Sözlükte ne adamlar var arkadaş, hiç oynamamış insana şu oyunu sırf meraktan oynatırlar. Destan gibi yazmış gene birisi
😀
cm maçlarını takım elbise giyerek izlemek
böyle bir başlık olduğundan vallahi haberim yoktu. hatta bu denyoluğun sadece şahsıma özel olduğunu sanıyordum, kimseye bahsetmemiştim annemle aramızda ilelebet sır olacağını sanmıştım.
oyunumuz fm 2005. üniversiteyi yeni kazanmış, 31'de dünya rekorlarına koşan bir ergenim o zamanlar. annem bir takım elbise almış bana düğünlerde giyeceğim, yıllardır üzerime yapışan "salaş" imajımı yıkacağımı düşünüyor. bilmiyor ki sorun elbiselerde değil bende. ana yüreği naapsın oğlunun tipsiz olduğunu kabul edemiyor bir türlü.
neyse, bir gün elinde takım elbiseyle geldi anacığım, düğünlerde giyecekmişim onu. "saçmalama" dedim "valla seni öldürürüm o kadar para verdim" dedi. "git geri ver boşuna para vermişsin hayatta giymem onu" dedim. "ağzına sıçayım senin, it oğlu it" demedi çok kibar kadındır annem ben olsam derdim ama yarrağıma bak kadın sana gitmiş takım elbise almış bari sadece düğünde giy diyor, onu bile yapmıyorsun. neyse konumuza geliyorum.
yıllardır ligde, kupada hatta herhangi bir arenada esamesi bile okunmayan numancia invisitibly hocayı takımın başına getiriyor. uzun vadeli yatırım meyvelerini veriyor, 2009-2010 yılında 3.olarak bitiriyoruz ligi. ertesi sene "gruptan çıksak yeter" parolasıyla başladığımız şampiyonlar liginde mucizevi maçlar neticesinde finaldeyiz. numancia taraftarı çıldırmış durumda, yarı final maçını 10000 kişilik stadda insanlar üst üste maçları izliyor 50000 kişi alıyor o gün stad(evet amcık başkan stadımı büyütmedi, "ültimatom" verdim, "kovarım lan seni götoş" dedi ben de "tamam abi kızma" dedim öyle kaldı o iş) uefa'dan yüklü bir ceza yiyoruz ama dünya sikimize minare götümüze o anda. yılların asansör takımı şampiyonlar liginde finale çıkmış, ligde barca'ya real'e kafa tutuyor. sanki başımızda bela yok gibi betis, sevilla, valencia, villarreal, a.madrid hayvan gibi kadro kurup coşuyor ama pes etmiyor, direniyor, gol atıp üstüne yatarak ligin ve şampiyonlar liginin tozunu atıyoruz. başkan ise hala ne para veriyor, ne stad yaptırıyor ne de "hacı o kadar başarı elde ettin ben de bari şu yıldızsız antrenman tesislerine, alt yapı tesislerini biraz düzelteyim" diyor, kulüp dünyada tanınmış olmuş, tayland'da bile taraftar toplamış, kulübün kazandığı başarılarla namını yürütmüş; kulüp sayesinde popülaritesini arttırıp, çiçek gibi karıları götürür olmuş amma velakin "bir ipin de ucundan ben tutayım lan bari" demiyor bizim totoş başkan.
neyse konuya geleyim. allianz arena büyük finale ev sahipliği yapacak. invisitibly hoca ise gene gece ebeveynler yattıktan sonra oyuna dadanmış. baba görse belasını sikecek, ama futbol aşkı yine ağır basıyor. yarı finalde real madrid'i eleyen genç hoca mağrurca gecenin zifiri karanlığında gökyüzüne bakıyor balkonda, sir'in takımı manchester ile oynayacağı büyük maçı yaşıyor kafasında, taktiğini kurguluyor. o arada aklına inanılmaz bir fikir geliyor, annenin aldığı takım elbise... saatlerimiz gece 03:21'i gösterirken dolaptan sessizce çıkıyor takım elbise, bir insanın en geç 11'de yatıp 6'da kalkması felfeseni şiar edinmiş baba görse janti janti sikecek onu haberi yok. o ara invisitibly hocanın gerçek hayatla herhangi bir bağı yok ama o sanal ve başarılarla dolu dünyasında mutlu.
neyse takım elbisemiz giyiliyor maç en yavaş modda izleniyor. tabloyu hayal edelim, bilgisayardan uzak dursun diye bilgisayarı kendi odasına dahi konmayan gencomuz sabaha karşı takım elbisesi ile bilgisayar başında ayakta dikiliyor, lamba da kapalı ebeveynlerin bu durumu çakması istemiyor. maç devam ederken kapı açılıyor, karanlıkta sadece bilgisayara bakan gözler uzunca bir süre kimin girdiğini göremiyor. içinden "bari babam olmasa gece gece takım elbiseli bir fantezi yapmasak" diye umuyor sadece içinden biçare, naçar. gözler alışınca şok olan annenin suratı görülüyor, göz göze geliniyor. "ne yapıyorsun oğlum sen" diyebiliyor çaresiz kadın, hayatının en büyük hatası şu an karşısında, gece 4'te hiç giymediği takım elbiseyle karanlık bir odada ayakta bilgisayara bakan bir malın en büyük müsebbibi o. "anne sabah konuşuruz şu an çok işim var" diyoruz o heyecanla anne bir şey diyemiyor, ne desin. kapıyı kapatırken gözlerinde bir hüzün okunuyor.
durum anneye ertesi gün anlatılmaya çalışılıyor anne tabi ki anlamıyor. "gerizekalı bir oğlum var" algısı o günden beri yapışıyor kadıncağızın zihnine. maçı da 4-0 gibi ağır bir skorla kaybediyoruz, maç annenin gözünde karizma sıfırlamaktan başka bir işe yaramıyor.
seneler su gibi akıp geçiyor, sene 2013'e geliyor dingilimiz büyüyor ama hala fm oynarken kendini kaybedebiliyor. o hala "salaş", hala takım elbise giymiyor hatta bunun için takım elbise giyilmeyen bir iş seçiyor. hatice hanım'ın kızının düğününe gömlek ve kanvas giyerek gidiyor. anne hala pişman, oğlunun hayatta en çok değer verdiği şeyin bir bilgisayar oyunu olduğunu düşünerek hüzünleniyor.
09.12.2013 17:33 ~ 19:22 invisitibly
https://eksisozluk.com/entry/38824364