Ben de şu "memur ol, işin garanti olsun, sevmediğin bir iş, stepne olarak elinin altında bulunsun, ne olur ne olmaz" diyengillere muhalifim malesef. Bu aslında nine,anneannelirimizin büyük savaşlar sıkıntılar döneminde yaptıkları yiyecek stoklama mantığına benziyor bir şekilde, 1 çuval un 1 çuval şeker vs vs.. Tamam, hepimiz farkındayız zor bir coğrafya'da yaşıyoruz. Kuzey'de savaş, güney'de 10 yıldır devam eden kapımıza dayanan bir savaş var. Şu eşeğini sağlam kazığa bağla diyenleri anlıyorum lakin bir ömür de içinde kalacak, tutku duyduğun şeylerden uzak yaşamak koymaz mı insana ? Sevmediğiniz bir işte, 8-5 memur'u olup çoluk çocuk torbaya karışırken hiç mi hayıflanmayacaksınız ? Bazı insanların yakıtı tutkudur, bu aşktır. Bu iş de sevmeden olmaz. Kimse müziğe aşık olmadan yapamaz bu işi ? Tamam, tarihte "bunun babası da müzisyendi zaten, anasının karnında gramofon ile doğmuş ilk ninnisini piyanodan duymuş, Dedesi şöyle paşa böyle iş adamıymış" gibi hikayeler var ama sıfırdan başlayan çok güzel hikayeler de var ??
Konuda heavy metal müzik baz alındığı için j. hetfield ve tanıdığı arkadaşları çevresi ve bugünkü populerliği ve zirve noktası herhalde verilebilecek en iyi örnek. Bu adamın gözlerinin içine baktığınızda hayat hikayesi sanki okuyorsunuz. Seattle '89 konseri de şimdiki 2014 konseri de gözleri hep aynı şeyi söylüyor. Hep sıkıntı, acı, ayrılık çekmiş. Adamın yüzü yara bere izi, kim bilir kimlerden dayak yedi, hangi sevdiklerini gözlerinin önünde dövdüler, hakaret ettiler ya da kim bilir kaç tane sevdiği insanı kaybetti.Alkol-Kokain bağımlılığından kendini,zihnini yedi. Bu adam da Tr'de değil bu işi yerinde yurdunda ve tam zamanında yapmasına rağmen bu sıkıntıları çekti. Şimdiki yeri çok kral ama çok sıkıntı çektiği çok açık. Bu kadar sert, dayanıklı olunabilecekse herkesin bir de Türkiye Bonusu olan " sen yapamazsın, edemezsin " temalı sepetteki yengeçler gibi seni geriye çeken, gazını alan bir ortamda gerçekten işin zor ama imkansız değil. Yapabiliyorsan yurtdışı yap. Sorun bu ülkede zaten genlerimizde, insanımızın yetersizliğinde değil. Olsaydı zaten Erkan Oğur, Kerim Çaplı, Barış Manço vs hiç biri olmazdı. Ama onların ya imkanı çok iyidi (baba müzisyen/köklü aileden gelme/zengin ve görgülü aileden gelme vs) ya da yurtdışı maceraları vardı. Bu yüzden yapabiliyorsan yurtdışı yoksa burada işin daha zor ama yine de imkansız değil. Örneğin: Yavuz Çetin.
Önce istemediğin bir bölümde oku, kariyer yap,yüksek yap/master yap / akademisyen ol kaba etini sağlama al yaşın 35-40 olsun sonra devam edersin diyenleri eğer bütün zorluklara göze alacak gücün varsa boşver de geç. 40 yaşından sonra insanın ne üretkenliği kalır ne özlemi ne gazı ne tutkusu ne hayali.. 25-30 yaş arası ne işle uğraşıyorsan üretkenlik açısından bu yaşlarda zirve yaparsın zeka ve fiziksel açıdan tam olarak bir bütün olursun. Tam bu yaşlarda da ülkemizdeki insanları tüketmek için boktan boktan kariyer-meslek basamakları ile uğraştırırlar. Bak, müzisyenler ilk zirve ve sükse yapacak besteleri bu yaşlarda, bilimadamları ilk heyecan getirecek teorileri/buluşları hep bu zaman aralığında yapar. İstisnai örnekler hep var olur tabi ki. İnsan bu, dört köşe değil sonuçta.
Zamanımızda oku adam ol yüksel kariyer yap diyoruz ya hep ha, işte bu işin de artık bir enflasyonu oluştu. Artık 4 senelik üni bitirmen birşey ifade etmiyor çünkü çevremizde yavaş yavaş herkes zaten bu kıvama geldi. Önümüzdeki 5-10 yıl bu durum daha da vahim olacak. İnsanlar sadece hayatını okuyup akademisyen olup ya da memur olup kazanmak zorunda değil. Bu işi, sanatçı olup para kazanmaktan daha kolay görenler varsa şu videoyu bir izlesin:
http://n99.org/ken-robinson-yaraticilik/#_
Hem pozitif ilimlerin medeniyetin yükselmesinde aslında yeğane araç olmadığı sanata, düşünceye, felsefeye, yaratıcılığa de en az onlar kadar önem vermemiz gerektiği üzerine bir konuşma hem de prof ünvanlı birisinden..
Akademisyenliğin bir enflasyonu olduğu çok açık şu satırları yazanın uzmanlık sınavına hazırlanan, 2 üni okuyan bir hekim olduğunu bil.
🙂 Ben işimi seviyorum lakin müzik aklımın bir köşesinde hep var. Babadan-anadan gelen öğrenme merakı(öğretmen-uni hocası) derdine bir de 2. üni macerasına girdik ama bu konservatuvar da olabilir/ fransız dili ve edebiyatı da ya da TT choppers misali bir yaratıcılık gerekecek bir iş/uğraş ya da Erdem Koca gibi herkesin parmak ısırarak yerinde olmak istediği bir gitar yapımcılığı/Usta, Ama insanın ömrü kısa bu işlere bir 5 yaşından ya da en iyimserle 15 yaşında başlamak var bir de 40'ından sonra..
Diyecem o ki, ya yurtdışına git "nispeten" kolay yolu seç ya ülkemizde her türlü zorluğa rağmen sadece gitara/sanata yönel ya da bu forumdaki çoğu kişinin yaptığı gibi hem meslek hem müzik de ama soundcloud/youtube gitaristi/davulcusu ol. Ya da en zor yolu seç hem mesleği yap hem adam gibi müziğini icraa et. Ben bu yüzyılda Türkiye'de bunu yapan görmedim
🙂 geçmişte birkaç örneği var heavy metal müzik içinse dr. skull bunun en iyi örneği sanırsam
🙂
Önerileri dikkate al buraları başlık hortladığından beri okuyor musun bilmiyorum ama kimseyi hayatının patronu etme. Yol gösteren çok olur da yol arkadaşı kimse olmaz. Hayat senin ve o çok kısa.