Raporluyorum

Sene olmuş 2014 , hala rehber yedeklemek nedir haberi olmayan , daha beteri haberi olup nasıl yapıldığını bilmeyen adamlar var , yuh diyoruz buradan kendilerine...

Haydi hep beraber , yuuuhhhh

hacı sim'den telefona aktarabiliyoz da, sim'in kapasitesini aşıp ta telefonun kendisine kaydetmek zorunda kaldığımız numaraları başka telefona nasıl alıcaz bunu bilmiyoruz işte, şahsen ben bilmiyorum :)

daha 3 hafta önce yeni telefon aldım, kime sorsam "eline kağıt kalem alıcan yazıcan abi" dedi :)
 
Aga bluetooth var ya la. Son 6-7 sene içinde piyasaya çıkmış bütün telefonlarfa vardır bu nane. Her iki telefonun da bulututunu açıp ondan ona aktarıyorsun o kadar.
 
Var onun ayarı. Bir iki ay önce ben de yeni telefon aldım, ilk açılışta adım adım yönlendirdi ve bluetooth üzerinden ne var ne yok kopyaladı ve senkronize etti. Ulan hazır şu teknolojik olaylardan bu kadar geri kalmışken hep beraber dumanla haberleşmeye dönelim lan biz.
 
Son düzenleme:
hacı sim'den telefona aktarabiliyoz da, sim'in kapasitesini aşıp ta telefonun kendisine kaydetmek zorunda kaldığımız numaraları başka telefona nasıl alıcaz bunu bilmiyoruz işte, şahsen ben bilmiyorum :)

daha 3 hafta önce yeni telefon aldım, kime sorsam "eline kağıt kalem alıcan yazıcan abi" dedi :)

Arjantin dizilerine taş çıkartacak bir olaylar silsilesi oldu.

Telefon 1 benim , telefon 2 başkasının ve mevzu bahis başkasına 3.bir telefon alındı , 1. ve 2. telefonlar benim itunes hesabıma kayıtlı , 2.telefondaki kişileri 3.'ye aktarırken yaptım bilmiyorum , telefon bilgisayara bağlı bile değildi , telefon 2 deki liste aynen benim telefona geçti.

Sonradan alamet-i farikayı çözdüm , icloud ayarları falan filan...

Neyse toparladık numaraları da çok kritik önem arz eden bir takım numaralar uçtu gitti.
 
yaw abiler, o bluetooth, nfc gibi aktarım özelliklerinin dışında başka manuel bir yöntem var mı diye şeyetmiştim ben.

ayrıca diyelim ki telefonumu sattım öyle yenisini aldım, o zaman neyle nasıl aktarım yapıcağızdır?

Emrahım, çoğu telefon sim'siz de açılıyormuş abi artık, ben yeni telefon aldıktan sonra işyerinde bu bilgiyi bilmediğim için çok pis alay konusu yapıldım, milletin bu olay yüzünden taşak geçeceği bir adama ihtiyaçları varmış meğersem, nasıl güldüler bi görsen :)
 
Abi işte illnino'nun verdiği örnek bir yana uzun yıllardır artık telefonlar yanında kendi yazılımıyla geliyor. USB ile bilgisayarına bağlayıp driverını falan kuruyorsun ve bilgisayarınla entegre ediyorsun. Nokia'nın PC Suite şeysi var mesela. Kuruyorsun bilgisayarına resimlerini, videolarını, smslerini, rehberini herşeyini yedekleyebiliyorsun. Bluetooth olmasa da bir usb kablosuyla bağlayıp yapıyorsun. Telefonu satmadan evvel yedeğini almak elbet senin kendi sorumluluğun. Manuel aktarım ise dediğin gibi kağıt kalem olur herhal.
 
abi o pc suite olayını ben de duydum, hatta az evvel baktım benim telefonun da öyle bir olayı var, marka kendi official sitesinden bilgisayarına suite olayını indirmene izin veriyor.
lakin ben dediğin gibi yedeklemek istediğim tüm materyalleri yedekledim diyelim, fotoğraf, video, mp3, v.s.
bu saydığım formattaki materyaller kolayca başka bir telefona aktarılır usb kablosuyla, bunda birşey yok. peki rehber konusunda sıkıntı çıkmıyor mu?
atıyorum benim eski telefon X marka olsun, ben bambaşka bir Y telefonu aldım ve bilgisayarımda da X'in Suite şeysi var. X'in suitinden Y'ye nasıl rehberi kopyalıcam, uyumsuzluk olmaz mı? yoksa direkt X'in suite'inden rehberi masaüstüne atıp Y'ye atabiliyo muyum?
biraz karışık oldu sanırım :)
 
Diyorsun ki her kuştan geriye bir tek leylek kaldı :D Belki farklı marka ve modelde cihazların okuyabileceği ortak bir yazılım dilleri vardır ne bileyim abi.
 
hacı abi çok bilirkişi gibi davrandın ben de sorıym dedim napıym, anladığım kadarıyla bu anlattıklarını sen bile bir kez dahi yapmamışsın sanırsam :)
Emrah'a bizden en afillisinden bir akıllı telefon ;) :) öyle birşey yapsak bile boşa gider, adamda ne facebook ne twitter ne whatsap ne instagram vs.... Sosyal Medya düşmanı :)
 
Şu an kullandığım telefonu aldığımda bluetooothu açıp otomatikman aktardım diyorum ya işte. Eski telefon Nokia yeni telefon Htc.
O değil de bizim sinyorun rehberi silinmiş biz burda işin içinden çıkamadık yahu :D
 
htc'yi bi ara ben de düşündüm de sonra özellik ve fiyat değerlendirmesi yaptığımda daha makulunu buldum. htc one mı aldın ne yaptın ;)
2 hafta kadar piyasa araştırması yaptım da apayrı bi dünyaymış şu telefon piyasası, araştırdıkça kafam karıştı.
tek birşey söylicem, kendi çapımda çıkardığım bir sonuç bu, elbet herkes katılmayabilir ama insanlar şu ayfon ve samsung'lara sırf isimlerine para veriyolar hacı, hele ayfon tam bi aldatmaca, para tuzağı.
teknoloji düşmanı değilim, dönemin teknolojisini kullanmaktan yanayım, hatta keşke daha erken alsaydım dedim şu cihazı. gündemle yakından ilgilenen birisi için hakkatten şahane bir fırsat, yalnız cepten internete girmek çok pahalı, evde kullandığımız internete kıyasla birim fiyatı 25-30 kat daha pahalı, çok basit bir hesapla bunu çıkarabilirim size, şimdi kafanızı yormıym :)

ilk kez başıma gelen şeylerden gidiyoz madem, bu ülkede kaza yapmak ta çok bela birşeymiş arkadaş, lanet gitsin yani.
yine çıkardığım bir sonucu aktarıym. İçtihatte "kasko" denen zamazingo resmen zorunlu olmuş bile, bunu yetkili bayilerden aldığım bilgilere göre çok rahat söyleyebiliyom. kaza yapıyon %100 haklısın, arabanı kendi yetkili bayisine götürüyosun, orjinal parça takılsın diye, telefonda "biz zorunlu trafikten çalışmıyoz, kaskonuz varsa lütfen gelin, biz kaskonuzdan yaparız, daha sonra karşı tarafın zorunlu trafik sigorta firmasına bedeli rücu ettiririz, %100 haklı olduğunuz için kaskonuz da bozulmaz böylece" diye bi cevap alıyosun. araştırdım biraz bu işleri bilenlerden hakkatten racon böyleymiş. sırf burdan bile piyasada kasko ister istemez zorunlu hale gelmiş diyebilirim.
vay a.q. neler oluyormuş şu dünyada, biz daha uyuyalım, her yeri bozuk şu memleketin, bu mu düzgün olacak allasen...
 
Htc One Desire x aldım ben. Almadan önce yaptığım araştırmada da performans hep en geri plandaydı yalan değil. Benim için önemli olan hala çok büyük olmaması, cepte takoz gibi durmaması gibi fiziksel özellikler çünkü. Çok nadir elektronik eşya alan biri olduğumdan fiyatına da çok titizlenmedim, bozulmazsa 10 sene de kullanırım ben bunu zaten.

HTC-DESİRE-X-BLACK-5.jpg


Bu arada kapı gibi teknoloji başlığımız var forumda. Bu tarz mevzuları orda da şeyedebiliriz aslında.
http://turkrock.com/konu/35334/
 
Raporluyorum beyler, askerlik çok enteresan bir süreç. Şimdi bu konuya da girersek çıkamayabiliriz ama arada sırada askerlik anılarına girmenin kimseye zararı olmaz.

Bizim sinyor son günlerde sincap fotoğrafları paylaşıyor feysbukta, ordan aklıma geldi askerlik. Van'ın bir ilçesinde Karargah bölük yazıcısı olarak yaptım ben askerliğimi. Rutin yazıhane işlerinin yanısıra bir dönem sincap besledim arkadaş. Bildiğin sincabı kafese koymuşlar ve bizim tabur komutanına hediye etmişler. Ankara gibi merkezi yerlerde albaylar kantin sırasına girebilirken bizim ilçede yarbay garnizonun tek hakimi, bildiğin kral. O bölük komutanına vermiş, o bölük astsubayına vermiş ve o da bölük yazıcısı olan şahsıma zimmetledi hayvanları. Askeriyede silsile dediğimiz olgu böyle çalışır. Koskoca kralın kıytırık onbaşıyla muhatap olacak hali yok, "al bu sincapları fındığını fıstığını eksik etme" mi diyecek lan adam? Bir astına vermiş ve zincirleme reaksiyonu başlatmış, gerisine karışmamış.

Bizim başçavuş çağırdı beni odasına (ki bayılır hayvan mayvan çiçek böcük bağ bahçe olaylarına), "bu sincaplar bundan böyle bizim, sana zimmetliyorum iyi bak lan bunlara" dedi. Buna da şükür, yazıcı Cengiz köşedeki saksıdan sorumlu ve koca çiçeği çürüttü o hatalı sulama politikasıyla. "Şöyle mi sulasam, yarım litre mi döksem, kaç günde bir sulasam..." Sanırsın Harran Ovası suluyor pezevenk. Ova işlerine de gececi çimci Süleyman bakıyor ha, elinde hortumla bütün gece bağ bahçe sulamak dışında görevi yok Sülo'nun, namı diğer İlkinsan Süleyman. Böyle de askerlikler var.

Ulan sincap nasıl güzel hayvan. İki tanesini koymuşlar kafese, yazık o kadar hareketli hayvan küçücük yere hapis. Bir sevgi seli yazıhaneden bölüğe taştı ve gelenin gidenin ardı arkası kesilmedi arkadaş. Ufacık işin düşse yokuş yapan adiler sincabın ayağına geliyor. Gel zaman git zaman bu hayvanlara iyice alıştık, onlar da bize alıştı herhalde ki ilk zamanlara kıyasla kafese parmağını sokan olunca ısırmaz oldular. Bir tanesi nasıl sakin, nasıl durgun, bütün gün köşesinde takılıyor. Diğeri genellikle kafesin tepesine tırmanıp baş aşağı sarkıyor. Kişilik problemleri var ipnenin, kendini yarasa sanıyor.

Bir hafta sonu yazıhaneyi temizlerken şu gariplerin yazıhanesini de temizleyeyim dedim. Kafesin altını çıkarıp yemini suyunu tazeleyeyim derken sen tut ikisini de kaçır. Hadi yarasa kılıklının şerefsiz olduğunu biliyoruz da sakin olan da açıyı görür görmez yazdı golü ona üzüldüm. Bizim tabur İran sınırında, adında "Hudut Taburu" geçer, lakabımız "Hudut Kartalları"dır. Asker hudut bekliyor diye vatandaş rahat uyusun. Meanwhile, in Karargah ve Karargah Destek bölük yazıhanesi; bir hudut kartalı sincap kovalıyor. Yalnız hayvanların tırnakları uzun ve ağaçta yaşamaya evrilmiş olduğundan beton üstünde ağır ve tavşanlar gibi göt ata ata koşuyorlar. Bir pazar sabahı saat 8'de küçücük odada kahkahalar eşliğinde köşe bucak sincap kovalayan bir deli düşün. En kral Kubrick filminde göremeyeceğin kadar absürt bir sahne. Bunu gözünde başarıyla canlandırabildiğin an kafandaki Türk askeri profili tamam, tebrik ederim. Nihayet bir köşede kıstırıp kafesi koydum üstlerine ve Batman eski yerine tırmandı, asayiş berkemal.

Bak işin mali yönünden hiç bahsetmedim, o çok ayrı bir boyut. Bu hayvan kuş değil yem yesin, tavşan değil levazımdan çaldığın sebzeyi yesin. Sincap lan bu, anca ceviz vb. kuruyemişlerle besleyebiliyorsun. Çıta öyle yüksek, sanırsın lord soyundan geliyor dümbük. Nitekim ilk günlerde arkadaşlarla bir heves giriştiğimiz besleme işi bir süre sonra üzerime kalıyor ve asker maaşımın bir bölümünü fındığa fıstığa yatırır hale geliyorum. Eminim bu hayvanları hediye olarak kabul ederken tabur komtanının aklına gelmemiştir bunlar. Yoksa "benim askerim sincabına fındık alamıyor" deyip ayağa kaldırırdı garnizonu. Ulan maaş yetmez hale geliyor (ki hudut tazminatı ile beraber 120 tl onbaşı maaşım var), evden para ister hale geliyorum. Utana sıkıla para isterken "sincaba fındık alacağım" da diyemiyorsun, tam bir insanlık dramı.

En sonunda bizim başçavuş baktı gördü, düşündü taşındı ve köşedeki saksıya mukayyet olamayıp çiçek kurutan adamlar sincaba ne yapmaz dedi. Cengiz hıyarının askerlik süresince şahsıma olan yegane iyiliği böyle dolaylı yoldan geldi. Başçavuş ilk konvoyla (böyük şehre öyle her gün çıkılmazdı, haftada bir Van merkeze konvoy var) Muhabere Takım Komtanı Erkan uzmanı görevlendirdi. Birkaç gün sonra Van Askeri Hastanesi bahçesinde Batman ve Robin özgürlüğüne kavuştu. Van dönüşü Erkan uzman boş kafesi iade ederken "ağaçları görünce pıtı pıtı tırmanıp kaçtılar komtanım" diye rapor verdi. İlçede en yoğun ağaçlık bizim taburun içinde ama hayvanları Van'a gönderdik. Büyük şehir sincabı onlar, vizyon öyle de geniş. Yolları açık olsun.

Sincaplar gittikten sonra bir süre boşluğa düştük. Maaşım cebime kaldı ve bu kadar parayla ne yapacağımı şaşırdım. Van'da bulabilsem portakallı Pekin ördeği yiyeceğim o derece. Düşün 120 tl maaşı hangi asker görmüş, boşuna mı hudut kartalıyız ulan?

Bizim başçavuş can sıkıntısından kafayı parkta yuvalanan kargalara taktı. "Böyle gürültü mü olur lan" diyerek internetten kartal sesleri indirdi ve hoparlörle parka yayına başladı. Kargalar kaçtı gitti bu sefer de ortam çok sessizleşti, huzursuz olduk.

Cengiz'e saksıda kaktüs zimmetleyip "hadi bakalım bunu da kurut" dediler. O Cengiz iflah olmadı ve yazıhaneden kovuldu. 10 Kasım akşamı 8-10 nöbeti yazdım ona, o soğukta iki saat esas duruşta Atatürk büstünü korudu. Gene uslanmadı ve bir gece sorumlusu olduğu garaj konteynerında yangın çıktı, bütün tabur ayağa kalktı.

Taburdaki diğer bölüğün askerleri bizim kadar şanslı değildi. Sincaplar gittikten kısa bir süre sonra bunların papağanı öldü. Papağan dediğim Bizimkiler'deki Maşuk cinsinden, kalantör papağan. Bölük astsubayı üç askeri karşısına dikti, "bir kuş kadar değeriniz yok şerefsizleeeeer, beceriksiz ibneleeeer" diye 45 dakika kadar fırçaladı ve tabur komutanına çıkıp bu sefer kendisi fırça yedi. Sonuçta o hayvan da bizim krala gelen hediyelerden biriydi. Bir kimse de çıkıp "komtanım tropikal iklim hayvanı -20'ye dayanamadı" diyemedi o ayrı. Kantinden kola gazoz alanın soğusun diye 5 dakika camın önüne koyduğu coğrafyada papağan mı yaşar ulan?

Askerlik böyle işte. Bak bir gece baskın istihbaratı gelmiş mevzideyiz, mermiyi silahın ağzına verirken kurma kolu kıran Ömer'in birden çok absürt hikayesi var. Onları da bir dahaki sefere anlatayım diyorum.


6'ncı Hudut Alay Komutanlığı
2'nci Hudut Tabur Komutanlığı
Karargah ve Karargah Destek Bölük Komutanlığı
Bölük Yazıcısı
P. Onb. Sava Rain


İmza
 
Son düzenleme:
Geri
Üst