GameShow

(Uyarı: Bu, bir anda içinden gelenleri dökme çabası içinde olan "ben" tarafından yazılmış, dandik, kendi çapında başarısızlık derecesinde duygusal bir yazıdır. Yazının tek başarısı GameShow'u anlatmasıdır. )
Bu dergi ile yazıya nasıl giriceğimi, nasıl bir başlangıc yapmam gerektiğini hiç bilmiyorum. Anlatılıcak çok şey var ve eminim ben biryerden toparlayamayacağım.
Yıl kaç hatırlamıyorum. Sanırım 3. ya da 4. sınıftaydım. 5 yaşından beri bilgisayar oynayan biri olarak (Ya da gereksiz bir çocukta denebilir), babamında yardımıyla bilgisayar dünyasını, oyunlarını, dergilerini takip ederdim. Adını tam hatırlayamıyorum ama o zamana kadar PC Games alıyorduk sanırım. Eğer ismini doğru hatırlıyorsam, o dergiden aklımda en net kalan şey Alone In The Dark 1 ve 2'nin tam çözümleri. Hatta bir yarış oyununda "Alone In The Dark 3 coming soon" yazıyordu, onun screen shot'ını alıp koymuşlardı. Herneyse... O zamanlar deli gibi Jungle Strike oynuyordum. Ve de Dune'dan sonra çıkan, gördüğüm ikinci real-time strateji olan Warcraft (Adını hatırlayamadığım diğer oyunlardan özür dilerim.). Tabi şimdiki gibi değil, kaynak basıyım, adam öldüreyim, oyunu aşıyım hırsı yok. "Ohaaa canavara bak", "yuh süperrrrr, adam patladı olmmm" efektleri var. O zamanlar yarış oyunu oynarken, eş zamanlı ağızla "vuuuuuuuuuuuuv" diye motor sesi çıkartma var. İşte tam o zamanlarda GameShow ile tanıştım. Doğal olarak, o yaşta bir çocuk olarak, direk oyun tanıtımlarını okudum, hiç yazarların yazdığı şeyler, giriş, yazarlar kimdir umrumda değildi. Dergiyide pek sallamamıştım.

Sonra X-Com denilen oyun geldi. Hepimiz dağıldık. Deliler gibi oynadık Nedendir bilmiyorum, o zamanlar (Daha sonra yıllar boyunca bu benim için böyle devam etti.) oyun dergilerinden oyun tanıtımı okumak inanılmaz güzel gelirdi. Sevdiğim oyunların incelemesini, tekrar tekrar onlarca kez okur, okuduklarımla oyuna yeni bir boyut katıp hayaller kurardım. Genelde ingilizcemde yeterli olmadığı için konuları dergilerden takip ederdim (Tabi bir de dergilerden Cheat-gizli kombinasyonları öğrenipte daha sonra bunu arkadaş arasında yapıp "Ohaaa olm nerden öğrendin lan" tepkileri almanın tatmini vardı.). Bir gün babam beni arabayla aldı (Nerden bilmiyorum), yoldayken bana, bak X-Com dedi. Elimde A-4 büyüklüğünde bir dergi duruyordu, inanılmaz güzel bir baskı, direk kapağında o meşhur balığmsı, dişli canavar. "Ohaaaa" ile "Yehuu" arası bir ses çıkardım, fakat sonra acı gerçeği gördüm. Dergi ingilizceydi. Babamın yüzüne baktım, o da bana muzur birşekilde baktı ve ama bak bu da Türkçe'si dedi. Daha ufak, içi siyah - beyaz, kendi halinde bir dergiydi. Adı ise "GameShow"du. Bir önceki ay elime aldığım sayıya o kadar dikkatsizdim ki, ikisinin aynı dergi olduğunu farketmemiştim. Sonra sıkıntıdan mıdır nedir, dergideki herşeyi okudum ben (Aslında başta X-Com'u elli kere okudum, okuyacak birşey kalmadı), bir değişik geldi, hoş geldi (Ne demekse). Ama o zamanlar zeka kaldırmıyor, mavra nedir, geyik yapıyor adamlar ne diyor bunlar diyip, pek birşey anlamıyordum. Yine de bu alttan alttan "Sen gelecekte Gameshow neslinden gelen bir genç olucaksın" ın ilk sinyalleriydi. Bir iki ay dergiyi aldım. Dergide hiç anlamadığım müzik muhabbetleri, arada dönen FRP geyikleri vardı. En çok kafama takılan buydu, bazı oyunlar anlatılırken "Bu oyunda da Dungeons and Dragons etkileri var", "işte oyundaki Elfler forgotten realmsteki gibiler" şeklinde cümleler içeren dergi beni uzun süre karamsarlığa sürükledi. Neydi lan bu FRP, eski bir oyun olsa, tüm oyunlar ondan etkilense değil. Elf efsanesi falan diyor, galiba bunların hepsi DnD'den geliyor ama Dnd ne gibi sorular, beni derslerimde bile düşüncelere sürüklemiş, karamsar günlerin başlangıcının haberini vermişti.
Dune ve Warcraft sayesinde, strateji denilen türle tanışan bizler vurguna uğramıştık. Babam bile deliler gibi oynuyor, annemi bıktırıyordu. Oyunlarımızı Bahçeli'deki bilmemne bilgisayardan alıyorduk (İsmini hatırlayamadım, hatırlıyıcam ama). O zamanlar sattığı disketlerin yarısı bozuk olan bu bilgisayarcı, işine hala devam ediyor. Duyduğuma göre sattıkları CD'lerin çoğu bozukmuş yine. Neyse.. Stratejiye doyamayan bizlere bu bilgisayarcı gelip "Abi Dune 3 çıktı, çok manyak bir oyun" dedi (Bahsi geçen oyun Command And Conquer. Aynı zihniyet warcraft'a, abi Dune'un yenisi, ama eski çağda geçiyor demişti). Sarsıldık aldık. Eve gittik, oynadık. Doyamadık (O zamanlar CD yeni yeni çıkmıştı ve ne yazık ki biz oyunları diskette alıp, dosta çalıştırıyorduk. Yani ara demolardan, westwood'un o meşhur vidyolarından geri kalmıştık). O ayın Gameshow'unu elimize aldığımızda ise sarsıldık, dergi tüm üniteleri tek tek tanıtıyor, bize APC'nin açılımını bile veriyordu. İşte o zaman anladım ki, o dergi artık "Benim" dergimdi (Yazarları umursama faslı hala başlamasada). Sonra (ne yazık ki söylemek zorundayım, o güne lanet ederim ki) babam yine eve mutlu bir ifadeyle geldi, bak yeni bir dergi çıkmış, bunda da Command And Conquer var dedi. Bünye mutluluğa doyamadı. Dergiyi aldı, daha büyüktü, renkliydi, kapağı neden bilmiyorum ikiye katlanarak açılıyor, içinde de reklam vardı. O zamanlar dergiyi sevmiştim. Adı ise LEVEL'dı (daha sonraları bir kişilik kazanma derdi ile uğraşan bu dergi, tam kişiliğiyle ayakta durucak Gameshow'u bitiren en büyük etken olucaktı.). Sonra ay iki dergi alındı, hayata devam edildi. Çok ilginçti, Gameshow dergiydi ama, normal hiçbir dergiye benzemiyordu. Oyun dergisi, ama kapağında her ay altta saçma saçma "MAC boyutlararası turlarda", "MAC suçunu itiraf ediyor", "Esrar çözülüyor, KATİL MAC.." gibi yazılar vardı. Hani şimdi ne alakaydı bu dergiyle bu yazılar. Hem MAC kimdi. Ama o zamanlardan bilinçaltına kazındı ki, Gameshow gördüğümüz hiçbirşeye benzemeyecekti. Level'ın farkı ise, ciddiydi, oyun tam çözümleri gayet normal açıklayıcıydı. Gameshow'da bazı oyun çözümleri kişinin birinci ağzından anlatılırken "BEn ordaydım, sola döndüm dehşete düştüm" gibi, bazıları tamamen geyik katılarak anlatılıyordu (Daha sonraları bu anlatış biçimi Larry tam çözümü efsanesine dönecekti Smile ). İki dergide seviliyordu.
Derken Gameshow renkli oldu, sevindikçe sevinildi. Türkiye'de daha bilgisayar adına pek bir gelişim yoktu, çok az kişinin evinde bilgisayar vardı. Dolayısıyla, yaşıtlarımla bilgisayar muhabbeti yapamıyordum (Atari ve arcade salonları muhabbeti ise had safadaydı). Etrafımda Gameshow'u bilen kimse de yoktu (Bilgisayar yok ki, dergisi alınsın). Böyle olunca, Gameshow benim kimseye anlatamadığım gizli dünyam, gizli arkadaşım oldu. Belki de özel olmasının sebeplerinden de biri bu.
Daha sonra (Çok fazla sonra kullandım) efsane bir olay oldu. Herşeyden önce Gameshow A4'e geçti, büyüdü. Bu çok sevindirici bir haberdi. En fecisi A4'e geçtiği o aydı. O ay belki şu an oyun dünyasını şekillendiricek, resmen dünyayı değiştiricek oyunlar çıktı. Elder Scrolls 2: Daggerfall: Bilmeyenler için bu oyun Morrowind ve Oblivion serisinin önceki oyunudur. Morrowind 3. Oblivion'da 4. oyun. Rol yapma oyunlarında, kesinlikle bir devrimdi ve hala bencede en iyisi. Çıkan diğer oyun, Türkiye'de internet kafelerin popüler olmasını sağlayan, belki internet kafe kültürünü geliştiren ve bir gençliğin kafeye giderek okumamasını sağlayan Command And Conquer: Red Alert'ti ki hala bu oyunu oynamak için okulu asanlar var. Üstüne bir efsanenin başlangıcı (Bitişi de keşke böyle olsa) Tomb Raider'da o ay çıkmıştı, belkide Angelina Jolie'yi meşhur edecek oyun, ondan habersiz o aralar kendi kendine bir hayran kitlesi oluşturuyordu. Bu kadarla kalmayıp, günlerimizi, aylarımızı tüketen, Heros Of Might And Magic serisinin ikinci oyunu da o ay çıkmıştı. Sanırım o sayıyı çoğu kişi binlerce kere okumuştur. Çünkü hem efsane, hem A4'tü, bilinçaltına direk çakılan bir kazıktı, artık istenilsede hafızalardan silinemezdi.
Zamanla Türkiye'de bilgisayar kültürü gelişti. 386 ve 486'lardan sonra çıkan Pentium, tüm dünyada çok popüler oldu. Neredeyse, çoğu kişinin evine bir pentium girdi. Böyle olunca artık okulda da milletin elinde oyun dergileri, popülerleşen CD'ler yer almaya başlamıştı (CD'nin popüler olması çok iyiydi, artık disketler zulüm olmuştu.) . Bu benim içinde çok sevindirici bir haberdi, artık sevdiğim dergi hakkında konuşabilicek, oyunlarla ilgili hayallerimi insanlarla paylaşabilicektim. İşte en büyük hayal kırıklığı o zaman yaşandı. İnsanlar oyun dergilerini sadece Cheat'ler için ve verilmeye başlanan CD'ler vb. için alıyordu. Oyunlar sadece "Oydum, koydum" demek için oynanıyordu. Kimse gelipte "Abi Kane ne pis bir adamdır, iyiki o dünyayı ele geçirmeden onu durdurdum", "Daggerfall'da şehir şehir geziyorum, yeni insanlar tanıdım" gibisinden en ufak bir hayalgücü belirtisi gösteren şeyler demiyordu. Onun yerine "Olm varya 5 dakka 2 tane üs kuruyorum" muhabbeti vardı. Oyunların bir anlamı yoktu diğerleri için, illa olması da gerekmiyordu tabi ama, oyunları başka dünyalara giden yol olarak gören, küçük bünye için bu gerçekten kötüydü (Hala da öyle olmaya çalışırım ya.)
Sonra efsanevi olay gerçekleşti. Nedendir bilinmez, Gameshow'u aldığımda, sol tarafta bir "10" işareti vardı. Bilerek mi yaptılar, yoksa tesadüf müydü sadece ama, yılın 10. ayıydı. Öyle oluncada hemen "Hmm, artık ayları solda da gösteriyorlar" herhalde gibisinden bir mantık yürütmüştüm (Evet aptalca kabul ediyorum). O sayıyı çok sevmiştim, vampir hayranıydım ve Blood Omen tanıtılıyordu. Yüzlerce kere okudum, her zaman ki gibi. Sonraki aylarda ise görüldü ki , bir geri sayım vardı. Herhalde geri sayımın sonunun olumsuz olacağı çok az kişinin aklına gelmişti. Herkes bir promosyon ya da süpriz bekliyordu. Dergide hiç kötüye gidiş havası yoktu, en azından bize belli etmemişlerdi.
Niye bilmiyorum, benim en sevdiğim sayısı, kapağında Oddworld olan sayısıydı Gameshow'un. Oyunu çok sevdiğimden mi, yoksa ilk defa o sayıda, "Ya ben bu adamları çok seviyormuşum ya ne güzel" dediğimden mi, yoksa bir efsane GTA o ay tanıtıldığı için mi bilmiyorum. En çok okuduğum sayı oydu. Bu da bir ara bilgi.
Gameshow geri sayımda, sona doğru ilerledi. Sona doğru ilerlerken, artık olgun bir Gameshow'cu olmanın verdiği farkındalık ile, "Eski sayılara bakıyım bir, anlamamışımdır belki" amacıyla, tüm sayıları yeniden okudum. O zaman Engin Abla kimdir, Mac kimdir, hikaye nerden başlıyor, onu tam anlamıyla anlamıştım. Bunları elbette biliyordum ama tam anlamıyla herşeyi anlamam, tam bir Gameshow'cu olmam, o zamana denk geldi. Mac gitti, Zebani geldi, olmadı vs.. tartışmaları, Amatör ruh kavgası. Şampuana ayrı, saç kremine ayrı mı sorunu. Bu arada da iki tane mektup yollamıştım, birisinde Diablo'nun incelemesi vardı (niye yolluyorsam incelemesi olan oyunu), biriside klasik mektuptu. Her ay dergiye heyecanla bakıyordum. Yayınlamadılar... Babam bile aramıştı dergiyi, sıra var demişlerdi. Ama düşünüyorumda çok salak şeylerdi, yayınlamamakta da haklılar. Kırgın değilim, ama şimdi sadece bir iç geçirdim. Son üç sayıya gelindi. Üstünde 3 numarası olan sayı, "Abi hiçbir futbol oyununu sevmem, futbolu da hiç sevmem, ama o oyun çok zevkliydi" denilen World Cup 98'i kapak yapmıştı. Gerçektende Chumbawamba - Thupthubming ile açılan çok sıcak müziğinden midir, yoksa ayrı bir atmosferi mi vardı, ya da dünya kupası heyecanından mıdır, çoğu kişi çok sevmişti o oyunu. Hala da kime sorsam, çok güzeldi der. Şaşırırım. Bir sonraki sayıda Might and Magic serisinin efsanevi dönüşü Might And Magic 6 vardı. Kapakta ise Laurana. Tabi Gameshow Türkiye'ye rol yapma oyunları kültürünü aşılasa, daha fantastik edebiyat kitaplarının çevrimleri olmadığı için, hiçbirimiz o hatunun kim olduğunu, yerde yatan ölü adamın (Sturm) kim olduğunu anlamamış, sallamamıştık. 1 numaralı sayıya, nedense ısınamamıştım. Belki Ağustos geldi, yaz bitiyor keyifsizliğinden, belki çok ilgimi çeken oyunlar olmadığından, belkide bu ay bitsede, bakalım sayım sonunda nolucak hevesinden. Sonra o beklenen ay geldi...
Eylül ayı. İçinde doğum günümü barındıran, genellikle aile ile tatile gittiğimiz, ama döndükten hemen sonra okulun açıldığı ay. O zamanlar en sevmediğim aydı, eylül gelince neşe kaçardı. OKul açılıcak korkusu, yeniden kırtasiye kokusu, yavaş yavaş eve erken gelmeler, havanın erken kararması. Olmaz olsun... İşte o ayda Gameshow çıkmadı. Bekledik bekledik gelmedi. Herhalde herkes büyük bir süpriz var diye düşündü (En azından etrafımdaki kişiler öyleydi). Çok iyi hatırlıyorum. Sürekli kavga halinde olduğumuz aşağı mahalle, mahalle maçı teklifi etti. 3 kişilerdi, bu kadar az kişiyle maç olmazdı ama biz oynamıştık. 13-0 yenmiştik, inanılmaz bir zafer coşkusuydu. Bunu bakkaldan kola alıp kutlayalım diyip bakkala gittik ve orda zaman durdu (Dramatize etmiyorum, aynen hatırladığım budur.). Dergi simsiyahtı. Üstünde o ayki oyunlar yerine, yazarların isimleri yazıyordu. Tüm sevdiğim yazarlar. Gameshow değil, GameOver'dı. Artık demir alma günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi, kalkar bu limandan"... Üstünde şerit halinde bu dize vardı. Ve o an geri sayımın ne olduğu, süprisin ne olduğu dank etti. Bir anda gözlerim yaşardı, dergiyi aldım, bakakaldım. Açılışına baktım, MEG kapanışa dair bir yazı yazmıştı. Polat Yarışcı ilk defa bir oyun tanıtmıştı. O kadar güzel yazmıştı ki, yazıyı defalarca okuyup, defalarca ağlamıştım. Muder'in, palyaço'nun gözyaşları bunlar, diye son dizesi vardı. En son sayfada geyik yoktu, Gameshow tarihçesi vardı. Aslında biz dergi renkli oldu, dergi disket verdi, dergi A4 oldu diye sevinirken, bu tarihçede işin arka yüzü, bunların dergiyi nasıl sona sürüklediği vardı. İnsanların kaybettiler dediği, ama kaybedilmeyen amatör ruh vardı... Ve, desteğini esirgemeyen MAC vardı...
Orda çok şey bitti, Gameshow sonradan yeniden çıktı. Birçoğu beğenmedi, ama bence yine çok güzeldi. Ama o eylül gününde, çocukluktan bir parça koptu, bazı şeyler o zaman anlaşıldı, Gameshow ekibinin geldiği kadar yüzyüze olmasamda, mahalle maçı yapan bir çocuğun hayatla bir anda yüzleşmesiydi. Büyümeye giden bir adımdı... O siyah kapakla beraber, bir dönem, benim için çocukluktan bir parça, hayallerin çoğu kapandı..
Çok kötü bir yazı oldu biliyorum. Çoğu insan, MAC olaylarını vs. tarihçeyi çok güzel yazmış, ben yinelemek istemedim. Çok alakasız olaylarda anlattım, uzun tuttum ama amacım Gameshow'un "Hayatımızla beraber" nasıl geliştiğini göstermekti. Belki bir iki okuyan olmuştur.
Son olarakta, tüm Gameshow ailesine, her ay Gameshow alıp, arkadaşlarına aldıran, bazen iki tane alan (ve bu dandik yazıyı üşenmeden okuyan) herkese, o X-Com kapaklı Gameshow'u alıp bana getidği için babama çok teşekkürler. Hayatım(ız)a çok şey kattınız...
 
Yazıyı okudukça geçmiş yıllar geldi hep aklıma..tekrar baktım gameshow arşivime..tıpkı Egenin anlattığı gibi level çıktı mertlik bozuldu ve biz de level almaya başlayıp gameshowu bırakana kadar gameshow hayatımda önemli yer teşkil etti..şimdi leveli de okumuyorum..çünkü hem eskisi kadar oyun oynamıyorum hemde levelin fiyatı aldı başını gitti..oyun oynamayan biri için lüks olmaya başladı..

Gameshowda oyun açıklamaları hiçbir zaman leveldeki kadar detaylı ve teknik olmadı ama gameshowda ruh vardı..adam isterse berbat bir oyun incelemesi yapsın yinede yaptığı geyikle mavrayla falan eğlendiriyodu okutuyodu..bazen aşırıya kaçtığıda oluyordu tabi..misal might magic 6 yı straegy guide da incelemesini görünce havalara uçmuştum..fakat önemli bir görevi anlatırken eleman hüseyin 10 parmak diye bir mavra girince olaydan koptuk haliyle :)

mavra olayını zebani çok iyi yapardı...zaten overdose hastasıydım...gameshowu nasıl okuyosam aynı zevkle overdose u okurdum..zebaninin lara croftla yaptığı röportajı unutmak mümkün mü ?(zebani-feministmisin? lara- bacaklarımı jiletle traş edecek kadar..sen maço musun..zebani-sana bir tokat atıp dudağına yapışacak kadar .. :) ) çok iyiydi ya..
nun dışında muhammed dabiriye çok özenirdim..ben daha frp nin açılımını bilmezken adam frp ile ilgili herşeyi anlatıyordu..masaüstü magic oynamak için herşeyimi verebilirdim o dönem..DM olmak hayallerimi süslüyordu..ama hep okumakla yetindim..yaşımda küçüktü o zaman 11-12 falandım yani..daha sonraları bu ilgimi ejderha mızrağı,ravenloft gibi frp kitaplarını okuyarak değerlendirsem de magic hep içimde bir heves olarak kalmıştır..tabi muhammed nierdre ile tanışmakta..:)

bunların dışında engin ablanın mektuplarını okumak çok zevkli gelirdi bana..yolun sonunda yapılan geyikler müthişti..ysy nin kusmuk isimli köşesinde zebaniye,mert topçuya falan verdiği ayarlara katıla katıla gülerdim..( ysy kim hala çözemedim ben) .

aklıma gelenler bunlar..gönül isterki ege kardeşin yaptığı gibi döktürseydim hayatımın önemli bir bölümünde bana arkadaş olan gameshowu satırlarca yazsaydım..ama yazdıkça içimde kalan şeyler açığa çıkıyor anlamsız birşekilde üzülüyorum..belki magic oalyını ço kkafaya takmışımdır bilemiyorum :). ama o zamana ait herşeyi tekrar hatırladım..özellikle de son sayıyı elime aldığımda duyduğum derin üzüntüyü ve şaşkınlığı hayatım boyunca çok az yaşadım ben..resmen g.t olmuştuk..hep geyikler dönerdi bu konu hakkında gerisayım sonunda üç boyutlu gösteren gözlük verilcek,overdose ayrı dergi olarak çıkacak hatta abartıp araba vericez falan dediler..biliyoduk takılıyolardı ama inanın araba vermeleri bile derginin sonunun geleceğinden daha mantıklı gelmişti bana..hiç aklıma bile gelmedi böyle birşey olacağı.. o kadar üzüldüm ki daha sonra tekrar basılmaları bile sevindirmemişti beni..büyük hayalkırıklığı olmuştu çünkü..kazık yemiş gibi hissettim..o yüzden ikinci kez çıktıklarında leveli tercih ettim..hoş yine ilk sayılarını almıştım ama eskisinden daha nitelikli oyun incelemesi olmasına rağmen devamlı almaktan vazgeçtim..daha sonra hayatımda level oldu uzun süre..ama level şimdi öyle birşey yapsa gameshow kadar üzmez buna eminim...

yazıda eksik veya saçma şeyler olabilir..ama sonlara doğru yazmaktanda vazgeçtim çünkü o atılan kazığı hala unutamıyorum bende..yazdıkça hem üzlüyorum hem de sinirleniyorum..13 yaşında da böyle hissetmiştim..zaman ne çabuk geçiyomuş..

 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #3
İlginçtir, bende senin hissettiklerini hissettim. Yazıya bşalarken, herşeyi detayıyla yazıcaktım, her anına kadar. Farkedersin ki, başlar öyle, ama sonra baktım ki, bazı şeyler anlatılmıyor, derinine inilemiyor. Bende sonlara doğru yazıyı geçiştirdim.
İşin ilginci hala Level alırım. Alternatifi olmadığı için değil, bilmiyorum. Yani artık bilgisayar dergisine ihtiyacım yok, internetim var, herşeyi her an takip edebiliyorum, en olmadı internette dergiler var. Ama en azından hala dergiyi alıp, yatağa geçip, yakında çıkıcak oyunlara bakıp hayal kurabilmek için, içimde bazı şeylerin hala kaldığını kanıtlamak için alıyoru. Her aldığımda Gameshow'u, aldığım ilk CD'mi hatırlamak için alıyorum sanırım.
Neyse güzeldi herşey... Şimdide Heroes Of Might and Magic III'ün ana menü müziğini açıp, o günlere döndüğümü hayal edicem. Hayalimdede kapı çalıcak ve arkadaşlar beni mahalle maçına çağırıcak. Yani, umarım çağırırlar...
 
Ahhh ahh , Holy Editör geldi aklıma ... Zebaninin her yazdığının altına kısa bir not düşerdi ... Zebaniye yarılır , o nota geldiğimde bayılırdım . :) Kusmuk çok güzeldi. Ama ben şeyi seviyordum

Top 10 vardı ya ...

Türkiye'deki Top 10'u bunlar yaparlardı... Dünyadaki TOP 10 'u ( Yasin miydi ? ) asla göndermezdi bunlara ...

Çok kopardım... 10 tane oyun yazacaklar, ben olsam sallarım. Boş bırakırlardı. Bazen de geyik olsun diye

1- Connecting to USA
2- bla bla
3- trying again
4- Connection lost ... Yazarlardı ...

Bir keresinde , çok gülmüştüm ;

1- Yasin abi
2- Biz alıştık zaten
3- Biliyoruz işin çok, hava sıcak oralarda
4- Zaten Burası BÖYLE bayağı tuttu :D
5- Sen göndermesinde olur
6- Millet okuyor
7- Çoluğa çocuğa selam ...

Gibi bir şey vardı ...

O kutsal sayıyı bulursam , az sonra doğrusunu yazarım buraya ... Hatta üşenmez isem , Bir iki geyiklerini daha yazarım... HEY GİDİ GÜNLER HEEEY ... :(
 
way demek benim gibi insanlar varmis. Overdose lu zamanlari ozledim cidden o dergiyi okurken kendimi daha cok tanidigim bi arkadasimin yazmis oldugu seyleri okuyor gibi hissediyordum. Cok icten okumasi keyifli bi dergiydi. Ha bi de guzin ablami ne vardi sarisin tatli bi hatun resmi vardi hep hayalimde vay be bu kiz oyun dergisinde niye yaziyo diye geciriyordum tabi sonradan erkek oldugunu ogrenince zaten biliyodum demisdim :D
 
?(zebani-feministmisin? lara- bacaklarımı jiletle traş edecek kadar..sen maço musun..zebani-sana bir tokat atıp dudağına yapışacak kadar ..
hehehhe hatirladim ya nasi gulmusdum :D eve doner donmez butun sayilarini cikarip bakicam tekrar. Sanirim 3 yillik sayisi hala duruyor isteyen olursa fotokopi cektirip gonderebilirim.
 
Sizi epey bi derinden etkilemis anlasilan.Bu dergi kac yilinda cikti kac yilinda kapandi hatirlayan varmi?Anlattiginiz bazi seyler tanidik geliyor ama nerden bir turlu cikartamiyorum.
 
Üstteki yazıları zor okudum duygulanmaktan. Nostaljiyi bu yüzden pek sevmiyorum. Birkaç bin kişi için de olsa bir efsaneydi ama böyle uzun aralıklarla nette karşıma çıkması beni üzüyor.

Peki şı bakış açısına ne dersiniz: Yanlış anlaşılmasın onları hala seviyorum ama biz resmen çocuktuk ve onlar şu an bizim olduğumuz yaşlardaydılar. Aylarca duygu sömürüsü yapıp vicdanımızla oynadılar sonra da dergiyi kapattılar. Hem de 2 kez!:S Belki de bu yüzden bu kadar etkiledi bizi...

Sitede başka Gameshow'cu yok mu bir senedir cevap yazılmamış.:D
 
gameshow'u ben de alıyordum , o zamanlarda piyasadaki tek iyi dergi diyebilirim , ondan sonra level çıktı , 2007 yılına kadar çok iyi bir şekilde devam etti , müthiş bir hayran kitlesi var level'ın , siz o kadar kötülüyorsunuz fakat , level dediğiniz dergi her türlü yurt dışı oyun turnuvalarına gidip her şeyi ayağınıza getiriyor. sinan akkol , tuğbek gibi isimler varken level okunmama gibi bir şey olmaz. sinan akkol'u da çoğu pro gamer tanır , etiktir level , hiç bir şeyden ödün vermez , işin içinde olmadığınız için bu şekilde yorum yapıyorsunuz. ha level dağılacak ekim'de o ayrı bir konu.
 
Level'ın profesyonelliğini ben de takdir ediyorum fakat,..

Gameshow romantik insanlardan oluşan bir ekipti ve eski okurlar olarak o günleri aklımıza getirdiğimizde bu denli hüzünlenmemize, bir müzik forumuna yazacak kadar özlememize sebep olan, bir zamanlar bu tarzlarıyla bizlerle kurdukları samimiyetti...

Gameshow kapandığında kaç okurun gözlerinden yaşlar boşandı, şimdi Level kapansa şu an bizim o zamanki yaşımızda olan gençlerin o kadar duygulanacağını pek sanmıyorum. Sen ağlar mısın Darius?:D

Ayrıca Gameshow kapandıktan sonraki ayda Sinan Akkol'un Level'deki editör yazısında duygusal birşeyler parçalamaya çalıştığını ve bunun bende timsahın gözyaşları hissi uyandırdığını paylaşmadan edemeyeceğim.:)
 
Level kalite olarak Gameshowdan çok daha üstün ki zatenb gameshow kapandıktan sonra çoğu okur levela yöneldi bu bir gerçek..fakat gameshow buradaki arkadaşların çoğunun ergenlik yıllarına tekabül eder..o ilk heyecanları yaşadığımız zamanlarda eşlik ederdi gameshow bize..

O zamanlar oyun cdsi bulmak çok zordu..tabi oynatacak bilgisayarda..hepimiz ilk başlarda voodoonn sonra tntnin soınrada geforcenin hayalini kurardık...3dfxi ekran kartı markası sandığımız yıllardı..ve tahminimce çoğu arkadaşımda o dönem şartlar pek iyi değildi..bu yüzden bir oyun aldığımızda çocuklar gibi sevinirdik..şimdiki gençlik birçok açıdan çok şanslı..istediği gibi oyun alabiliyor saatlerini internet kafelerde online oyunların başında geçiriyor..fakat biz o zamanlar iki bilgisayarı birbirine bağlasakta frp oynasak nasıl olurdu len diye hayaller kurardık..

Bu yüzdende gameshowun bize özel gelmesi çok normal..sizinde bunu anlamanız lazım..kimse leveli küçümseyemez..ama 85 kuşağını gameshow etkilemiştir bu da bir gerçek...

Gameshow o zamanların şartlarına göre teknik olarak geriydi tabi ki..ama herkes işini sevgiyle yapardı..şimdi tonla oyun,istemediğin kadar imkan olduğu için yazarların eline oyunlar geliyor onlarda inceleyip dergiye veriyorlar...o zamanlar her yazar sevdiği oyunu özel olarak seçer,sonra dergide anlatırdı..bunun zevkine de doyum olmazdı..levelinde ilk zamanları öyledir..özellikle de Berker abi :D motor hastası adam..çok sağlam heriftir..o dergiden çıktıktan sonra level almayı bıraktım ben..Tuğbek Ölek,Sinan Akkol gibi elemanları hala severim ama benim gibi artık pek fazla oyun oynamayan biri için level lüks olmaya başladığı için almıyorum

Gameshow başka bir alemdi o kuşağın insanları bilir..her ayın başı gazete bayisine gidip defalarca sorardık çıktı mı abi çıktı mı abi diye..dergi çıkınca gazeteci bile sevinirdi bizden kurtulduğu için :D o zamanlar öleydi işte..hani bir geyik vardı ya hiçbir şey eskisi gibi olmuyor diye..gerçektende öyleymiş :D

(not:hatırlayanınız var mı bilmiyorum levelda bir gün şeker hastası bir arkadaşın mailini yayınladılar..adam duygu sömürüsü yapmadan öle güzel bir yazı yazmıştı ki her okuduğumda ağlar kendi halime şükrederim..adamın günleri sayılıydı ve şu hayatta tek sevdiği şey leveli alıp ordaki geyikleri falan okumaktı..adı Fatihti sanırsam...acaba hatırlayanınız olur mu?..çok duygusaldı o mail..hala saygıyla anarım o maili yayınladıkları için leveli.)
 
İlk zamanlar Level da samimiyet ver gerçeklik açısından fena değildi. Yeter ki bilgisayarla oyunla ilgili olsun biz herkesi bağrımıza basardık:D Hatta Cd Oyun da güzeldi. Verdikleri bir cd virüslü çıkmıştı:D ama o da güzel anılar bıraktı bizlerde.

Aslında biz çocukluğumuzu özlüyoruz arkadaşlar. Gameshow ve de bilgisayar hayatı yeni yeni tanımaya başladığımız yıllarda hayatımızın en büyük zevkleriydi!:)

Bu arada bilen var mı bu elemanlar ne yapıyor? MEG battı mı, Polat kafayı yedi mi, Amerika'ya gidenler sağlam kariyer yaptı mı, Engin cinsiyet değiştirip ilk başta bağrımıza bastığımız gibi abla oldu mu?:D Geçen kişisel sitesinde okudum Muder'in oğlu olmuş ve Avusturya'da imiş.
 
maresal demiş ki:
Sizi epey bi derinden etkilemis anlasilan.Bu dergi kac yilinda cikti kac yilinda kapandi hatirlayan varmi?Anlattiginiz bazi seyler tanidik geliyor ama nerden bir turlu cikartamiyorum.

Burada derginin güzel bir özeti var:

http://www.students.itu.edu.tr/~celikdeni/gameshow/gameshow.html

Zee demiş ki:
Ha bi de guzin ablami ne vardi sarisin tatli bi hatun resmi vardi hep hayalimde vay be bu kiz oyun dergisinde niye yaziyo diye geciriyordum tabi sonradan erkek oldugunu ogrenince zaten biliyodum demisdim :D

Engin ablaydı o. Sonradan kendisinin erkek olduğunu öğrenmiştik :) Emin de değilim aslında, herşey çıkabilir altından :)

Ayrıca mavracılar için:

http://www.kamernet.com/forum/default.asp
 
Beklenen Level-Gameshow tartışması geldi. Düzeyli bir şekilde olabilmesi dileği ile.

(Aşağıda bahsettiğim dergilerin bütün sayılarını almış ve okumuştum. Önyargılı ve bilmeden konuştuğumu düşünmemenizi umaraktan bu bilgiyi ekleme ihtiyacı duydum.)

Level'ı ilk sayısından beri alırım. O zamanlar Level'ın artısı amaca yönelik olarak sade ama detaylı bir şekilde oyun tanıtımı, bunu destekleyen sade tasarımı (Bence Gameshow bu konuda her zaman çok daha yaratıcı olmuştur) ve tabi ki CD vermesiydi. Bu anlattığım özellikleri bir süre başarı ile uygulayıp devam ettirdiler. Sonra Level'da kendi uslübunu oturtmaya, bir kimlik yakalamaya başladı (Cem Şancı'nın kadınlarla ilgili yazdığı dönem).

Sonrasında ise benim izlenimim şudur:

PC Gamer dergisinin çıkışı bence Level'ı çok sancılı bir döneme soktu. PC Gamer pahalıydı evet ama, inanılmaz profesyonel bir içeriği ve bunun yanında CD'si vardı. Çok fazla sayfa sayısı, inanılmaz detaylı açıklamalar, tam çözümler ve her sayfasının beyaz olması ile inanlımaz bir ciddiyeti vardı. Bu durumda direk bir içerik ve bunun yanında CD bekleyen PC Gamer'a, dergi kültürünü ya da "tadını" almış kişiler ve bunun samimiyetini isteyenler ise Gameshow'a gidicekti.

Bunun üzerine Level direk PC Gamer'a benzedi, hatırlarsanız o zamana kadar her sayfası farklı bir renk, değişik fontlar, görselleri olan Level bir anda PC Gamer gibi tek fonta, akılda kalıcı bir görselliğe sahip olmaya çalıştı. Bir şekilde de derginin arasına kendileri ile ilgili şeyler koyarak (Şimdi adını hatırlamıyorum, her ay kendilerini farklı bir şekilde photoshop'layıp altlarına lise yıllığı esprileri yazarlardı) Gameshow samimiyeti yakalamaya da çalıştı ki Level'ın çöküşü bence burada başladı. Dergide tek işe yarar kısım bence kültür&sanat ve rol yapma oyunları köşesi iken onlarda bir süre sonra yok
oldu gitti.
Sonra Gameshow kapandı, sanırım Level'ın şansı burada yaver gitti. Tabi bir de yurtdışı fiyatına endeksli olan PC Gamer iyice pahalılaştı bu da ayrı bir etken oldu (Sonra buradan Level'a katılanlar oldu). O aralar yine bence çok başarılı ve özgün bir dergi olan ProGamer'da bu 3 derginin arasındaki gelgitte heba oldu (Sonradan yeniden çıktı sanırım.)
O saatten sonra Level, arkasında Vogel'inde desteği olaraktan piyasada tekel oldu. Uzun bir süre kendisini hiç geliştiremedi hatta bence çok daha kötüye gitti. Bir ara anket yapmışlardı, ödüllüydü sanırım. O ankete bu yazdıklarımı aynen yazarak, eskiye dönüş yapmaları gerektiğini yazmıştım. Bir sürü insan da aynı şeyi yazmış olacak ki, o eski, açıkladıkları oyuna has sayfa dizaynına ve uslübe biraz dönüş yaşandı. Bu en azından çıtayı yükseltti.
Yine de hala dergide neden bulunduğunu anlayamadım, komik olmaktan uzak karikatür köşeleri, gereksiz espri ve samimiyet yakalama çabası içerisinde sayfalar var. Bunları atsalar çok daha fazla şey kazanabilirler diye düşünüyorum. şunu da kabul etmek gerekir ki, Level, oyun dışında derginin içeriğindeki diğer şeylerle (Müzik, kültür vs..) bence hiç bir zaman Gameshow'un kalitesini yakalayamadı. Diyebilirsiniz ki "kardeşim bu oyun dergisi, bana ne diğerlerinden", gayet haklısınız derim, amacım sadece olan bölümlere bir yorum yapmak.
Şimdi ise Doğan medya grubunun oldu Level. Büyük ayrılıklar yaşandı. Neler olucak neler bitecek bilmiyorum ama bana hiçte olumlu görünmüyor.
Sinan Akkol ve ekibinin çıkaracağı dergiyi ise merakla bekliyorum. Dileğim eski Gameshow kadrosundan bulabildikleri herkesi alıp, kendi tecrübelerini katarak bir dergi çıkarmaları. Ne dersiniz, güzel olmaz mı?
 
sologitarist1 demiş ki:
Aslında biz çocukluğumuzu özlüyoruz arkadaşlar. Gameshow ve de bilgisayar hayatı yeni yeni tanımaya başladığımız yıllarda hayatımızın en büyük zevkleriydi!:)

Öncelikle başlık ve yeni gelen mesajlardan beni haberdar ettiğin için teşekkür ederim.

Sanırım biz oyunlarında o olgunlaşma dönemindeki, çocuk, amatör hallerini özlüyoruz. O zamanlar oyunlar bir sektör haline gelmemişti, Pro-Gaming yoktu ve hedefi milyonlarca satmak olan ve bu yönde çıkan yaratılıcıktan uzak basmakalıp oyunlar yoktu. Sürekli yeni fikirler deneniyor ve bunun sonucunda birbirinden ilginç oyunlar oynuyorduk (Nerede bir Dungeon Keeper, Another World, Sanitarium...). Ne diyelim, o dönemler artık gelmeyecek gibi. Black Isle'lar kapandıkça, EA gibi direk Amerika'nın yönelimleri doğrultusunda hareket eden popüler kültür zihniyetli firmalar kaldıkça da bu geri dönüş çok zor.

Umarım bu olumsuz düşüncelerimde yanılırım...
 
çok güzel olur aslında , kesinleşen yazar - editörler dışında sağlam bikaç yazar daha bünyelerine katarlarsa level'ı toz duman ederler , hatta level dergisi şuan son dönemlerini yaşıyor diyebilirim çünkü korkunç sayıda okur dergiyi almayı bırakacak. yeni çıkacak derginin sadece isminin değişeceğini düşünüyorum konsept aynı kalacak muhtemelen. valla eğer imkanım ve şansım olursa ben de katılabilirim :D
 
Roth-Azad demiş ki:
sologitarist1 demiş ki:
Aslında biz çocukluğumuzu özlüyoruz arkadaşlar. Gameshow ve de bilgisayar hayatı yeni yeni tanımaya başladığımız yıllarda hayatımızın en büyük zevkleriydi!:)

Öncelikle başlık ve yeni gelen mesajlardan beni haberdar ettiğin için teşekkür ederim.

Sanırım biz oyunlarında o olgunlaşma dönemindeki, çocuk, amatör hallerini özlüyoruz. O zamanlar oyunlar bir sektör haline gelmemişti, Pro-Gaming yoktu ve hedefi milyonlarca satmak olan ve bu yönde çıkan yaratılıcıktan uzak basmakalıp oyunlar yoktu. Sürekli yeni fikirler deneniyor ve bunun sonucunda birbirinden ilginç oyunlar oynuyorduk (Nerede bir Dungeon Keeper, Another World, Sanitarium...). Ne diyelim, o dönemler artık gelmeyecek gibi. Black Isle'lar kapandıkça, EA gibi direk Amerika'nın yönelimleri doğrultusunda hareket eden popüler kültür zihniyetli firmalar kaldıkça da bu geri dönüş çok zor.

Umarım bu olumsuz düşüncelerimde yanılırım...

Black Isle`nin kapanması kalbimde bir yaradır..onun gibi kaç tane yaratıcı şirket kapandı..bir daha Baldur's Gate gibi bir oyun gelir mi acaba?..
Ne olursa olsun ben o dönemdeki oyunları,dergiciliği falan çok seviyordum herşey daha samimiydi..şimdi nedense her şey daha robotik geliyor bana..yenilik yok,orjinalite yok..bu da eski oyuncuların çoğunun bu ortamdan uzaklaşmasında önemli rol oynuyor.
 
Geri
Üst