Bilmiyorum Diyebilmek

Sadece bilmediğini kabullenemeyen değil aynı zamanda saldırgan ve barbar bir toplumuz. Şiddet eğilimi Türkiye ' de yetişmiş hemen her bireyde mevcut. Şiddet eğilimi en fazla torpulenmiş birey dahi forum, facebook gibi sanal ortamda insanların kişiliğine kadar saldirmaktan geri kalmıyor, hızını alamayan ise tehditler savurup düelloya davet ediyor. Bu iki olumsuz özellik birlikte barındıran bir kişilikle ise iletişim kurmak imkansız ve insanı inanılmaz yıpratıyor. En yakın örnek, gigmastera sahip içini açıp incelemiş bir elektronik mühendisi olarak hibrit diyorsun. Birisi çıkıp hayir tek bir solidstate bile yok diyor. Halbuki birak sinyal yolunu hemen her lambali ampli solidstate dogrultucuya sahip. Ben mühendis olarak içini açıp bakmadığım veya şemasını incelemedigim bir ampliye all tube diyemezken, solidstate dediği şeyin ne olduğunu dahi bilmeyen adam çıkıp rahatlıkla all tube diyebiliyor. Duzelttigin de ise kişiliğin de dahil topyekun saldırıya maruz kalıyorsun. Onemseyip cevap verdiğinde, verdiğin cevaba bakılmaksızın saldırının şiddeti artıyor, cevap vermediginde illa aynı familyada birileri olaya dahil olup bu saldırıya devam etmeyi kendine görev ediniyor. Argümanda hep aynı, insanları aşağılıyorsun, ama gerçek bu değil, sadece aşağılık kompleksinizin size verdiği mesaj bu. Senin bilmediğin ortada, eğer bu ezik birseyse zaten benim seni asagilamama gerek yok. Ama sen bilmediğini bilip gel bir sor bakalım işimi gücümü bırakıp sana anlatmaya çalışıyor muyum, çalışmıyor muyum gör. Bu forumda belki direk bana soru soran onlarca kişiye özel mesaj ile sayfalarca açıklama yapmışımdır, cevap vereceğim diye yeri geldi yazayım derken ders dinleyemedim, yeri geldi treni kaçırıp derse gidemedim. Okadar iyi anlıyorum ki neden insanlar bu ülkeden kaçıyor, iki yıldır yurtdışında yaşıyorum, her saniye ülkem burnumda tütüyor ama şu foruma hemen her girdiğimde dönmekten vazgeçiyorum.
 
"Default" olarak öyleyiz. Fabrika ayarları...
Aynen öyle, edinilmiş her yanlış bilgi, alışkanlık ve davranış biçimi karakterimizin orta yerinde yıkılması çok zor duvarlar oluşturuyor. Kimi insanlar farkına dahi varmazken, kimisi farkettiği halde yıkamıyor bu duvarları. Farkında olmayan insanlarla iletişim kurmak imkansız iken, farkında olanlarla doğru yolu bulursan iletişim kurabiliyorsun. Anlatabilirsen evet lan haklısın diyor adam yada ama diye ekliyor. Bunları aşmış insanla ise zaten tatlı tatlı muhabbet ediyorsun birbirinin eksikliklerini tamamliyorsun.
 
"Default" olarak öyleyiz. Fabrika ayarları...

Şiddet eğilimi meselesini ben de internette sürekli gözlemlediğim için, doğrudan benim konum olmasa da bu işe kafa yormaya başladım bir süre önce.
Türkiye'deki şiddet eğilimini özel olarak açıklayan bir şey görmedim henüz, ama meseleyi iyi tespit ettiğini düşündüğüm bir kaynak var. Yirminci yüzyılın Rollo May isimli tanınmış bir klinik psikoloğunun (aynı zamanda varoluşçu felsefe ile de ilgilenirmiş...) "Güç ve Masumiyet: Şiddetin Kökenleri Üzerine Bir İnceleme" isimli eseri Say Yayınları tarafından basıldı. 1972'de yazmış bunu Rollo May, ama Türkçede 2013'de yayınlanmış.
Konu ile ilgilenen herkese tavsiye ederim. May'in tespiti kabaca şöyle (arka kapaktan alıntı yapıyorum): "Güçsüzlük de en az güç kadar tehlikeli olabilir... şiddet aslında güçsüzlüğün bir ifadesidir". Kitap kolay okunuyor ve klinikten örnekler ile de zenginleşiyor.

Eğer May haklıysa (ki bence öyle...), güçsüzlük algısı ile şiddet arasındaki bağ üzerinde bizim de düşünmemiz lazım. Toplumsal psikolojimizin bizde sürekli bir güçsüzlük ve çaresizlik algısı yarattığını ve ardından şiddete meylettiğimizi düşünüyorum. Eziklik, kendine güvensizlik... gibi şeylerin etrafta çok sık rastlanan şeyler olması, kendimizi yeterince ve özgürce ifade etmekte zorlandığımızı da düşündürüyor. May de zaten "şiddetin de bir iletişim şekli" olabileceğine dikkat çekiyor. Mantıklı aslında: İletişimin sağlıklı yönlerini bilmeyen, daha çok şiddet içeren etkileşim tiplerine maruz kalmış insanlar için şiddet de bir tür iletişim kurma çabası olabiliyor. tunckk'nın "Bilmiyorum" diyebilme beklentisi bu anlamda çok yüksek bir çıta aslında... insanların kendi duygusu ile yüzleşebilmesi, bununla barışık olabilmesi... bunlar bize uzak şeyler ne yazık ki. Şiddet hem daha kolay, hem de güçsüz insana sahte bir güç duygusu aşılıyor. (Bu arada, Star Wars, Yüzüklerin Efendisi...gibi popüler fantastik kurgu eserlerinin örgülerinde "kötülük, karanlık tarafa geçmek" diye betimlenen şey de aslında bu tip bir güçsüzlük-şiddet bağlantısı içeriyıor sanırım. Çaresizlik hissinden doğan öfke ve şiddet, sahte bir hakılılık ve güçlülük algısı yaratıyor.)

Bu durumdan ben de nasibimi aldığımı bir süre önce daha fazla gözlemler oldum. Bu nedenle tedbir alıyorum: Bu forumdan bazen kendimi bilerek uzak tutuyorum, tarıtşmaya girmek yerine blokluyorum... Bir süredir sabahları gazete de okumuyorum. Bütün bunlar çok etkili oluyor. Utanarak itiraf ediyorum: Son dönemde bir kaç farklı mp3 eşliğinde meditasyonu da dener oldum. Etkili yapılırsa işe yarıyor gibi...)
Ama aslında uzun vadede "duygusal yaraları" iyileştirmek için çaba sarfetmek lazımmış 🙂 Toplumca travmalarımız var gibi gözüküyor, en azından davranış bilimcilerin genel geçer yorumlarından benim anladığım bu şekilde🙂
Konu üzerine yazabileceğim başka şeyler de var aslında, ama şimdilik bu kadar gevezelik yeter sanırım🙂
 
"Default" olarak öyleyiz. Fabrika ayarları...
Abi 25+ arkadaşlar için konuşursak uzun yıllar simit floresan altında ders çalışmanın sonra bayatlamaya yüz tutmuş börek-kurabiye yemenin filan toplumumuza bir armağanı olamaz mı bu? Adamı psikopat yapmak için yeterli onun vızıltısı cızırtısı, arada yanarmış gibi yapıp yanmayışı ve insanın içini kemiren o pis ışığı... Sana da korkarak yazıyorum; hala tepemde bir tane var dedin, sonra topuğa falan sıkma olayı olmasın aman.
 
Bilmiyorum diyebilmek kadar "Biliyorum" demenin de aslında çok güç olduğunu düşünüyorum...Müzikde de benzer dönemler geçiriyor insan;

1- Bilmediğimi anladığım zaman,
2- Bildiğimi sandığım zaman,
3- Hiçbir şey bilmediğimi anladığım zaman,
4- Gerçekten bilmeye başladığım, egolardan uzaklaşarak kıskanmak yerine ve dinlemekten keyif almaya başladığım dönem...

Çok ama çok az şey bildiğimi biliyorum, bunu değiştirmek için yeterince uğraşmadığımı ve uğraşma noktasında kendimi kandırdığımı biliyorum, ders alarak hazıra konmak istediğimi ancak eninde sonunda çalışması gerekenin kendim olduğunu biliyorum, eski motivasyonumun epey azaldığını biliyorum, böyle akar akar akar...

Sevgiler ve saygılar...
 
Bilmiyorum diyebilmek kadar "Biliyorum" demenin de aslında çok güç olduğunu düşünüyorum...Müzikde de benzer dönemler geçiriyor insan;

1- Bilmediğimi anladığım zaman,
2- Bildiğimi sandığım zaman,
3- Hiçbir şey bilmediğimi anladığım zaman,
4- Gerçekten bilmeye başladığım, egolardan uzaklaşarak kıskanmak yerine ve dinlemekten keyif almaya başladığım dönem...

Çok ama çok az şey bildiğimi biliyorum, bunu değiştirmek için yeterince uğraşmadığımı ve uğraşma noktasında kendimi kandırdığımı biliyorum, ders alarak hazıra konmak istediğimi ancak eninde sonunda çalışması gerekenin kendim olduğunu biliyorum, eski motivasyonumun epey azaldığını biliyorum, böyle akar akar akar...

Sevgiler ve saygılar...
Milli kutuphane gibi yatirim yaptin kitap aldin beyaw 2-3 aya artik her sabah Eskisehir yolundan guthrie govan gecmezse ayiptir..
 
Milli kutuphane gibi yatirim yaptin kitap aldin beyaw 2-3 aya artik her sabah Eskisehir yolundan guthrie govan gecmezse ayiptir..
Bak şimdi bu yorumdan sonra bir ekleme daha yapmak zorunda kalıyorum...

"Kitap alarak kendimi çalışmaya zorlamaya çalıştığımı ancak kendime bu konuda hiç güvenmediğimi ve büyük ihtimalle büyük bir başarısızlıkla sonuçlanacağını...Bunun sadece para ile başarıyı satın alma çabası olduğunu" biliyorum...

Bunları bilmek aslında epey yıpratıcı, ama bunlar gerçekler...Ben yine de deneyeceğim, çünkü bunu istiyorum, içimden bir ses, beni bunu yapmaya zorluyor, ne kadar uzak durursam durayım, beni kendine çekiyor...Kırmızı hapa talibim...

"You take the blue pill, the story ends...You wake up in your bed and believe whatever you want to believe...You take the red pill, you stay in wonderland, and I show you how deep the rabbit hole goes..."

Biraz da, senin sağladığın motivasyon ve sevgili @barrios bilgeliği ve yol göstericiliği sayesinde...Thx bros...

Oh beah, epey epey günah çıkarttım...👍
 
Son düzenleme:
All hail @barrios ustad...Muazzez davamizin kiliclasan penasi...
Hakikaten alem adamlarız biz bu forumda🙂 Kendimi Turgut Reis filan gibi hissettim...
OsmanBurak'ta ikinci bir İhsan Oktay Anar potansiyeli görüyorum bazen. Etrafta kimseye okutmadığı taslakları olduğundan şüphe etmekteyim🙂

@Grundar: Arada bir bu forumda bahsettiğim Tom Hess'in hedefler ve çalışmaya dair bir ton "wisdom" saçtığı yazısı var. Zaten eleman gitaristlere mentörlük ve koçluk yaparak bir tür "niche" bulmuş ve herhalde bu nedenle hocalıktan acaip para kazanıyor. Gitaristler bu işi tek başına çözebilse keşke... Kişisel gelişimle uğraşmaya başlayınca neden bazı planlarımın sadece masada kaldığını anladım. En önemlilerini aşağıda yazdım:
  • Yapmak istediğin şeye ("gitarda ilerlemek" diyelim...) "bu olmasa ne kaybedersin ?" diye sorduğunda çok somut bir yanıt çıkmazsa bünye o işe motive olmuyor🙂 Aynı şekilde, "başarsam ne olur ?" diye sorduğunda da senin için çok da elzem bir şey değilse bünye "yemiyor"🙂 Arkadaşın buna senin ihtiyacın olduğuna hakikaten "inanması" lazım.
  • Başardığın zaman ortaya çıkacak sonuçlara bünye veya ekoloji hazırlıklı olmayabilirmiş🙂 Kendini sabote eden, başarılı olmak istemeyen insanlar da olurmuş. Yaaa...🙂
Bunu ben yaptım kendime, bir yıl önce bir çeviri taslağı göndermiştim bir yayınevine (adamlara kitabı ben götürdüm, "Türkçe basılsa iyi olur" dedim, onların da aklına yattı, telifini aldılar...) Ama deneme çevirime pek de özenmedim, angarya gibi geldi o sıra. Nedense o kitabı çevirme hedefine o sıra odaklanamadım. Sonuçta da iş yattı, adamlar istemedi benimle çalışmayı. "Çeviri anlayışlarımız çok farklı" filan gibi kibar bir laf ettiler🙂 Ben biraz bozuldum, ama biraz da rahatladım. Nedense çevirmeye üşenmiştim çünkü. "Zihin"denilen şey böyle çok çakallıklar yapıyor bize. Arkadaş biliyor ya benim artık "kadrolu, maaşlı" adam olduğumu, kendini eskisi gibi zorlamıyor.
 
Abi 25+ arkadaşlar için konuşursak uzun yıllar simit floresan altında ders çalışmanın sonra bayatlamaya yüz tutmuş börek-kurabiye yemenin filan toplumumuza bir armağanı olamaz mı bu? Adamı psikopat yapmak için yeterli onun vızıltısı cızırtısı, arada yanarmış gibi yapıp yanmayışı ve insanın içini kemiren o pis ışığı... Sana da korkarak yazıyorum; hala tepemde bir tane var dedin, sonra topuğa falan sıkma olayı olmasın aman.
Kendimden daha sabırlı ve sakin bi @hackeiommi 'yi gördüm o kadar. Simit floresan bilakis sakinleştirici etkiye sahip olabilir.
 
@hackeiommi gerçekte de öyle ama onun açıklaması başka onların evde bahçeye bakan bir balkon var ki tadından yenmez benim gibi çay kahve içmeyen adam çayını bitirdi. Lakin kentsel dönüşüme sokarlarsa ve o da girdiğini gün yüzüyle görürse seri katile bağlayıp alayımızı keser bence...O kadar güzel...
 
Sweep picking bilmiyorum.14 yıldır gitar çalıyorum.Normalde bunun 14 yıl içinde olması gerekirdi.Bi dönem çok istedim.Üstelemedim.Yapamayınca da zor geldi.Hatta bi dönem sonra sırf yapamıyorum diye blues çalmaya başladım.Harbiden ''easy to play hard to feel'' olduğunu gördüm ama hissedebiliyodum.
Ben istemez miydim o gencecik yaşlarda malmsteen çalim,jason becker çalim,paul gilbert john petrucci çalim
Olmadı.
Hadi beni bırak,peki ya komşular ?
 

Geri
Üst