Selamlar, aslında mektepli ve alaylıyı yanlış analiz etmişsiniz. Ben tamamen kişisel görüşlerimi yazacağım bilir kişi değilim. Konu müzik ve sanat olunca bilir kişi olur mu onu da uzun uzun tartışalabiliriz.
Mektepliden kasıt Konservatuar, sahne sanatları yada eğitim fakültesi müzik bölümü okuyan/bitirmiş kişileri kast ediyorsunuz doğru değil mi? Fakat alaylı dediğimiz bir ustanın yanında yada piyasada aktif olarak müzisyenlik icra edenlerin yanında bulunma, pişme durumu diyebiliriz. Yani eğer kendi kendine çalışmalarını sürdürüyorsan aslında alaylı da olmuyorsun. Fakat bu kötü birşey değil.
Ben kendi hatalarımdan yola çıkarak ve haddim olmayarak nacizane; kendine içten güvenmeni, bu düşündüğün şeylerin altında kesinlikle ama kesinlikle ezilmemeni öneririm. Kendini müzisyen gibi hissedip müzisyen gibi yaşarsan gerçekten enstrüman çalmanın sorumluluğunu hissedip sebat edersen ve önündeki seneleri planlayıp ilerlersen, öğrenmen gereken konu başlıklarını dünya dili İngilizce olarak analiz edip o şekilde geliştirmeye çalışırsan son olarak da geliştikçe mütevaziliğinden ödün vermezsen yaptığın müzik ve kişiliğin ile kazanan sen olursun. Müzik, yazılan kompozisyonlar, eserler sonuç itibari ile dinleyicinin ruhuna ve gönlüne hitap edecek. Kimsenin dinlediği güzel bir melodide, eserde sanmıyorum ki acaba bunu yazan alaylı mı mektepli mi gibi sorular sorup üstüne düşünsün.
Yanlış anlaşılmamak ve neden böyle hararetli, uzun yazdığımı anlatabilmek için kendimden bahsedeyim. Liseden önce mesleğim kesinlikle müzik diyerek güzel sanatlar müzik bölümünü kazandım ve malesef orada okudum. Daha önce alaylı tabir edebileceğimiz bir hoca ile çalışıyordum. Müziğin ne olduğunu, gitarda yapmak istediklerimi ve yeteneklerimi fark ettikten sonra 100 tane mektepli bir araya gelse bana veremeyeceği şeyleri alaylı tabir ettiğimiz liseden önceki hocamın verdiğini gördüm. Yani değerini çok geç olmadan anladım. Maddi manevi kişisel sorunlarım, müziğe olan bakış açım, orada okuyan topluluğun profili ile kendi kişiliğimin alakasız olması vs. vs. sebepler ile üniversitede müzik okumama kararı aldım ve öyle de yaptım. Hiçbir pişmanlığım yok.
Bu kadar yazdım birde özet geçeyim. Yaşın 24 ne yaşadın da ne tavsiyesi ne aklı veriyorsun diyebilirsin. Benim için fazladan bir yıl, bir ay bile tecrübedir. Senin için de umarım öyledir. Bu tecrübe denen şeyi keşke para ile satın alabilsek. Giden zaman geriye gelmiyor malesef o yüzden bu kadar yazdım. Ben şu söyleyeceğim şeyi çok geç anladım o yüzden sana da yazmak istiyorum lütfen bunlar ile kafa yoracağın zamanı şartlar ne olursa olsun enstrumanına harca. Giden zaman geriye gelmiyor. Şartlar imkanlar değişiyor. Geçen zamana yandığın kadar hiçbirşeye yanmıyorsun. Gerçekten, içten bir amacı, hedefi olanlar beni anlayacaklardır.
Alaylı müzisyenlere örnek vermeden de gitmeyeyim. Efren Lopez Sanz: Adam bırak müzik eğitimi almayı ilkokul terk. Türkiye'de her sene tonlarca insan trtye girip bir dünya maaş alıyor. 500 tane trt sanatçısını toplasan Efren Lopez tarafından yazılan bir Kurtoğlu Zeybeği etmez yapılan iş çıkan ürün bakımından. Türkiye'de müzik bölümlerinde öğrenci yetiştirecek öğretmenleri denetleyebilecek bir mekanizma yok malesef. Bu yazılım mühendisliği bölümünde hiç büyük bir projede çalışmamış birinin nesne tabanlı programlama anlatması gibi yada benim elektrik elektronik mühendisliği okuyup evlere kaç v elektrik geldiğinden haberi olmayan son sınıf arkadaşım gibi gibi. Uzar gider.
Benimle aynı liseden çıkıp Amerika'da burslar kazanmış, inanılmaz insanlarla konser vermiş arkadaşlarım da var, (küçümsediğim için yazmıyorum) türkü barda murat boz çalan arkadaşım da. Önemli olan sen kimsin? Hangisisin? Mektebi sırf sana vereceği ünvan için, prestij için istiyorsan güzel müzik üretip, harika nüyanslar ve sana özgün bir tuşe ile icra edemedikten sonra Prof. Dr. olsan ne olur?