CEM DEVRİM DURSUN un yaptıgı acıklama..( alakasız yerler cıkartılmıstır)
Herkese merhabalar,
Uzunca bir süre sonra bir forumda yazma imkanı buluyorum. Bunun her zaman severek takip etmeye çalıştığım DVK olması ne kadar güzelse yazma sebebim de bir o kadar kötü...
Değişik topikler altında benimle ilgili türlü yorumlarını düşüncelerini yazan insanlar oldu ve olacaktır. Bunlarda beni sevenler ve sevmeyenler olduğu gibi saygı sınırlarını aşanların da olması muhtemeldir. Şu bir gerçek ki bugüne kadar çevremdeki insanları kırmama konusunda gösterdiğim özen kimi zaman bana zarar vermiştir.
Madem yeri geldi daha fazla polemiğe mahal vermemek adına bir açıklama daha yapayım. Oldukça uzun bir açıklama olduğu için baştan uyarmak ihtiyacı hissettim. İstemeyenler okumasınlar başları gözleri ağrıyabilir. Yazdıklarımı en yakın arkadaşlarıma anlattığım netlik ve açıklıkta yazdım, belki komik oldu ama bunun sebebi arkadaşlarım gibi durumu anlayabilmenizdir. Son zamanlarda tarafıma gelen sayısız mailde cenotaph ile yolların ayrılmasının sebepleri sorulmaktaydı. Uzunca bir süredir yapmayı beklediğim açıklama yukarıda bahsi geçen konuyla bağlantılı olduğu için her iki duruma da cevaben yazıyorum:
Bilindiği üzere Cenotaph grubuyla bir süre önce yollar ayrıldı. Dikkat edin, ayırdım demiyorum, ayrıldı. Çünkü bu sadece benim istediğim bir olay değildi. Grupta kimi zaman sessiz kalarak kimi zaman kendini dışarda tutarak Cenotaph’ın gelmiş geçmiş tüm başarılarını sahiplenen vokalist Batu Çetin’e dolaylı veya dolaysız olarak destek veren tüm grup üyeleri de bu sonuca destek vermiştir. Dinlemeye 1988 yılında başladığım metal genel başlıklı müzik türünü icraya 1990 yılında Apoplexy adlı grupla başladım. Daha sonra adı Diabolic Yard olan bu grup ile verdiğimiz konserler sonrası oldukça iyi bir noktaya geldik. Tam bu dönem davulcu sıkıntısı yaşayan Witchtrap grubundan onlarda da çalmam konusunda talep geldi. Diabolic Yard’ın gitaristiyle olan müzikal uyumsuzluk, vokalistin sağlık sorunları nedeniyle bitme noktasına gelen faaliyetleri sebebiyle kabul ettim. Açıkçası zaman içerisinde Witchtrap’in, benim aradığım müzik gibi artı değerlerden çok imaj konusunu hedeflemiş, daha da önemlisi dini ve fikirsel görüşlerimi yansıtmayan bir politikayı benimsemiş olması nedeniyle sadece eski arkadaşlara destek amacıyla çaldığım bir grup halini alması da çok vakit almadı. Bu dönemde Witchtrap de faaliyetlerini epeyce azaltmışken kısa süre önce tanıştığım Batu Çetin ile birlikte Autumn gurubundan Orkut, Death Oath grubundan da Burak Özdemir ile beraber 1995 yılında minik bir proje grubu kurduk: Elan Vital... Death Grind yapan bu gruptaki performansımı beğenen Batu Çetin Cenotaph’ın yeni demo ve konserlerinde destek olup olamayacağımı sorunca düşünmeden kabul ettim. Çünkü “faal” olarak çaldığım bir grup olmadığı için proje gruplarındansa ciddi gruplarda çalmak daha mantıklı gelmişti. Bu dönemde kişisel olarak kavgalı olan Witchtrap ve Cenotaph arasında bambaşka nedenlerden dolayı kavga kıyamet çıktı. Açıkçası Witchtrap’in çok faal olmaması nedeniyle Cenotaph’ta çalıyor olmam gruba hiçbir şey kaybettirmeyecekken sadece yukarda belirttiğim nedenlerle Witchtrap grubunun has elemanı tarafından biraz da gurur meselesi yapıldı. Bir telefon konuşması sonrası ya Witchtrap ya Cenotaph sorusuna verdiğim cevap sonrası yoluma Cenotaph ile devam ettim. O günden sonra sayısız karalama kampanyalarını gerek karakterim gerekse müzisyenliğimle boşa çıkardım. Cenotaph grubuna fazlasıyla önem vererek tüm beste çalışmalarına parça yazımlarına düzenlemelere girişerek Promo 96 demosuyla beraber grubun bir üst sınıfa çıkmasında emek harcadım. Ardından “Voluptuously Minced” albümü çıktı. Değişik konserler verildi. Grubu bir çok elemanından daha çok sahiplendiğim için o dönemler Eko TV ekranlarında yayınlanan bir metal programında “Voluptuously Minced” albümünü göstererek Türkiye’de böyle yapımlar çıkarsa ileri değil geriye gidilir diyenlere canlı yayına katılarak hadlerini bildirmeye kadar vardım. Derken çalışmalar yoğunlaştı, özellikle bas gitarist Bülent İzgeç’in kendine has bestelerini “2 kişi” kendisiyle başbaşa vererek düzenledikten sonra dinleyenlerin oldukça fazla beğendiği bir müzik doğuverdi. Bu dönemde Batu Çetin Avusturya’ya yaptığı bir tatil gezisinde tanıştığı bir bayanla evlenmek ve oraya yerleşmek istediğini söylediğinde aklıma zamanında grup elemanlarının benim yurtdışında master yapmak için veya işe güce girerek grubu bırakacağım suçlamaları gelmişti. “Puked Genital Purulency” albümünün tüm parça sözlerini yazdıktan sonra 6 sı tamamı Bülent İzgeç’in ve birinin ise 4 rifinin dışında (Sevgili dostum Coşkun Kaplan'a aittirler hakkını yemeyelim.) yine Bülent İzgeç’in parça altyapılarına yaptığım düzenleme, rif ekleme, rif değiştirmeler parçalar son halini aldı ve “Puked Genital Purulency” çıktı. Değişik dergilerde ve Tv programlarında dalga geçilen Cenotaph’ın bükülemeyen eli öpülmeye başlanmıştı bile. Ama kimileri için gruptan daha önemli şeyler vardı ve Batu Çetin evlenerek Avusturya’ya gitti. Bu dönemde gitarist Coşkun Kaplan da müzikten biraz sıkılmış ve özel hayatındaki bir takım sorunlar nedeniyle İstanbul’a taşınmıştı. Ankara Bülent İzgeç ile 3. albüm çalışmalarına başlamıştık ki bu sefer de Bülent İzgeç hem evlilik hem de master yapmak için A.B.D.’ye gitti. Tam bu dönem yine faal bir grupta çalmadığım için Suicide grubundan gelen teklifi kabul ederek bu grupta çalmaya başladım. Her biri eski dostum ve çok iyi birer müzisyen olan Suicide ile çalışmaya başladım. Bir dizi konser ve demo sonrası Suicide da Cenotaph’ın “Puked Genital Purulency” albümünde yaşanana benzer yükselme oldu. Suicide zaten çok köklü bir gruptu ama benim girmem sonrası tüm elemanların gruba fazlasıyla kendini vermesi sonrası gelinecek yer de bundan farklı olamazdı. Tam bu gelişmeler olurken benim master’ım bitmiş askerlik vaktim gelmişti. Askerlik sonrası iş hayatına atılmamla beraber ne yazık ki müziğe eskisi gibi günümün %70’ini verememekteydim. Ama içimdeki ateş sönmediği için bir şekilde değişlik ödünler vererek iş arkadaşlarımın nasıl yetiştiğime akıl sır erdiremediği bir azimle devam ettim. Aradan 3 yıl geçmiş Batu Çetin Avusturya’nın küçük bir şehri olan Salzburg’da sıkılmaya başlamıştı. Ne dersin Cem, tekrar yoğunlaşalım mı dediğinde düşünmeden cevabımı verdim; evet!. Gitara kardeşi Başar Çetin Bas gitara da kendisi geçti. Ardından dönem dönem Ominous Grief’ten Cüneyt de pena salladı, beste yaptı. Tarz olarak “Puked Genital Purulency” deki orjinaliteden uzak da olsa benzeri 100’lerce grupça icra edilen bir tarz da olsa Cenotaph ayağa kalkmıştı. Batu Çetin bir an önce albüm çıkartmak isterken ben “Puked Genital Purulency” sonrası daha dikkatli ve özenli olunması bilinciyle acele etmemek daha detaylı çalışmak kanaatindeydim. Kendisiyle sayısız tartışmalar sonrası Batu Çetin’i tanıyanlara malum olduğu üzere aynı noktaya geri dönmüştük. Bu dönemde Batu Çetin, A.B.D.’deki bas gitarist Bülent İzgeç ile bir internet dialoğu sonrası küfürleşerek “Seni gruptan attım” gibi bir açıklama ile Bülent İzgeç ile bağlantıyı kopardı. Albümün bir an önce çıkması için anormal bir isteği olan Batu Çetin’i rahatlatan 2 Cüneyt parçasına ek olarak 2 parça da Corroded ve Selftorture’dan sevgili arkadaşımız Cenker’den geldi. Bu dönemlerde Batu Çetin’in self band’ı Drain of Impurity için kendisine internetten mail yoluyla parça yollayan Cihan Akün’ün besteleri ilgimi çekmişti. Batu Çetin’e kendisini de Cenotaph’a almak konusunda ikna ettim. Grup çift gitar olmuştu. Kimi konserlere çıkmak için işimden olma tehlikelerini yaşamama rağmen devam ettiğim Cenotaph ile özel ve iş hayatımın en kötü ve yoğun dönemlerinde Batu Çetin’in baskılarına daha fazla dayanamayarak “Pseudo Verminal Cadaverium” albümü kaydedilmesini kabul ettim. Bu albümde yer alan parçalardan birisinin davullarını ilk defa stüdyoda kayıtta doğaçlama çaldığımı söyleyerek albüme müzisyen olarak ne kadar hazır olduğumu sanırım biraz daha netleştirebililirim. Koskoca Cenotaph demo gruplarının bile yapmadığı bir şey yapmış albüm kaydından davulları yazmıştı. Tepkiler “Puked Genital Purulency” sonrası iyi değildi. Yurtdışından kesin anlaşma beklenilen firmalardan olumsuz cevaplar alınıyordu. Ardından 2. sınıf da olsa United Guttural adlı firma ile anlaşıldı, yurtiçi içinse Batu Çetin kendisi basıp dağıtacaktı. Bu dönemde işim nedeniyle İstanbul’a taşınmıştım. Ankara’ya her 15 günde bir gelmeye çalışıyor, grubun diğer gitaristleri Başar Çetin ve Cihan Akün’ün aynı zamanda çaldıkları gruplarından fırsat buldukça çalışıyorduk. Çalışılmadığında Batu Çetin tarafından yine genelde ben suçlu bulunuyordum tabi... Bu dönemde grup elemanlarının Batu Çetin’e “Cem bestelere çok fazla müdahale ediyor, sürekli kendisini ön plana çıkarmaya çalışıyor” şeklinde şikayette bulunduğunu öğrendim. “Puked Genital Purulency”’nin mimarları olan Bülent İzgeç ile Cem Devrim Dursun böyle çalışmıştı oysa, bilmezlerdi... Bu şikayetleriyle anormal bir dumura uğradım... Bundan sonra hiç bir müdahale etmemeye başladım. Herşeyden soğudum. Derken Batu Çetin’in çabalarıyla yurtdışında konser imkanları doğmaya başladı. Bu dönem işimdeki yoğunluk sebebiyle evladım gibi gördüğüm Cenotaph’ın hızını kesmemek için session davulcu alınmasını önerdim. Başta denenen Oktay Fıstıkçı bir süre sonra müzikal uyumsuzluk nedeniyle bıraktı. Ardından Semih Örnek ile çalışılmaya başlandı. Bu dönemde değişik kanallardan benim artık grupta olmadığımı artık davulu Semih Örnek’in çaldığını duymaya başlamıştım. Bu söylentilerin kaynaklarını öğrendiğimde iş hepten komedi halini almıştı, ama isterseniz kendilerini bilen o kaynaklar bana kalsın... Benim gidemeyeceğim ilk yurtdışı konseri Almanya’daydı. Ardından Ukrayna konseri haberi geldi. Ben işimden iznimi almış pasaport ve vizeleri halletme niyetindeyken Cenotaph elemanlarının Semih Örnek ile söz konusu konsere gitmek için çoktan işlemlere başladığını öğrendim. Ardından İzmir ve İstanbul konserleri gündeme geldi. Batu Çetin, İzmir konserinde Semih’in çalmasını istediğini söyleyince, ilk önce anlamakta zorluk çektim tabi. Semih benim gidemeyeceğim konserlere çıkacaktı diye konuştuğumuzu hatırlıyordum... Konsere çıkabilmek için izin aldığımı söylememe rağmen Semih’e ayıp olacağını söylediğinde bunca yıllık arkadaşına ve grup için akıttığı terleri hiçe saydığı arkadaşına çok daha büyük bir ayıp yapmıştı... O konsere de ertesi günkü İstanbul kemancı konserine de benim çıkmama mı garezindendir bilinmez, Batu Çetin ile periyodik olarak şiddetlenen kavgalarımız en üst düzeye çıkmıştı. Ara ara kafasına estikçe çalış tarzımı beğenmediğini, çalamadığımı belirttiği mailler atarak tacizlerini sürdürdüğü dönemlerde bu maillere şahit diğer grup elemanlarından da ses çıkmaması bana gerçeği geç de olsa göstermişti. O dönem konuşmalarına gizlice şahit olduğum 2 grup elemanının sözleri ise düşüncelerimin doğruluğunu teyit eder nitelikteydi. Artık sadece müzik olarak kendimi yabancı hissetiğim grupta bana karşı saygı ve sevgi hissiyatının kalmadığını gördükten sonra kendimi dışarıda tuttum. Bu dönemde msn’de aynı zamanda online olmamıza rağmen Cem bir kez arayıp sormadı gibi komik açıklamalar yapan grup elemanlarının çıkacakları konserleri başkalarından duymaya başlamıştım. Sürekli olarak Cem bir aramadı, bir Bahreyn'deydi bir Yemen'deydi demelerine rağmen bir kez olsun aramayı düşünmediler. Ardından kafamda bitirdiğim Cenotaph olayını fiiliyata döktüm. Zaten onlar da her zaman olduğu gibi beni arama zahmetine girmeden resmi web sitelerinden artık grupta olmadığımı yazmışlardı bile. Yüzüme karşı bunları söyleme vefası göstermeyen insanların benden aynı şeyi beklemesi de mantıksızdır. Ama şu da bir gerçek ki Cenotaph’a son yıllarda istediğim kadar önem veremedim. Bir işim vardı evliydim, hayat gerçekten zordu. En basitinden bagetlerimi bile konserden 1 saat önce alıyordum. Bu tavırlarım grup elemanlarınca hep yadırgandı ama kendileriyle aynı yaşlarda, aynı boşluktayken gruba ayırdığım zamanı bilseler utançlarından yerin dibine girecekleri aşikardı. Ben zaten bunun bilinciyle session davulcu önerisini getirmiştim ama session davulcunun her konsere mırın kırın etmeden çıkabilmesi, istedikleri gibi çalabilmesi her denilene benim gibi muhalefet etmemesi çekici geldi olacak ki bu noktaya geldiler. Diğer grup elemanlarının bir tanesi bile bana açıp birşeyler söylemediler. Şu dönemler görüyorum ki Cenotaph benim de ayrılmam veya atılmamla beraber Batutaph halini almıştır. Batu Çetin tüm Cenotaph müziğini kendisi sahiplenmekte, grubu kendisinin kurduğundan dem vurup metal ortamlarında boy göstermektedir. Kendisi, müziğini tasvip etmediğim bir grup olmaktan öte imaj olarak da girdiği yanlış yolda benim ve Bülent İzgeç’in en büyük pay sahibi olduğu Cenotaph adının verdiği krediyi tüketmektedir. Müziğini yapan grup gitmiş içeceği votka parası için albüm ve tshirt satın alınmasını, konserden sonra kızlardan kendilerini yalnız bırakmamasını isteyecek bir hale gelmiştir. Sevincim bu esnada aynı grupla sahnede olmamak üzüntüm ise benim de büyük emeklerimin olduğu bir isimle dalga geçenlerin sayısının arttığını görmek. Açıkçası kendileriyle uzunca bir süredir muhatap olmama mutluluğunu yaşadığım için söylediklerimi polemik malzemesi yapmamalarını dilerim. Söylediklerimde asla objektif olamam ama bu da benim bakış açım kusura bakmasınlar. Bu olaylar sırasında bana yazan onlarca Cenotaph hayranına teşekkür ederim. Ben Cenotaph’ın son albümde yaptığı ve halen de yapmakta olduğu tarzdan, bana sürekli grind çalmamın emredilmesinden, atak yapmamamın söylenmesinden hoşlanmadığım için bu direktiflere uyacak, bu tarza daha çok uyacak insanlarla Cenotaph’ın daha başarılı olacağı kanatindeyim. Semih gayet iyi bir davulcu, görevini yapar. Cenotaph da iyi veya kötü yoluna devam eder edebildiğince. Ben de “Puked Genital Purulency” albümündeki gibi bir ortamda daha güzel çalarım bu yüzden Cenotaph ve beni sevenler üzülmesin. Şu an Batu Çetin’in sözünden çıkmayan son kadroda Batu Çetin de, o isim altında çalmanın verdiği gaz nedeniyle diğer elemanlar da mutlular. Ne zaman ki kişilikler bazı şeyleri kaldırmaz Batutaph’ta çalmazlar, Batu Çetin başkalarını bulur o zaman. Müzisyen olarak katkısını mimimum düzeyde görsem de Batu Çetin kadar istekli, menajerlikte ve bağlantı kurmada bu kadar başarılı bir insan daha görmedim. Dengesini kaybettiği dönemler hariç çok iyi bir grup elemanıdır. Cenotaph’a katkısı bu boyutta asla küçümsenemez. Aynı müzikle Türkiye’de çokça bulunan kendisinden daha iyi bir vokalistle Cenotaph yine aynı noktada olabilirdi belki ama yine de hakkını vermek lazımdır. Bir zamanlar çok da iyi bir arkadaşımdı. Hayatın zorlukları ve yaşadığı sıkıntılar onu da bir başka hale soktu belki. Ama benim de yaşım 30'un üstünde ve artık bazı şeylere katlanmak çok zor. Değişik yerlerden tepki görmemek adına yaptığı açıklamalarda “eski dostumuz Cem, Cenotaph olarak sana teşekkür ederiz” gibi gerçek dışı açıklamalarını kınıyor hiçbir surette benimle ilişkiye geçmemesini rica ediyorum. Şimdi tüm bu dediklerimden sonra Batutaph cephesi de açıklamalar yapabilir, olabilir. Benim yukarıda yazdığım herşey elemeler sonrası yazılmıştır, hepsinin bir şahidi vardır. Ben de karşılıklı saygı sevgi ortamında, önü açık, orjinal tarzlar yapan gruplarda çalmaya devam edeceğim. Son gelişmelerden sonra 3 senedir Blaster grubunda çalmaktaydım. Blaster şu an çok değerli müzisyenlerden kurulu bir grup ve beni her şekilde tatmin ediyor. Üzerinde çalıştığımız parçaları albüm formatıyla çıkarmamıza çok fazla bir süre kalmadı. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışından gelen konser tekliflerini değerlendirmeye çalışmaktayız. Goremaster efsanesinden korkup feleğini şaşanlara (Kendilerini bilirler) ilk olarak Blaster ile güzel bir tokat geliyor. Sabırla bekleyin...
Goremaster