Turkrock Sinema Kulübü

Elysium ile District 9 aynı kefeye koyulur mu ya ayıptır günahtır. Elysium için harcadığım zamana acıdım.

Before Midnight'ı izledim en son. Muhteşem olmuş. Bu adamlar çoğu devam filmi aksine çizgilerini hiç bozmadı. Hele dışarıda bir yemek sahnesi var herkes bir şeyler anlatıyor oraya bayıldım en çok. Çok güzel dialoglar yazılmış yine. İzlemeyenler, mutlaka izleyin.
 
Bir şeyi unuttum diyordum, Before Midnight imiş o. İyi denk geldi ya, sinemaya gidecektim de gitmemiştim, izleyelim.

Bu arada ben senelerce korku filmlerine ısınamadım ve odaklanamadım, içine çekemedi beni izlediğim korku filmlerinin çoğu. Fakat The Conjuring ile tanıştığım Malezya'lı yönetmen James Wan biraz değişik gibi, bu adamın filmlerini gerçekten sevdim. Dün akşam Insidious'u izledim, Conjuring kadar olmasa da o da hoşuma gitti. Bu sene de Insidious Chapter 2 çekilmiş, onu da bir geceye sıkıştıracağım.

Ben genelde aynı oyuncuları seçen, kadrolara sadık kalan yönetmenleri seviyorum, James Wan da Patrick Wilson ile iyi bir uyum yakalamış, 3 filmdir birlikte çalışıyorlar. Tabii Insidious 1 ve 2'de Rose Bryne da oynuyor; evet son zamanlarda fazla kilo kaybetmiş olabilir fakat ne olursa olsun ona yamuk yapanı ruh muh dinlemem elektrik süpürgesine çekerim.

Gece, karanlıkta ve kulaklıkla izlenirmiş meğer korku filmi. Kulaklık olmazsa da iyi bass veren bir kolon lazım.
 
21058308_20131115173751545.jpg


düğün dernek;

salı günü sinemada izledim.istisnasız herkes çatlayana kadar gülüyordu. hani gavur komedilerini izlerken (özellikle Britanya tarafından) "ulan bizde niye olmuyo" diye hayıflandığımız durum komedisinde ki o diyaloglar ve olay akışları işte bunda var. Türkiye de ki komedi çıtasını skip attılar. çok memnun kaldım. çalgı çengi 2 ve daha nice işlere imza ata umarım bu ekip.


tumblr_mguz67keFd1qb86l3o1_500.jpg


silver linings playbook;

tahmin ettiğim gibi Oscar jürisi biraz abartmış. ancak diyaloglar ve oyunculuklar tahmin ettiğimin çok üzerinde çıktı. bu konuda David o.russel abiye güvenmek lazımmış. Cooper-Lawrence ikilisi hayvani oynamış. işin kötü yanı ise baba-oğul yaşadıkları mental sıkıntılar ve takıntılar -öfkelerini şiddetle dışa vurmaları hariç- pek yabancı gelmemesi. sonuç olarak öyle oscarlık değil ama gayet izlenesi.

CvbjSrK.jpg


gansgter squad;

olmamış. bu kadarını yazsam yeterdi aslında. ikibinli yıllarda Retro gansgter filmi olarak public enemies ve american gangster dışında doğru dürüst film çıkmadı. bu kadar iyi kadroya rağmen ortaya çıkan iş tottenham dan vasat. merak ediyordu ama hayal kırıklığı çıktı.
 
Before Midnight çok hoşuma gitti ya, bence 2. film Before Sunset'den daha güzel olmuş, Julie Delpy'nin Bizans'tan kalma ufak kilisenin içinde yaptığı konuşmalar efsane. : )

Silver Linings Playbook denince tekrar o kahkaha attıran Bradley Cooper repliğini yad etmek isterim; yemeğe gittikleri evde ev sahipleri çocukları uyuturken müzik çalmak amacıyla kurdurdukları Ipod düzeneğini kendisine gösterirlerken, Metallica'dan Ride the Lightning çalsana demişti. :D

Düğün Dernek sanırım son zamanlarda okuduğum en ikilemde bırakan yorumlara vesile olmuş film. Yarıda bıraktım dayanamadım, saçma salak bir film diyeni de okudum; yere göğe sığdıramayıp gözlerinden yaş geldiğini söyleyeni de... Ama sinemaya gitmem.

Bu arada Killing Them Softly'yi izlemeyin. Brad Pitt ve geri kalan güzel kadro da kurtaramamış filmi. Filmin yarısı zaten James Gandolfini'nin karı kız muhabbetiyle geçiyor. Geri kalan kısım ise vasatın bile altı. Senin ne işin vardı Brad abi bu filmde?

Yalnız Ray Liotta nasıl bir karakter ve tip oyuncusudur. Evde tuvalette sıçarken denk gelsem, bizim evi set olarak kiraladılar ve mafya/suç filmi çekiyorlar derim ve usul usul çıkarım. Sorgu sual bile etmem, kendisini görmem yeterli. Adamın sıfatı bunun için yaratılmış adeta.
 
Before Midnight'ın o sofra sahnesi ne güzel lan dimi, dillere destan sohbet dönüyor orda. Üç ayrı kuşağın ilişkiler üzerine kendi bakış açılarından yorum yapması falan. Ben izleyeli epey oldu da yazmadım. Üzüyor çünkü insanı film, çok gerçekçi bu sefer.

Silver Linings Playbook keyifli film hoş film. Bradley Cooper bence de iyi oynamış, Adam Sandler ekolünden oynamış. Daha önce de yazdım gibime geliyor ama hatırlamıyorum şimdi. Bunu sevene Punch Drunk Love da öneririm. Sıkıntılı adamı bir de Adam Sandler'dan izleyin.

Purgatory duydum ki Moneyball izleyip izlememe konusunda kararsızmışsın. İzle kardeşim tavsiye ederim. Sevmesen beğenmesen dahi sıkıcı değil. Öyle amerikanvari sporlar hakkında teknik terimlerle insanı yormuyor, akıyor film. Hatta ister istemez kafanda futbolla paralellik kuruyorsun. Takım sporlarından, oyuncular arası ve teknik kadro ile yönetim arasındaki ilişkilerden bahsediyor neticede.
 
Before Midnight çok hoşuma gitti ya, bence 2. film Before Sunset'den daha güzel olmuş, Julie Delpy'nin Bizans'tan kalma ufak kilisenin içinde yaptığı konuşmalar efsane. : )

Silver Linings Playbook denince tekrar o kahkaha attıran Bradley Cooper repliğini yad etmek isterim; yemeğe gittikleri evde ev sahipleri çocukları uyuturken müzik çalmak amacıyla kurdurdukları Ipod düzeneğini kendisine gösterirlerken, Metallica'dan Ride the Lightning çalsana demişti. :D

Düğün Dernek sanırım son zamanlarda okuduğum en ikilemde bırakan yorumlara vesile olmuş film. Yarıda bıraktım dayanamadım, saçma salak bir film diyeni de okudum; yere göğe sığdıramayıp gözlerinden yaş geldiğini söyleyeni de... Ama sinemaya gitmem.

Bu arada Killing Them Softly'yi izlemeyin. Brad Pitt ve geri kalan güzel kadro da kurtaramamış filmi. Filmin yarısı zaten James Gandolfini'nin karı kız muhabbetiyle geçiyor. Geri kalan kısım ise vasatın bile altı. Senin ne işin vardı Brad abi bu filmde?

Yalnız Ray Liotta nasıl bir karakter ve tip oyuncusudur. Evde tuvalette sıçarken denk gelsem, bizim evi set olarak kiraladılar ve mafya/suç filmi çekiyorlar derim ve usul usul çıkarım. Sorgu sual bile etmem, kendisini görmem yeterli. Adamın sıfatı bunun için yaratılmış adeta.

düğün dernek mümkün olduğu an izle bence. ekşinin bi ski beğenmeme timi önceki işlerini baz alarak sallıyor. baya güldürecektir. dediğim gibi British humor gibi ama sapına kadarda yerel.
 
Emrahım benim için söylediğin filmleri izliycem, eyvallah sağol, geri bildirimlerimi yaparım, +rep :)

bugün vizyona afişinden Çetin Tekindor'un da oynadığını çıkardığım Sürgün adında bir film giriyor. konusunu filan hiç bilmiyorum ama afişinden izlenesi gibi duruyor.
 
Before Midnight'ın bazı yerleri gerçekten üzecek kadar gerçekçi. Sofradaki muhabbet de çok iyi. Julie Delpy'nin İngilizcesi de almış yürümüş bu arada, Fransız aksanı filan neredeyse yok olmuş.

Yalnız ablamızın bir serzenişi var ki ben de ona bu konuda serzeniyorum. Mevzu bahis kadın-erkek ilişkisi olduğundan hemen içinde bulunduğumuz tarafın, yani erkeğin tarafını seçiyormuşuz gibi olmayalım ama; you like to have sex the exact same way every time. Kissy kissy, tittie tittie, pussy.

E başka ne yapalım ablacım? Tamam monotonluk iyi değildir de daha ne yapalım yani? Pozisyon verimi denen şeyi görmezden gelemezsin, sol açık sağ bekte oynar mı hiç?

Ayrıca buradan bütün kızlara sesleniyorum. Jesse gibi sabırlısını ve uzlaşmacısını bulduğunuzda vakit kaybetmeden evlenin. Forumda hatun da kalmadı lan, eskiden vardı yine tek tük.

Nefes filminin yönetmeni Aydan Hanım diye bir film çekmiş. 2 tane fragmanı var ama hiç bir bok anlamadım. Film ne hakkında, ne zaman vizyona giriyor onlardan da haberim yok. Böyleyken böyle işte.
 
Şu mevzuya da Sergen'in Ahmet Dursun'la frikik konuşması gibi yaklaştın ya helal olsun. Ceza sahası önünden frikik kullanılacak, Ahmet Dursun sormuş "nasıl atıcaz Sergen abi" diye. Sergen de "nasıl atıcazı mı var Ahmetçim sen durucaksın ben vurucam" demiş :D

Lakin sen belli ki kadın ruhundan anlamıyorsun Purgatory. Ne yapalımı mı var bu işin, "ona küçük sürprizler yapın" ahahhaha kadın dergileri stayla.
 
Bazen başlığı gerilere doğru eşeleyip atladığım filmler yakalıyorum. Aha bugün de bu yorumu buldum. İbret vesikası olarak dursun burda (Purga bana dev bir cevap verip yerin dibine sokacak bir gün ama du bakalım) :D

http://www.ntvmsnbc.com/id/25358099/

İşte buna içilir. Muhtemelen vasat olur, ilkinin yerini de hiç bir şey tutamaz fakat bir film daha izlemeye hayır demem... Yarım kalmış bir his var zaten içimizde.
 
Ben pesimistim (vaoovv) olum kendin diyorsun, iyi olmasını istediğimden iyi çıkar diye yaklaşamıyorum. Ki devam filmleri genelde batırıyor, onun da korkusu var. Ha bu arada; 2. film ile birlikte Julie Delpy ve Ethan Hawke, yönetmen Richard Linklater ile birlikte yazmaya başlamışlar. Bunu dün akşam fark ettim.

Diğer konuya gelirsek, sürprizin kralını yapıyorum ben merak etmeyin. :D Ama sürekli yaparsak sürprizlikten çıkar Julie abla. Mesela bel çok enteresan bir kısım kadın vücudunda. Bizde anca tutulmaya ve ağrı yapmaya yarayan bel, kadında adeta bir estetik şaheser. Bakınız: A Good Year'da Abbie Cornish'in belinden kayan buz. :D

Filmlerden güzel esinlenmeler yakalayabiliriz sevgili dostlar. Hatta karşı cinse sürpriz yaşattırıp delirten bir başka film esinlenmesi için, bakınız: Starship Troopers'daki tişörtle gözleri kapatarak öpüşme sahnesi. Daha da müstehcenleşmeyeyim köftehorlar, alın kullanın işte 1. ağızdan en güzel tavsiyeler. Ben mi yapayım sizin yerinize de.

Ayrıca kerevizi eskiden sevmezdim ama 2 haftadır yemeye başladım, bol limonlu ve havuçlu ne güzel oluyormuş. Bunu da paylaşmak istedim.
 
A Good Year'i geçen hafta izledim la ben. Ne kadar keyifli film öyle o. Abbie Cornish yıkılıyor şirinlikten de Marion Cotillard dünyanın en güzel kadınıdır desem itiraz etmeyecek bir milyon kişi bulur bu isimle feysbuk grubu kurarım :D
 
tumblr_mn5mqkh19N1qibjnso1_500.jpg


world's end:

gece gece yardırarak bir nebze olsun moralli yatmamı sağladı. aynı zamanda shaun of the dead ve hot fuzz ın da yönetmeni ve simon pegg biraderle birlikte yazarı olan Edgar Wright, aksiyon ve fantastik hikayeleri komedi içine sıradan insanların yaşayabileceği şekilde çok iyi yediriyor. alkol turu nerelere gidiyor. nick frost filmin yıldızı kanımca. simon pegg filmin tantımı için conan'a çıktığında bu sarhoş kafayla yapılan sohbetlerin ve fikirlerin deneyip yaptıklarını söylemişti. :) son olarak Garry gibi değişmeyen,zevklerini terketmeyen adamlar bizdendir.


argo.jpg


Argo:

Aziz Nesin vari bir gerçek hikayenin filmi. iran da saklanan Amerikalıları film çekiyoruz ayağına kurtarma çalışması. biliyorsunuz film İstanbul da çekildi. Ben Affleck en iyi yönetmen oscarını aldı. haketti mi? bence haketmiş. değişik çekim teknikleri ve gerilimler sinema dan hiç çakmayan birinin bile farkedeceği düzeyde. velhasıl izlenesi yüksek bir film.


e37b043b86d00cb8be6c04c6ca71ffe5.jpg


dead man down:

total recall'ın gazıyla sinemada fragmanını izlediğimde büyük beklentiye girmiştim. hem ejderha dövmeli kız da vardı. ama ortaya çıkan son derece vasat,klişe bir iş. olmadı colincim.
 
Bak bir unuttuğum film daha, kim bilir ne zaman görmüştüm, -hatta belki de proje aşamasındaydı- Simon Pegg/Nick Frost filmleri her zaman izlenir arkadaş. Bu gece The Score izleyecektim, onu yarına atıp bunu izleyeyim.

Bu arada dün akşam izlediğim ve yine bir gerçek öyküyü konu alan bir filmden bahsedeyim, basketbol seviyorsanız ayrıca zevk alırsınız, aslında bu filmi daha önce izlemiş olma ihtimaliniz de yüksek; Glory Road. Bana daha önce televizyonda denk gelmişti de bir şekilde yarım bırakmıştım, Lattin'in Shed'i kapının önüne koyduğu kısımları filan hatırlıyorum çünkü. Filmi izlemeye başlayınca anladım bu film olduğunu.

Adı sanı duyulmamış Texas Western üniversitesinin ve koçları Haskins'in, 1965'in ırkçı Amerika'sında 7 siyah oyuncu ile oynaması sonucunda NCAA'de ve ülke genelinde uğraşmak zorunda kaldıkları olaylar ve büyük bir başarı öyküsü. Bence çok geçerli film. Tam da NBA 2K'nın my player olayına sarmışken süper denk geldi.

Pat Riley gençliğinde bu finale çıkmış, bunu da öğrenmiş oldum. Gerçi neden finalde hava atışına Lattin ile birlikte o çıktı onu anlamadım, 5 numara değil çünkü Riley. Yalnız Haskins'in final maçında yaptığı iş inanılmaz bir şey, hakikaten 7 hatta 6 oyunculuk rotasyonla oynamışsa valla deli cesareti. Ben büyük keyif aldım izlerken.
 
The World's End'i izledim. Filmde hafiften Frequently Asked Questions About Time Travel (lan böyle film ismi mi olur) ve This is the End benzerlikleri yok değil. Hatta sonlarına doğru sıkıldım onu da söylemem lazım. Ama özellikle ilk yarım saat başta olmak üzere bazı yerlerine gerçekten güldüm. Bu filmi illa izleyin demiyorum da İngiliz mizahını seviyorsanız onun için izleyin derim, en fazla sonunu hızlı atlarsınız bir şey olmaz.

Filmden ziyade kısa kısa skeçler olarak almak lazım bence bunu, işte o zaman eğlence tavan yapar.

Zili çalıp kaçtıkları yerde Eddie Marsan'ın yüz ifadesi ve koşuşu gözümden yaş getirdi hafif, kısacık bir şey aslında ama yok böyle doğal bir ifade. En son Death at a Funeral izlerken buna yakın güldüm. İlk pubda su sipariş edilmesi üzerine dönen alkol muhabbeti, Jesus Christ ve Hristiyanlık geyikleri filan çok iyi. Yani ben mi abartıyorum bilmiyorum da şu ikinci pubdaki kulaklıkla konuşma sahnesine bile güldüm. Daha çok satır aralarını sevenlere hitap eder bu film.

Dediğim gibi ilk yarım saat/45 dakika başta olmak üzere güzel diyaloglar ve replikler var filmde. Ayrıca filmin kadrosu çok sağlam, bir sürü kişiyi göreceksiniz. Tüm Brit tayfa oynamış neredeyse. Klimalı Frey Düğün Salonu'nda gerçekleşen red wedding ev sahibi Walder Frey bile var. Aynı zamanda İngiliz pub kültürünü de bir kez daha kıskandıran film olmuştur, bunu da ayrıca belirtmek istiyorum.
 
Simon Pegg kendini çatıdan Marty Mcfly misali dimdik aşağıya bırakıp o arabanın üstüne çakıldı ya, işte orda yeri göğü inlete inlete güldüm lan böyle spontane komiklik olamaz :D
 
Son düzenleme:
hacılar geçen hafta söylediğiniz filmleri izledim, her ikisi de gayet iyiydi. faşistlerin düşüncelerini değiştirmek için onlarla yatan kızın olduğu film hakkatten hem komik hem ilginç, biraz ciddiyetten uzaktı ama olsun romantik komedi olacaksa böyle olsun öyle hollywood tipi yılışık yılışık değil ;)
IRA'nın kuruluş aşamalarını ve o dönemde yaşanan olayları konu alan film de gayet başarılıydı, böyle yabancı filmlere can kurban. birçok şey de öğrenmiş olduk filmde.
bu frekanstaki tüm film önerilerine açığım, +rep :)
 
Geri
Üst