Hani içi oyuk gitar kötüydü (!)

yıl olmuş 2020, hâlâ ağacın tona etki ettiğini savunanlar var mı ya? artık kompozit materyallerle üretilmiş gitarlar var. richlite gibi sıkıltırılmış kağıt* kullanarak fretboard yapıyor gibson, üstelik bunu custom shop modellerinde kullanıp fahiş fiyata satıyor. ağacın, sap bağlantısının, headstock büyüklüğünün, klavyenin malzemesinin sese etki etmediğini; yalnızca mekanik aksamların ve amplifikasyonun sese etki ettiğini ne zaman öğreneceğiz? aristides gibi bir örnek var mesela. bi izleyin youtube'dan, şu at gözlüklerini çıkarın yahu. yıllarca ana akım gitar üreticilerinin müşteriyi keklemek için pazarlama politikası olarak uyguladığı metodu neden birbirimize ısrarla dayatıyoruz?

tamam, bir kısım var ki gelenekselcidir, doğala ve orijinale sadık kalmak ister, öyle tatmin olur. ama bu gerçeği yansıtmaz. bunu aşmamız gerek diye düşünüyorum. büyük oyuna gelmeyelim 🙂
 
yıl olmuş 2020, hâlâ ağacın tona etki ettiğini savunanlar var mı ya? artık kompozit materyallerle üretilmiş gitarlar var. richlite gibi sıkıltırılmış kağıt* kullanarak fretboard yapıyor gibson, üstelik bunu custom shop modellerinde kullanıp fahiş fiyata satıyor. ağacın, sap bağlantısının, headstock büyüklüğünün, klavyenin malzemesinin sese etki etmediğini; yalnızca mekanik aksamların ve amplifikasyonun sese etki ettiğini ne zaman öğreneceğiz? aristides gibi bir örnek var mesela. bi izleyin youtube'dan, şu at gözlüklerini çıkarın yahu. yıllarca ana akım gitar üreticilerinin müşteriyi keklemek için pazarlama politikası olarak uyguladığı metodu neden birbirimize ısrarla dayatıyoruz?

tamam, bir kısım var ki gelenekselcidir, doğala ve orijinale sadık kalmak ister, öyle tatmin olur. ama bu gerçeği yansıtmaz. bunu aşmamız gerek diye düşünüyorum. büyük oyuna gelmeyelim 🙂
Dediklerinize bir karşıt argüman için atmıyorum sadece dediklerinizle uyumlu diye bunu atmak istedim

 
Dediklerinize bir karşıt argüman için atmıyorum sadece dediklerinizle uyumlu diye bunu atmak istedim


Dediklerinize bir karşıt argüman için atmıyorum sadece dediklerinizle uyumlu diye bunu atmak istedim



hocam, bu kullanıcıyı biliyorum ben ama abartı bir örnek bence. gelenekselci tayfayı ikna etmez yani, kıstas alınmamalı 🙂 bağımsız birçok test var youtube'da. buğra şişman ve mehmet çınar'ın bu konu üzerine konuştuğu bir video var. herkesin izlemesini tavsiye ederim.
 
hocam, bu kullanıcıyı biliyorum ben ama abartı bir örnek bence. gelenekselci tayfayı ikna etmez yani, kıstas alınmamalı 🙂 bağımsız birçok test var youtube'da. buğra şişman ve mehmet çınar'ın bu konu üzerine konuştuğu bir video var. herkesin izlemesini tavsiye ederim.
gülelim diye paylaştım hocam bilgileriniz için teşekkür ederim 🙂
 
Diğerleri neyse de, şu iki öneri tamamen saçma. Bizzat denediniz mi?

halihazırda elimde resonator diye adlandırılan kompozit materyalden üretilmiş fretborda sahip bir les paul var. abanozdan ayırt etmek için malzemeyi kazımanız gerekiyor.

sap bağlantısı da keza öyle. iş mekanik ve elektronik aksamda bitiyor. nedir bunlar? çaldığınız pena, kullanılan tel, manyetikler, potansiyometre vs. köprü tipinin bile aman aman bir fark oluşturduğunu sanmıyorum. fiziğe aykırı. olay manyetizmadan ibaret. ben söylemiyorum, sürüyle test var hocam.
 
Objektif anlayabilmek için gitarın tarihçesini biraz bilmek lazım. Öncelikle şunu kabul edelim, 59 modellerinden sonra ağaç kalitesi süreçte düştü ve gerçek standart tonuna erişim durdu. Bu noktadan sonra denenmiş veya yapılan herşey bir kompanse etme çalışmasıdır.

Mesela 70'lerde 3 kat gövdeli modeller görürüz, genel kanı ağır'ın iyi olduğuydu ve müşteri isteklerine uymak, ağırlaştırmak için firma bu yola başvurdu. Sonra ise bunun boş bi çaba olduğu ortaya çıktı, zaten biraz ebay kurcalayanlar 70'ten sonrası modellerin eski olmasına rağmen çokta pahalanmış olmadığını fark edecektir.

Chamber'ingi sadece hafifletme olarak algılamayın, içerisinde rezonans için odacıklar oluşturmak sureti ile de irelenebilir. Yani ağacı bulamıyorsak rezonansını bulmaya çalışalım gibi ve hala yeni chambering tasarımları çıkabiliyor ideal arayışında.

Son olarak şu video'yu paylaşıyorum gerçek 59 ile videonun çekildiği dönemin en iyi taklidini kıyaslamak için, ağacın ne fark ettirdiğini duyarak anlayabilmek için. Not etmekte fayda var Dimarzio 59'unu birkaç gitar arasından seçmiş, yani en iyinin en iyileri bile olsa ton farklılıkları bu tasarımda gitardan gitara hep olacaktır.


Burada aradaki farkı (iyi kötü, her neyse) ağacın yarattığını nerden cikardiniz?
Objektif anlayabilmek için gitarın tarihçesini biraz bilmek lazım. Öncelikle şunu kabul edelim, 59 modellerinden sonra ağaç kalitesi süreçte düştü ve gerçek standart tonuna erişim durdu. Bu noktadan sonra denenmiş veya yapılan herşey bir kompanse etme çalışmasıdır.

Mesela 70'lerde 3 kat gövdeli modeller görürüz, genel kanı ağır'ın iyi olduğuydu ve müşteri isteklerine uymak, ağırlaştırmak için firma bu yola başvurdu. Sonra ise bunun boş bi çaba olduğu ortaya çıktı, zaten biraz ebay kurcalayanlar 70'ten sonrası modellerin eski olmasına rağmen çokta pahalanmış olmadığını fark edecektir.

Chamber'ingi sadece hafifletme olarak algılamayın, içerisinde rezonans için odacıklar oluşturmak sureti ile de irelenebilir. Yani ağacı bulamıyorsak rezonansını bulmaya çalışalım gibi ve hala yeni chambering tasarımları çıkabiliyor ideal arayışında.

Son olarak şu video'yu paylaşıyorum gerçek 59 ile videonun çekildiği dönemin en iyi taklidini kıyaslamak için, ağacın ne fark ettirdiğini duyarak anlayabilmek için. Not etmekte fayda var Dimarzio 59'unu birkaç gitar arasından seçmiş, yani en iyinin en iyileri bile olsa ton farklılıkları bu tasarımda gitardan gitara hep olacaktır.


Şimdi evet işin tarihini bilmek lazım. Birincisi Honduras Maununa erişim 1960'ta sona ermedi, 300 senedir başta mobilya üreticileri tarafından acımasızca sömürülen ağacın bazı alt türlerinin CITES endeksine ilk girişi 70'ler ortası. Ha ne oldu, kereste fiyatları arttı. Norlin dönemi gitarlar ağır olsun diye 'pancake' yapılmıyordu, Norlin maliyetten kısıyordu. Dolayısıyla, Gibson istese fiyatları kademeli artırır 'gerçek standart tonunu' pentatonik gam sevenlere sunmaya devam edebilirdi ama etmedi.

Niye etmedi? Çünkü Les Paul ilk çıktığında tutmadı. Fender özellikle süper tasarım Strat'la o seneler esiyordu. 61'de Gibson da daha keskin hatlı double cut SG ile (ilk çıktığında onun adı da Les Paul'dü, tutmayan modelin baştan tasarlanmasıydı çünkü) karşılık vermeyi denedi. Fakat talih kuşu Gibson'un yüzüne güldü. Genç müzisyenler genelde kelepir kovalar haklı olarak. Özellikle Londra'daki bazı dükkanlarda kenarda köşede kalmış Les Paul'ler Britanyalı rock ve blues'cular tarafından toplandı. Bunlardan biri gidip de Les Paul'ü Marshall'a taktığında ise işte bildğimiz Les Paul fetişinin fitilini ateşledi. Gerçi aynı kişi o ilk Les Paul'ünü (Beano) çaldıracak, rock tarihinin önemli eserlerinden bazılarını SG, ES ve Strat kasa gitarlarla kaydedecekti ama olsundu, Les Paul sevenler için mesele müzisyenin yeteneği ve sebatından ziyade yok efendim keresteydi, kapasitördü, PAF'tı...

Her neyse, eski ve tutmayan bir tasarımın 60'lar ortasında bu gitar tanrısı furyası etkisiyle peynir ekmek gibi gittiğini fark eden Gibson modeli tekrar tedavüle soktu. Fakat gitarcılar için özel olanın bir dönem ve o döneme imza atan müzisyenler olduğuna inanmak, cansız obje ve hammaddeye mistik değerler yüklemekten zor olduğundan o 58-60 arası Les Paul'ler oldu size kutsal kase.

Bununla bir derdim kesinlikle yok bu arada, bütün rezalet tasarım hatalarına rağmen Les Paul müthiş güzel bir obje. Benim derdim o objeyi güzelden öte özel yapanın müzik değil başka bir şey yapılmaya çalışılması. Hani sanki bugün herkese 59 burst versek ortalık Clapton'la, Page'le, Bloomfield'le vb. dolacak. Hani bunu bugünün müzisyenlerini küçümsemek için yazmıyorum, aksine 59 burst ve hatta gitar olmadan da on numara müzik mümkün onu demek istiyorum. Kendi nostaljimizi objeler üstünden yaşıyoruz biraz. Bilincinde olduğumuz sürece buna eyvallah.

Bu arada yukarıdaki video bahse konu mitleri içeren, hayatımda bu konuda gördüğüm en zırva videolardan biri. Aradaki volüm farkını ağaç 50 senede kurudu ondan falan diye açıklayan bir arkadaş konuşuyor. İngilizce konuşması boş konuştuğu gerçeğini değiştirmiyor. Ya iki farklı gitar, elbette farklı tınlayacak. Hem de amfiye bağlamamışsın. Akustik olarak mı çalacaksın Les Paul'ü? Tövbe yarabbi. Bir de sustain meselesi var tabii. Sanki herkes 15 dakikalık notalar tutuyor çalarken. O videodaki elemana diyorum: Çok istiyorsan ver gain'i al sustain'i. Neyse, historic modelleri geçtim, hatta Les Paul'ü de geçtim istedikleri 58-60 burst'ü getirsinler dünyada mutlaka sustain'i daha uzun bir gitar bulunur. Sonuçta 1500 küsür faal burst olsa, milyonlarca başka gitar var. En uzun sustain yarışması değil ki bu.

Neyse uzun ve dağınık oldu biraz. Kıssadan hisse: Başta çalan olmak üzere bir gitarın tüm bileşenleri sese etki eder. Fakat nihai olarak mükemmel entonasyonun mümkün olmadığı (özel bazı sistemleri saymıyorum, onları bilmiyorum) perdeli bir enstrümandan bahsediyoruz. Böyle bir durumda fark nereden kaynaklanıyor kim nasıl tespit etsin?
 
halihazırda elimde resonator diye adlandırılan kompozit materyalden üretilmiş fretborda sahip bir les paul var. abanozdan ayırt etmek için malzemeyi kazımanız gerekiyor.

sap bağlantısı da keza öyle. iş mekanik ve elektronik aksamda bitiyor. nedir bunlar? çaldığınız pena, kullanılan tel, manyetikler, potansiyometre vs. köprü tipinin bile aman aman bir fark oluşturduğunu sanmıyorum. fiziğe aykırı. olay manyetizmadan ibaret. ben söylemiyorum, sürüyle test var hocam.
Aynı donanım ve ağaca sahip ama sap bağlantısı farklı iki gitarım vardı, fark herkesin anlayacağı kadar açıktı. Klavye ağacında ise en güzel örnek Fender. Hardware kısmı hariç sap bağlantısı, klavye ve sap ağacı bence tona en çok etki eden faktörler.
 
Aynı donanım ve ağaca sahip ama sap bağlantısı farklı iki gitarım vardı, fark herkesin anlayacağı kadar açıktı. Klavye ağacında ise en güzel örnek Fender. Hardware kısmı hariç sap bağlantısı, klavye ve sap ağacı bence tona en çok etki eden faktörler.

hocam, aradaki fark ağaç farkından öte. hiçbir donanımın yüzde yüz aynı üretilemeyecek olmasından kaynaklı. maddenin kendi doğasıyla alakalı, doğrudan fizik ile. hiçbir seri üretim, aynı marka model manyetik birbirinin aynısı performansı gösteremez mesela. hiçbir tel takımı da keza öyle. iki gitarı aynı pena hassasiyetiyle çalmanız da her zaman mümkün değil. koşulların tamamen eşit ve adil olarak oluşturulamayacağından ötürü. aradaki nüanslar bunlardan kaynaklanıyor ama ağaç farkı diye yorumlanıyor. çünkü böyle kanıksanmış.
 
hocam, aradaki fark ağaç farkından öte. hiçbir donanımın yüzde yüz aynı üretilemeyecek olmasından kaynaklı. maddenin kendi doğasıyla alakalı, doğrudan fizik ile. hiçbir seri üretim, aynı marka model manyetik birbirinin aynısı performansı gösteremez mesela. hiçbir tel takımı da keza öyle. iki gitarı aynı pena hassasiyetiyle çalmanız da her zaman mümkün değil. koşulların tamamen eşit ve adil olarak oluşturulamayacağından ötürü. aradaki nüanslar bunlardan kaynaklanıyor ama ağaç farkı diye yorumlanıyor. çünkü böyle kanıksanmış.
Demek istediğim bolt-on gitarın parlaklığı kendini belli ediyor. Tabii ki her gitar eşsiz ama ağaçların ve sap bağlantısının bence farkı yadsınamaz. Siz diğer türlü düşünebilirsiniz tabii.
 
Demek istediğim bolt-on gitarın parlaklığı kendini belli ediyor. Tabii ki her gitar eşsiz ama ağaçların ve sap bağlantısının bence farkı yadsınamaz. Siz diğer türlü düşünebilirsiniz tabii.

saygı duyuyorum hocam. siz ne çeşit ağaç ve donanım kombinasyonuna sahip bir gitarla sanatınızı icra ediyorsanız, o en iyisidir. sonuçta enstrümanlar duyguları ve düşünceleri ifade etmekte birer araç sadece. yüklediğimiz anlam sanatımıza yönelik olmalı, eşyanın tabiatına değil.

olaya bilimsel bakıldığında pek de bize anlatıldığı gibi olmadığını görüyoruz sadece. bundan 20-30 sene sonra belki enstrümanlar ağaçtan bile üretilmeyecek. şimdi bile alışılagelmiş, geleneksel tasarımların sunduğu "soundu" hiçbir doğal materyal kullanmadan verebilen enstrümanlar varsa, olayın ağaçtan değil, o komponentleri bir araya getiren mühendislikten ibaret olduğunu anlayabiliriz. bahsetmek istediğim de bu. saygılar.
 
yıl olmuş 2020, hâlâ ağacın tona etki ettiğini savunanlar var mı ya? artık kompozit materyallerle üretilmiş gitarlar var. richlite gibi sıkıltırılmış kağıt* kullanarak fretboard yapıyor gibson, üstelik bunu custom shop modellerinde kullanıp fahiş fiyata satıyor. ağacın, sap bağlantısının, headstock büyüklüğünün, klavyenin malzemesinin sese etki etmediğini; yalnızca mekanik aksamların ve amplifikasyonun sese etki ettiğini ne zaman öğreneceğiz? aristides gibi bir örnek var mesela. bi izleyin youtube'dan, şu at gözlüklerini çıkarın yahu. yıllarca ana akım gitar üreticilerinin müşteriyi keklemek için pazarlama politikası olarak uyguladığı metodu neden birbirimize ısrarla dayatıyoruz?

tamam, bir kısım var ki gelenekselcidir, doğala ve orijinale sadık kalmak ister, öyle tatmin olur. ama bu gerçeği yansıtmaz. bunu aşmamız gerek diye düşünüyorum. büyük oyuna gelmeyelim 🙂
Çok uzunca bir yazı yazmak isterdim ancak sanırsam başlığı kirletmekten başka bir işe yaramayacak bir tartışma çıkartacak ortaya.Elimdeki korina ve maun gitarları çıkartıp suntadan yapılma gitarlar almak en mantıklısı.
 
Çok uzunca bir yazı yazmak isterdim ancak sanırsam başlığı kirletmekten başka bir işe yaramayacak bir tartışma çıkartacak ortaya.Elimdeki korina ve maun gitarları çıkartıp suntadan yapılma gitarlar almak en mantıklısı.

sizi ne tatmin ediyorsa 🙂

olay sadece gitardan alınan tonla alakalı değil sonuçta. bu nesnenin insan eline aldığında yaşattığı haz, göz zevki gibi insandan insana değişen öznel meseleler. linçlenmeyi göze alarak yazmıştım zaten bunları. çünkü bazı ön yargıları kırmak... falan filan.

ha, ben de şahsen gidip de aryum isminde bir malzemeden üretilmiş, arkasında yıllarca süren bir ar-ge mazisi yatan, 3000 küsur eurolara satılan bir enstrüman almaktansa, doğal materyallerle yapılmış enstrümanları alıp kullanmayı yeğlerim. kişisel zevkim bu benim. enstrümanları iyi/kötü diye değerlendirmek bile öznel bir mesele iken, bu kısmı atlayıp burada ağaç yarıştırmanın gülünç olduğu kanısındayım.
 
sizi ne tatmin ediyorsa 🙂

olay sadece gitardan alınan tonla alakalı değil sonuçta. bu nesnenin insan eline aldığında yaşattığı haz, göz zevki gibi insandan insana değişen öznel meseleler. linçlenmeyi göze alarak yazmıştım zaten bunları. çünkü bazı ön yargıları kırmak... falan filan.

ha, ben de şahsen gidip de aryum isminde bir malzemeden üretilmiş, arkasında yıllarca süren bir ar-ge mazisi yatan, 3000 küsur eurolara satılan bir enstrüman almaktansa, doğal materyallerle yapılmış enstrümanları alıp kullanmayı yeğlerim. kişisel zevkim bu benim. enstrümanları iyi/kötü diye değerlendirmek bile öznel bir mesele iken, bu kısmı atlayıp burada ağaç yarıştırmanın gülünç olduğu kanısındayım.
Asla linçleme gibi bir amacım yok ancak Ağaç Türünü geçtim aynı ağaç türünün kalite farkları bile tonu inanılmaz derece etkiliyor.Asla iyi ton kötü ton demiyorum.Daha önce bu başlığa yazdığım gibi.Metalden yapılma gitarlar var akrilikten yapılma gitarlar var doğrudur ancak bir çoğu yüksek çıkışlı aktif manyetiklerle geliyor.Bu konuda da zaten aktif manyetiklerin ağacı absorbe ettiği bir gerçek.Ancak ben epiphone les paul e 57 goldtoptan çıkma p.a.f. Ya da 52 goldtoptan çıkma soapbar p90 taktığımda (tüm elektronik aksamları ile birlikte)o sesi alamayacağım aşikar.
 
Asla linçleme gibi bir amacım yok ancak Ağaç Türünü geçtim aynı ağaç türünün kalite farkları bile tonu inanılmaz derece etkiliyor.Asla iyi ton kötü ton demiyorum.Daha önce bu başlığa yazdığım gibi.Metalden yapılma gitarlar var akrilikten yapılma gitarlar var doğrudur ancak bir çoğu yüksek çıkışlı aktif manyetiklerle geliyor.Bu konuda da zaten aktif manyetiklerin ağacı absorbe ettiği bir gerçek.Ancak ben epiphone les paul e 57 goldtoptan çıkma p.a.f. Ya da 52 goldtoptan çıkma soapbar p90 taktığımda (tüm elektronik aksamları ile birlikte)o sesi alamayacağım aşikar.

elektronik gitarın işleyişini, çalışma mantığını anlamak ile başlamak gerek aslında. çünkü siz bu aleti akustik bi enstrüman gibi düşünüyorsunuz. hoş, tamamen karbonfiber gövdeye sahip akustik gitar ile ağaçtan yapılmış akustik gitar arasında dahi aman aman, öldüm bittim bir sound farkı yokken, insanların ağaç konusunda diretmelerini anlayamıyorum. ama ziyanı yok hocam. nasıl mutluysanız öyle olsun. öznel yorumların bu olayı açıklamaktan ziyade, giderek fanatizmin ağır bastığı münakaşalara döndüreceğini hissediyorum. bu sebeple kimseyle bu konuda uzun uzun tartışma gereği duymuyorum. zira benim anlatacaklarımın çok daha fazlasını denemiş, yazmış çizmiş, videoya çekip göstermiş insanlar var internette. şu nimeti bir güzel kullanabilsek çağ atlayacağız.

yine de şu linkleri bırakayım, belki lütfedip izleyenler olur:

burada dakika 0:55'ten itibaren ağaç muhabbeti başlıyor.



karbonfiber ve ağaçtan yapılma akustik enstrümanların kıyası:



aristides'in telecaster serisi:



buyrun, bu da ilginç bir test:



sonuç olarak, siz neye inanmak istiyorsanız, hangisi sizi tatmin ediyorsa "iyi" olan odur. korinadır, honduran mahoganydir, 5A quilted maple kapaklı gibsondır vs.

örnek olarak ethereal guitars'ı da verebilirim ama mutlaka ona da "manyetikleri aktif çünkü, öldürüyor ağacı(?)" diyenler olur diye hiç girmeyeyim o mevzuya.
 
Son düzenleme:
yıl olmuş 2020, hâlâ ağacın tona etki ettiğini savunanlar var mı ya? artık kompozit materyallerle üretilmiş gitarlar var. richlite gibi sıkıltırılmış kağıt* kullanarak fretboard yapıyor gibson, üstelik bunu custom shop modellerinde kullanıp fahiş fiyata satıyor. ağacın, sap bağlantısının, headstock büyüklüğünün, klavyenin malzemesinin sese etki etmediğini; yalnızca mekanik aksamların ve amplifikasyonun sese etki ettiğini ne zaman öğreneceğiz? aristides gibi bir örnek var mesela. bi izleyin youtube'dan, şu at gözlüklerini çıkarın yahu. yıllarca ana akım gitar üreticilerinin müşteriyi keklemek için pazarlama politikası olarak uyguladığı metodu neden birbirimize ısrarla dayatıyoruz?

tamam, bir kısım var ki gelenekselcidir, doğala ve orijinale sadık kalmak ister, öyle tatmin olur. ama bu gerçeği yansıtmaz. bunu aşmamız gerek diye düşünüyorum. büyük oyuna gelmeyelim 🙂

İstersen sıkıştırılmış tezekle gitar yap üstüne çok kaliteli bir manyetik tak ve iyi bir amfiye bağla ondan da kulağa güzel gelen bir ses çıkması olasıdır ama bu ağaç ya da başka şeyler tona etki etmez demek için saçma bir argüman. Telli enstrümanda bir kaç alakasız parçayı saymazsak tona etki etmeyen tek bir şey dahi yoktur. Gövde ağacı, sap ağacı, klavyesi, sap bağlantı şekli, manyetik, üst eşik materyali, köprü/saddle tipi ve materyali tonda büyük farklılıklara sebep olur.

Sadece bu farkların şekli ve miktarı farklıdır. Bence en farkedilir ton değişimini sağlayan şey köprü tipidir. Telenin twangi, stratın quark tonu en çok köprü yapısından kaynaklı. Örneğin banjonun karakteristik tonunu veren en önemli şey de gövde yapısından çok ahşap köprüsüdür. Parlor tip sabit köprüsü olmayan akustik gitarımda birbirinden farklı köprü çeşitleri denedim. Çıkarıp takması kolay olduğu için telleri bile gevşetmeme gerek yok. O gitarda bir çok köprü test ettim hatta kendim de ahşaptan pirinçten köprüler yaptım. Hepsinde de ortaya çok farklı sonuçlar çıktı.
 
İstersen sıkıştırılmış tezekle gitar yap üstüne çok kaliteli bir manyetik tak ve iyi bir amfiye bağla ondan da kulağa güzel gelen bir ses çıkması olasıdır ama bu ağaç ya da başka şeyler tona etki etmez demek için saçma bir argüman. Telli enstrümanda bir kaç alakasız parçayı saymazsak tona etki etmeyen tek bir şey dahi yoktur. Gövde ağacı, sap ağacı, klavyesi, sap bağlantı şekli, manyetik, üst eşik materyali, köprü/saddle tipi ve materyali tonda büyük farklılıklara sebep olur.

Sadece bu farkların şekli ve miktarı farklıdır. Bence en farkedilir ton değişimini sağlayan şey köprü tipidir. Telenin twangi, stratın quark tonu en çok köprü yapısından kaynaklı. Örneğin banjonun karakteristik tonunu veren en önemli şey de gövde yapısından çok ahşap köprüsüdür. Parlor tip sabit köprüsü olmayan akustik gitarımda birbirinden farklı köprü çeşitleri denedim. Çıkarıp takması kolay olduğu için telleri bile gevşetmeme gerek yok. O gitarda bir çok köprü test ettim hatta kendim de ahşaptan pirinçten köprüler yaptım. Hepsinde de ortaya çok farklı sonuçlar çıktı.

ben pes ediyorum hocalarım. varsın bütün rare ağaçlar sizin olsun. bütün organik materyaller sizin enstrümanlarınızda, o kendine has tınısını versin. dünya bir yana, ağaçların tona etkisi bir yana. saygılar ve iyi geceler herkese.
 

Geri
Üst