece filancanın şarkılarını çalmak, filanca türde çalmak oldu mu, sahne alınamayınca grup genellikle çöküyor.
3) Arkadaşlık mühim, ama nasıl arkadaşlık ? Enseye tokat ..te parmak arkadaşlık değil, hep birlikte çalımlar ve müzik konusunda rahat rahat konuşup eleştiri yapılabilecek düzeyde arkadaşlık.
Eğer birinin çalışı hakkında memnuniyetsizliğiniz varsa, ama bunu açıkça konuşabilecek iletişim ortamınız yoksa, grup derhal kaynamaya başlıyor ne yazık ki...
Sağda-solda grup arayan tecrübesiz arkadaşlar, "egolarından arınmış" diye bir klişe uydurmuşlar, ilanlara bunu yazıp duruyorlar. Sağlıklı bir ego herkese gereklidir. Asıl sıkıntılar şu şekilde çıkıyor:
4)Frekans ÇOK mühim.
Belki de en sık yapılan hata: Müzik türü... gibi çok uzun sürede oturan ve son derece kişisel unsurlar içeren konularda karşı tarafı tartışarak ikna etmenin mümkün olduğunu zannetmek !!!
Böyle bir şey mümkün değil. Kolaylıkla frekans tuttturabildiğiniz insanları aramak en akıllıcası. Eğer provada çalınacak parça listesi için bile saatlerce konuşmak zorunda kalıyorsanız, "geçiniz" derim. O gruptan iş çıkmaz.
Hiç birimiz, sevdiğimiz bütün müzisyenleri sadece akılcı değerlendirmeler ve tartışmalar ile seçmiyoruz. Hele de müziğe ilk başlanan ortaokul-lise dönemlerinde... Ben, mesela, neden halen Deep Purple dinlemeye başladığımı da, neden halen tutkun olduğumu da izah edemem. Sevmeyen adama da izah etmeye çalışmam.
Eğer çalışınızı ve müzikal tercihlerinizi grup üyelerine sürekli izah etmek zorunda kalıyorsanız bence bu hiç iyi bir işaret değil. Ortak müzik ve zevkler, bu tip açıklamaları daha az gerekli hale getiriyor olmalı.
Bu konudaki deneyimlerimizi paylaşmanın faydalı olabileceğini düşündüm.
Bugüne kadarki denemelerimden kişisel tecrübelerim şu şekilde:
1) Bir grubun 2-3 kişilik sağlam bir çekirdek kadrosu olmalı. Diğer elemanlar değişse bile, bu kadro sabit durabilirse oturaklı bir şeyler çıkabiliyor.
2) Sahne almak öncelikli değilse şayet, bu durumda müzikal ve enstrümanda gelişime önem veren kişilere ihtiyaç var. Aksi takdirde motivasyon sıfırlanıyor.
Şu anki ekibimle neredeyse 3 sene hiç sahne almadan prova yaptık. Söyleyince insanlar inanamıyor🙂 Ancak üçümüz de enstrümanla yatıp kalkan saplantılı adamlarız🙂 İlk iki sene kendi çalımlarımızı adam etmeye uğraştık zaten, hiç kasmadık sahne için, dert de etmedik.
Ama mesele sadece filancanın şarkılarını çalmak, filanca türde çalmak oldu mu, sahne alınamayınca grup genellikle çöküyor.
3) Arkadaşlık mühim, ama nasıl arkadaşlık ? Enseye tokat ..te parmak arkadaşlık değil, hep birlikte çalımlar ve müzik konusunda rahat rahat konuşup eleştiri yapılabilecek düzeyde arkadaşlık.
Eğer birinin çalışı hakkında memnuniyetsizliğiniz varsa, ama bunu açıkça konuşabilecek iletişim ortamınız yoksa, grup derhal kaynamaya başlıyor ne yazık ki...
Sağda-solda grup arayan tecrübesiz arkadaşlar, "egolarından arınmış" diye bir klişe uydurmuşlar, ilanlara bunu yazıp duruyorlar. Sağlıklı bir ego herkese gereklidir. Asıl sıkıntılar şu şekilde çıkıyor:
- Hiç bir şeye ses çıkarmayan, herşeye "he" diyen insanlar (mümkün değil, muhtemelen içine atıyor, konuşmuyor veya grubu zaten ciddiye almıyordur)
- Herşeye muhalif veya herşeyi kontrol etmek isteyen insanlar (kırılgan egosu var, özgüveni yok, herşeyi kontrol edebileceğini sanarak kendini güvende tutmaya çalışıyor...)
4)Frekans ÇOK mühim.
Belki de en sık yapılan hata: Müzik türü... gibi çok uzun sürede oturan ve son derece kişisel unsurlar içeren konularda karşı tarafı tartışarak ikna etmenin mümkün olduğunu zannetmek !!!
Böyle bir şey mümkün değil. Kolaylıkla frekans tuttturabildiğiniz insanları aramak en akıllıcası. Eğer provada çalınacak parça listesi için bile saatlerce konuşmak zorunda kalıyorsanız, "geçiniz" derim. O gruptan iş çıkmaz.
Hiç birimiz, sevdiğimiz bütün müzisyenleri sadece akılcı değerlendirmeler ve tartışmalar ile seçmiyoruz. Hele de müziğe ilk başlanan ortaokul-lise dönemlerinde... Ben, mesela, neden halen Deep Purple dinlemeye başladığımı da, neden halen tutkun olduğumu da izah edemem. Sevmeyen adama da izah etmeye çalışmam.
Eğer çalışınızı ve müzikal tercihlerinizi grup üyelerine sürekli izah etmek zorunda kalıyorsanız bence bu hiç iyi bir işaret değil. Ortak müzik ve zevkler, bu tip açıklamaları daha az gerekli hale getiriyor olmalı.