Evet saldırayım.
Ghost in the Shell, Masamune Shirow'un manga'sından esinlenerek yapılmış bir filmdir. Ve zaten cyberpunk klasikleri arasında sayılır, sayılmalıdır. Ömr-ü hayatımda onca film gördüm, favorilerim diyebileceğim üç dört filmin en başında yer alır bu şaheser. Ben bunu, Slovakya'da iken, bir gece, arkadaşın tekinden ödünç aldığım bir CD'de buldum ve izledim. O gün bu gündür, bir cyborg'un insan olma çabasını ve insan olmanın ne anlama geldiğini anlatan bu filmi unutamadım. Ezberledim, milyon kez izledim, her seferinde tekrar tekrar, apayrı zevkler aldım. Bilhassa, Masamune'nin yansıttığı şey; Motoko ve Batou arasındaki lafı edilmeyen, konuşulmayan, ortaya dökülmeyen sevgi bağı beni çok etkilemiştir. 2501 desem yeter herhalde.
Motoko: Bir insanı bir insan yapan ne kadar çok şey varsa, bir bireyi oldukları şey yapan da o kadar çok şey vardır. Kendini diğerlerinden ayırman için bir yüz. Farkında bile olmadığın bir ses. Uyandığında gördüğün el. Bütün bunlar, biraraya gelir, ve "ben" dediğim benliğe hayat verir. Sürekli olarak "ben"i belirli sınırlar içinde onaylar.
Ghost in the Shell : Innocence da, esas Ghost in the Shell manga'sının devamı olan "Man Machine Interface" den esinlenmiş diye duyduğum bir devam filmidir. Daha çok Batou üzerine kuruludur, ama esas Ghost in the Shell'in ortaya çıkarttığı üst seviye animasyon geleneğini bozmamıştır. Maalesef diyaloglar biraz fazla alıntı cennetine dönüşmüş (Konfüçyus'dan Max Weber'de dek neler neler var...) ve sorgulama diyaloglarını sayıca abartmışlar hafiften, ama yine de, muhteşem bir eser. Üstelik ilk filmdeki kuklaların yerini, bebeklerin (doll) alması, ilginç bir yenilik. Ama ufacık bir eksiği vardı; o da ilk filmi izlemiş olmak neredeyse zorunluluk gibi. Çünkü, ikincisi ilkinde söylenen bazı şeylerin üzerine konulmuş. Ama bazı şeyler ise hiç değişmemiş... :!:
Kim (Batou'ya): Konfüçyus demiş ki, "Hayat hakkında bir şey bilmez iken, ölüm hakkında ne bilebilirsin?"
Ufak bir not; Ghost in the Shell filmlerinde, belirli bir cinse mensup bir köpek görünür mutlaka. İlk filmde çöpçünün fotoğrafında, feribotun altından geçtiği köprüde görünen bu köpek, ikincide Batou'nun köpeğidir, ayrıca Ishikawa ve Batou arabadayken dikiz aynasında, Kim'in küresinde, Batou'nun aldığı köpek mamasında, bir mekanik oyuncakta görünür. Bunun sebebi, Masamune Shirow'un, köpeği ile oynadığı ya da koşturduğu zamanlar, insan olduğunu unutmak gibi ilginç bir deneyim ile iç içe yaşamasıdır.
Metropolis zaten efsanedir. Söylecek laf bulamıyorum resmen. Tima'nın Metropolis'te yolunu bulmaya çalışıp, bulduğu zaman ise kendisini kaybetmesi... ağlatır beni resmen.
Tima: Kimim ben?
Prenses Mononoke, ilk defa mutlu sonu benden esirgedi diyemem, ama, doğanın insana karşı olan isyanını muhteşem bir şekilde yanıstıyor. Gerçekten de, Kurtların prensesi, insan da olsa, esas olması gerekenin içinde yaşamakta.
Prenses Mononoke (Ashitaka'ya): Ben insan değilim!
Cowboy Bebop aslında benim animesinin methini çok duyduğum ama bir türlü animésini izleyemediğim bir şeydi. VCD şeklinde aldım daha sonra da DVD'sini izledim. Bir aksiyon filminden beklenebilecek her şey ve çok daha fazlası vardır bunda. Japon kültür adamı olan baba figürü Jet, minimum kıyafetin ve tecavüzcülerin üzerinden eksik olmadığı anlaşılan Faye, çılgın Ed, köpek Ein ve umursamaz Spike... Öte yandan psikopat Vincent, görev kadını Elektra... Film bir aksiyon filminden bekleneni ve çok daha fazlasını sunuyor. Ortaya dökülen virüs ve virüsün kaynağı... kelebekler.
Spike(Vincent'a):Kendine özgü birisin, değil mi?