Tolstoy

Bir çok kitabını okudum,gayet güzel yazıyor.(çok önceden okuduğum için uslubünü pek hatırlamıyorum ama :oops: )
Özellikle "Diriliş" ve "Çocukluk,Delikanlılık,Gençlik" en sevdiğim kitapları...
 
hayatından kısa bi kesitle başlamakta fayda var öğrenmek isteyen arkadaşlar için...

Leo Tolstoy;
asıl adı "Lev Nikolayeviç Tolstoy" olan bu büyük yazar (bence tabi), 9 Eylül 1828’de Tula’da bulunan ailesine ait Yasyana Polyana Malikanesinde doğdu...(ben görmedim ama) 2 yaşındayken annesini, dokuz yaşında babasını kaybetti.. anne ve babasının olmayınca eğitimini halaları üstlendi.. 1943 yılında Doğu dilleri okumak üzere Kazan Üniversitesi’ne gönderdiler... Fakat uzun bir süre geçmeden buradaki eğitimini yarıda bıraktı ve Hukuk Fakültesi’ne geçti. Bu fakültedeki eğitimini de yarıda bıraktı ve 1847 yılında, doğduğu yer olan Yasyana Polyana’daki çiftliğine geri döndü... aradan üç yıl geçtikten sonra, 1851’de Rus ordusuna yazıldı ve 1854-55 arası Kırım Savaşın’da topçu teğmeni olarak görev yaptı.

Bu dönemde otobiografik eserler olan Çocukluk, İlk Gençlik ve Gençlik’i ve ayrıca Tipi, İki Süvari Subayı ve Toprak Ağası’nın Sabahı’nı yazdı. Bu ilk başarılarından sonra kendini edebiyata adamaya karar veren Tolstoy, savaştan sonra St. Petersburg’a gitti (en sevdiğim yerlerden biridir), fakat burada birini radikal demokrat N. Çernişevski, diğerini muhafazakar liberal I. Turgenyev’in temsil ettiği iki edebi kampla anlaşamayarak 1857’de İsviçre, Almanya ve Fransa’yı kapsayan bir seyahate çıktı. Bu dönemde eğitim kurumlarıyla ilgilenmeye başladı ve Rusya’ya dönerek çiftliğindeki köylü çocukları için bir okul açtı. 1860’ta ikinci bir Avrupa seyahatine çıkarak buradaki eğitim kuramlarını ayrıntılı bir şekilde inceledi. Bu incelemelerin neticesinde, Batı’nın yapay ve maddeci uygarlığını, insanı bozan bir etken olarak görmeye başladı. Avrupa seyahatini bitirip Rusya’ya döndüğünde serflik kaldırılmıştı. Tolstoy, kendi bölgesinde eski serflerle toprak sahipleri arasındaki toprak ve borç anlaşmazlıklarını çözmek üzere yargıçlık görevini üstlendi

1862 yılında komşu çiftliğinin sahibinin kızı olan Sofya Andeyevna Bers’le evlendi ve bu evliliğinden on üç çocuğu oldu. Bu dönemde yazar, “Kazaklar”, “Sivastopol Hikayeleri” ve belkide en büyük romanı olan “Savaş ve Barış”ı yazdı. Napolyon Savaşları sırasında, 1865'de yazdığı "Savaş ve Barış", yaşama sunulan bir destan olarak nitelendirilir. Bu romanda geniş bir zaman sürecinden bahsedilmesi, somut özelliklerin canlandırılmasında kaydedilen yüksek başarı düzeyi, sayıları beş yüzü aşan sayıda kişiyi içermesi, öykünün dallanıp budaklanarak ilerlemesi bu eseri başyapıtlardan biri haline getirmiştir. Eser geniş ve detaylı olması nedeniyle tarihi bir belgesel niteliği dahi taşır . Bu kadar çok sayıda karaktere rağmen, her bir karakter diğerlerinden çok farklı özellikler taşır. Tolstoy, “Savaş ve Barış” adlı eserinin yayımlanmasından sonra, yıldan yıla artacak bir bunalıma girdi. Bu bunalımın izleri, 1877 yılında yayımlanan, ikinci büyük romanı sayılabilecek “Anna Karenina” adlı romanında da görülür. Bu romanda yazar, aileleri mutsuzluğa götürebilecek etmenleri araştırıp, kendimizi sorgulamaya sevketmiştir...ki önemli bir eserdir..

Tolstoy, 1880’den sonra Hristiyanlıktaki ölümsüzlük düşüncesini, Ortodoks Klisesi’ni ve her türlü siyasal iktidarı yadsıyan, kendine özgü bir tür hristiyanlık anarşizmi geliştirmeye başladı. Düşüncelerini açıkladığı ‘‘Dogmatik Teolojinin Eleştirisi’’, ‘‘O Halde Ne Yapmalıyız?’’ ve ‘‘Tanrı’nın Hükümdarlığı Kendi İçimizdedir’’ adlı makalelerin yayımlanmasından sonra 1901’de Kilise tarafından afaroz edildi. Bu dönemde yazdığı “İvan İlyiç’in Ölümü”, “Kreutzer Sonat”, “Hacı Murat” ve son büyük romanı sayılabilecek “Diriliş” gibi eserleri, aynı manevi arayışa, ahlâksızlıkla suçladığı sanatı ve dogmalar ve mucizeler üreten Kilise’yi yadsıyışına işaret eder.


1900’lerden itibaren bir yandan mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle ailesiyle arası açılırken, diğer yandan aydın Rus gençleri arasında giderek daha çok tanındı. Bu ikisi, derin bunalımını ve manevi yalnızlığını arttırdı. 7 Kasım 1910’da ailesini terk etmeye karar vererek yanına en küçük kızı ve doktoruyla yola çıktı. Ancak birkaç gün sonra Astapovo tren istasyonunda zatürreden ölmüş olarak bulundu.

eserleri hakkında yarın düzenli bir kafayla bilgi vereceğim..
 
Kazaklar:
Leo Tolstoy'un ilk kitabıdır.. konusu ise iki karşıt dünyanın çarpıcı bir üslupla karşılaştırılmasıdır yani bu iki farklı dünyadan biri çeşitli kültürlerin etkisi altında yaşayan ve "kibarlar" tabakasını oluşturan aristokratların dünyası, diğeri ise, kendi geleneklerine sıkı sıkıya bağlı ve başka bir kültürle karşılaşmamış olan halkın dünyasıdır. Tolstoy, dağlarda yaşayan Terek Kazaklarını anlatırken bu insanların ülkeden kopuşlarının nedenlerini; içinde bulundukları koşulların onları nasıl savaşçı kıldığını çok güzel bir anlatımla sergiliyor bizlere....

Savaş ve Barış:
Orjinal ismi "voyna i mir" olanbu kitabı Tolstoy,1863-1868 yılları arasında hiç durmaksızın ve yoğun çabalar sonucunda ürettiği başyapıtı "Savaş ve Barış"ın temel özelliğini kendisi şöyle belirtiyor."Bu yapıt bir roman değildir, bir şiir de değildir, bir tarih kroniği hiç değildir. "Savaş ve Barış", dile geldiği biçim içinde, yazarın dile getirmek istediği ve getirebildiği şeydir.. bu kitapta tolstyo 500 civarında karaktere yer vermiştir..!!
ancak tuhaftır ama;
mitosboyut yayinlari 142 sayfa
mavi yelken yayincilik 312 sayfa
barış yalçin yayinlari 2100 sayfa
çıkmıştır...

Kroyçer Sonat:
Kroyçer Sonat, bir tren yolculuğu öyküsüyle başlar.. insanoğlunun ruhunun derinliklerinde uyuyan şiddete, kıskançlığa, zavallılığa uzanır.. trende başlayan bir söyleşi sırasında yolcular arasında bulunan, kitabın baş kahramanı Pozdnişev, nasıl olup da böyle çöktüğünü, bezginleştiğini anlatır... gençliğinde sefih bir hayat sürmüş, sonradan kendinden iğrenmeye başlamıştır...(bkz:kinyas kayra : )))*
terzilerin, güzellik uzmanlarının yardımıyla erkeklerin hayvansal içgüdülerini alevlendirdikleri için toplumun ve kadınların suçlu olduğu kanısına varmıştır... içinde uyanan pişmanlık Pozdnişev'i değişime itmiş, o da bu doğrultuda evlenmiş, çocuk sahibi olmuştur. Ancak, kadınlarla erkekler arasındaki onulmaz farklar, bir yandan da Pozdnişev'in kıskançlığı nedeniyle bir süre sonra karısıyla birbirinden nefret etmeye başlamışlardır. Karısının onu bir müzisyenle aldattığından kuşkulanmasıyla birlikte Pozdnişev'in ruhunun derinlerinde yatan şiddet açığa çıkmış, geri dönüşsüz zararlara yol açmıştır. Pozdnişev'in öyküsü, Tolstoy'un yaşadığı dönemin ahlâk anlayışının ve bazı değerlerin değişmesiyle yaşanan sancıların bir panoraması gibidir...
Kadın-erkek ilişkilerinde erdemin gerekliliğine inanan Tolstoy, kendi görüşü doğrultusunda erdemsizliğin insanoğlunu ne gibi çıkmazlara sürüklediğine işaret etmeye çalışıyor..
tabii, Beethoven'ın ünlü Kroyçer Sonat'ını dinleyip dinlememek tamamen size kalmış..!! : )

Hacı Murat: (Murat 124)
1896-1904 yılları arasında yazılan Hacı Murat, yazar Tolstoy' un olgunluk dönemi romanları arasında yer alır... Hacı Murat, on dokuzuncu yüzyıl Kafkas halkları arasında efsaneleşen, Şeyh Şamil' le davalıdır.. Yurt edinme, hayata tutunma, bağımsızlık, tutsaklık, ihanet ve iktidar sarmalında biçimlenen bir davanın kahramanıdır... Zayıflıklarının ve gücünün farkında bir kahraman. Acımasız bir coğrafyanın geniş yürekli insanları arasındaki iktidar mücadelesinde taraf olmak zorunda kalmıştır; Rusları da sevmez, Şeyh Şamil'i de... Seçeneksiz kalmak, bütün duygulardan arınmanın başlangıcı ve sonucudur belki de... Savaş bazı insanların kaderidir.. Tıpkı inanmasa da taraf olmak zorunda kalmak gibi... Asl'olansa direnmek. Her koşulda direnmek ve ayakta kalmak. Tolstoy, ölümüne direnen bir kahramanı yazarak sonsuza taşıyor bu romanında..

Anna Karenina:
Anna Karenina, Rusların kendi ülkelerini ve dönemin aristokratlarını en doğru yanlarıyla yansıtan bir romandır. Tolstoy'un 1876-77 yılları arasında yazdığı Anna Karenina'nın ana teması her şeyden önce Rus ailesidir. Bu romanda Tolstoy, dürüst bir evliliğin açık mutluluğuyla evlilik dışı bir aşkın yol açtığı düş kırıklıklarını ve düşüşleri karşılaştırmaktadır... Anna Karenina, dönemin üst kademedeki bir memurunun karısıdır.. Onu, hovarda Vronski ile kurduğu ilişkide hazin bir son beklemektedir. Bunun karşısında Kiti ve Levin'in arasındaki sağlam temellere dayalı aşk, Anna Karenina'nın kendini beğenmişliğini ve temsil ettiği aristokrasinin köksüzlüğünü ortaya koymaktadır... Rus halkının Napolyon ile yaptığı harbin anlatıldığı Savaş ve Barış'ın yazarı Tolstoy'un Anna Karenina'sı, yaratıcısının aile hayatındaki huzur getirmeyen zevklerinden usandığı ve inanç buhranının kıskacına düştüğü zamanların ürünüdür.

Diriliş: *anton cehov yorumudur*
Diriliş, insanca şefkatin en güzel, belki de en doğru sözlü şiirlerinden biridir. Ben bu yapıtta Tolstoy'un ışıklı gözlerini, içe işleyen açık mavi gözlerinin bakışını, öbür yapıtlarında olduğundan çok daha açık olarak görüyorum. Bu bakış doğrudan doğruya ruha gider.- Romain Rolland-Diriliş'i vakit buldukça, bölüm bölüm değil, bir kerede, soluk almamacasına okudum. Burada ilgi çekmeyen tek şey, Nehludov'la Katya arasındaki ilişkilerdir. İlgi çekici yanlarsa prensler, generaller, köylüler, mahsuplar, gardiyanlardır.- Çehov-

Çocukluk :
Tolstoy, yaşadığı yüzyıla olduğu kadar günümüz dünya edebiyatına da mührünü vurmuş "dahi" yazarlardan biri.. O'nun, hala klasikler arasında duran eserlerine baktığımızda, sürekli aynı karekteristik özellikleri taşıdığını görüyoruz; yani, kendi sosyal gerçeğinden dünya ölçeğine çıkan bir üslup ve konu bütünlüğü..."Çocukluk"da, böylesi bir eser. Geriye dönüşlerle başlayan otobiyografik kitap, yazıldığı dönemin trajik toplum hayatına, anne-baba sevgisine, eğitim sistemine, aşklarına dair duyuşları ele alıyor. İroniyle dramın, sevgiyle kaosun ortasında yaşayan genç birinin gözüyle ve özel bir anlatımla sunulan "Çocukluk", Tolstoy kitapları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip. Eseri okuyanlar, yalın ve yapmacıksız bir çocukluğun gizemli dehlizlerine de yolculuk yapma imkanı bulacaklar... (Arka Kapak)

Sanat Nedir? : *buda alıntı.. okumadım çünkü**
"En iyi sanat eserlerinin, kitleler tarafından anlaşılmayan, ancak bu büyük eserleri anlamaya hazır seçkinlere ulaşabilen eserler olduğu söylenir. Fakat insanların çoğunluğu bu eserleri anlamıyorsa, onları anlamayı mümkün kılan gerekli bilgi bu insanlara öğretilmeli ve açıklanmalıdır. Ancak kolaylıkla anlaşılabilir ki; böyle bir bilgi yoktur. Bu eserler açıklanamaz. 'Çoğunluk bu iyi sanat eserlerini anlamıyor,' diyenler de hala bu eserleri açıklayamamakta ve sadece bize onları anlamak için tekrar tekrar okumamız, görmemiz ve duymamız gerektiğini söylemektedirler. Oysa bu bir açıklama değildir, sadece alıştırmaktır. İnsanlar kendilerini herhangi bir şeye, hatta en kötü şeylere bile alıştırabilirler. İnsanlar nasıl kendilerini kötü yiyeceklere, sert içkiye, tütüne ve afyona alıştırıyorlarsa, aynı şekilde kötü sanata da alıştırabilirler. Yapılan şey, kesinlikle budur.(Arka Kapak)

sevgiler...
 
Kreutzer Sonat

Bence kesinlikle okunmalı. Kadınların yüzyıllar boyunca erkekleri nasıl sömürdüğü dile getiriliyor.
Ksinnlikle okuyun derim, başka ne diyiim?

The man who sold the world!
 
Re: Kreutzer Sonat

Leadmaster demiş ki:
Bence kesinlikle okunmalı. Kadınların yüzyıllar boyunca erkekleri nasıl sömürdüğü dile getiriliyor.
Ksinnlikle okuyun derim, başka ne diyiim?

The man who sold the world!

Kadınların yüzyıllar boyunca erkekleri nasıl sömürdüğünü mü anlatıyor? Vronski'nin(üstelik aşıkken) ve annesinin Anna Karenina'ya çektirdiği acılara ne demeli ki?
 
insan ne ile yaşar kitabını okudum geçen ay finalde sorumluyduk tek bir soru syfalarca cvp şeklinde oldu nese atlattım alla şükür bitti gitti 70 aldım kitabı yazmama rağmen ben bu hocaları anlamıyorum yaws vizede abuk sabuk şeyler yazdım alakasızdı yazdıklarım çünkü çalışmamıştım ama adam 80 verdi şimdi kitabi yazdım 70 aldım nebiçim iş bu nese ama kitap bi harikaydı rus edebiyatının en iyi yazarı LEV TOLSTOY bunun üzerine konujulmazki adam bişeyleri ispatlamış zaten
 
sadece anna karenina yı okudum.yıllardır savaş ve barış ı okuma planları yapıyorum:))milan kunderanın var olmanın dayanılmaz hafifliğinde ki önemli bir karakter köpeğinin adına karenin adı vermişti.ben de kedime karenina adını koydum.
 
Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat'ını okudum bu yazarın.
Özellikle Savaş ve Barış büyüleyici bir eser.
Karakterlerini öyle benimsiyorsunuz ki, bitince çocuğumu kaybnetmiş gibi oldum. İnsanların 5-6 senelik zamanla değişimini izliyorsunuz. 12 yaşında kıpır kıpır bir kız olan Nataşa'nın aşklarını kaybettikleri sevgisini, Prens Andrey'in onurlu ölümünü ve sevgisi, Piyer Bezuhov'un iyi yürekli gerçekçiliğini ve aristokrat sınıfının iki yüzlülüğünü çok güzel anlatıyor. Napoleon'un bir kahraman değil, ödlek bir diktatör olduğunu çok güzel anlatıyor.
Sanki pembe dizi gibi okuyup arkadaşlarıma anlatıyodum. "Olm Nataşa Prens Andrey'i beklemeden lavuk Kuragin'le evlendi" gibi.
Diriliş'te çok güzeldi. Zavallı kadının haline çok üzülmüştüm.
Kreutzer Sonat ise benim için ayrı bir yeri olan bi kitap. Beethoven'ın en sevdiğim sonatıdır aynı zamanda.
İnanınki, arkada Tchaikovski'nin 1812 Overtürü çalarken savaş ve barış okumak bambaşka bir zevk. Kreutzer Sonatı okurkende, aynı sonatı dinlemek.
...
Off Tolstoy ne adamsın sen ya. Sakalına sıçam :)
 
1812 oveture ü ile savaş ve barış ı okumak.haha harika aslında
dostoyevski okurkende mozart'ın requiem i dinlenebilir pekala
SarhoşDenizci icq ya ekledim seni,bir ara takas yapabiliriz infonda yazdığı gibi :)
 
Tolstoy,Rus edebiyatı denilince aklıma gelen ikinci isim.özellikle din konusunda ve insanın özünü kurcalayan bir üslupta yazdığı eserlerini seviyorum.Anna Karenina benim okuduğum en güzel kitaptı.Onun Tolstoy'un kadın yönü olarak nitelendiriyorlar.Ayrıca bana kalırsa Şeytan ve Kreutzer Sonatı peş peşe okuyun,hemen hemen aynı çerçevede yazılmış kitaplar çünkü.
Bu arada kitabı okuduktan sonra Beethoven'ın Kreutzer Sonatını çok merak ettim ama henüz dinleyemedim...
 
"İnsan ne ile yaşar?"
Bu soruyu birçok kez sormuştum kendime ve başkalarına ama Tolstoy'un yaklaşımı hepsinin ötesinde.
"İnsan ne ile yaşar?"ı şiddetle öneririm.
 
Kendisi "imanlı bir anarşizm" oluşturmuş ve bunun dahilinde tüm mülkiyetini -yanlış bilmiyorsam- reddetmiştir...
Bununla beraber bugün bilinirki anarşistlerin bir kısmı din ve tanrıyı da redderken,diğer bir kısmı "deizm" başlığı altında,tanrıyı değil ama din kavramını reddederler....
 
Geri
Üst