Said-i Kürdi (Bediüzzaman Said-i Nursi) Kimdir?

“Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün ” (Said-i Nursi)
Bu cümle, bir zamanlar çıkarılan ve kime hizmet ettiğini herkesin çok iyi bildiği Özgür Ülke gazetesinde yayınlanmıştır. Yine bu gazetenin ifadesinde ve diğer Kürtçü yayın organlarında Said-i Kürdi için “devrim şehidi” ifadesinin kullanılması nurculuğun hangi ereğe hizmet ettiğinin en kesin kanıtıdır.

Siyasi düşünceleri

Said-i Nursi 1907 yılında İstanbul’a gelerek Abdülhamit Han’a hitaben bir dilekçe yazar ve saraya verir. Dilekçede kullandığı ad “molla Said-i Meşhur”dur.

Dilekçenin içeriğinde kürdistan(!) da eğitimin türkçe yapıldığını, kendisinin buna karşı olduğunu ve kürdistanda(!) kürtçe eğitim yapılması için üç okul açılmasını talep etmektedir. Bu dilekçeden sonra Said-i Nursi (namı diger Said-i Kürdi) Abdulhamit han tarafından mişahade için toptaşı Akıl hastanesine gönderilmiş ve bir süre orada tutulmuştur. Yani Abdulhamit Han tarafından tımarhaneye gönderilmiştir.
Ve bu olayı daha sonra yazılarında kendisi şöyle açıklamıştır: “Nasılki zaman-ı istibdatta tımarhaneye düştüm, divanelerin hükmüne konuldum, eğer müdahaneye, kelbi tabassusa, şahsi menfaat için umumi menfaatı feda alan aklın icabı ise, ben divaneligi kabul ettim.Şahit olunuzki böyle akıldan istifa ediyorum. Ey Kürtler tımarhaneyi bunun için kabul ettim. Kürtlüğü lekedar etmemek için irade-i padişahiyi, maaşını, ihsan-i şahaneyi kabul etmedim.” Ayrıca Said, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözünü Abdülhamit için söyler.

Yani Said kürtçülük için artık her şeyi göze aldığını ve kürtlüğü ayakta tutmak için tımarhaneyi bile kabul ettiğini söylemektedir.

31 Mart ayaklanmasında da Said-i Kürdi, Volkan gazetesi ile beraber yeniden sahneye çıkar. İngilizlerin tek bir kurşun atmadan bir Türk toprağı olan Kıbrıs’ı ele geçirmesinden büyük bir sevinç duyarlar. İnsanın midesini bulandıracak şekilde, Volkan gazetesinde İngiliz propagandası yaparlar. Çünkü umdukları şey Kürdistan için İngilizlerden görecekleri yardımdır. 31 Mart ayaklanmasında birçok Türk subayını vahşice katlettikleri halde Hıristiyanların kapısına birer nöbetçi koyarak onları korurlar.

Yağmalanan Türkler ise umurlarında değildir. Fakat Mustafa Kemal’in kurmay başkanlığını yaptığı Yıldırım Orduları çok geçmeden bu isyanı bastırınca Isparta’ya sürülür. Bu andan itibaren Kürt Said Mustafa Kemal’i artık unutamayacak ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı tüm kinini kusacaktır.

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca Said-i Nursi tekrar sahneye çıkar. İngilizlerin güdümünde Kürt Teali Cemiyeti’ni kurar ve İngilizlerin işgal planlarına uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeniden Kürdistan düşleri görmeye başlar. ” Uyan ey Selahattin Eyyübi’nin torunları Kürtler!” diyerek Kürt halkını ayaklanmaya çağırır . 16 Eylül 1919′da İkdam gazetesinde bir bildiri yayınlayarak, Türk Ulusunu Kuvayı Milliye’ye destek vermemeye, hatta onlara karşı mücadele etmeye çağırır.

Mütareke ve Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında İstanbul’da kürt ileri gelenlerinin(!) serv in uygulanması için oluşturdugu ” Kürt teali cemiyeti” vardır, bu cemiyetin üç nolu kurucu üyesi olarak karşımıza çıkar Said-i Nursi ve bu cemiyetin kurucu üyelerinin ( ki 61 kişidirler) 1920 koçgiri, 1925 Şeyh Said ( Bu Said başka Said’dir karışmasın), 1938 Tunceli kürt kalkışmalarında önderlikleri vardır. Ayaklanmaların tarihlerine dikkat edilecek olursa kurtuluş savaşı, Hatay ve Musul-Kerkük meselesi gibi Türk Milletinin en kiritik dönemlerinde yurt içinde kalkışma yaparak arkadan vurmuşlardır.

Yine Said-i Kürdinin Şark ve Kürdistan(!), Kürt Teavün ve terakki gazetesi gibi gazetelerde kürtlerle ilgili bir hayli yazıları yayınlanmıştır.

Ama daha sonra arkasından gidenler tarafından onu Türk milletine kabul ettirmek için yazdıkları bile değiştirilir. Türk harfleriyle basılan kitaplarında “kürdistan” gibi kelimelere rastlanmaz.

Örnegin Said-i Kürdinin “İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi yahut Divan-i Harb-i Örf-i ve Said-i Kürd-i” adlı kitabının “Hatime” bölümü türkçe harflerle basımı sırasında yandaşlarınca değiştirilmiştir.

” Hatime’nin” esas metni şöyledir: ” Ey Asuriler ve Keyanilerin cihangirlik zamanında piştar kahraman askerleri olan arslan kürtler, beş yüz senedir yattıgınız yeter . Artık uyanınız sabahtır………………………… Hemde milliyet denilen mazi derelerinde ve hal sahralarından ve istikbal daglarında haymenişin olan Rüstem-i Zal Selahaddin-i Eyyubi gibi kürt dahi kahramanlarıyla bir çadırda oturan aile gibi…………………………” Ama Türk harfleriyle basılan basımda Türk milletinin duygularını okşayacak bir şekilde” Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim………………………. Selahaddin Eyyübi ve Celaleddin-i Harzemşah ve Sultan Selim ve Barboros Hayreddin ve Rüstem-i Zal gibi ecdatlarımız……………” haline getirilmiştir.

1926 yılından sonra Said-i Kürdi adını kullanmayıp said-i Nursi adını kullanır. Bu ad değişikliği ile ilgili Türkçü Nihal Adsız şu tespiti yapar: ” Kürtlerin mevhum meziyetlerinden bahsediyor. Kısacası, onlara devlet kurdurmaya çalışıyor. Tabi devletin buna müsaade etmeyeceğini anladıktan sonra 180 derece çarkla said-i Kürdi olan adını Said-i Nursi yaparak ve nur risaleleri diye cehlin ve taassubun örnegi olan karalamalar düzerek bir din mürşidi gibi ortaya çıkmayı başarıyor.” (Adsız, makaleler 111- makale adı” nurculuk denen sayıklama)

Said-i Kürdi Ziya Gökalp ile Diyarbakır’da karşılaştığında şöyle der:” Bir kelle Soğanı, Bir Kızıl Elmaya değişmem”

Bugün birçok terör örgütü sitesinde Said-i Kürdi’yi öven yazılar bulabilirsiniz.

İslam ile çelişkileri

Said-i Nursi’nin düşünce yapısı da İslam inanışı ile çoğu yerde çelişki gösterir. Ve bu çelişkiler İslam alimi olmayanlar tarafından bile hemen anlaşılacak şekilde çok açıktır. Hiç evlenmemesi, Cuma namazına gitmemesi, kendisine Kuran öğreten hocalarına karşı gösterdiği saygısızlık gibi. Ne Yunus Emre ne de diğer İslam büyükleri kendilerini yetiştiren hocalarına karşı “Sen bir şey bilmiyorsun” lafını kullanmamıştır. Belki de bundan dolayı Said-i Nursi ders almak üzere gittiği tüm medreselerden kovulmuştur.

Cuma namazı kalabalık olarak kılındığından ve kendisinin kalabalık yerlerde namaz kılmaktan huzur bulmadığını söyleyen Said’in durumu son derece ilginçtir. Çünkü Cuma namazı inananlar için müminlerin bir araya toplandığı bir andır ve cemaat ile kılınması zorunludur.

Risaleleri ile ilgili söylediği sözler bile İslamı nasıl yorumladığını bizlere gösterir. “Risale-i Nur okumak ona hizmet etmek bir ibadettir. Ona hizmet üç aylarda yapılan zikirlere bile tercih edilmelidir.” Kısacası Said-i Nursi kendi yazdığı kitapları okumanın Allah’a karşı yapılan ibadetten daha hayırlı olduğunu söyler ve İslam’a yeni bir yorum getirir.

Bu noktada akla İngiliz casus Hempher’in anıları geliyor. Az sayıdaki İngiliz casusa verilen “İslam’ı Nasıl Yıkarız” adlı kitapta da cihadın geçici bir farz olduğu ve artık cihad yerine başka işlerle uğraşmasının Müslümanlar için daha iyi olduğu propagandasının yayılarak İslamiyetin zayıf düşürülmesi öneriliyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında da İkdam gazetesinde Kuvayı Milliyecilerin İngilizlere karşı savaşmaması için bildiri yayınlayan Said-i Nursi’nin davranışının bir nedeni de bu olabilir mi?

Said-i Nursi, “Risale-i Nur okumak ya da yazmak alim olmak için yeterlidir . Başka şey istemez.” sözü ile Kuran’ı, hadisleri ve diğer tüm İslam bilimlerini bir çırpıda silmiş temel kaynak olarak kendi risalelerini koymuştur . Hattâ Hizbullahın öldürdüğü Zehra Vakfı’nın bir üyesinin cenazesinde de Kuran yerine risale okuyacak kadar ileri gitmişlerdir.

Bu ve bunun gibi İslamdışı yorumlarından dolayı nurcular, diğer bazı tarikatlar tarafından “narcılar” yani cehennemlikler diye adlandırılmaktadır.

Said-i Nursi’nin ölümünden sonra nurcular kendi aralarında bölünmüş Fethullahçılar, Med Zehracılar, Kırkıncılar, Aczmendiler gibi çeşitli akımlar türemiştir.

Bu yazı Said-i Kürdi’nin yolundan giden akl-ı evveller için kaleme alınmıştır.


http://www.webdetek.net/kategorisiz/said-i-kurdi-bediuzzaman-said-i-nursi-kimdir/


Bu şahsiyet ülkemizde o kadar farklı tanıtılmış ki. Risale adıyla yazdığı kitaplar daha küçücük genç beyinlere okutturuluyor, gençlerin beyni yıkanıyor. Dünyanın dört bir yanında okulları var ve inanılmaz ilgi görüyor.

Bildiğiniz gibi ülkenin neredeyse yüzde otuzu bu adamın müritleri durumunda. Ülkemizdeki bu yozlaşmaya karşı cephe almalıyız. En başta tarihi okumalı, okutmalı, bilinçlenmeliyiz. Yeni gelen nesilleride bu tür tehlikelerden uzak tutmanın yolunu aramalıyız. Yoksa ülke bu günkü durumundan hiçbir zaman kurtulamayacak...
 
Yazıyı eklemişsiniz de sizin yorumunuz nedir? Yani Gündem bölümünde tartışılacak konuyu anlayamadım? Kişiyi mi tanıtıyoruz? Edebi yönünden mi fikir alışverişi yapmak istiyorsunuz? Yazıyı eklerken, başlık açma sebebinizi ve tartışmak istediğiniz meseleyi de eklerseniz iyi olur. Yoksa linkteki yazıyı dileyen herkes okuyabilir tabi, başlık açmayı gerektirecek bir durum görünmüyor bu haldeyken.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #4
Bu şahsiyet ülkemizde o kadar farklı tanıtılmış ki. Risale adıyla yazdığı kitaplar daha küçücük genç beyinlere okutturuluyor, gençlerin beyni yıkanıyor. Dünyanın dört bir yanında okulları var ve inanılmaz ilgi görüyor.

Bildiğiniz gibi ülkenin neredeyse yüzde otuzu bu adamın müritleri durumunda. Ülkemizdeki bu yozlaşmaya karşı cephe almalıyız. En başta tarihi okumalı, okutmalı, bilinçlenmeliyiz. Yeni gelen nesilleride bu tür tehlikelerden uzak tutmanın yolunu aramalıyız. Yoksa ülke bu günkü durumundan hiçbir zaman kurtulamayacak...
 
yediği boklara bakılırsa bu arkadaşın da lawrence gibi biri olduğu çıkıyor ortaya..tamamen milleti bölmeye yönelik çalışmalar yapmış ve avrupa merkezli bir yönetim istemiş.ne için;kürdistan için..ben şahsi fikrimi söyliyim;bu ayarsız herif tamamen avrupa tarafından desteklenen,tetiklenen ve türk toplumuna yerleştirilen fakat din eksenli görüşü ağır durduğu için de çok sempatizan kazanmış bir casustan başka birşey değil.ciğeri beş para etmeyenkanı içilesi ,amaçsız bir denyo.! :evil:
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #6
Evet haklısın. Ancak bugün o çiğeri beş para etmeyen insan adına hergün ülkemizin farklı bölgelerinde konferanslar verilmekte, genç beyinler yıkanmaktadır.

Şimdiki hükümet, bu vatan hainini kahraman yapmıştır.
 
sen de haklısın,bunun önüne nasıl geçilir bilmiyorum ama bir şekilde durdurulmaları lazım.muazzam bir teşkilatlanma sistemleri var,çok güçlüler çok..
 
Bediüzzaman'la ilgili bildiklerim; Dinini gerektiği kadar iyi bilen ve dini için yaşamından taviz vermeyen, ezber gücü ve zekası oldukça yüksek, yaşadığı zamanın kutbu sayılan bir şahsiyet. Zamanının en büyüğü gibi bir anlama geliyor galiba. Velhasılıkelâm, müslümanım, tarikatlerle-cemaatlerle işim yoktur. Kitaplarını okumadım. Dini adına çok iyi işler yapmıştır, doğrudur, orasını Allah daha iyi bilir; ama benim esas merak ettiğim, bu zat, Müslüman olan Türk Milletinin bekası adına ne yapmıştır, bu konuda bizzat bilgisi olanlardan yardım istiyorum. Sevgilerimle...
 
bir_kereye_mahsus; sanırım yukarıda yazdıklarımı okumadınız. Zira söyledikleriniz, yobazların yalanlarından ileri hiçbirşey değil.

Sorduğunuz soruya cevabım şudur. Sanırım yaptığı en iyi şey kurtuluş savaşı sırasında Rusyaya kaçması. Tamamen devlet düşmanı olan, Şeyh Saitle işbirliği yapan ve hatta onun akıl hocası olan bir köpekten ne bekliyorsun?
 
iyi de kaç tane said-i nursi var yada vardı? bir tanesi 1960da ölüyor diğeri 1925te sallandırılıyor?...birisi bir din alimi diğeri dinbaz?...doğru olan nedir?...
 
Şeyh Sait le Said-i Kürdi (diğer adıyla Bediüzzaman Said-i Nursi) karıştırmayın. Şeyh Sait 1925 de Tunceli isyanını başlatan köpek. Asıldı.

Said-i Kürdi yukarıda anlattığım.
 
Said-i Kürdi (Nursi), Jön türk hareketini bölmüş, ardından da İngiliz'lerin destekledikleri Prens Sabahattin liderliğindeki Osmanlı Ahrar fırkasıyla birlikte İttihat ve Terakki'ye karşı savaş açmıştır.

31 Mart olayında İttihatçı subayları öldürtmek konusunda insanları yönlendirmiştir. Ülkenin İngiliz mandasıyla yönetilmesinin en doğrusu olduğunu söylemiştir.

Wikipedia'nın kaynak olabilecek bir yanı yoktur. Şu an ben oraya kalkıp da "Bediüzzaman'ın da ötesinde bir zât" yazabilirim (Bediüzzaman = Zamanın ötesinde, ilerisinde demek)...

Kaynak için bkz.
Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler,
Aykut Kansu, 1908 Devrimi,
Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Cilt.2,
Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye,
Erkan Tural, Son dönem Osmanlı Bürokrasisi
 
nurcu cemaat hala ittihatçilerle mücadele ettiğini söylüyor. yani said nursi nin yaptığı işe devam ediyorlarmış. her ne yapıyorlarsa çok başarılı olduklarını söylemek lazım, ittihatçilermi artık kimse karşılarındaki ağır bir yenilgi aldı. bunu sağlayan bizzat bu millettir halkın gücüyle oldu bunlar. halkı kendine düşman edenler kaybetti halkı arkasına alanlar kazandı. yani halkı yönlendirebilmek önemli olan, cemaat altyapısı geçmişte olduğu gibi bugünde çok etkili bu konuda.
 
' özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün ' adam pezevenk olduğunu bu sözle belli etmiş son nokta tartışmaya gerek yok :))
 
1910 yılında da bu adamlar "Halk" kelimesini sakız edip emellerini gerçekleştirmeye çalışıyorlardı, bugün de aynı şeyi yapıyorlar... Ve işin kötüsü de halk hala inanıyor buna ya, yazık.
 
anarchist_hippy demiş ki:
1910 yılında da bu adamlar "Halk" kelimesini sakız edip emellerini gerçekleştirmeye çalışıyorlardı, bugün de aynı şeyi yapıyorlar... Ve işin kötüsü de halk hala inanıyor buna ya, yazık.

referandumda evet i basıp anayasa mahkemesinin anasını ağlatan bu halk değilmiydi ? her seferinde akpye oyu veren bu halk değilmi ? "bu adamlara" yıllardır desteği bu halk vermiyormu ? oylarıdamı okyanus ötesinden topluyorlar ? olayları işinize geldiği gibi yada anlayabildiğiniz gibi yorumlamak doğru sonucu bulduğunuz anlamına gelmez. ayrıca her halk diyen aynımı ? bu adamlar diyerek farklı düşünen herkesi aynı potaya koymak ayrı bir aymazlık, çıkarın artık at gözlüğünü farklı açılardan bakın, ölçün biçin tartın sabit fikirli olmayın.
 
Ya arkadaş sen olayları düzgün takip edebildiğine eminmisin ? gözlüğü filan kalmadı sağır sultan duydu, "bu adamlar" artık emellerini gerçekleştirmeye çalışmıyorlar, resmen yapıyorlar hatta yaptılar. hoşuna gitsin veya gitmesin, idrak et veya etme gelinen durum budur.
 
Geri
Üst