The Fall

2807696933_4512a96de8_o.jpg


http://www.youtube.com/watch?v=n1YwOybwTrc
http://www.imdb.com/title/tt0460791/

Roy’un kendi hayal kırıklıklarından, nefretinden ve sevgisinden beslenen bir öyküyü Alexandra’ya bir masalmışcasına kurgulayarak anlatması ile kendimizi eski filmlerdekine benzer bir intikam ve aşk serüveninin içinde buluyoruz. Herşeyi çalan ve sevdiklerini öldüren Zalim Vali Odious’a başkaldıran ve ondan intikam almak isteyen 5 mitik kahraman : Eski bir köle olan Otta Benga, Patlayıcı uzmanı Luigi, Karısının intikamı peşindeki Hintli, Yaşayan herşeyi seven, Maymunu Wallace ile maceraya katılan yarı çatlak ingiliz bilimci Charles Darwin ve ormanlarla konuşabilen, karnında kuşlar besleyen garip ama sadık Mystic…

Roy başlarda hevessizce başladığı hikayeye Alexandra’nın ısrarları ve intihar etmesi için gerekli morfini getireceği umuduyla devam eder. Roy’un karamsarlığı ile gelişen öyküyü küçük Alexandra’nın taşıdığı umut değiştirir.


Öyle böyle bir film değil mevzu olan. İzleyeli bir kaç gün oldu ve uzun zamandır izlediğim en iyi film. Hatta hayatımda izlediğim en iyi bir kaç filmden biri. Sinemanın "görsel" bir sanat dalı olduğuna, öncelikli derdinin görsellik olması gerektiğine inanan nadir yönetmenlerden biri Tarsem. Sinemanın iyi oyunculuk ve iyi bir hikayeden ötesi olması gerektiğine inanan biri. Aslında "Jennifer Lopez filmi" damgasını yiyerek es geçilmiş "The Cell" filmiyle yeteneklerini göstermişti bize. Bu kez öyle bir filmle karşımızdaki gibi gözünüzü kaçırmanın imkanı yok. Oyunculuğun da en üst seviyede olduğu filmde Catinca Untaru ve Pushing Daisies ten belki tanıyabileceğiniz Lee Pace oynamıyor, yaşıyorlar. Görsellik zaten olağanüstü

O kadar ince dokunmuş ki bu film, bir kaç saniyelik bir sahne için bile dünyanın öbür tarafına gitmekten çekinmemiş Tarsem. Hal böyle olunca aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 26 ülkede gerçekleşen çekimler sonrası filmin tamamlanması 4 yılı bulmuş. Korsan bir şekilde izlediğinizde (ki maalesef ülkemizde şimdilik başka bir yolu yok bu filmi izlemenin) içiniz rahat etmiyor hakkaten.

Arkasında iyi bir tanıtım desteği olmadığı için ancak benim gibi tesadüfen adını duyabileceğiniz bir film. Sinema denen şeyden keyif alan biriyseniz bir şekilde bulup izleyin bu filmi.
 
Çok güzel film gerçekten. Gerek hikayesi, gerek anlatımı, gerek oyunculuğu ve tabi ki görselliğiyle modern bir başyapıt desek abartı olmaz. Ama iyi takip etmek gerekiyor; zira kafanız karışabilir neyin neyi sembolize ettiği hakkında. Üzerine düşünmek zevkli, o ayrı. Düşündürücü olmak için sıkıcı ve yorucu hale gelmiş filmlerden değil..
 
Dusunup bulmaya calistikca daha fazla icinden cikamiyorum, bu filmden guzel görselligi olan film yok herhalde. Baya film izlemisligim vardir ve burada beni taniyanlar bilir ne kadar film izledigimi ama gercekten görsellik acisindan bu kadar guzel film görmedim. Surrealist resimler gibi her sahne. Yönetmen yaklasik 17 yil calismis bu filmi yapmak icin ve 18 degisik ulkede 5 yil boyunca film cekilmis. Adamin sanateseri.

Yönetmen ayrica The Cell`in de yönetmenedir, o film konusu ve oyunculugu beni pek sarmasa bile görselligi muhtesem olan baska bir filmdir. Bu filmde ama konuda saglam, oyunculukta. Cok begendim ve sinemada izlemek isterdim sahsen, bluray almayi dusundugum ilk film hatta. O filmin göruntulerinin bluray ile ne kadar daha guzel olabilecegini dusunmek bile insani heyecanlandiriyor.

Filmin senaryosu ise tam istedigim kivamda, hem guldurmesini hem seni aglatmasini biliyor. Aglamadim ama baya uzun bir sureden sonra aglamaya az kaldi bir film izlerken. Bir de filmi bir kac defa izlemek lazim, cok degisik ufak detaylar ile dolu film. Zamanimizda cogu filmleri bir kere izlemek yetiyor her seyi görmek icin ama The Fall gibi filmler bir kac defa izlenmesi lazim ki insan her seyi görebilsin. Herkese kesinlikle tavsiye edebilecegim bir film...
 
Geri
Üst