Müzik Zevkiniz Hangi Evrim Aşamalarından Geçti?

  • Konuyu açan Konuyu açan raizel
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Benim müzik zevkimin yıllara göre dalgalanmasını görünce sizin müzik zevkinizin evrimini merak ettim. Hazır işsizken ve Kasım dönemi askerliğini beklerken öyle forumda yazasım var. Af buyurun. Ekşi'de ya da başka platformlarda insan pek dertleşemiyor.

2006
Her şey 2006 Rock'n Coke festivali ile başlamıştı. Lise-1 hayli bunalımlı geçmişti. O yaz eve yeni bir TV alınmıştı. Eve getirdiğim iyi karnenin hediyesi eski tv olmuştu. Kanallar arasında dolaşırken Dream TV'de canlı yayın konsere denk geldim. Sahnedeki adam hep "heaaayy hööeeyyy" diye şarkı aralarında bağırıyordu(kaan tangöze idi) O gün Dream TV'nin başından ayrılmadım tüm konserleri izledim. Dinlediğim türü bilmiyordum ama hayli ilgimi çekmişti. Sonra çarşıya gidip Duman korsan CD'sini almıştım(anadolu illerinde CD'ler öyle her yerde satılmazdı. Merkezde belli yerlerde satılırdı) Koca yaz tatilini Duman cdsi ile geçirmiştim. Rock'a böylece giriş yapmış oldum.

Lise-2'de benzer kafada arkadaşlar görünce türü tanımaya başladım. Şebnem, Teoman, Duman, Haluk Levent, Ogün Sanlısoy, Kıraç'a yoğun ilgim oldu. Sonra ara tatilde sınıfa Baran adlı arkadaş geçiş yaptı. "Boşver şeboyu teoyu al bunu dinle" diye havalı mp3 playerı bana uzattı. Çığlıklar distortionlar uçuşuyordu. Linkin Park'tı.

2007
Metal müziğe girişi Linkin Park ile yapmıştım. Arkadaş da Linkin Park fanı olduğu için fazla grup tanımadım. Evde internet yoktu, internet cafelerde kurcalama yapıyordum. sonra LimeWire ile tanıştım 🙂 Linkin Park şarkıları indirirken program arada popüler grupları tavsiye ediyordu. Metallica, Motörhead, HIM gruplarını keşfettim ama maalesef ilgimi HIM çekmişti 🙁

2008
Bu yılları ağırlıklı olarak HIM, Linkin Park, ve yerli gruplarla geçirdim.

2009
Bu yılda eve internet çekince kayış koptu. Metalium.org tam bir öğretmen görevi gördü. Tüm metal türlerini, bilumum popüler grupların %90'ını tanıdım. Rapidshare sayesinde albümleri indirince gruplara daha da hakim olmaya başladım. Linkin Park geri plana gitti. Slipknot, Metallica, Sepultura, Rage Against The Machine, İron Maiden, Papa Roach, Muse, System of a down, Rammstein Nirvana, AC//DC gruplarına hayli bir ilgim oldu. Sonra üniversitede farklı çevre ile gruplardan ziyade türlere ilgim arttı.

2010
Thrash Metalin üzerine iyicene gittim. Metallica ve Megadeth'e fanboy derecesine bağlandım. Arada bir Alman thrashine gittim. Kreator hayranlığı başladı. Accept de fena değildi.

2011
Ailesel facia yaşadım. Müzik dahi her şeyden uzaklaştım.

2012
Ankara'da yeni bir üniversitye başladım. Ailevi olaylar ve biraz da Ankara'nın depresif havasından ötürü depresif gruplara yöneldim. o yıllarda sık sık Pilli Bebek, Vega dinledim. Metale ara vermiştim.

2013
Yatay geçişe istanbul'a geçtim. Depresif havayı üzerimden atıp tekrar metale döndüm. Death Metal ve Black Metale ilgi başladı. Six Feet Under, Kataklysm, Behemoth, Satyricon dinledim.

2014
Politikaya karışınca Özgün Müziğe başladım. Metal biraz arka plana gitti. Grup Yorum, Ahmet Kaya, Grup Munzur, Ferhat Tunç dinledim.

2015
Gezi olaylarından ötürü iyice politik oldum daha da Özgün Müzik dinledim. Ahmet Kaya'nın Gururla Bakıyorum Dünya'ya şarkısına iyice bağlandım.

2016
Mezun oldum. Politika da müzik de geri plana gitti.

2017-2018
Durduk yere tekrar müziğe döndüm ama bu sefer farklı oldu. İşsizdim bol zamanım vardı-var- Arka plana atıp da bir türlü sevemediğim grupların tüm albümlerini baştan dinliyorum.

Led Zepellin-Pek büyülenmedim.
Queen-Halen sıkıcı.
Black Sabbath/Ozyy- Çok şey kaçırmamışım ama bilmediğim birkaç güzel parçaya denk geldim.
Creed - iyi grupmuş.
Dream Theater-Yine bir büyülenme yaratmadı.
Foo Fighters- Halen tırt
Opeth/Anathema - Halen bayık.
Faith No More- Ehhh işte.
The Beatles- Halen en fazla 10 dk dayanabiliyorum.
Alice In Chains-Değerini çok geç anladım. Ne şaheserler yaratmışlar da haberim yokmuş.
Pearl Jam/Soundgarden: halen aynı duygu. Belki 30 yaşından sonra severim.
Barış Manço/Cem Karaca: Bilindik şarkıları dışında hayli vasatlarmış. Keşke tüm şarkılarını dinlemeseydim de saygım aynı kalsaydı.
Death/Cynic: Halen kafa şey ediyor.
Motörhead-AC//DC-Hep aynı kalıp üzerinden icra.
Steve Vai/ Joe Satriani: Adam akıllı dinleyeceğim. Galiba bu sefer bu adamları çok seveceğim.
 
1980'lerin ortalarında 80'ler pop filan derken 1980'lerin sonunda Deep Purple'a ve Rainbow'u keşfettim. 30 yıl sonra geri döndüğümde bile tat halen aynı tat🙂
Not: Rock ve türevlerini dinleyecek insanlar, bence mutlaka 60-70'ler civarından kendilerine hitap eden şeyleri de dinlemeli. Aksi takdirde bu müziğin çıkış noktalarını kaçırıp, ergence bir takım unsurlara (görüntü, gürültü, farklı olma çabası ve ergen isyanı...) yapışıp kalmak gibi bir sorun oluyor... Bir heves, bir moda... ama gerisi gelmiyor.
Rock dinlemeye Pink Floyd ve Deep Purple gibi çok büyük ve köklü gruplarla başladığım için kendimi şanslı sayıyorum. Bunu yapmasaydım daha sonra dinlediğim şeylere anlam vermek benim için çok zor olurdu.
Buna rağmen, Hendrix'i anlamak senelerimi anladı, caz dinlemeye başladıktan geri dönüp son 5 senede filan Hendrix ve blues-rcok tayfasını anlar hale gelebildim. Bu da ilginçtir...
 
Son düzenleme:
Şanslı bir jenarasyonsunuz netekim. bir eliniz yağda diğeri balda.

80 li yılların başı,
Evlerde telefon yok. bakkalarda ve maddi durumu biraz daha iyi komşularınızda olurdu. çevirmeli ve santral bağlantısı ile çalışan telefon gördüğüm dönemlerdir.
Tek kanal var, TRT o da 24:00 e kadar açık ve siyah beyaz 🙂 ortalara doğru bazı programlar renkli, bazıları siyah beyaz. Genelde yayınlar yurttan sesler korosu. TSM dinletileri, Pazar günü Hikmet ŞİMŞEK ile klasik müzik, Batı müziği dersen; Sezen Cumhur ÖNAL, haftanın bir günü program yapar Elvis, ABBA, frank sinatra falan çalar hepsi 1 saat.
Memleketi sarmış İbo, Orhan, Emrah furyası. Minibüse bin, bakkala git kurtuluşun yok hani, zorunlu işkence.
Polis radyosu ve radyo 3 vardı yanlış hatırlamıyorsam Bir de BBC olacak yabancı müzik yayını yapan. Babamın Orhan, ferdi kasetlerine yayından şarkı çekerdim. Pet shop boys, elton john. sinead o'connor, dönemde popüler neler varsa...
Seneler sonra açılan TRT 2 ve "Erhan Konuk POP saati" bize devrim gibiydi.
Blue Jean, dergisini her hafta düzenli alır ve saklardım. sonra onları ciltledim. Sinema, kültür, müzik türleri ile o sayede tanışmış olduk.

80 lerin sonları - 90 lı yıllar,
Artık okul harçlıkları ile kaset alabildiğimiz dönemler, ancak yabancı kaset çok pahalı. ayda bir iki taneye gücüm yetiyor. Yine radyodan şarkı çekmeye devam. ama radyoların sayısı artmış . Polis radyosunda full albüm yayınlayan programlar var artık, Mellencamp, Bon jovi, Cindrella, Clapton... bir çok albüme o sayede sahip olmuş oldum. tabi radyo kalitesi.
90 ların ortasından itibaren düzenli çalışmaya başladım ve eve verdiğim paranın haricinde bana ne kalıyorsa hepsini Kasetlere yatırmaya başladım. 90 lar sonunda binin üstünde kaset ve CD ye sahiptim.
Türkiye de olmayanları ya Kadıköy-Akmar a gider, ya da Bakırköy de Eloy Hakan a çektirirdin en korsanından 😀
Türkiye de Rock Gruplarının demolarını da Akmardan alırdık.
lise dönemleri @songlessbird ile tanışmamız, Rock dinlemeye başlamam, devamında Trash, Death dinleme dönemleri... okuldan kaçar Gülhane şenlikleri kapsamında gündüz kurulan sahnelerde konser izlerdik. ilk konserlerimi o zamanlar izledim. Athena nın trash yaptığı dönemler... “One Last Breath” demosunu takiben, Wyvern, Asım Can gündüz....
Bunun dışında Ahmet SAN organizasyonu inönü ye Scorpions, Bon Jovi, Metallica, Madonna, Bryan Adams, Michael jackson, Rolling Stones getiriyor hepsini de Beleş tepeden ya da kaçak girip izliyoruz.
Power FM , Kent FM gibi yeni açılan özel radyolar ile müzik kültürümüz bayağı bir genişliyor tabi.
İnternet nihayet 90 ların sonunda dial-up olarak hayatımızda.
Kaset devrinin kapanıp CD lerin yoğunlaştığı ama gene çok pahalı olduğu dönemler. Hesabımı hiç unutmam; o dönem ki asgari ücretin tamamı ile sadece 10 tane yabancı CD alabilirdiniz. ( ya da daha az)

2000 li yıllar ve sonrası
çok renkli değildi esasen. Her şeye kolay ulaşılabiliyor olması işin keyfini kaçırmıştır benim için.

Şu an dinlediğim müzikler sadece 60's-70's-80's-90's da üretilmiş her türden işlerdir. Ve halen keşfedilecek çok şey var oralarda benim için. 90 ların ortasından sonraki üretilen ne olursa olsun bana yapay ve ruhsuz geliyor.
 
Son düzenleme:
Ne edek aga? Şartlar bizi Linkin Park'a itti 🙂 Gönül isterdi ki metale Black Sabbath, Megadeth, Motörhead ile yapalım ama çıkardılar karşımıza bir Linkin Park. 🙂
Ayrıca bu adamları hafife alıyorsunuz. Tamam Nirvana'nın Michael Jackson gibi bir ismi tepeden indirdiği gibi devrim yapmadılar ama ilk albümleri 2000 yılında Eminem, The Beatles'ın ardında 3. oldu. arkalarında 4. sırada ise o yıllar fırtınalar estiren Britney Spears vardı. Oops!... I Did It Again gibi bir albümü geride bıraktılar.
Resmim.NET
 
Ne edek aga? Şartlar bizi Linkin Park'a itti 🙂 Gönül isterdi ki metale Black Sabbath, Megadeth, Motörhead ile yapalım ama çıkardılar karşımıza bir Linkin Park. 🙂
Ayrıca bu adamları hafife alıyorsunuz. Tamam Nirvana'nın Michael Jackson gibi bir ismi tepeden indirdiği gibi devrim yapmadılar ama ilk albümleri 2000 yılında Eminem, The Beatles'ın ardında 3. oldu. arkalarına 4. sırada ise o yıllar fırtınalar estiren Britney Spears vardı. Oops!... I Did It Again gibi bir albümü geride bıraktılar.
Resmim.NET
dostum burada eğleniyoruz tabii ki şartlar karşına onu çıkardıysa onla başlarsın ama sonradan gerçek metal nedir dinlediğin halde yinede ruhu tamamen anlayamamışsın çünkü kriter olarak listeler pop hitlerle kıyaslamalar vb yapıyorsun...

metal bu değil bi kere onu anlaman lazım başta 😀
 
Tabi ki albüm satışları salt bir kriter sayılmaz ama tartışma için yorumlayıcı birer kriter olabilir. Bu adamları 4 yıldır dinlemiyorum. Hatta son 3 albümünü dinleme zahmetinde bulunmadım. Yine de albüm satışları tezimin arkasında kalacağım 🙂 Çünkü türünde metal geçen bir grup zirvelere oynadı.
 
Tabi ki albüm satışları salt bir kriter sayılmaz ama tartışma için yorumlayıcı birer kriter olabilir. Bu adamları 4 yıldır dinlemiyorum. Hatta son 3 albümünü dinleme zahmetinde bulunmadım. Yine de albüm satışları tezimin arkasında kalacağım 🙂 Çünkü türünde metal geçen bir grup zirvelere oynadı.

zirveyi guns n roses, metallica vb zamanında yapmıştı zaten, metalin farkı burada, popüler olursan değil ama popülerliğe oynarsan tepki görürsün...

metal sadece sounddan ibaret değildir numetal aslında poptu zaten popüler oldu zamanı geçti ve kayboldu...gerçek metal albümleri, grupları zaman içinde evrilselerde zamane müziğine yönelmezler, bi aralar melodic death, bi aralar metalcore şu aralar djent vb bunlar döneminde kalmaya mahküm alt türler numetal gibi...
 
2010 - 2013 - (Ortaokul dönemi)

Ortaokul dönemlerinde sadece Barış Akarsu dinliyordum.
6. sınıfta yalvar yakar evdekilere 120 TL'ye klasik bir gitar aldırmıştım. 3-4 ay internetten öğrenmeye çalıştım. Olmadı bıraktım.

2013 - 2017 - (Lise Dönemi)

Lise 1'in bitmesine 1 ay kala müzik öğretmeni okulda ücretsiz kurs vereceğini söyledi bende hemen yazdırdım adımı. Heyecanla eve gidip 2-3 yıldır evde yatan gitarı kılıftan çıkardım bir de baktım teller paçavra olmuş. Bazıları kopmuş. Hocaya anlattım durumu bir takım tel al ben değiştiririm dedi öyle yaptık. Haftada 1 gün 1.5 saat kurs gördük 1 ay sonra okul kapandı. O süre zarfında gitarı akord etmeyi öğrenmiştim. Bir de 3 tane akor öğrenmiştim.
yaz tatilinde durmadan çalıştım. Daha fazla akor öğrendim. Solo gitara yöneldim öğrendiklerimin üstüne bir şeyler daha kattım bir de elektro akustik bir gitar aldım.
Lise 2 başladı kurs veren müzik hocası başka okula gitmiş. Ondan sonra devamlı internetten video izleyerek müzik yelpazemi oluşturmaya başladım.
O dönemlerde;
DUMAN
Guns N' Roses
Queen
AC/DC
Led Zeppelin
Black Sabbath
Pink Floyd
Nirvana
Eric Clapton
Red Hot Chili Peppers
Bunları keşfettim. Ama beni en çok etkileyen Guns N' Roses'dı. Özellikle Slash. Tarzı harikaydı müziği harikaydı soloları mükemmeldi. Guns N' Roses'ı keşfettikten sonra bir anda idolum Slash oldu. Elektro gitar alma hevesi başladı marka modelleri araştırıyordum müzik tarzlarını araştırıyordum. En çok beğendiğim tarz da Slash'i idol olarak gördüğüm için Blues,Hard Rock'tı. Ve karar vermiştim. Bir Les Paul alacaktım.
Lise 3 normal geçti. Sürekli songsterrden parçalar öğreniyordum.
Yaz tatilinde Bir tane Epiphone Les Paul Standard Plustop Pro almıştım. Bir de marshall mg15cf.
Lise 4 başladı. Staja gidiyordum. Stajdan eve gelip yemek yedikten sonra babamın iş yerine gidiyordum yardım amaçlı. Eve babamla beraber dönüyorduk kalan zamanda elektro gitar çalıyordum. Akustik gitarla Slash soloları çalmakla uğraştığım için Elektro gitarın rahatlığı beni havaya uçurmuştu bunu hissedebiliyordum.
şimdi 2019 yılındayız ve hala en sevdiğim ve örnek aldığım gitaristlerin başında Slash gelir.
Hala yukarıda listelediğim grup ve müzisyenleri sıkı bir şekilde dinlerim. 2 kere girdiğim üniversite sınavında istediğim başarıyı yakalayamadım. Bu sene disiplinli bir şekilde ders çalışıyorum. Ama müzikten asla kopmadım sanırım kopamam da.
 
Benim muzik gecmisim baya bir evrimden gecti.

1) Ilkokul => Turkce/yabanci pop dinledim o zamanlar Haluk Levent muzikleri cok agir gelirdi bana.

2) Ortaokul ==> BomFunk ile hip hop dinledim. Ardindan Kirac, Haluk Levent, Murat Kekilli ile hafif rock muzik dinlemeye basladim.

3) Lise ve Universite donemi ==>Lisede Ilk defa Chop Suey dinledim ve System of a Down dinlemeye basladim. Daha sonra Master of Puppets, Holy Wars, Hangar 18 ile birlikte metal muzige giris yaptim. Bununla birlikte gitar calmaya basladim.

Ardindan daha thrash metal tarzi gruplara yoneldim.

4) Unversite sonrasi ==> Artik thrash metal eskisi kadar dinlemiyorum, daha cok eski rock klasiklerine yoneldim. Guns n Roses, ACDC, gibi klasikleri dinliyorum cogunlukla. Ayni zamanda zaman zaman blues ve klasik muzik dinliyorum.

Lisede System of a Down ile tanisip rock ve metal dunyasina girmem buyuk bir degisim oldu bende, bu sayede gitar ogrenip sahne almaya basladim.
 
Ben biraz şanslıyım müziğe başlangıç konusunda, evde hala duran Deep Purple, Led Zeppelin, Pink Floyd, Hendrix plaklarıyla ve babamın gitarlarıyla büyüdüm.. Hep gitarlarla oynardım, gitara yatkınlığım da babamın Framus Jazzmaster'ıyla oluştu, yani bebekten verdi doz doz, saksafon, klavye, bass filan da çalardı.. Hatta Beyoğlu'nda oturduğumuz binanın terasında müzisyen arkadaşlarıyla gitar, saksafon, bass vs oturup çalıp, içerlerdi..

Babamın arkadaşı 1982 yılında yurtdışından bir kaç kaset hediye getirmişti, içlerinde Peter Framton'ın bir kaseti vardı, onu da hala saklarım.. Orada "Do you feel like we do" isimli şarkıya bayıldık beraberce, yaşım 9, ağzım açık gitardan o sesler nasıl çıkıyor diye bakıyoruz babamla birbirimize (video filan olmayınca Talkbox gibi bir şey olduğunu sonradan çözdük)..

Sonra Van Halen'ın 1984 albümü girdi eve, Jump diye bir şarkıları vardı bayılmıştım.. Iron Maiden'dan tam Metallica süpermişe gelmişken Manowar'ın Fighting the World ve Kings of Metal albümleri çıktı 1987 ve 1988'de, yaşım 14-15, bildiğin etkilenmiştim gitarların cayır cayır tonlarından, uzun uzun çığlıklardan.. Bunun ardından önceleri Slayer, Megadeth, Testament sonrasında Pantera, Sepultura (Sepultura'yı başlarda hiç sevmezdim) sert müziklere yöneldim, aynı dönem Queensryche'ın albümlerini de alıyordum.. Sonra yine And Justice For all ve Black albümle Metallica süpermiş dönemi başladı.. 70'lerin albümlerini de topladım o dönemlerde, Scorpions 70'lerde harikadır.. Bir ara Power çalan gruplara da sardım ama o çok fazla sürmedi.. Helloween, Running Wild gibi, ilgi çekici gelmişti neoklasik sololar filan.. (Son 10 yıldır çok fazla yeni grup eklemedim listeme, solo işlere bakıyorum daha çok.. P.O.S., Evergrey, In Flames filan en son takip ettiğim gruplardı.. )

90'ların başlarında Aerosmith, GNR ve Dream Theater girdi hayatıma.. Yıllarca Bakırköy'de bir çay bahçesinde (Devlet Demiryolları Emeklileri Lokali, kapandı sonradan) Dream Theater geyiği çevirdik ki 1994 Awake albümünü "of be süper albüm abi ya" diye ayrıntısıyla 2 sene rahat konuşmuşuzdur.. GNR gitarlarını çalabilmek için kasetleri ileri geri sara sara bozduğumu bilirim..

1992 'de üniversiteye başladığımda biraz kızların da kolay yutabileceği müzikler girdi hayatıma, hani gitarla çalınır okul bahçesinde, kantininde, Tesla, Mr.Big, Eric Clapton "Tears in Heaven" kafaları, 4 Non Blondes, Barış Manço, Cem Karaca şarkıları filan.. Aynı dönemde elektro gitara iyice ağırlık vermeye başlayınca Satriani, Malmsteen, Vai, İmpelliteri, Macalpine, Marty Friedman albümleri ile daha haşır neşir oldum.. Grup kurdum, okul şenliklerinde, sonra Beyoğlu'nda sahneye çıkmaya başladım, barlarda arkadaşlıklarım gelişti, hala görüştüğüm çok arkadaşım vardır Beyoğlu'ndan.. Mesela @Single_FACTOR var, gerçi o biraz farklı, bar arkadaşından ziyade aile dostu gibi..

Müzikle dinleyici olarak ilişkim başlangıcından beri aynı esasında, türünü çok önemsemeden müzik benim algıma göre iyi olduğu sürece, duygusal olarak biyerlere çekebildikçe, dinlemeye değer birşeyler buldukça katıyorum kendime.. Ama bu genelde rock parçaları oluyor, kulak yatkınlığı işte.. Rock müziğe artı olarak klasik müziğe, film müziklerine ve Eleni Karaindrou gibi müthiş insanlara ayrıca ilgim var... Eleni'yle Türkiye'de verdiği konser zamanı 10 dakika kadar sohbet etme şansı da buldum imza gününde, kalabalığın dağılmasını bekledim sona kalmak için, çevirmenini de kafalayınca güzel oldu, müthiş bir kadın Eleni, sarıldık filan, enteresandı..

Progressive müzik yapan gruplar iyi işler çıkardıkça onlara da yöneldim, ama hep rock kafaları işte.. Porcupine Tree'yi yoğun ilgiyle takip ettim bir dönem.. Hala da dinlerim zevkle.. O, bu, şu tarza yönelimim pek olmadı, temelde hep rock.. Dönemi içinde popüler ama bana göre kaliteli işleri beğendiğim ve sürekli dinlediğim de çokca oldu (mesela Kd Lang - Constant Craving, mesela Pharell Williams'ı NERD zamanından beri takip ederim, Get Lucky, Happy filan çok güzel işler.. funk temelli işler babamın ve Atilla Atalay isimli rahmetli baterist bir abimin kulağıma küpesi) , Michael Jackson'a hasta olduğum dönem de, Thriller ve Bad albümlerine hala ilgimi kaybetmiş değilim.. Bunların yanında Tea Party de severim mesela, Linkin Park ta, Deftones da.. Ama LZ, DP, PF, Rainbow, Camel, ACDC kendimi bildim bileli ağırlıklı dinlediğim, bumerang gibi dönüp dolaşıp geldiğim, gerçekten zevk aldığım gruplar..

Arkadaşlar ben kısa yazamıyorum... Özür dilerim hepinizden..

Bu arada evrilme ne kelime maalesef direkt popülerliğe oynamış metal devi bilirim... (Metallica değil)
 
Son düzenleme:
Linkin Park'ı liste başarısı ile övüp, Motörhead gibi bir grubu kenara itmek .... otomotiv tarihi için konuşurken Miura, Countach, SLR, testarossa, M3 gibi belki bugün çok matah gibi durmayan ama araba tarihini değiştirmiş ya da ciddi iz bırakmış modelleri boşlayıp, mesela geçen sene "1.6 dizel motoru ve otomotaik seçeneği" ile çok sattı diye Hyundai övmeye benziyor. Herkesin zevki, tercihi kişiseldir ama ustalara ve tarihe de biraz saygı lütfen 🙂.

Hadi ben de yazayım evrimim nasıl oldu:
80'ler yabancı pop - Michael Jackson, Duran Duran vb
85-86 gibi Iron Maiden, Judas Priest, Metallica vb ile tanışma ve oradan yürüyüp Saxon'dan Tankard'a, Kansas'tan Deicide'a varan geniş bir yelpaze
arada kısa süreli olsa da 90'lar üniversitede yerli rock ve hafif muhalif müzikler - Yeni Türkü, Livaneli, Yorum ve bilimum Türkçe rock'çı
2000'lerin başı yoğun olarak jazz ve fusion özellikle 70'lerin jazz/rock grupları - Return to Forever, Mahavishnu vb
ara ara pagan folk, alman ve iskandinav deneysel yerel müzikler vb - Hagalaz Runedance, Tenhi, Faun vb
bugün sabah işe gelirken Monuments, Lamb of God, Periphery, Kataklysm, Philip Sayce, Bonamassa...
yani evrim değil de bir yolculuk diyelim, ne zaman ilginç bir yol görüp oraya sapıp sapmayacağımızı bilemiyoruz.
 
Yahu Linkin Park'çı falan değilim. Gençken bindiğim bir trendi, erkenden indim 🙂 Yaşımız 30'a yaklaşıyor bu saatten sonra adımız Linkin Park'çıya çıkmasın 🙂 Linkin Park 7 albüm yayınladı. İlk 3 albümüne saygı duyarım, metal adına güzel şeyler yaptılar. Lakin son 4 albümde ne yaptıklarına henüz anlam veremedim. Şayet forumda LP başlığı varsa belki de LP hakkında en sert yorumları ben yaparım.

Bazı rock/metal tanrıları hakkında mini iğnelemelerim var. Onları da açıklayayım. Led Zepellin hakkında büyülenmedim yazdım. Her hangi bir saygısızlık yok. Pink Floyd'un yaptığı etkiyi bende yapmıyorlar. LZ'yi dinlerim ama karma listelerimde denk geldikçe dinlerim.

Motörhead ve AC//DC hakkında aynı kalıpta icra yapıyorlar dedim. Hayranların "çizgilerini bozmadan albüm yaptılar" demesi bence bir şablonu işaret edip çıkarımımı destekler nitelikte.

Bazı grupları oturup saatlerce dinleyemiyorum, sıkıyor beni. Bu grubu sevmediğim anlamına gelmiyor ama belli noktadan sonra dinleyemiyorum.

İron Maiden, Metallica, Megadeth, Pink Floyd, Deep Purple, Alice In Chains/Nirvana, Guns n Roses, Skid Row gibi grupları oturup saatlerce dinleyebilirim ama,

Dream Theater, Motörhead, Slayer, gibi bazı grupları özellikle çizgilerini sert bir şekilde kırmayıp aynı çizgide albüm çıkaran grupları saatlerce dinleyemiyorum. Belli bir noktadan sonra sanki hep aynı şarkıları dinliyormuşum hissine itiyor.
 
1996 yılında kuzenim bir kaset almış bir kasetçiden çok beğenirsin demiş ama sanırım çok beğenmedi zira bana sattı 500 bin liraya yani şimdidinin 50 kuruşu 🙂kimin karşık kasediydi biliyormusunuz nirvana ilk dinlediğimde sanki bu dünya daha gerçekçi daha somut gelmişti biraz hayalperesttim bu hayallerden kurtardı beni ..beni kendime getirdi özellikle school şarkısı o sırada orta ikiye gidiyordum ..ulan ne güzel adamlar şu kurt cobain keşke tv ye çıksa da onu bir izlesem filan diyordum ama bir gün ablamın bir arkadaşı giydiğim kurt cobain tişörtüme bakarak ağladın mı dedi anlamadım ne ağladım mı niçin ağlıyım dedim ya işte bu adam öldü ya dedi o öldüğünde ağladın mı dedi ben de yok be abi bilmiyordum öldüğünü dedim bu olay beni sarsmıştı işte bu benim ilk tanışmam bu metal camiasıyla sonra sırasıyla metallica iron maiden black sabbath manowar guns n roses led zeppelin jimi hendrix the doors megadeth acdc deep purple rainbow pink floyd falan filan ...2006 gibi de prog rock ile tanıştım hey anam hey camel the moody blues aphrodites child semiramis apoteosi pfm omega san ul lim yes genesis rush vs..su an en cok dinledğim gruplar hep 70 80 arası ve dinlediğim gitarist gary moore...
 
1994 Yılında Ilkokul ogretmenım ataturk olmedı yuregımızde yasıyor 😆 sarkısını bana okutup sen buyuyunce vokal olacaksın demıstı. 😆 7 yasımda hep vokal olmak ıstediğimi hatırlıyorum.

1996 yılında kayıs koptu.Babam gurcıstandakı bır rus pazarında yaptıgı ışın parasını odemedıklerı ıcın rusla kavga edıyor bakıyorlar bu adam deli başa cıkılmaz ve karsılıgında ona bır rus akerdeonu verıyorlar.Alıp eve getırıyor kucagıma koydugunu hatırlıyorum bır kac kere babam hava verdırıp tuslara basmamı ıstedı sonrası korkutucu 🙂 9 yasında cocuk dev akerdeon altında ezılme tehlıkesı yasayarak akerdeon caldım takı 14 yasımda ılk gıtarımı alana kadar 🙂 ( bu arada o akerdeon hala bende hala ara sıra calarım 🙂

2001 yılında annem bana ilk gitarımı aldı o donem haluk levent dınlıyordum 2003 e kadar haluk levent dınledım ozellıkle haluk levent turkıye turnesını klasık gıtarla goktug senkal sololarını atmaya calısmıstım sanırım kafayı yemıs olmalıyım bunu goktug abıyede soyledım bayagı komıgıne gıttı tabı elektro gıtarı sonradan farkettık.

2003 te ılk akustıgımle canlı sahne yapmaya basladım,sahnem olmadıgı gunlerdede dıgıtech ve cort elektrom ıle arkadasımın sahnesınde rthym/lead gıtar lık yapırdum cok keyfılıydı tarzda anadolu rock haluk levent-erkın koray-ayna falan

2004 te ogun sanlısyoun o gun albumunu dınledım(saydım şarkısını ve kırılma yaşadım)hem sesımın ogune benzemesı hemde sarkılarını okdugumda ınanılmaz bır guzel tepkı almam ve en onemlısı cok mutlu hıssetmem tarzımı şekıllendırdı

2004 ıtıbarıyle pentagram-metallıca-green day-scorpıon-ac/dc tarzları dınleyerek beynımdekı dişlileri aşındırıp kırmaya kafamı metla muzıkle bozarak son nefesımı mutlu bır sekılde boyle vermek ıstedıgıme karar verdım

2004------2018 o gun bu gundur onları dınlerım oları calarım soylerım goun sanlısyo pentagram ve tum bu efsaneler davıd gılmour-garry moore *socrıpıon bunlar hepsı karısarak ç.ok sert turlerın blues ıle harmanlamasını yaşadım.

Muzıgı cok sert karakterlı sevmemle beraber ıcınde blues katmayı acayıp sevıyorum.Tonları hem sert karakterlı ama duygusuz olmadan yakalamaya calısıyorum buna ne denır bunun cevabını belkıı @barrios abım verebılkır bu nasıl bır tarzdır adını artık sız koyun 🙂

kısacası kendımı hep metallıca-pentagram-ac dc tonlarında çalarken bır yandanda bertug cemıl gıbı veya garry moore gıbı veya stıng gıbı veya erıc clapton gıbı kendı soyleyıp sololarını kendı atan bır adam olma hayalıyle calısarak bu noktaya geldım.

Bızı bınbır zorlukla buyuten babamı ve annemın ustumde bu yazıdan sonra ne kadar buyuk emeklerı var bır kere daha anlamıs oldum..

Bu konuyu actıgın ıcın sağol kardesım...
 
Benim müzik zevkimin yıllara göre dalgalanmasını görünce sizin müzik zevkinizin evrimini merak ettim. Hazır işsizken ve Kasım dönemi askerliğini beklerken öyle forumda yazasım var. Af buyurun. Ekşi'de ya da başka platformlarda insan pek dertleşemiyor.

2006
Her şey 2006 Rock'n Coke festivali ile başlamıştı. Lise-1 hayli bunalımlı geçmişti. O yaz eve yeni bir TV alınmıştı. Eve getirdiğim iyi karnenin hediyesi eski tv olmuştu. Kanallar arasında dolaşırken Dream TV'de canlı yayın konsere denk geldim. Sahnedeki adam hep "heaaayy hööeeyyy" diye şarkı aralarında bağırıyordu(kaan tangöze idi) O gün Dream TV'nin başından ayrılmadım tüm konserleri izledim. Dinlediğim türü bilmiyordum ama hayli ilgimi çekmişti. Sonra çarşıya gidip Duman korsan CD'sini almıştım(anadolu illerinde CD'ler öyle her yerde satılmazdı. Merkezde belli yerlerde satılırdı) Koca yaz tatilini Duman cdsi ile geçirmiştim. Rock'a böylece giriş yapmış oldum.

Lise-2'de benzer kafada arkadaşlar görünce türü tanımaya başladım. Şebnem, Teoman, Duman, Haluk Levent, Ogün Sanlısoy, Kıraç'a yoğun ilgim oldu. Sonra ara tatilde sınıfa Baran adlı arkadaş geçiş yaptı. "Boşver şeboyu teoyu al bunu dinle" diye havalı mp3 playerı bana uzattı. Çığlıklar distortionlar uçuşuyordu. Linkin Park'tı.

2007
Metal müziğe girişi Linkin Park ile yapmıştım. Arkadaş da Linkin Park fanı olduğu için fazla grup tanımadım. Evde internet yoktu, internet cafelerde kurcalama yapıyordum. sonra LimeWire ile tanıştım 🙂 Linkin Park şarkıları indirirken program arada popüler grupları tavsiye ediyordu. Metallica, Motörhead, HIM gruplarını keşfettim ama maalesef ilgimi HIM çekmişti 🙁

2008
Bu yılları ağırlıklı olarak HIM, Linkin Park, ve yerli gruplarla geçirdim.

2009
Bu yılda eve internet çekince kayış koptu. Metalium.org tam bir öğretmen görevi gördü. Tüm metal türlerini, bilumum popüler grupların %90'ını tanıdım. Rapidshare sayesinde albümleri indirince gruplara daha da hakim olmaya başladım. Linkin Park geri plana gitti. Slipknot, Metallica, Sepultura, Rage Against The Machine, İron Maiden, Papa Roach, Muse, System of a down, Rammstein Nirvana, AC//DC gruplarına hayli bir ilgim oldu. Sonra üniversitede farklı çevre ile gruplardan ziyade türlere ilgim arttı.

2010
Thrash Metalin üzerine iyicene gittim. Metallica ve Megadeth'e fanboy derecesine bağlandım. Arada bir Alman thrashine gittim. Kreator hayranlığı başladı. Accept de fena değildi.

2011
Ailesel facia yaşadım. Müzik dahi her şeyden uzaklaştım.

2012
Ankara'da yeni bir üniversitye başladım. Ailevi olaylar ve biraz da Ankara'nın depresif havasından ötürü depresif gruplara yöneldim. o yıllarda sık sık Pilli Bebek, Vega dinledim. Metale ara vermiştim.

2013
Yatay geçişe istanbul'a geçtim. Depresif havayı üzerimden atıp tekrar metale döndüm. Death Metal ve Black Metale ilgi başladı. Six Feet Under, Kataklysm, Behemoth, Satyricon dinledim.

2014
Politikaya karışınca Özgün Müziğe başladım. Metal biraz arka plana gitti. Grup Yorum, Ahmet Kaya, Grup Munzur, Ferhat Tunç dinledim.

2015
Gezi olaylarından ötürü iyice politik oldum daha da Özgün Müzik dinledim. Ahmet Kaya'nın Gururla Bakıyorum Dünya'ya şarkısına iyice bağlandım.

2016
Mezun oldum. Politika da müzik de geri plana gitti.

2017-2018
Durduk yere tekrar müziğe döndüm ama bu sefer farklı oldu. İşsizdim bol zamanım vardı-var- Arka plana atıp da bir türlü sevemediğim grupların tüm albümlerini baştan dinliyorum.

Led Zepellin-Pek büyülenmedim.
Queen-Halen sıkıcı.
Black Sabbath/Ozyy- Çok şey kaçırmamışım ama bilmediğim birkaç güzel parçaya denk geldim.
Creed - iyi grupmuş.
Dream Theater-Yine bir büyülenme yaratmadı.
Foo Fighters- Halen tırt
Opeth/Anathema - Halen bayık.
Faith No More- Ehhh işte.
The Beatles- Halen en fazla 10 dk dayanabiliyorum.
Alice In Chains-Değerini çok geç anladım. Ne şaheserler yaratmışlar da haberim yokmuş.
Pearl Jam/Soundgarden: halen aynı duygu. Belki 30 yaşından sonra severim.
Barış Manço/Cem Karaca: Bilindik şarkıları dışında hayli vasatlarmış. Keşke tüm şarkılarını dinlemeseydim de saygım aynı kalsaydı.
Death/Cynic: Halen kafa şey ediyor.
Motörhead-AC//DC-Hep aynı kalıp üzerinden icra.
Steve Vai/ Joe Satriani: Adam akıllı dinleyeceğim. Galiba bu sefer bu adamları çok seveceğim.

beatles'a dayanamamak çok normal çünkü gerçekten insanlar arasında bilinen popüler parçaları çok bayık(ben severim yine orası ayrı). rubber soul albümünden sonrasını dinlemenizi tavsiye ederim, şu ana kadar gelmiş en yaratıcı gruptur beatles.
 

Geri
Üst