Tartışmayı kulak müsafiri olduğun "Türk Kültürü" üzernden açtın. Şimdi de İslami Kültüre geldin.
Eyvah eyvah karmaşa başlıyor 😀
O zaman bölüm bölüm gidelim. Şimdi ulusal kültür dünyanın tüm ülkelerinde öğretilir. Yerlisine de, azınlığına da, göçmenine de öğretilir. Hani "Ben bu ülkede azınlığım, göçmenim, ulusal kültürü, tarihi öğrenmek istemiyorum" gibi bir olay yok. Aile de katkıda bulunur, çocuk ta bu konuda kendini geliştirir.
Bunun yanında dini kültür diyorsak, yurtdışındaki müfredatlarda tüm dinler öğretiliyor. Buna da aile katkıda bulunuyor. Müfredat taraflıdır, tarafsızdır, bunu bilemiyorum. An itibarı ile Avrupa'da dini zorlama yok bireyler üstünde. Dini cemaatlerin kayıtlarını da devlet değil, kiliseler ve diğer ibadethaneler tutuyor.
"Biz Hristiyan bir ulusuz" dayatması Amerika'da Avrupa'ya göre çok çok fazla. Avrupa bu konuda rahat. Tabii "Avrupa'da sinagog, cami vs. istemiyoruz, Avrupa Kültürünü yaşamak ve korumak istiyoruz" diyenler de var.
İşi kendimize döndürürsek, öncelikle ulus kültürü ile din kültürünü 1950'lerden beri birbirine yapıştırmış gidiyoruz. İkisinin ayrı şeyler olduğunu, toplumun büyük bir kısmının aklı almıyor, kabul edemiyorlar. Bunu kırmak gerek önce. Bundan sonra doğru düzgün bir ulus kültürü tanımı yapılmalı, ortak bir ulus terbiyesi oluşmalı. Ulus kültürünü bölge kültürü karıştıran da sürü sepet. Adam "Ben milliyetçiyim" diyor ama, bakıyorsun ulus kültürünü kendi köyü, kasabası, şehrindeki kültürden ibaret görüyor ve ona güre tanımlıyor. "Türk tarihi, atalarımız, ceddimiz, Orta Asya" diyor, e adamın ceddinde ve Orta Asya'da akraba evliliği (Özbekistan hariç) yasak ve ayıpken, kendisi gidip amca, dayı, teyze veya hala kızı ile evleniyor.
Kısacası, hele şu "Kültür"ümüzü bir tanumlayıp oturtalım, dayatma tartışması sonraya kalsın. Ha, şu andaki oturmamış, karmakarışık hale gelmiş kültürden bahsediliyorsa, o zaman tercihler bireye bırakılsın. Okusun, araştırsın, gözlesin, kendi kararını versin derim.