MEGADETH GELİYOOO!!

Konserde lav yu törki derler

IMG_20240612_114446.webp
 
Derdi nedir bilmiyorum fakat böyle bir paylaşım yapmış. Anladığım kadarıyla teknik ekipten biri
"Zorluk yaşadık" dersin, gördüğün muameleden şikayet edersin filan anlarım da... Konser vermeye geldiğin ülkeye küfür etmek etmek nasıl bir embesillik düzeyidir? Sanki babanın hayrına, ücretsiz konser vermeye geliyorsun?
Bunlar hayatlarında zorluk görmemiş yavşaklar... Türk pasaportuyla vize almak için başvuru yaptığımızda gördüğümüz muameleyi bilmediği, USA pasaportuyla her yerde sırtları sıvazlandığı için bu arkadaşlar alışık değiller böyle şeylere.
 
Görevli mührü pasaport sayfasına çok yer kaplayacak şekilde basmış. Barış Benice nin Instagram hesabından gördüm bende.

Tipik bir internet çağı denyoluğu. Yaptığın hıyarlığı internetten paylaş (marifetmiş gibi...) Millet tepki verince onu blokla, bunu suçla, ona saldır... Sonra mesajı sil, profili kapat, gak guk... Belli ki bu şerefsizin Türkiye hakkındaki algısı aslında çok daha önceden bozuk. Pasaport BAHANE. O lafları yazdığı zaman da milletin onu alkışlayacağını sanmış.
Bir İNSAN, pasaportuna bu şekilde vize basıldı diye bir ülkeye küfretmez. Bu hıyarın kesinlikle ideolojik bir derdi veya bir önyargısı var.
 
Mükemmel bir konserdi. Bu gitar teknisyeninin yediği halttan dolayı herhalde Dave aşırı kibardı, çok az konuştu, hatta ekstra 1-2 parça fazladan çaldılar, youtube da 2 gün önceki Budapeşte konseri ile karşılaştıracağım setlisti tam emin olmak için...Dave'in vokali inanılmaz iyiydi. Tüm ekip çok iyi form tutmuşlar açıkcası bu yaşta bu performansa büyük saygı duydum...Umarım bir kere daha izleme şansımız olur, yine sold out olacağından eminim...

Teemu'nun mavi ibanez'i de muhteşemdi, elime almak 5-10dk çalabilmek isterdim gerçekten...Dave'in altın renkli ve siyah Gibson Flying V'lerine de aklım gitti resmen...Lomenzo'da klasik yamaha 4 telli bi bass vardı Peace Sells girişindeki tonu beğendim ama Ellefson'un daha "clanky" tonunu aradı kulaklarım...

Maçka KÇP'nin içinde alışveriş için app yüklenmesi olayı gecenin eksisiydi. Ne su ne bira ne yiyecek hiçbir şey almadan izledim çıktım...
 
Konsere gidenlere dinleyici kitlesini sormak istiyorum. Yaş aralığı, vs. nasıldı? Bir anda sold out olması ilk günden beri beni meraklandırıyor çünkü.
 
Son düzenleme:
Selamlar, konsere 15 yaşındaki oğlumla gittik fakat giremedik, maalesef dolandırılmışız, sonradan bilet bulmaya kalkınca içime doğmuştu ama insan başına gelmez sanıyor. Parasını geçtim, gencecik insanların hevesleriyle oynamalarına ve hayal kırıklığı yaşatmalarına acayip canım sıkıldı, yüzlerce kişi vardı bu durumda, kimisi Kıbrıs'tan kimisi Trabzon'dan gelmiş ama içeri alınmıyorlar doğal olarak, bileti aldıkları kişilere ulaşmaya çalışanlar, bizim gibi bari gelmişken dışardan dinleyelim modunda olanlar, başı önde mekanı terk eden insanlar vs..

Kapıdan görebildiğim kadarıyla her yaştan insan vardı, benim dikkatimi çeken aynen bizler gibi 40-50 yaş aralığında ebeveynleriyle gelen lise öğrencileri de vardı, üniversite öğrencileri de. Ve çok kalabalıktı. Dışarda bile olsak güzel konserdi, içerdeki dinleyici eminim çok keyif almıştır.
 
Sahne önü orta ve front of house çaprazı 2 farklı noktadan dinledim konseri. Yanımda Flare Audio Earshade kulaklıklarım da vardı. Merak eden bakabilir, kontrollü şekilde sesi kısarak ileten titanyum/sünger bir tıkaç.

Kişisel notlarım şu şekilde;
-Dirk, canlı izlemeyi inanılmaz istediğim, tuşesini çok sevdiğim bir davulcuydu. Ancak kickte bence mutlaka olması gereken trigger sanırım tomlarda da vardı çünkü shell kit sürekli zirveden vuruyordu. İlk anda heyecan yaratsa da “jazzy” bir hissiyat ve yüksek dinamik aralığa sahip bir sounda sahip grupta, davulları 127 velocityden yazmış Superior Drummer yurdum metali noktasında duymak bir noktadan sonra üzdü.
-Tabi bu durum ek sıkıntılar da getiriyor. Gitarlar kesinlikle duyulmuyordu. Solo vakti konsoldan faderların biraz açıldığını hissedebiliyordum. Ama riff vakti resmen davulu delip ulaşabilmek için çabalıyorlardı. Ancak davul sakinleştiğinde veya sustuğunda gitarlar gelebildi. Bu da iyice üzdü.
-Genel olarak bas gitar hep yerindeydi, davulla çok güzel bütünleşiyordu.
-Ben dedemin vokallerinin büyük ölçüde hoşaf olduğunu düşünüyorum. Bunu kabul edilebilir saymak için yığınla sebebimiz var. Kişisel sempatim ile kabul ederim ama bence fazlasıyla zorlanıyordu. She Wolfun girişini detone şekilde yapıştırdığı an, konservatuar mezunu eşimle istemsizce birbirimize baktık.
-Teemu merak etmediğim ama cidden iyi olduğunu bildiğim bir gitaristti. Solo icralarında da herşey duyulabiliyordu ve cidden kulağıma saçma birşey gelmedi. Ama Teemu’ya ait birşey de gelmedi. Yıllar sonra Kiko’ya heyecanlanma sebebim tam olarak kendi dokunuşunu hissettirebilmesiydi. Teemu da umarım ileride başaracak.
-Dedemin sololar çoğunlukla “Yolunda A.Ş.” tadında 3’te çay molasına çıkan Sgk memuru eforundaydı. Eyvallah diye diye dinledim hemen hemen her solosunu. Ama Trust’ın geçişinde istemsizce kaçırması tamamen kabul edilebilir insan faktörüydü. O vakte kadar konserin huysuzu konumunda olan ben tam o sessizlik anında istemsizce “Canın sağolsun” diye bağırma ihtiyacı duydum.
-Ses konusunda genelde bu işler mekan PAine yıkılır ama adamlar tam prodüksiyon kendi hoparlörleriyle gelmiş.

Bunlar kısmen teknik notlarımdı. Geçelim öznel mutsuzluklara.
-Sahneye baktığımda beni heyecanlandıran herhangi birşey olmadı. O sahneye herhangi bir X grubunu koysan aynı şekilde doldurur, aynı atmosferi yaratırdı. Ama bu durum Metallica, Rammstein gibi grupların sahnesi için geçerli değil. İşte o an bazı kavgaların sebebini de asıl kazananını da görebildim. Megadeth benim zihnimde bambaşka yeri olan bir grup, muazzam şarkıları ve muazzam etki gücü olan bir grup ama kabul etmemiz gerekiyor ki şampiyonlar liginde olmayan bir grup.
-Dedem sahnede 10 Barış Manço gücündeymiş. Bu teatral hareketleri bence biraz abartmış. Komik geldi.
-Teknisyene açık açık instagramdan küfredecek kadar olaya rahatsız olmuş birisi olarak organizasyonun bir tepki göstermemesi üzdü ama şaşırtmadı. Dedemler sahneye çıkmadan önce konuşan hafif uzun saçlı kişi -sanırım Sabuncu olmalı- sıcakta beklediğiniz için birkaç ek şarkı falan dedi ama eğer o iş bu saçmalığın özrüydüyse açık açık söyleyebilmesini, aksi durumda dedemler olayı umursamadıysa da “biz rahatsızlığımızı ilettik” duruşunu gösterebilmesini beklerdim. Ama sonuçta onlar da 3-5 metal sevdalısı değil milyonlarla oynayan bir “A.Ş.”. Vardır bir politik kalma mecburiyetleri elbette. Şaşırtmadı dedik uğurladık.
-Sahne önünde ağlayan gençler vardı. Kendi adıma sabah vakti gelip, ilk girip o ön demiri tutan adama saygım sonsuz. Orası asla zorlanmaz. Ama gerisine karışmam. Nedense bu bazı 16 yaş arkadaşları çok üzdü. Metal konseri gibi hoplayıp zıpladığın bir ortamda zaten yerin 50 kere değişir. Malesef bu kültürün biraz oturması lazım. Hayattaki her derdini helikopter ebeveynlerle çözen arkadaşlar muhtemelen gelecekte daha çok üzülecektir.
-Konserde alkol almadım ama uygulama işini duydum. Saçmalık ve uğraştırıcı ama vardır bir gerekliliği.

Sonuç olarak dedemi dünya gözüyle görebilmek beni çok mutlu etti. Günahıyla sevabıyla eğlenceli bir 1.5 saat geçirdik. Bence artık son demleri çünkü yanına 3 tane çok iyi müzisyen alıp çıtayı onların dinçliğiyle yukarıda tutmaya çalıştığı enerjisi geçti bana günün sonunda. Kişisel olarak daha eğlenceli bir set izleyebilmeyi beklerdim ama In my, Wake up gibi şarkıları çalıp son albüme de çok yüklenmemesi de hoş oldu. Bu şekilde tekrar gideceğimi sanmıyorum ama güzel kadrolu bir festivalde tekrar izlemeyi isterim.

*Konser sonuna doğru gelip selam veren biraderim, gürültüden konuşamadık, soramadım nickini. Çok teşekkür ederim.
 
Sahne önü orta ve front of house çaprazı 2 farklı noktadan dinledim konseri. Yanımda Flare Audio Earshade kulaklıklarım da vardı. Merak eden bakabilir, kontrollü şekilde sesi kısarak ileten titanyum/sünger bir tıkaç.

Kişisel notlarım şu şekilde;
-Dirk, canlı izlemeyi inanılmaz istediğim, tuşesini çok sevdiğim bir davulcuydu. Ancak kickte bence mutlaka olması gereken trigger sanırım tomlarda da vardı çünkü shell kit sürekli zirveden vuruyordu. İlk anda heyecan yaratsa da “jazzy” bir hissiyat ve yüksek dinamik aralığa sahip bir sounda sahip grupta, davulları 127 velocityden yazmış Superior Drummer yurdum metali noktasında duymak bir noktadan sonra üzdü.
-Tabi bu durum ek sıkıntılar da getiriyor. Gitarlar kesinlikle duyulmuyordu. Solo vakti konsoldan faderların biraz açıldığını hissedebiliyordum. Ama riff vakti resmen davulu delip ulaşabilmek için çabalıyorlardı. Ancak davul sakinleştiğinde veya sustuğunda gitarlar gelebildi. Bu da iyice üzdü.
-Genel olarak bas gitar hep yerindeydi, davulla çok güzel bütünleşiyordu.
-Ben dedemin vokallerinin büyük ölçüde hoşaf olduğunu düşünüyorum. Bunu kabul edilebilir saymak için yığınla sebebimiz var. Kişisel sempatim ile kabul ederim ama bence fazlasıyla zorlanıyordu. She Wolfun girişini detone şekilde yapıştırdığı an, konservatuar mezunu eşimle istemsizce birbirimize baktık.
-Teemu merak etmediğim ama cidden iyi olduğunu bildiğim bir gitaristti. Solo icralarında da herşey duyulabiliyordu ve cidden kulağıma saçma birşey gelmedi. Ama Teemu’ya ait birşey de gelmedi. Yıllar sonra Kiko’ya heyecanlanma sebebim tam olarak kendi dokunuşunu hissettirebilmesiydi. Teemu da umarım ileride başaracak.
-Dedemin sololar çoğunlukla “Yolunda A.Ş.” tadında 3’te çay molasına çıkan Sgk memuru eforundaydı. Eyvallah diye diye dinledim hemen hemen her solosunu. Ama Trust’ın geçişinde istemsizce kaçırması tamamen kabul edilebilir insan faktörüydü. O vakte kadar konserin huysuzu konumunda olan ben tam o sessizlik anında istemsizce “Canın sağolsun” diye bağırma ihtiyacı duydum.
-Ses konusunda genelde bu işler mekan PAine yıkılır ama adamlar tam prodüksiyon kendi hoparlörleriyle gelmiş.

Bunlar kısmen teknik notlarımdı. Geçelim öznel mutsuzluklara.
-Sahneye baktığımda beni heyecanlandıran herhangi birşey olmadı. O sahneye herhangi bir X grubunu koysan aynı şekilde doldurur, aynı atmosferi yaratırdı. Ama bu durum Metallica, Rammstein gibi grupların sahnesi için geçerli değil. İşte o an bazı kavgaların sebebini de asıl kazananını da görebildim. Megadeth benim zihnimde bambaşka yeri olan bir grup, muazzam şarkıları ve muazzam etki gücü olan bir grup ama kabul etmemiz gerekiyor ki şampiyonlar liginde olmayan bir grup.
-Dedem sahnede 10 Barış Manço gücündeymiş. Bu teatral hareketleri bence biraz abartmış. Komik geldi.
-Teknisyene açık açık instagramdan küfredecek kadar olaya rahatsız olmuş birisi olarak organizasyonun bir tepki göstermemesi üzdü ama şaşırtmadı. Dedemler sahneye çıkmadan önce konuşan hafif uzun saçlı kişi -sanırım Sabuncu olmalı- sıcakta beklediğiniz için birkaç ek şarkı falan dedi ama eğer o iş bu saçmalığın özrüydüyse açık açık söyleyebilmesini, aksi durumda dedemler olayı umursamadıysa da “biz rahatsızlığımızı ilettik” duruşunu gösterebilmesini beklerdim. Ama sonuçta onlar da 3-5 metal sevdalısı değil milyonlarla oynayan bir “A.Ş.”. Vardır bir politik kalma mecburiyetleri elbette. Şaşırtmadı dedik uğurladık.
-Sahne önünde ağlayan gençler vardı. Kendi adıma sabah vakti gelip, ilk girip o ön demiri tutan adama saygım sonsuz. Orası asla zorlanmaz. Ama gerisine karışmam. Nedense bu bazı 16 yaş arkadaşları çok üzdü. Metal konseri gibi hoplayıp zıpladığın bir ortamda zaten yerin 50 kere değişir. Malesef bu kültürün biraz oturması lazım. Hayattaki her derdini helikopter ebeveynlerle çözen arkadaşlar muhtemelen gelecekte daha çok üzülecektir.
-Konserde alkol almadım ama uygulama işini duydum. Saçmalık ve uğraştırıcı ama vardır bir gerekliliği.

Sonuç olarak dedemi dünya gözüyle görebilmek beni çok mutlu etti. Günahıyla sevabıyla eğlenceli bir 1.5 saat geçirdik. Bence artık son demleri çünkü yanına 3 tane çok iyi müzisyen alıp çıtayı onların dinçliğiyle yukarıda tutmaya çalıştığı enerjisi geçti bana günün sonunda. Kişisel olarak daha eğlenceli bir set izleyebilmeyi beklerdim ama In my, Wake up gibi şarkıları çalıp son albüme de çok yüklenmemesi de hoş oldu. Bu şekilde tekrar gideceğimi sanmıyorum ama güzel kadrolu bir festivalde tekrar izlemeyi isterim.

*Konser sonuna doğru gelip selam veren biraderim, gürültüden konuşamadık, soramadım nickini. Çok teşekkür ederim.
Öncelikle, bu işlerden anlayan birinin kulağından-gözünden sound değerlendirmesi duymak bana çok iyi geldi. Çünkü konserde eğlenmek-gaza gelmek başka, işin teknik değerlendirmesini yapabilmek bambaşka bir şey. Ben de idollerimden birini canlı izlediğimde bir şekilde bunu yapabildiğime sevinmiş, ama aslında dehşetli bir hayal kırıklığı yaşamıştım (boş telleri tutmayı bile beceremeyen, sürekli alkol aldığı için nasıl ayakta durduğunu bile çözemediğim, sağ el kontrolü ve tuşesi büyük ölçüde hoşaf olmuş, gitar tonuyla öndekilerin kulaklarını kanatan Malmsteen'in 98 açık hava konseri...). Ama bunları konser çıkışındaki güruha söylemezsin, çünkü çoğunda öyle bir içgörü yok zaten, adam eğlenmeye ve tapınmaya gelmiş afedersin... Diğer taraftan, bu tip şeyleri de insan birisyle konuşmayı arzuluyor.

Megadeth hayranı değilim (hiç olmadım; ama sevmem de demiyorum, o ayrı mesele...), konsere de gitmedim, ama fena halde Kiko hayranıyım. Kiko'nun yeri dolmaz, çünkü adam hem teknik beceri, hem de kişisel tarzını geliştirmiş olma vs... açısında özel bir gitarist. Kendisine güzelleme yapmayayım, çünkü zaten çok yaptım buralarda onu...
Son olarak da şu davullar meselesine ben de bir çift laf edeyim: Dinamik genişlik diye bir şeyi zerrece umursadıklarına inanmıyorum. Çalan grup klasik rock, hard rock, metal, thrash vs... ne olursa olsun, ne yazık ki açıkhavada davullar "kodu mu oturtacak" şekilde tonlanıyor. Gerçekten midemi bulandırıyor bu durum. Davul filan dinleyemiyorsun bu konserlerde.

Bu bir tür kültür (yokluğu...). Benim artık rock-metal konserine gitmeye zerre kadar hevesimin kalmamasının sebebi de bu görgüsüz volümler zaten. Blues-rock soundunda jam band konseptli bir ekiple barda sahne alırken kickler "metal" gibi gelmesin diye adama bir şeyler dedik dilimiz döndüğünce. "Haaa, caz gibi istiyorsunuz o zaman" dedi. Şimdi adamın dediği yanlış değil kendince, ama birader; "kick" dediğin şeyden insanın kulağını delip geçecek gibi ses gelmezdi zaten normalde. Sound dediğin şeyin "dibini" oluşturur o afedersin. Tabii bu Lars Ulrich denilen sersemin kickten "çık çık çık" diye ses çıkarmayı marifetmiş gibi yutturmasından önceydi. Merak ederdim; "Ulan bu ses deriden mi geliyor, yoksa hareket eden pedalın kendi gürültüsü mü?" diye... Eh yani... İşte bugün geldiğimiz noktada davulları insan çalıyor gibi gelmiyor.
Açık konuşalım, bu haltı metal grupları kendisi etti, kendileri buldu... Davul dediğin şeye nasıl vurulursa vurulsun, volümün 11'de gelmesi bekleniyor.
 
@barrios Teşekkürler abi, dilimiz döndüğünce, kulağımız duyduğunca işte.

Davul konusunda kick kimi noktalarda mecburiyet. Hız arttıkça, çalım baldırdan bileğe topuğa indikçe tuşe düşüyor. Lombardo gibi baldırdan 260 gidebilmek de çok mümkün değil. Bu işin bence çözümü low endi önde mikrofon sesinin lowlar kesilmiş trigger ile karışımıdır. Yavaş yerlerde etli ve vurucu bir kick alırsın, hızlandıkça tuşen ister istemez düşer, trigger belirginleşir, low end uğuldamaz.

Bu konserde her kick vuruşu aynı geliyordu. İşin kötüsü tomlarda da aynı durum vardı. Dirk trampeti zaten çok stabil döven bir adam. Ama aynı durumun tomlar için, işin fiziği gereği mümkün olmadığını düşünüyorum. Hızlısında da yavaşında da tomlar hep aynı yerdeydi. Davulcumuza iletmek için şöyle iki video çekmiştim. Belki fikir verir.

Ama değilse bile beni yordu ya, bilemiyorum. Bu düzen ile baştan sona RIP albümü, 1990 kadrosu ile çalınsa yine yorardı.

 

Geri
Üst