Turkrock Sinema Kulübü

Nevet In Bruges iyidir güzeldir. Birkaç kere daha keyifle izlerim tereddütsüz.

Dün akşam nihayet Looper'ı bitirdim. Eh o da iyiydi hoştu diyeyim çok incelemeden. Filmin kalitesi, hikayesi senaryosu belki tartışılır. Gene de bu tarz filmler insanları zaman yolculuğuna dair ciddi ciddi düşündürdüğünden saygıyı hakediyor. Bruce Willis filmin bir yerinde Die Hard'a bağlamasaydı asıl o zaman şaşırırdım ben :D
 
Kon-Tiki'yi izledim dün akşam.

Beylik bir laf olarak algılanmasın fakat her ne kadar beğensem de adını koyamadığım bir şeyler eksik bence filmde. Ha ben yine keyif aldım, bu tarz yaşam savaşıdır/keşiftir filmlerinin hastasıyım. İzlerken -belki de biraz haddinden fazla- moda giriyorum, bu adamların bunu gerçekten yapmış olduğu düşüncesinden inanılmaz etkilenmiş şekilde izliyorum bu filmleri.

Nasıl bir hırs, nasıl bir kendini adamışlık, nasıl bir cesaret, nasıl bir planlama... Zaman geliyor şurada Taksim'den Beşiktaş'a yürümeye üşeniyoruz, heriflerin yaptığı akıl alır gibi değil. Bir başka enteresan olay ise bugüne kadar bu konunun Hollywood tarafından nasıl atlandığı... Çekimler gayet güzel de olsa Norveç'li bir yönetmen tarafından çekilmiş, büyük balıklar el atmamış bu olaya... Film de yeni yani, 2012 filmi.

Her neyse bence izleyin; filmi beğenmeseniz bile Polinezya manzarası görmüş olursunuz, bilmediğiniz bazı şeyleri öğrenebilirsiniz. : )

Köpekbalığını tekneye alışa da oha demek istiyorum; Hulk Hogan kurulup Aydemir Akbaş'a saldırsa bu kadar rahat alamaz lan.
 
Benim de var aklıma takılanlar da millet izlemeden konuşmak istemedim. Spoiler tabelası altında yapalım bari geyiğini.

Başroldeki Thor'u oynayan herifin bakışlarında ifadelerinde bir acaiplikler var gibi. İzledikten sonra yorumlarına bakınırken benzer görüşlere rastladım. Adamın arkadaşı boğuluyor hayranlıkla izler gibi bakıyor, Polinezya'ya çıkıyorlar, mektubu okurken karısının kendisini terkettiği haberini alıyor. Gözlerinde neredeyse mutlu bir ifade, gören zanneder ki üçüncü çocuk doğmuş. Eksik gibi hissettiren şey bence Avrupa filmlerindeki o aşırıya kaçabilen sadelik olabilir bence. Gene de saygıyı hakeden başarılı film bence. Hem İngilizce hem kendi dillerinde olmak üzere iki kere çekmişler filmi.

Köpek balıkları da animasyon bu arada, buyrunuz
 
filmin orcisi 1950 yapimi:
http://www.imdb.com/title/tt0042650/?ref_=fn_al_tt_2

ilginizi cekerse bi bakin derim. ben bulamadim ne yazik ki.

Sunlari da ozet geceyim aradan ciksin.
-Spider man'in yenisini izledim ve hic begenmedim. Orjinal senaryonun yarisi degismis. Stan Lee nasil izin vermis, yazik etmisler. Var mi oyle kafaya gore konuyu degistirmek. Ha bir de asil sacmalik zaten Spider Man'in baslangici cekilmisti o 3 filmlik seride. Seri biter bitmez niye bir daha cekiyorsun ki? Bos bos isler..

-Super 8'i de psisik guclere sahip bir takim cocuklar dusuncesiyle izlemeye basladim. Hic alakasiz bir canavar/uzayli filmi cikti. Abraham'in klasik sagdan, soldan, ekranin ortasinda anlamsiz parlayan isik huzmeleriyle iyice keyif kacirdi.

-Red Light konusu ile 'sıkılıp da yeni film/tür arayisi icerisinde olanlar' icin ilac gibi bir film. Ama sonu cok kisa kalmis ve "haa boyle miymis meger" der demez bitiyor. Birkac dakika daha uzatsalar daha verimli olurmus. Ayrica kisaligi yaninda cevabin da zart diye verilmesi butun filmin gizemini aliyor.

-Looper'i da sonunda izlettiniz bana burda yaza yaza. Konusu geregi ilgimi cekti yoksa klise bir Bruce Willis filmi saniyordum. Ustte biriniz yazmisti Die Hard'a bagliyor diye. Hakikaten orasi filmin en kolpa sahnesi ve dogal olarak oldukca siritiyor. Geneli icin ise fena degil.

-The Dictator evvelden dedigim gibi tam bir Sacha Baron komedisi. Bu adamin yaptigi filmlere cok guluyorum. Tabu olan (ırk, din, kadın + feminizm vb.) seylerle guzel t.sak geciyor.

-Shallow Grave klasik bir 'para nerde ve acaba kim alacak' konusu tasisa da punk bir film. Klise degil, izleyin.

Yapistirin yenileri hadi :LOL:
 
Bence şimdiye kadar yapılmış en "olmuş" Spider-Man filmine dair yorumuna katılmıyorum aga. O ilk üç film asıl hiç olmamalıydı. Çizgi romanı okuya okuya büyümüş biri olarak yazıyorum bunları, ana hikayeye en sadık film bu son film. Sinema filmi olarak beğenmeyebilirsiniz, yerden göğe hak verir saygı duyarım ama senaryo başka. Önceki filmlere kıyasla Peter Parker'ın ilk aşkını görmezden gelmemiş olmaları bile yeter.
 
Valla komut satırında spoiler butonu yok, ben de başkasınınkini alıntılayıp yazıları siliyorum ve kendi yorumlarımı yazıyorum :D
 
AHAHAHAHA ula sava ofsayttan atmissin butun golleri bak adam kendi pasini kendi verip, kendi ortasina golunu atiyomus ne zamandir :ROFLMAO:

[ spoiler ] olacak yani oyle mi? hemen deneyelim[ /spoiler ]
oldu mu?

*edit: olmus. yazasim yok ama guluyorum hala :D
 
Jamirokuay'a kafam girsin. Götü yiyen varsa birkaç yıl önce İzlanda'da patlayan yanardağın adını söylesin bir seferde.
 
Kon-Tiki ile ilgili (izlemeyenler okumasin):
Sala kopekbaligini alma sahnesi nasil bir kolpa. baya baya uzun suredir -Türk filmleri de dahil- boyle kolpa bir sahne gormemistim. Akil var mantik var nasil cektiniz, hadi cektiniz hangi yuzle koydunuz filme? Tamamen akil disi.
Bir digeri de hepsinin sakali 3 aylik surede (100 gun mu 101 gun muydu filmde?) 3 yillikmis gibi uzamasi. 3 ayda o kadar sac bile uzamiyo ulan bu nasil fizyolojidir?
Film guzeldi ama sonu yok. Daha dogrusu sonu geldigi gibi bitirmisler. Halbuki bi 5 dakika falan adaya adim attiklari ilk dakikalari, ilk gunu, varsa yerlilerle tanismalarini falan koysalar daha cok yedirirlermis filmi seyirciye. (Yedirirlermis derken kakalamak manasinda degil icine sinmek anlaminda)
İster ailecek, ister tek basina izlenecek basarili bir film. Peki simdi Peru'dan mi gocmus o yorenin halki? Adamlar gitti diye hemen oyle mi olmus? O bilgiyi de verselerdi sonundaki siyah beyaz kisimda.

Sava, bak yukarda spoiler icin kod koymustum onu kullanabilirsin artik. Hadi iyisin hayatini 0.3 saniye uzattim bu kolaylikla :hilarious:

+ Yeni film yok mu agalar? Bekliyorum burda bitti hepsi, sıkılmaya basladim ona gore :bored:
 
The Perks of Being a Wallflower izledik. Bu filmi Beşiktaş-Kadıköy vapurunda soran Purgatory'ye selamlar, nasıl sorduğunu kendisi anlatsın :D

İyi film güzel film. Kitap uyarlamasıymış. İşte efendim Amerikan gençliği, arkadaş edinme sıkıntıları vs. derken akıyor film. Görüntüler güzel, müzikler güzel. Başroldeki çocukla iki önemli detayda özdeşleşiyoruz izlerken. Güzel kızların efendi adam dururken piç tercihine şaşırmak ve çekme kasetler. Ah ulan o çekme kasetler neydi öyle be!
 
Geri
Üst