Artık günümüzde dijital sesin analogdan farkı kalmamıştır ya da şöyle diyelim insan kulağı bu farkı ayırt edemez AMA, burada büyük bir ama olmasının nedeni bahsedeceğim dijital sesin henüz yaygınlaşmamış olmasıdır, konuyu kısaca anlatmaya çalışayım.
Djital kayıt teknolojileri, mesela bir CD kaydı, PCM denilen Pulse Code Modulation tekniği ile alınıp kayıt edilir, bu elimizdeki orjinal analog sesin kopyalanması işleminde forumdaki arkadaşların da anlattığı gibi kayıplar olur.
Yani ses dalgası şu resimdeki gibi, (kırmızı renkteki) bir dalga şeklinde olup, dijital ses ise orada görmüş olduğunuz üzere, köşeli ve orjinal sesi taklit eden ve bu taklit sonucu bir çok kayba uğramış yapıdaki gibidir, yani bu bize CD olarak gelen kaynaktır. 16 bit ve 44.1 kHZ dediğimiz olay yani.
Şimdi de dijitalin analogdan artık farkı kalmamıştır ya da insan kulağı artık bunu ayırt edemeyecek noktadadır dediğim kısma gelelim.
Patentini Sony ve Philips'in birlikte ellerinde tuttukları sistem DSD yani Direct Stream Digital yöntemi, artık PCM sistemdeki kayıplar yoktur. Sample rate oranı mHz seviyesine çıkmıştır.
Artık DSD ve SACD (Super Audio CD) kayıtlarında 44.1 khz yerine fotoda da gördüğünüz gibi mHz oranında sample rate'e (örnekleme) ulaşılmıştır. 120 desibele varan dynamic range ve 100 kHz'ye varan frekans aralığı da elde edilebilmekte.
Zurnanın zırt dediği yere geldik o da şu, aslında analog sesin o kadar iyi olması ya da DSD teknolojisinin analog frekansları bu kadar iyi ve yüksek değerlerde neredeyse birebir vermesi pratikte bir işe yaramamaktadır(20kHz üzeri için), çünkü insan kulağının kapasitesi belli ve sadece o belirli frekans aralığındaki sesleri algılayabiliriz (20Hz ve 20 kHz.)yalnız CD'den daha iyi olduğunu kesinlikle anlarız, enstrümanlar konusunda da sıkıntı yok her ayrıntıyı, her enstrümanı, elimizdeki sistem uygun ve kulaklarımız da sağlıklı ise anlarız, duyarız. (frekans dahilinde)
DSD teknolojisinde ne olabiliyor, o analogdan aldığımız sıcaklık, alan genişliği, sahneyi görme tabir ettiğimiz, enstrümanları ayrı ayrı yerinde duyabilmek vs. tabi işin içinde iyi bir mix ve mastering'i yapılmış olan eser olduğunu da varsayıyorum, yoksa günümüzde bile normal CD olarak kayıtları çok iyi yapılmış eserler dolu, aksi yönde ise analog olmasına rağmen plakdan da ve iyi bir hi-fi sistemden de dinleseniz kötü olan analog kayıtlar da var.
Şimdi olayın bir de şu boyutu var, SACD'ler yaygın değil, hâlâ klasik PCM teknolojisi ile kayıtlar alınıyor, sistem tüm ulaşılabilir eserlere uygulanabilir durumda değil, ama bir Super Audio CD çalar alırsınız, zor bir şey değil ya da kaliteli bir Hi-Fi set alırsınız, hani şu tek kolonunun giriş seviyesi fiyatı 2000 liradan başlayanlardan(o da dolar yükselmeden önceydi sanırım), o zaman bu sesleri duyabilirsiniz.
Yalnız aslında buradaki vahim durum şudur, biz bu kadar analog dijital konuşurken, beğenmediğimiz dijital kayıtları bile, ki bu kayıtlar bile yurt dışında olanları, milyon dolarlık stüdyolarda kayıt ediliyor, 500-600.000 dolarlık mikserlardan geçiyor(daha pahalı olanları illaki var), bir çoğumuz bilgisayarımızda yer kaplamasın diye bu CD'leri alıp, milyonlar harcanıp, aylarca emek verilerek hazırlanmış eserleri mp3 denen çöplüğe çevirip dinliyoruz, burada çuvaldızı kendime batırıyorum, şimdi SACD'ler yaygın olsa ne olacak, tanesi en az 4,5 Gigabyte olan 8 şarkılık CD'lerden bahsediyorum, alıp FLAC'a çevirirsek ne âlâ.
Bu arada konuyu ben çok yüzeysel geçtim ve şu an sabah 07:32 dünden beri uyumadım, yanlış bir şeyler de yazdıysam şu an farkında değilim, ekleme ve düzeltme yapmak isteyen arkadaşlara açığım.
Sanırım şu grafikle noktalamak uygun olacak.