''ben bir bölük komutanıyım, rütbem yüzbaşıdır.üst'ümden buyruk aldım.karsıdaki tepeyi düşmandan gün dogmadan alacagım.bu buyruk üzerine tüm erlerin donatımını saglayıp gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra, tepeyi gün dogmadan almamız gerektigini söyledim bölüğüme.saldırı başladı.ancak tepenin önünde geniş bir vadi var.bu vadinin ne kadar zamanda geçilebilecegini hesaplamama ragmen, ne yazık ki bu öngörü ve hesapta yanılmış olduğumuzu gördüm. düşmanın da umdugumuzdan da güçlü bir hazırlıgı ve inatçı bir direnişiyle karsılaşmış bulunuyoruz.ve gün dogmak üzeredir..biz aldıgımız buyruga göre gün dogmadan tepeyi ele geçirecektik.gün dogmak üzere diye bu istegimizden vaz mı geçelim?hayır, zararı yok..geç de olsa, gün de dogsa amacımıza ulaşacagız.saldırı bütün gücü ve şiddeti ile sürüyor.büyük bir yigitlikle dövüse dövüse tepenin eteklerine kadar yaklaşmış aslan neferlerin tepeyi almaları artık bir an meselesi olmuştur.güneş yavaş yavaş dogmakta, ancak yarım kurs görünümündeyken bu tepenin zirvesini ışıldatmaktadır.ancak bir kaç er, ellerindeki şanlı bayragı tepenin ışıldayan zirvesine dikerken, terlemiş alınlarına günün ilk ışıgının vurdugunu hissediyor.
işte sanatçı da, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ilk ışıgı hisseden insandır.''
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK