Eyvallah da ruh öyle bir şey değil demek istiyorum… yani ben hissetmiyoram al bak klip seyret ile olmaz 😆
Klip seyret demedim ben. İstersen spotify linkini paylaşayım. Klibe takılıp kaldınız.
Ben şarkıyı dinlememiştim. Şimdi dinledim.
Arkada "Fabrika Kızı" akorları dönmeye başlayınca (İspanyol Frigya modu - Türkçe popun vazgeçilmezi) epey bir hayal kırıklığı oldu.
Başka bir kısmın eklenmesini, sürpriz nitelikte, tona ait olmayan bir akorun girmesini, ne bileyim işte başka bir şeyin de olmasını bekledim. Bir baktım, ciddi ciddi neredeyse bütün şarkı boyunca bas hattının aynı yönde (aşağı doğru yürüdüğü) o dört akor.
Başka bir başlığa yazdığım üzere, farklı tarzlar dinlemenin öneminden kastım buydu. İnsan farklı şeyleri dinlediğini zannederken hep aynı şeyi dinliyor olabilir. İspanyol Frigya modu hepimizin kulağında yer etmiştir. Türk müziği, Akdeniz Orta Doğu müziği vs'de yeri çok büyüktür.
Elbette hepimizin idolleri ile zaman geçirmeye ihtiyacı var, o ayrı mesele. Çünkü bu olmadan gerisi gelmiyor.
Yapılan iş teknik olarak etkileyici gelebilir, ama o açıdan bakınca da bana Jason Becker Altitudes'daki arpej sekansları halen çok daha etkileyici geliyor.
Eğer bu tarz işleri seviyorsanız ama görsellik aramıyorsanız, 80'lerin virtüözlerini mutlaka dinlemelisiniz.
Benzer şeyler farklı kuşaklarda hep yaşandı aslında, o nedenle de idollerinizin hayran olduğu kişileri dinlemenizi önerdim. John Petrucci hayranları daha fazla Steve Morse dinlemeli dedim hep. Malmsteen hayranları da Al di Meola dinlememişti yeterince. Bugün percussive fingerstyle filan çalan arkadaşlar da yeterince Preston Reed, Laurence Juber filan dinlemiyor ne yazık ki... Öyle olunca da işin gelenek boyutu fark edilemiyor, tek bir kişi veya gruba gereğinden fazla önem atfediliyor.
Not: Polyphia D minörde çalmış sanırım. Ama plaj gitarcıları için A minör vazgeçilmezdir
🙂