İlkokul 1. sınıftan beridir müzik ile iç içeyim, ailem hiç bir zaman çok zengin olmadı. İlkokul 1 bitince karne hediyesi bi org aldılar bana ve o org ile başladım, 31-32 sene olmuş, o org hala çalışır durumda ve çocuğumu aynı org ile piyano kursuna yolluyorum. Müziğe her çocuk gibi gürültü yapmayı sevdiğim için başladım. Daha sonra devam etme sebebim ise, maddi durum iyi olmayınca öyle her yere gezmeye veya sürekli bi oyuncak almaya gitme lüksün olmuyor. Ama elindeki ile istediğin kadar yeni şarkı çıkarıp çalabilirsin, bedava 🙂 sonrasında 5 milyon tl harçlık biriktirmiştim (1997'de yaklaşık bir bağlama'nın 50 milyon olduğu zamanlar) bu paraya telli bir enstrüman alma hayali kurarken rus pazarında aşırı dandik bir Cura görmüştüm. 7 milyon tl fiyatı vardı ve pazarlık yaparak 5 milyona almıştım. Para pul olmayınca kursa gitme şansım da yoktu, deneye deneye ufak tefek bişeyler çaldım. Bu çabama dedem karşılık verdi ve bana uzun saplı bir bağlama aldı. Belediye konservatuarına hatır gönül 2 ay gitmem için anlaştılar, ben ilk derste kovuldum, çünkü oraya gidenlere göre epey ileri düzeydeymişim. Sebebe bak..... Neyse bu durum beni yıldırmadı ama bağlama çalarak çok da sevdiğim şarkıları seslendiremiyordum. O sıralar dedem hacca giderken (meğer para bize yokmuş, hacca gidecek para varmış) dedim ki, "sen arabistandan saçma sapan bir sürü hediye alır gelirsin şimdi, bana bi 50 milyon ver, ben gitar almak istiyorum". Hiç bir umudum yokken o para bana verildi ve gittim alıp alabileceğim en ucuz en dandik gitarı aldım. Kimse elimden tutmadı, gel bakalım, iyisini alalım demedi. Ben ulaşabileceğim fiyattaki ürünleri kovalıyordum çünkü para en büyük kriterdi. Sonra aynı zamanda gitar alan bir arkadaşıma 3 ay kurs hediye etmişler, o kursa giderdi, gelince bana gösterirdi öğrendiklerini, ben onun ders notlarına çalışırdım. Am-E-Dm diye başladık, Dm biraz zor gelmişti parmakları ayırmak gerektiği için. Sonra G diye bişey gördüm "o ney laaa, o nasıl basılcak" dediğimi hatırlıyorum... Taaaa ki F ve bare türevlerini öğrenene kadar. Dedim bu iş buraya kadarmış, ben bunu yapamam. Sonra bi baktım bizim arkadaş yapıyor. Dedim belli ki zamana ihtiyaç var. Sonra o notları 2-3 kere baştan tekrar ettim ve dinlediğim şarkılardaki ritimleri kendi kafamda kurarak farklı farklı ritimler uydurmaya çabaladım. 3 sene klasik gitar ile debelendikten sonra, üniversite hazırlıkta dershanede seviye tespit sınavı yapıldı ve Samsun İl 3.sü olmuştum, haliyle %75 indirim kazanmıştım. O gün benim için müzikte bir dönüm noktasıydı ve babama dedim ki "sen dershane için para biriktiriyordun, seni bu yükten kurtarıyorum, karşılığında kurtardığım paranın bir kısmıyla bas gitar almanı istiyorum" ve babam da sağolsun her zaman beni müzik konusunda yüreklendirirdi, itiraz etmedi ve bir bass gitar aldık. O gün başka şeyler de isteyebilirdim ama kimseye bağımlı olmadan ve masraf yaratmadan kendi halimde sonsuz eğlenceyi yakalayabileceğim şeyin müzik olduğunu düşünmüştüm. Sonrasında o bass gitarı satıp bir elektro gitar aldım, sonra üniversitede öğrenmek isteyen arkadaşlarıma ders de vererek, sahneye de çıkarak para biriktirip kendime setup kurdum. Hala da 5 kuruş para harcamadan gitmenin derdindeydim. Şanslıyım ki 2005te youtube coştu ve gitar derslerini youtube'dan bulup uygulamaya başladım. Achokarlos vardı o zamanlar, pantera hayranı, hayvani çalan bir gardaşımızdı, brezilyalıydı galiba, onun videoları çok işimi gördü. Üniversite bittikten sonra 3-4 yıl çalıştım ve müziğe aktif olarak vakit ayıramadım, biraz kendi halimde yatak odası gitaristliği yaptım. Sonra evlendim ve evlendikten sonra eşimle ilk konuştuğum konu, "yıllar boyu bu işe para harcamadan yaptım ama kendime bir sözüm var, bu işi beni mutlu edecek şekilde, içimde kalmadan yapmak istiyorum" dedim. O da anlayışla karşıladı ve adam gibi bir amfi aldım, sonrasında da (gitara başladıktan yaklaşık 15 yıl sonra) ilk kez gitar dersi aldım. İlk önce Sevda Cenap And vakfında Güneş Apaydın'dan 3 ay, sonra da, site de kullanıcısı var mıdır bilmiyorum ama "Alp Özgirgin" ile Ankara Senkop Müzik'te 6 ay geçirdik beraber. Sürekli kendime kızardım olmuyor yapamıyorum diye, o da bana hep derdi ki keşke senin gibi 2-3 tane daha öğrencim olsa ben de öğretmekten zevk alırdım derdi. Sonra farkettim ki yaşımız ilerledikçe insanlar hobilerini terk ediyorlar veya vakit ayırmayıp gerilemeye başlıyorlar. Tam ben de o viraja girmiştim ve "ekipmanı artık satsam iyi olacak galiba" diye düşünürken eskilerden bir arkadaşımın dürtmesiyle tekrar grup kurup çalışmaya başladık ve 1 yıldan fazla bir zamandır "Orta Yaş Krizi" ile Ankara'da sahne alıyoruz ve Türkçe Rock vb. bir repertuvarımız var. Belki tam hayal ettiğim bir tarz değil, belki çoluğa çocuğa karışınca biraz yorucu oluyor ama devam etmekte kararlıyım. Buraya kadar üşenmeyip okuyan tüm dostlara sevgilerimi gönderiyorum, gelelim neden müziğe devam ettiğime veya enstrüman çaldığıma; çok emek vermemiş miyim? Çok uğraşmışım, kendimi çok yormuşum, beni gençliğimde boş durmaktan korumuş, kendimi ifade etmemi sağlamış, kendimi topluma kabul ettirme şeklim olmuş. Bazı insanların aksine kendime toplumda bir yer bulabilmek için zararlı veya tehlikeli hiç bir işe bulaşmadan kendimi ifade etmemin bir yolu olmuş. Bunca emeğime karşın bundan vazgeçsem kendimden geriye ne kalırdı ki? Teşekkür ederim kıymet verip bıkmadan okuyanlara.