Kendimi topladıktan sonra adam gibi bir yorum yapmak istedim.. Bundan önceki mesajımı editlemiyorum, o farklı bir anlamda kalsın.. 🙂
Bazı şeyleri yaşayanlar daha iyi anlar.. Babalar ve oğullar...
Oldukça basit; berrak bir senaryonun ustalıkla işlenmesi ile ortaya çıktı bence bu başarı.. Çok içtendi sözler, hepsi bizdendi; elektrik direklerini sayabildiği kadar sayan çocuğun başının dönmesini babasına uykusundan kalkar kalkmaz alelacele söylemesi ve sözlerinden sonraki aptal sessizlik etkiledi bizi.. Gerek sinemada gerek televizyonda konuşulan "lanet olsun dostum", "o kara kıçını kaldır" repliklerinden farklıydı bu sefer, amerikalı değildi kahramanımız, dünyayı kurtardıktan sonra sigara yakıp bununda üstesinden geldik hadi ilk hedefimiz mars yapılmadı.. Arap esintileri yoktu filmde.. Vele vele konuşmalar, acındırmalar, haraplık, bitaplık yoktu.. Saf anadolu insanının, köylümüzün gelenekleri görenekleri, bakış açısı ile süslenmiş bir dram vardı.. Hümeyra ve Çetin Tekindor.un olağanüstü oyunculuğu vardı.. İyi bir yönetmen ve aynı zamanda zekice işlenmiş bir senaryo vardı.. Tüm bunları tamamlayan milyonlarca baba ve oğul ve onların acıları vardı.. Anlaşmazlıkları vardı.. Kopamamaları ama aynı zamanda da kopuklukları vardı.. Bu filmi bir kıvılcım olarak ele alırsak üzerine kitaplar yazılabilir.. Ben sadece bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum..
sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum
siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
söylelemesine maviydi kör oldum
taşlara gelince hamam taşlarına
taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taşlarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
cemal süreya