Agnostikler sandığınız kadar rahatsız, ikilemde kişiler değillerdir. Veya "tanrının olup olmadığını bilim açıklasın da rahatlayalım" mantalitesinde de değildir birçoğu. Çoğu dinlere inanmaz, tanrı konusunda bilinemezcidirler. Tanrı veya tanrılar veya spiritüel kuvvetler. Ayrıca "agnostikler en iyisi karışmayayım" mantalitesinde, ve açıklama bulmaya çabalama konusunda pasiflerse neden Darwin örneği verildi, orasını anlayamadım.
🙂
Ek olarak, evet ben de o kadar "respectful" değilim açıkçası, ateist olmamama rağmen. Zaten sadece bu konuda değil, diğer birçok konuda da "sevmiyorsan da saygı duy" bakış açısı çok zarar veriyor herşeye. Hadi "aptal dindar" elbette iyi bir tavır değil, ama "inandığın şey çok salakça" demek öyle değil. Batı aştı bunu çoktan. Millet de "aptalca bir şeye inanıyorsun" ve "sen bir aptalsın" ayırımını yapabilmeli, ve ilk davranışa "saygı duymalı"dır.
Ayrıca cesareborgia hiç de tipik bir agnostik davranışı sergilememiş. Düzgün bir hayat yaşayan bir agnostiğin tanrı korkusu olmaz. Ki büyük oranı dinlere inanmadığı için, bu kişiler o tür cezalandırmalara güler geçer. [yani burada bahsetmek istediğim, dindarlar birşeyleri (namaz kılmak vs gibi)"yapmadıkları için" de korkarlar, ama agnostiklerin çoğu hiçbir şekilde korkmaz, çok vicdansız bir hayat yaşayan bir agnostik (veya tecavüz, cinayet gibi çok kötü şeyler yapan bir agnostik) ise vicdan muhasebesini, spiritüel güçlerin olabileceği ihtimaliyle birleştirerek korkabilir ancak belki.]
JohnnyThunder demiş ki:
Benim fikrimce de agnostizm biraz kolaya kaçma inancı. Ne kanıtlayabiliyorum, ne aksini iddia edebiliyorum; o yüzden hiç karışmayayımcıların sığınağı. Öte yandan "yaradılışçılar" ve "ateistler" inandıkları doğruyu kanıtlama uğruna çaba gösteriyorlar. Taraf olmaları daha makbule geçer bu yüzden.
Hiç katılmıyorum. Ama öncelikle şöyle olsa iyi olurdu: herkes rengini belli edebilse. inanan ve inanmayan (agnostikler din konusunda inançsızdır çoğunlukla, inançsız derken, doğrudan reddederler) herkes rengini belli etse, hem bütün gün içki içip, sonra sen müslüman değil miydin deyince "sana ne günahı benim" diyen "arada kalmış tipler" hakettikleri cevapları alabilseler vs. Ben de isterim bunları. Ben inanacaktım ve o cennet vaadini içselleştirecektim, yemin ediyorum hiçbi şeyi eksik yapmamak için kendimi müthiş "kasardım". Vaade bakın yahu, yani hayal gücüm de zengindir. Öyle bir "dinci" olup çıkardım ki aklınız şaşar
😀 Güzel bir laf vardır, "kitabına uydurma, kitaba uy".
Gelelim yaptıığım alıntıya. İnançlı olmak çok daha kolaya kaçmaktır. Çünkü "güdümlüsün" zaten bebeklikten beri. Özgür irade yok ki. Ki bir yaştan sonra şüphelerin de tamamen elimine edildiyse, değme keyfine
😉 HYadi kolaya kaçmıyorlar diyelim, inandıklarını kanıtlama uğruna çaba sarfediyorlar. Kanıtlayabildiler mi, veya yanına yaklaşabildiler mi şu ana kadar? Boşa kürek çekmek, veya malum hayvan gözlükleriyle bakarak inandıklarını kanıtlamaya çalışarak hayatını sürdürmek mi daha iyi, yoksa "kanıtlanamadı" veya "henüz kanıtlanamıyor" deyip pasif kalmak mı. Diğer bir deyişle boşa su akıtmak, suyu faydalı kullanmak (bilim) ve su harcamamak olgularını derecelendirmen gerekirse, en sona musluğu kapalı tutmayı mı koyacaksın? Bence agnostiklerin bir bölümü suyu kapalı tutarlarken, bir bölümü de akıtıyor ama ilerde işe yarar diye kaplarda saklıyorlardır. İşe yaramazsa da bayatlar ve atılır. Yeniden doldurulur, ve bu biçimde sürekli boşa akıtmaktan milyon kat az israf olur ve belki bir gün işe yarar şeklinde bu işlem sürekli tekrarlanır. Ya da Darwin hangisini yapmıştır bunlardan? Her agnostik pasifize bir halde midir, veya herkes aktif bir rol oynasa dünya kakafonik bir yer olmaz mıydı?
🙂 "Passive resistance" kavramı da toplumu ve hayatı şekillendiren olgulardan biridir. Kaldı ki, çoğu aktif rol oynayanlardan daha etkin de olabilmektedir. Aktif-pasif muhabbetinde aklıma şöyle bir örnek geldi, mesela bir baba babasından sürekli dayak yemiş ve belli ki oğlunu da dövecek. İçten içe biliyor bunu, tedavi olmayı da reddediyor cahil mesela, o çocuğu doğurtması mı daha iyidir, doğurtmaması mı? Her aktif rol oynayan, gerçekten de "hastalıksız" bir fikri savunuyor mu?
Bize ortaokulda müsamereler yaptırırlardı. İrademiz dışında bir konuyu savunurduk. Örneğin "köy yaşamı şehir yaşamından daha güzeldir" i karşıt görüşe karşı savunurduk. Ki kendimiz tersini düşünsek de, düşünmesek de. İnançlılar da bir nevi böyle değil mi? Küçük yaşlardan itibaren beyinlerine allah korkusu, cennet vaadi yerleştirilmese, diğer seçimi yapmaları en azından %50 olmaz mıydı? Ama iki taraflı bakabilmek, "neutral" olmak daha zor ve sofistike bir durumdur kanımca.
Yani "güdümlü" bir olayı neticeye erdirmek daha kolaydır bence. Tek bir doğruya (kendimize göre) inanmak, ve o doğruyu savunmak daha kolaydır bana kalırsa. Tabi bir de gönülden inanırsan, kolaylık derecesi katlanarak artar. Gözlükle bakıyorsun yahu, daha iyi görürsün tabi ki, ama o gözlük seni tek bir şekilde görmeye itebilir tabi, o da var.
😀