Müzik hayali için beyaz yakaya ilk adım

Şarkılarımı iyi bir şekilde yayınlamak için bir senedir girdiğim ikilemden maalsef çıkıp bugün CV hazırladım yarın mühendislik başvurularına başlıyorum. Kendimi pes etmiş, kendime yakışmaz halde hissediyorum. Ama bir yandan daha iyi imkanlarda müzik yapabilmem için para kazanman lazım diyorum. Ruhu müzikten yana olup bu duruma düşen arkadaşlardan düşüncelerini almak isterim. Zira kafayı yiyebilirim..
 
Hiç kafayı yiyecek bir durum yok. Ben 10 senedir söylediğiniz şekilde yapıyorum. Ve bu sayede müziğe finansman sağlayıp daha kaliteli işler çıkarma şansı yakalıyorum. Bu durumdan gayet de memnunum. Birazcık planlı çalışmayla her ikisi de rahatlıkla sürdürülebiliyor. Önemli olan içinizdeki ruh...
 
İkileme düşecek bir durum yok, denklem basit; sabit ve mümkünse ortalama üzeri bir maddi gelir = daha yüksek bir yaşam ve imkan standardı.

Tek eksi yönü zamanınızın ve enerjinizin büyük bir bölümünü iş hayatı kaplıyor olacak. Bununla birlikte değişen sosyal konumuz da farklı ihtiyaçlar ve yeni bir kaynak yönetimi sorunsalı getirecek. İş bu noktaya geldiğinde hayatta yapmaktan en çok zevk aldığınız şeyin halen müzik olup olmadığını, harcamalarınızın müzik ağırlıklı olup olmaması gerekliliğini tekrar gözden geçirirken bulabilirsiniz kendinizi.

Bunda da hiçbir yanlışlık yok.
 
Geçen başka bir konuda benzer şeyleri yazmıştım , müzikten iyi para kazanmak mümkün değil bu devirde bizim gibi insanlar için , müzik grubumuzda hepimizin farklı işleri var ama işimizin olmasının avantajı şu ; gelirimiz olduğu için müziğe ekipmana stüdyoya vs rahat para verebiliyor kimseye eyvallah etmiyoruz , ha şunu da söyleyeyim hafta içi kendi mesleğim ile ilgilenirken hafta sonu kurs merkezlerinde müzik eğitmenliği yapıyorum bazende sahne yapıyoruz bu da bana ek gelir sağlıyor yani hem müzik yapıp hem para kazanmak mümkün ama benim yaptığım şekilde, sizde hafta içi esas mesleğinizi yaparken hafta sonunu komple müziğe ayırabilirsiniz.
 
200-300 yıl geriye gidip emperyalizm ve kapitalizmin doğuşuna müdahele edip dünyayı yöneten 7 aile ve illuminatiyi yok etmek... şaka değil ciddiyim .... bugünün dünyasında gerçekten severek ve insanlığa katkın olduğunu düşünerek çalışabiliyorsan büyük lüks
ve öyle ben doktorum, mühendisim, astronotum vs diye de hiçbir mesleği üstün görmem, kapitalist dünyada hepimiz sistemin kölesiyiz
 
Yukarıda yorum yapan tüm arkadaşların yorumlarına +1

Kafayı yiyecek bir şey yok,realist düşünmek zorundasın bu coğrafyada,para kazanacak bir mesleğin/işin olmalı ,sonra müzik hobini geliştirmek için kazandığın parayı harcamalısın.

Geçenlerde bir konuya yine yazmıştım bu coğrafya 70-80 ler Seattle,Chicago ya da Londra sı değil.

Müzikle para kazanmayı ilk sıraya koyduğunda bir kaç sene sonra çıktığın mekanda,saçları yandan kazılı,dar kısa pantalonlu ilkel zihniyetli bir grubun peçeteye yazdığı eziyeti ! Çalmak/okumak zorunda kalabilirsin.
 
Bedel ödeyemiyorsanız ya da bedel ödetebileceğiniz bir merci yoksa yapabileceğiniz başka bir şey yok zaten. Bu işler böyle.

Ha müzisyen olmayı gerçekten kafaya koyan insan getiri/götürü dengesini düşünmeden yine gidip bir şekilde oluyor. Hobici forumunda dert yanmak gereksiz. Burada en fazla "altın bilezik" önerebiliriz size ehehe.
 
Kendi seçim yaptığım dönemi bir özet geçeyim;

Matrix'in beyaz yaka tarafına geçeli 7-8 yıl oluyor. Üniversite döneminde bu ikilemi çok yaşamıştım. Benim üniversite dönemim tam gezi parkı sonrasına denk geldiği için, taksimin çöktüğü, her yerde bombaların patladığı ve milletin sokağa çıkmaya tırstığı dönemlerdi. Elbette ilk etkilenen yine(pandemide olduğu gibi) müzisyenlerdi. Üniversitede güzel bir grubumuzda vardı, haftada 2-3 minimum sahne de alabiliyorduk. Günün sonunda mezuniyete geldiğimizde önümdeki iki seçenek;
1- Müziğe güvenip İstanbulda kalmaktı(bazen 50 TL aldığım sahnelerden kazandığım para ile), sonucunda iki ay sonra aile yanına Zonguldak'a dönme garantili
2- En azından kira ödeyebileceğim bir iş bulup İstanbul'da kalabilmeye devam edip, müzikten kopmamaktı.

2.sini seçtim elbette. Parasız kalıp ülkenin en küçük şehirlerinden birine dönersem müzik ile ilgili hiç şansım olmayacağını düşünerek.

O dönemde beraber çaldığım gruptaki arkadaşlar benden bir tık daha şanslılardı(en azından İstanbul'da kalabiliyorlardı, aile vs) ve müzik tarafını seçtiler. Davulcu arkadaş şuan bikaç popçunun arkasında müzik hayatına devam ediyor, solo gitarist arkadaşta derslerle, eğitimlerle hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Günün sonunda hala hangisi doğru inanın bilmiyorum. Neyse, ayda 2-3 bar konseri vermeye devam edip paralel evreni yaşamaya devam ediyorum 🙂
Not: Grubumun adı bu yüzden Paralel Evren.
 
Kendi seçim yaptığım dönemi bir özet geçeyim;

Matrix'in beyaz yaka tarafına geçeli 7-8 yıl oluyor. Üniversite döneminde bu ikilemi çok yaşamıştım. Benim üniversite dönemim tam gezi parkı sonrasına denk geldiği için, taksimin çöktüğü, her yerde bombaların patladığı ve milletin sokağa çıkmaya tırstığı dönemlerdi. Elbette ilk etkilenen yine(pandemide olduğu gibi) müzisyenlerdi. Üniversitede güzel bir grubumuzda vardı, haftada 2-3 minimum sahne de alabiliyorduk. Günün sonunda mezuniyete geldiğimizde önümdeki iki seçenek;
1- Müziğe güvenip İstanbulda kalmaktı(bazen 50 TL aldığım sahnelerden kazandığım para ile), sonucunda iki ay sonra aile yanına Zonguldak'a dönme garantili
2- En azından kira ödeyebileceğim bir iş bulup İstanbul'da kalabilmeye devam edip, müzikten kopmamaktı.

2.sini seçtim elbette. Parasız kalıp ülkenin en küçük şehirlerinden birine dönersem müzik ile ilgili hiç şansım olmayacağını düşünerek.

O dönemde beraber çaldığım gruptaki arkadaşlar benden bir tık daha şanslılardı(en azından İstanbul'da kalabiliyorlardı, aile vs) ve müzik tarafını seçtiler. Davulcu arkadaş şuan bikaç popçunun arkasında müzik hayatına devam ediyor, solo gitarist arkadaşta derslerle, eğitimlerle hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Günün sonunda hala hangisi doğru inanın bilmiyorum. Neyse, ayda 2-3 bar konseri vermeye devam edip paralel evreni yaşamaya devam ediyorum 🙂
Not: Grubumun adı bu yüzden Paralel Evren.
Yaptığınız tercih için de, sapla samanı ayıran yazınız için de tebrik ederim.
Bazı arkadaşların kafası çok karışmış. Evine enstrüman alıp müziği hobi olarak yapmak ile müziği bir kariyer tercihi haline getirmek ve bu düzeyde icracı olabilmek başka şeylerdir.
Kendi müziğinizi yaparak hayatınızı kazanabilmek ise BAMBAŞKA bir şey.
Bu sonuncusu, gerçekten tutkuyla bağlandığınız bir şeyi hayatınızın merkezi haline getirmek demektir. Cover şarkı çalarak sahne almak veya filancanın arkasında çalmak filan da günün sonunda, olsa olsa bir "iş"tir. Bunları birbirinden ayırmak lazım. Amerikalıların bir lafı vardır: "Sevdiğin şey işin olursa, hayatında bir gün bile çalışmak zorunda kalmazsın". @solitude71 'in söylediği şey de bu. Bunu başaran insanlara şapka çıkartırım. Bunun dışındaki durumlar (ki ben bunların çoğunu yaptım...) zaten kıyaslanacak şeyler değil.
Kıyaslamayı bu düzeyden yapınca elbette herkes maaşlı iş güvencesi vs'yi tercih eder. İyi de olay bundan mı ibaret yani?
Çıtayı yükseltelim. Guthrie Govan'ın yerine Hans Zimmer'ın orkestrasındaki gitarist olmak? Andy Timmons gibi kendi trionuzla vs enstrümantal müzik yaparak turne yapmak? John Petrucci gibi dünya çapındaki en büyük prog metal grubuna liderlik yapmak? Joe Bonamassa gibi bir süperstar olmak ? vs...
Özet: Bizdeki müzik endüstrisi-algısı-talebi ne ki bizim hayallerimiz dünya standardında olsun?
Not: Bir de mahallenin delisi olmak var tabi. Malmsteen kariyerine nasıl başlamış ABD'de, merak eden bakıp okusun.
 
Sadece müzik yaparak geçimlerini sağlayan hatta zenginleşen çok fazla insan var.
Tamam, kimin ne kadar kazanacağına prodüksiyon şirketleri karar veriyor.
Ama her müzik yapan da geçimini bundan karşılayacak değil ya.
Hele şuanda Türkiye genelinde ortalık müzik gruplarıyla kaynıyor. Her yerde canlı müzik, konserler, festivaller, albümler, singlelar.
Yani "ben yapmak istediğim müziği yapayım, bana para versinler" diye bir anlayış hiç bir zaman olmamış.
Hele ki, 70'ler 80'ler nostaljisi ile bugün aynı müzikleri tekrar yapıp para kazanmayı beklemek yanlış olurdu, bence.
Aynı şey her meslekte mevcut. O kadar çok üniversite, o kadar çok mühendis var ki, herkes mühendis.
Herkes de müzisyen.

Birileri gelip "cevherinizi" keşfedecek, sizi alıp kozmosa taşıyacak. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok.
Eğer tutkun müzikten yanaysa çabalamaya devam! ✌️
 
Çıtayı yükseltelim. Guthrie Govan'ın yerine Hans Zimmer'ın orkestrasındaki gitarist olmak? Andy Timmons gibi kendi trionuzla vs enstrümantal müzik yaparak turne yapmak? John Petrucci gibi dünya çapındaki en büyük prog metal grubuna liderlik yapmak? Joe Bonamassa gibi bir süperstar olmak ? vs...
Özet: Bizdeki müzik endüstrisi-algısı-talebi ne ki bizim hayallerimiz dünya standardında olsun?
Not: Bir de mahallenin delisi olmak var tabi. Malmsteen kariyerine nasıl başlamış ABD'de, merak eden bakıp okusun.

Şu örnekler güzel aslında. Mesela Guthrie Govan müzisyen olmak istediğinden emin. O yüzden gitara/müziğe daha fazla önem verebilmek için edebiyat fakültesini bırakıp McDonads'da işe giriyor. Bedel ödüyor yani. Zaten ayda bir açılan bü türden başlıkları bü yüzden pek ciddiye alasım gelmiyor. Biri gider hayatını nasıl şekillendireceğini internetteki yabancılara sorar. Biri gelir CV hazırladım ağlıyorum falan der, vay anasını be.

Hatta madem uç örneklerden gideceğiz benim aklıma şu resim geliyor bazen böyle başlıkları görünce.

metalik.jpg


Bu resimde Ron, Lars, Dave önemli. James önemsiz. Yani James de önemli biri ama benim vereceğim salak örnek için önemli değil.

Lars Ulrich:
Atadan dededen zengin. Adamın ilk kariyer seçimi tenisçilik (lükse gel). Sonra tenisi beceremediğini anlayınca müzisyen olayım bari diyor. Onu da beceremese ressam falan olacak zaten muhtemelen.

Dave Mustaine:
Çıkış yolu yok. Para yok. Ömür manyak babadan kaçarak geçmiş. Bedel ödemeye hazır.

Ron McGovney:
Altın bilezik sahibi (motosiklet tamiri). Başını sokabildiği bir evi falan var. Akşamları da iki tıngırdatırız diyor. Bedel ödeyesi pek yok. Tam ben. 😀

İşte bu yukarıdakilerden sadece ikisi müziği kariyer haline getirebiliyor.

İşin içinde milyon tane daha parametre var tabii; bu basite indirgenmiş hali. Yer, zaman, şans, vizyon... hatta tip. Bir tane Yavuz Çetin belgeseli izlemiştim bir dönem televizyonda. Röportaj yaptıkları ve aynı dönemde müzisyenlik yapan biri "Yavuz'un tipi de müsaitti, bizim gibi değildi" tarzı bir şeyler söylemişti. Söyleyen adam kimdi hatırlayamıyorum şimdi ama biraz tipsiz biriydi gerçekten galiba.
 
Bedel ödeyemiyorsanız ya da bedel ödetebileceğiniz bir merci yoksa yapabileceğiniz başka bir şey yok zaten. Bu işler böyle.

Ha müzisyen olmayı gerçekten kafaya koyan insan getiri/götürü dengesini düşünmeden yine gidip bir şekilde oluyor. Hobici forumunda dert yanmak gereksiz. Burada en fazla "altın bilezik" önerebiliriz size ehehe.
Müziği hobi olarak yaptığımı yazımın hiçbir yerinde söylediğimi düşünmüyorum. Size bunu düşündürten kendi düşünceniz.
 
O zaman mesele yok negzel. İş başvurularınızda başarılar.
Anlayamıyorum size zorla cevap verdiren yok ki, yukarıdaki yazınızı da şimdi gördüm. ''hayatini nasıl sekillendirecegini internetten öğrenmek'' cart curt yazmışsınız. Hayatımı burda yazan yazılara göre sekillendirmeyecegim elbette ama sizin aksinize tavsiye verecek insanlarin fikirlerini dinlemek hoşuma gider diye yazdım. Ayrıca bu kadar hor görüyorsanız cevap vermeyin. "Buradaki" insanlar sizin kariyerinizden ve seçimlerinizden daha düşükse ve acizse cevap vermeyin
 

Geri
Üst