Hmm... filmlerde çizgi romandakine sadık kalınmayan pek çok şey vardır. Tek tek üzerinden geçeceğim.
Bütün filmlerin tek bir ortak noktası var; Bruce Wayne karakterini yansıtmayı ne Michael Keaton, ne Val Kilmer becerebilmiştir. Michael Keaton'ın canlandırdığı Bruce Wayne, resmen paraya konmuş, kahramancılık oynayan zengin züppesidir. Val Kilmer biraz ''playboy'' yönünü yansıtmayı başarabilmiştir. George Clooney'den bahsetmiyorum bile, Bruce Wayne'de olan hiçbir şey yoktur kendisinde zira. Ana karakter en baştan hatalıdır.
En son, ya da o yıllarda aldığı hal ile durumu özetlemem gerekirse; BRUCE WAYNE DİYE BİRİSİ YOKTUR. Bruce Wayne, Batman'in günlük hayatında bazı işlerini halletmek ve sırrını korumak için ürettiği bir alternatif kimliktir, esas maskeyi kostüm giymediğinde takmaktadır. Bruce Wayne haliyle, biraz espritüel, bazen salağı oynayan, hayırsever bir milyarder playboy'dur. Gece çöküp de o kostümü giydiği anda ise gerçekte kim olduğunu ortaya döker ve dünyanın en iyi dedektifi, ''kahramanlar'' arasında bile ''sert olan'', ''karanlık olan'' diye adlandırılan Batman olur. Batman delidir; sadece deliliğini abuk bir kostüm giyip pantomim numaraları çekerek ifade eder o kadar. Çekincesi yoktur. Soğuktur. Ne kadar ileri gitmesi gerekirse o kadar ileri gider. BİR SOSYAL HAYATI YOKTUR VE OLMAYACAKTIR. Çevresindekileri kullanır, kendi istekleri haricinde çok az şeye saygısı vardır ve çok az şeyi umursar.
İlk filmde hatalı olan bir başka şey Joker'dir bence. Tamam, bu herifin iki kimliği var; Cinayete Meyilli Sanatçı ve Suçun Palyaço Prensi. Fakat ikisini de biraraya getirmemeleri, zevzekleşmesi, gereksiz ve çoğunlukla da güldürmekten uzak espriler patlatıp durması hatalıdır - tamam, Joker son derece ''komedi'' yaratmaya düşkün ve o anki durum ile ilgili bir esprisi bulunan bir karakterdir, fakat suyunu çıkartmaz, eğlenceyi yaşar. Çok başarılı değildir.
İkinci film... bilmem buna ne desem. Batman aynı, o baştan hatalı. Penguen hiç fena olmamıştı esasen; gerçek anlamda başarılıydı ve iyi yansıtılmıştı. Catwoman başarısızdı; Gotham'daki ''ucubelerin'' hepsinin de (Batman dahil) zırdeli olduğu bilinen bir gerçek, fakat, kalkıp da abuk sabuk bir şekilde oluşması hatalıydı. Batman karakterinin tamamen yok edilmesine tanık olduğumuz son sahnesi de cabasıydı; Batman, maskesini, hiç kimse için ÇIKARTMAZ. Aksine, sırrını herhangi birisinin öğrenmesine izin vermemek için yaptıklarının ya da yapabileceklerinin haddi hesabı yoktur.
Üçe geldik. Riddler? Pardon da, Edward Nygma başarılı bir bilimadamı değil, çocukluğunda yaşadıkları nedeniyle doğruyu söylemek gibi bir saplantısı olan bir kişidir. Jim Carrey kesinlikle yanlış bir seçim olmuştu. Sorduğu bilmecelerin ya da yapacağına ilişkin bıraktığı ipuçlarının tek sebebi bu saplantısıdır, eğlenmek istemesi değil - birkaç değişik sürerlilikte, Batman'e bilmece bırakmamak için savaş verip kaybetmiştir hatta. Two-Face sıyırmış bir bölge savcısı değil, kişilik bölünmesi yaşayan, trajik bir karakterdir. Daha da önemlisi, o para ona ne söylerse onu yapar, istediği sonucu elde etmek için yirmibeş bin kere atmaz. Karısına sonuna kadar bağlıdır ve başka hiçbir kadınla ilgilenmez. Ayrıca kendi kişiliğinin bölünüşünü iyi ve kötü arasında bir çekişme olarak görür ve bu yüzden SİYAH VE BEYAZ yarılıarı olan takımları (ya da benzer bir şeyi) tercih eder; rengarenk giyinmek ona göre değildir. Robin başarılıydı esasen... sadakat seviyesi şüpheli, fakat başarılıydı. Gerçi, Dick Grayson, o sahnedeki gibi Two-Face'i kurtarmazdı, zira, Batman'den daha öfkeli bir karakterdir çoğunlukla.
Dördüncü film... bilmem ne desem!? BANE gibi bir suç dehasını, Batman'i yok etmek için uzun vadeli, çetrefilli planlar yapan, daha kimse ona söylemeden Bruce Wayne'in Batman olduğunu anlayan kişi mi beyinsiz, Venom pompalanmış bir zombiye dönüşüyor? Hadi onu geçelim... Mr.Freeze kadar trajik ve bir o kadar da karanlık bir karakterin suyunu çıkartmaları da son derece uygunsuz; aslında son derece entellektüel bir insandır Mr. Freeze, ve kibardır, gereksiz sataşmalarda bulunmaz. Poison Ivy bir yere kadar başarılıydı, zira, bitkiler haricinde hiçbir şeyi önemsemeyen (Batman karışınca da onu öldürmek haricinde hiçbir şeyi önemsemeyen) bir karakterdir kendisi. Ayrıca, Alfred, Batman için bir baba figürüdür ve orada durup ölümünü seyretmek yerine, dünyayı yakıp yıkardı Alfred için. Çünkü karakterin en önemli yönlerinden birisidir bu - bir şeye odaklandığında, durdurulması hemen hemen imkansızdır.
Bu karakterleri ''The Batman'' isimli, yeni çıkmış animasyon israfındaki yansımalarına benzetmek mümkün değil; zaten öyleler. Ve bir felaketler zannımca.
Çizgi filmleri sokarsam bu kısacık liste upuzun bir şey olur; en basidi, misal, Bane bir suç dehası değil, mafya gibi bir şeydir esas çizgi filmde.
Gelelim ''The Dark Knight''a... ''Batman Beyond''daki logoyu gördüğümde zaten içim bir hop etti. İçeride neler neler göreceğim diye merak edip o logoya tıkladığımda karşılaştığım ''I BELIEVE IN HARVEY DENT'' ise beni koltuktan bir karış sıçrattı; bakakaldım öylece ekrana. Şüphelerimi doğrulamak için Batman Begins'in karakter isimlerine baktım ve cevap karşımdaydı... Carmine Falcone!
Bilmeyenler için, Jeph Loeb ve Tim Sale'in oluşturduğu, kara film havası taşıyan ''The Long Holloween'' ve ''Dark Victory'' çizgi 'roman'ları, Falcone mafya ailesi çevresinde dönen ve cinayetler için hep tatilleri seçen iki ayrı katili (Holiday ve Hangman) konu alır. Bu iki romanda ise, tekrar eden belli başlı ifadeler vardır (''Couldn'tve happened to a nicer guy...'') ve bir tanesi de ''I BELIEVE IN HARVEY DENT''tir. Zira bu filmin ''The Long Holloween''e benzeyeceği iddiası vardı, ki bence yanlış bir hareket olur. The Long Holloween ve Dark Victory, kendi filmlerini hak eden yapıtlardır zira.
Ve, Christian Bale'i kutluyorum. O ses (kostümlü sesi biraz abartıydı) haricinde, ilk defa, karşımdakinin Bruce Wayne/Batman olduğunu hissettiren kişidir. Sonuna kadar! Michael Caine'in Alfred'i de tapılasıdır eşit derecede.