Sizdeki aydınlanma gayet hızlı olmuş, bende seneler sürdü 🤣
Aslında bu teknik ve duygu meselesini bu kadar ayrıştırmak şart değil, ama nedense bazı kişilerin çalışı bu anlamda insanları çok kamplaştırabiliyor.
Aslında bu çalan kişiyle değil, insanların kendileri ile alakalı. Çok farklı standartlar olduğunu anlamak lazım, bütün mesele bu.
Benim asıl derdim bugün etrafta blues diye çalınan şeylerin çoğunun aşırı sıradan olması. Türkiye'de kendini blues gitaristi zanneden adamların çoğu , minör pentatonik ve licklerden başka bir şey çalamayan tembellerden oluşuyor. Tembel oldukları ve kolay zannettikleri için blues çalıyorlar sanki. Bu da doğal olarak teknik standartları daha yüksek olan tarzları dinleyen kişilerin tepkisini çekiyor. Buna tepki olarak karşı kamptakiler de "benim için önemli olan duygu, teknik değil" filan gibi klişelere sığınıyor. Bu saçmalığı geveleyen tanıdığım herkesin zayıf tekniği vardır mesela.
Bu kısır tartışmaların uzağında kalmak lazım. SRV mesela, ergence bir tutkuyla yüceltildiğine çok şahit oldum, ama adamın bunda bir suçu yok🙂 Gerçek şu ki, SRV aynı zamanda müthiş bir sahne karizmasına da sahip bir adam; kıyafetler, sahne duruşu vs... (Aktör James Purefoy'a çok benzer SRV ve o da çok karizmatik bir aktördür mesela...) ve bazılarının bu tip bir "hipnozun" etkisine girmeye çok daha eğilimli olduğunu düşünüyorum. Benzer bir şeyi Polyphia başlığında da konuştuk, benim kuşağım müziği sadece dinleyeme alışıktır mesela, biz bu adamları gör(e)mezdik zaten. Bence bu büyük bir avantajdı.