- Konu Sahibi Konu Sahibi
- #41
Alpus'un da vurguladığı üzere, aslında vokal de herşeyden önce kas hafızası gerektiriyor. Bu da doğru şekilde egzersiz gerektiriyor. Her ne kadar doğru bilgi önemliyse de, aslında çalışmadan bunların tek başına bir faydası yok. Çalışmak ise, aynı gitarda olduğu üzere, şarkı çalışmaktan veya çalmaktan farklı. Sesin farklı boyutlarını geliştiren farklı egzersizler var. Bunlar önemli. Ben kendi hesabıma en çok Eli Prinzen'in kurslarından fayda gördüm. Ama iyi bir başlangıç için önce bir vokal koçu ile bir miktar birebir çalışmak lazım bence. Bu süreçte insanlar bazı şeyleri de daha sağlıklı olarak keşfediyor.2016 yılında sorduğum dandik sorudan sonra tekrar geldim. 😀 O günden bu güne çok zaman geçmemiş bence, ve ben de bir eğitim almadım zaten. Ama fark ettiğim( Doğru olabileceğini düşündüğüm) bira takım şeyler var.
Öncelikle şarkı söylerken detone olmanın yanında insanları (En azından beni ve çevremdekileri) en çok rahatsız eden şeyler:
Telaffuz: Özellikle yabancı şarkılarda telaffuzunuz iyi değilse çok rahatsız edici olduğunu düşünüyorum.
Sesin kullanıldığı bölge: Şarkı söylerken bazen alışkanlıklarımızdan dolayı, bazen kendimizi kasmamızdan dolayı ses yanlış yerlerde titretebiliyoruz. Mesela sesin nazal bölgede çıkması en çok gördüğüm durumlardan. Sesin güçlü çıkmasını engellediği gibi dinleyiciyi de yorduğunu düşünüyorum. Ayrıca sesi elde ettiğiniz yerin sürekli ön bölge olması da sizi yoracak şeylerden.
Ağız açıklığı: Emre Yücelen izleyenler artık uykusunda sayıklıyordur bunu 😀 Şarkı söylerken ağzınızı açmak yerine sesi ağzınızda tutmak sesin hacimli olmasını engelleyeceği gibi, sözcükleri yanlış telaffuz etmenize neden olur.
Bunların yanında sizi engelleyen ve sesinize zarar veren şeyler de var:
Ses aralığınıza uygun olmayan şarkılar söylemek(SÖYLEMEYE ÇALIŞMAK): Özellikle rock müzik türüyle ilgilenen birçok kişinin yaptığı bir hata sanırım. 2016 yılında sorduğum soru da zaten bununla ilgiliydi. Üzgünüm ama herkes tenor doğamaz. Dinlediğimiz, etkilendiğimiz vokallerin büyük bir kısmı Tenor olduğu için (Veya eğitimli baritonlar olduğu için) Dinlediğiniz şarkıları orijinal tondan söylemeye çalışmayın, sadece sesinize zarar verirsiniz. Ancak henüz ben başaramasam da birçok kaynak ve hoca baritonların çok şanslı olduğunu basları düzgün çıkarabildikleri gibi bir tenor ayarında tizlere çıkabildiklerini söylüyor.
Yalancı ses teli (False chord) kullanımı: Birçok genç arkadaşımızın haberdar olmadığı veya ne olduğunu anlayamadığı organımız. Özellikle fry scream brutal tarzı vokallerde dinlediğiniz muazzam seslerin kaynağı bu oraganımızdır. Bu tarz vokallere yeni başlayanlar genellikle gırtlaklarını olabildiğince sıkıp, önce balgam atmaya 🙂 , sonra can çekişmeye ve öksürmeye başlarlar. İnternette false cord kullanımı ile onlarca video ve tutorial olsa da, boğazıma verdiğim onca zarardan sonra, false cord kullanmayı öğrenmenin en iyi yolunun aslında sesli bir şekilde fısıldamak olduğunu düşünüyorum. Yani normalde boğazınızı acıtırken ne yapıyorsanız yapmaya devam edin. Sadece fısıldayın ve sesi arayın.
Anında yapılmak istenen distortion (Grunge dediğimiz) vokaller: Growl, fry gibi vokallerin yanında akranlarımın en çok yapmak istediği vokal türü distortion/rasp vokaller. Ben de birçoğumuzun yaptığı gibi bir anda dinlediğim şarkıcıları taklit etmeye çalıştım, bu sizi başarıya ulaştırabilir ama sesinize zarar vermesi muhtemel bir yöntemdir. Böyle çalışmak yerine önce clean vokallere çalışıp daha sonra yavaş yavaş distortion eklemek daha mantıklıdır. Ayrıca boğazınız ağrıdığı anda bırakmanız her yerde yazıldığı gibi tek mantıklı çözüm.
Tizlere çıkamama korkusu: Bu korku bir çoğumuzda mevcut, ve haliyle tiz parçalarda kendimizi psikolojik olarak yetersiz görmemizi ve o notaya çıkabilmek için daha çok kendimizi kasmamıza efor sarf etmemize neden oluyor. Bu da aslında aralığınızda olan tizleri söyleyememenize neden oluyor. Tizlere çıkarken rahat olun va ses tellerinizin x ekseninde( Yani kollarınızın olduğu eksende) birbirine yakın tutmaya çalışın. Tizlere kafa sesinizi düşük nefeste kullanarak çıkarsanız ne dediğimi iyi anlayacaksınız.
Her şeyin ötesinde sesinizin güzel olmasını sağlayan aralığı, rengi, tonu değil; kullanım şeklinizdir.
Temiz vokale önem verin. Sesinizi kullanmayı en iyi temiz vokallerle anlayacağınızı düşünüyorum.
@alpus 'un da dediği gibi iyi vokalistler iyi çalgıcıdır. Sesinizi iyi kullanmanız için illaki bir enstrüman öğrenmenize gerek yok ancak bir enstrümanı anlamanız kesinlikle gerekli. Ses aralığınız ne olursa olsun nağmeler sesinizin güzel duyulmasını sağlar. Kendinizi klarnet, belki sax, belki de bir zurna çalıyormuş gibi düşünün. En çok beğendiğiniz sanatçıların yaptığı nağmeler aslında bu enstrümanların ezgileridir.
İyi bir gözlemci olun. Kesinlikle çalışırken gırtlağınızın hangi pozisyonda olduğuna, ses tellerinizi nasıl kullandığınıza ve bunun gibi şeylere dikkat edin. Böylece kendinizi keşfedebilir, başka şarkıcıların ne yaptığını kolayca anlayabilirsiniz.
Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. Elbette ki yanlışlarım vardır, bilenlerin düzeltmesini umuyorum. Eğer ilgi görürse aklıma gelen diğer şeyleri de yazarım.
Benim öğrendiğim en önemli kavramlardan ikisi, "placement" ve "vocal weight".
Placement, sesi doğru yere "yerleştirmek" ile ilgili ve aslında "önde tınlamak" diye söylenen şeyi ifade ediyor. Bu nedenle sesin sürekli "ön bölgede elde edilmesi" meselesini pek anlamadım. Bildiğim bazı şeylere ters düşüyor. Bunu söyleyen bir vokal koçu varsa ben de bir bakmak isterim açıkçası ne söylediğine. Çünkü sesin geride ve gırtlakta takılıp kalması aslında kötü bir alışkanlıktır. İdeal olarak ses üretilirken yüzün ön tarafında "çınlaması" istenir. Acaba hiç diyafram desteği olmadan sadece ağzının içinden şarkı söylemenin kötü bir şey olduğu mu kastedilmiş ?
"Vocal weight" kavramı da bir diğer önemli mesele. Muhtemelen baritonların başına çok daha fazla dert oluyordur, ama tenor olmama karşın benim de sıkıntım vardı bu konuda. Sesin "fazladan ağırlığı" olması diye de tanımlanabilecek bu durum, tizlere çıkıldıkça bağırılmasına yol açıyor. Aslında kalın seslerdeki eforun daha tize çıkıldıkça kademeli olarak hafifletilmesini öngörüyor. Çünkü gerçekte tizde söylemek için çok daha az efor gerekiyor. "Tize çıkmak" ifadesi bile bu yüzden sorunlu, çünkü daha fazla efor çağrıştırıyor. Oysa tizlerde mesele güç değil, kontrol ve kesinlik (precision) istiyor. Bu nedenle temiz ama küçük bir sesle başlayıp bunu büyütmeyi denemek çok daha iyi bir fikir. İdeal olarak tiz seslere çıkmak için daha fazla efor sarfedilmemesi gerekiyor çünkü.
Ayrıca, yumuşak kafa sesleri ile şarkı söylemek pop-soul-r'n'b gibi ekollerde mümkün iken, rock ve türevlerinde anlamlı değil. İyi bir şarkıcının aralığının her yerinde dengeli bir şekilde ton üretebilmesi lazım. Bunun için de kuvvetli bir kafa sesi gerekiyor ve bu tını da daha çok "mixed" olarak isimlendiriliyor.
Son olarak, farklı tarzlarda şarkıcıları dinlemenin de önemli olduğunu söylemek lazım. Metal söyleyen arkadaşlarda bu anlamda eksiklik gözlemliyorum. Survivor'dan "Eye of the Tiger" mesela, son derece kazık bir şarkıdır. Daha da önemlisi, bu şarkıyı cover olarak icra eden bazı metal gruplarının adeta yırtına yırtına söylediğini görüyorum. Oysa orijinal kayıttaki vokalist (Dave Bickler) inanılmaz bir rahatlık ve kıvraklıkla söylüyor şarkıyı.