harika bir röportaj
😀
Uzun Uzadıya Ars Longa
Haber Tarihi : 17.08.2007
Ars Longa’nın yaptığı müziği beğenmemin yanında, kendileriyle görünmez bir arkadaşlık bağım var. Radyo Eksen’e geldiklerinde güvenliğin bile, “Şehnaz sanırım okuldan arkadaşların geldi,” demesi de bunun kanıtı olabilir. Neyse ki Eser, Eray ve Sinan oldukça samimi insanlar. Hissettiğimin tersi bir durumla karşılaştırmadılar beni.
Bu samimiyetlerini şarkılarda da yansıtıyorlar. Dinleyiciler parçalarını dinlerken huzur ve mutluluk hissediyormuş. Halbuki Sinan, o parçaların ortaya çıkışını zorlu iç savaşlarının şekillenmesi olarak görüyor. Sinan’ın huzursuzlukları, bize huzur veriyor.
“Ars Longa, Vita Brevis,” okuduğum bölüm olan Latin Dili ve Edebiyatı’ndan öğrendiğim ve nadir aklımda tutabildiğim deyimlerden biri. Grup, “Sanat uzundur, hayat kısa,” deyimini göz önüne alarak bu isme karar vermiş. “Siz ölseniz de sanatınız ve yaptığınız işler yaşamda kalacaktır. Sanatınız hayattanızdan daha uzun sürecektir,” diyen Sinan’ın Latinceye ilgisi Cnbc-e’de yayınlanan “Rome” adlı diziyle başlamış.
Grubun gitaristi Eser isim konusunda, “Aslında ismin tek başına çok önemi yoktur. İsim grubun yaptığı müzikle bütünleşirse güzel durur ve anlam bulur,” diyor.
Çok yeni sayılan fakat bu süreci oldukça iyi değerlendiren Ars Longa, 2005 yılında zincirleme tanışıklıklarla meydana gelmiş. Aslında her şeyin başı “A Fall For Stella” adındaki grupmuş. Sinan “A Fall For Stella”da gitaristmiş. Kendi çalışmalarına ağırlık vermek için gruptan ayrılmış. “A Fall For Stella” sayesinde Eser’le tanışmış vs. Sonuç olarak Sinan ve grup elemanları bu durumdan oldukça memnun. Çok iyi arkadaşlar ve Eser’in deyimiyle birlikte hayallerinin peşinde koşuyorlar.
Sinan: “Kesinlikle internetten eleman bulmadığımdan, hepsinin tanışıp rahat rahat müzik yaptığım arkadaşlarım olmasından dolayı çok mutluyum.”
Ars Longa öncesinde, barlarda çaldıkları ve müzik yaptıkları grupları varmış fakat hiçbiri Ars Longa gibi ciddi olmamış. Öğrenmek ve eğlenmek için o gruplarda yer almışlar diyebiliriz.
Onları kimi Peyote konserleriyle, kimi Frekans’tan çıkan toplama albümden, kimi de “myspace” sayfalarından tanıdı. İlk, Frekans’ın toplama albümüyle duyuldular ve ardından Peyote konserleri başladı. Onlar için Peyote’nin yeri çok büyük. Bu kadroyla, ilk Peyote’de DDR’yle konser vermişler.
Onlar, artık beste gruplarının öne çıkmasını hem mekan sahiplerine hem de artık insanların aynı cover’ları dinlemekten sıkılmasına bağlıyorlar. Bu durumda mekân olarak Peyote’nin çok büyük rolü olduğunu düşünüyorlar.
Sinan: “Peyote gibi bir mekân olmasa biz de cover yapacaktık. Audioslave değil de, The Smiths, Belle and Sebastian çalacaktık. Belki yine ayrı bir yer tutacaktık kendimize ama iyi ki Peyote gibi bir yer var.
Ars Longa şimdiden onları destekleyen bir kitle oluşturdu. Grubun kızar gibi konuşan bas gitaristi Eray, internetten gelen yorumların sahiplerinin hiçbirini konserlerde görmediğini, onların sadece internetten desteklediğini söyleyerek serzenişte bulunuyor.
Parçaların bestelerini Sinan yapıyor. Küçüklüğünden beri şarkı sözü yazarlarından etkilenmiş. Her zaman bir şarkı yazarı olmak istemiş. İlk başlarda kendini yazmak için zorluyormuş ve İngilizce yazmaya çalışıyormuş. Ama şarkı sözü yazarlığının pratikle geliştiğini söylüyor.
“İnsan yazdıkça alışıyor. Daha kontrollü oluyor. Neyin nerde olması gerektiğini farkediyorsun. Şu anda Ars Longa’da kullandığımız besteleri 2003 yılında yazmaya başladım. Şarkıların önceden hazır olması, Ars Longa’nın bu kadar çabuk ilerlemesinde etkendir. Besteler en baştan beri hazırdı zaten. Şu an yenilerini de yazıyorum. Söz yazarken duygusal olarak yükseldiğim bir anı ya da yoğun birşeyler yaşadığım anları kollamaya çalışıyorum. Müzikal olarak hep tetikteyim ama söz yazarken öyle değil. Sadece heceleri doldurmak güzel sonuç vermiyor.”
Önceden şarkıların her şeyini Sinan hazırlayıp gruptakilere gönderiyormuş. Şimdi şarkıların iskeletini oluşturuyor ve diğerleri de ek parçaları ekliyormuş.
Sinan: “Bence çok güzel oluyor. Çünkü herkes çok farklı müzik ve alt yapılardan geliyor. Bu yüzden herkesin eklediği şey, çok farklı bir yere götürebiliyor şarkıyı.”
Gruptakiler albüm çıkarmanın erken olduğunu düşünüyor. İlk başlarda, Sinan, şarkılarını plak şirketlerine verdiklerinde, şirketlerin üzerinlerine atlayacaklarını düşünüyormuş ama sonra öyle olmadığuını görmüş ve gerçek dünyaya iniş yapmış.
Sinan: “Gerçekler daha güzelmiş. Ben zaten bir grubum olsun istiyordum. Pişme süresi olmalı bir grubun. İlerisi için düşündüğümüz şey bizi iyi anlayabilecek ve bizimle iyi çalışabilecek bir prodüktörle albüm yapmak.”
Şu anki süreçten herkes memnun. Daha yaşamaları gereken çok şeyin olduğunu düşünüyorlar. Herkesin kafasında bir tablo var. Albüm teklifleri geliyor fakat onlar doğru zaman geldiğinde albüm çıkaracaklar. Kafalarında bir prodüktör var ve onla çalışmak istiyorlar. O prodüktör de bu durumu biliyormuş. Albüm için, Sinan 2008 baharı diyerek ön görüde bulunuyor.
Sinan: “Gruplarda böyle bir durum var. Çok aceleci davranıp, meselâ bir şarkıya kanıp, geri kalan şarkıları albümde olsun diye yapıyorlar. Dinleyici de artık bilinçlendi. MP3, internet vasıtasıyla kötü bir iş olduğunu farkedebiliyor yani. O yüzden iyi bir iş çıkana kadar bekleyip, öyle yayınlamak lazım. Sakin’i düşünürsek, onlar 6-7 yıllık bir grup, geliştirmişler kendilerini, şarkılar belli bir olgunluğa kavuşmuş. O hazırlık devresiyle, bence albüm hak ettiği yere gelecek.”
Ekim’de Doublemoon’un toplama albümünde “Gözyaşı Şişesi” adındaki şarkıları yer alacak. Bu onlar için bir basamak ve önlerinde kim bilir kaç basamak daha olacak?
Röportajın Vita Brevis Tarafı
Sinan Çulhaoğlu (giyar, vokal) : Marmara Sosyoloji mezunu. Yüksek Lisans’a başlayacak.
Eser Özdenoğlu (gitar, klavye) : İstanbul Üniversitesi Makina Mühendisliği’nde okuyor.
Eray Demirsoy (davul) : Yeditepe Radyo Sinema ve Televizyon Bölümü’nde okuyor.
Berat Iscioğlu (bas gitar) : Maltepe Üniversitesi’nde okuyor.
• Gruptakiler sürekli birbirine tavsiye verir durumda. Son noktayı da sanki Eray koyuyor gibi. Onlar bu durumdan memnun. Eray, “Çatışmalardan iyi şeyler doğar,” diyor.
• Beraber sahne almak istedikleri gruplar: Teneke, Sehacan, Fungu, Grangulez, Pinhani.
• Doublemoon’dan çıkacak albümde ayrıca DDR, Fungu gibi gruplar da yer alacak.
• Sinan’ı etkileyen şarkı yazarları: Sezen Aksu, Onur Özdemir, Sinan Kaynakçı, Bülent Ortaçgil, Ece Dorsay, Harun Tekin, John Lennon, Paul McCartney, Noel Gallagher, Billy Corgan, Kurt Cobain, Jeff Buckley.
• Şu sıralar dinledikleri gruplar:
Sinan: “Beirut. Gruptaki tek Beirut seven benim. Nekropsi’nin yeni albümü çok güzel. Müzikal olarak da içerik olarak da siyasi göndermeleri beni çok etkiledi.”
Eser: “The Go Find. Dandanadan’ı ilk çıktığında aldım, dinledim, beğendim. Tatilde de yanıma almıştım. Şimdi çok çok daha iyi geldi. Pinhani çok ruhani. Sanki biz bir filmdeyiz ve o da bir soundtrack.”
Eray: “Yerden Yüksek ve Pinhani. Rise Against.”
Röportajı Yapan : Şehnaz Aygül
http://www.radioeksen.com/roportaj.asp?ID=32