Tek tek cevap vereceğim biraz uzun olacak, şimdiden kusura bakmayın bunun için.
Metal-Archives vardır. Uluslararası bir index oluşumu gibidir. Tanıtmaya çalışmaz, PR vaadetmez, sadece gruplara dair temel bilgileri verir. Bahsettiğiniz sitedeki Türk gruplar listesi de muhtemelen buradan doğrudan alınmıştır. Konu sadece arşiv amaçlıysa bunu yapan siteler zaten var. İstiyorsanız ki aynı sitede hem Arabesk Rap söyleyen adam olsun hem Slamming Brutal Death Metal yapan, o iş biraz zor zaten.
Metaltr'deki listeden bahsediyoruz sanırım. Oradaki liste bildiğim kadarıyla canlı kanlı grupların dahil olmasıyla yapılmış bir listeydi. Bir kısmı ile röportaj yapılıyordu. Forumlarında ayrı başlıkları oluyordu. Sadece listede yer almak istediğinizi siteye bildirmeniz yeterliydi. Başka kaynaklardan faydalanmışlar mıdır bilemem ama zaten adamların esas amacı buydu. Yani belli bir etkileşimi vardı. Sadece arşiv amacı ayrı bir şey, belli bir etkileşimde ortam olması ayrı bir şey. Şimdi bu etkileşimlere sadece yatırım yapan insanlar ulaşsın demek gibi nerdeyse seçkinci bir bakış açısı ile yaklaşmışsınız.
Aynı sitede farklı müzik türleri olabilir. Rock ve metal ekseninde olsun diye düşünürüm ama emek sarf edilmiş işlere de açık olmak lazım. Bir dönem herkesdinlesin.com diye bir site vardı. Kendi içinde bir kitle oluşmuştu. Hem dinleyen hem müzisyen olarak, üstelik her telden de müzik dahil edebilmişlerdi. İzmir'in black metal gruplarını da görebiliyorduk, saçma sapan bir sürü şey de vardı. Yani bu da her şeyin globalleşip tekelleşmesi ile ortadan kalktı. Site özelinde neden kapandı gitti, bilemiyorum ama söylediklerim zaten çok uçuk şeyler değil. Yapılmışları var yani.
Destekleyelim, sahip çıkalım temalı konuda da naçizane görüşlerimi belirtmek isterim. Neden sahip çıkıyoruz herkese? Herkes şarkı yazmak zorunda mı? Herkes müzisyen olmak zorunda mı? Herkes kayıt almak, kendini tanıtmak, dünyaya açılmak zorunda mı? 80'lerde mi yaşıyoruz, uğrayan Amerikan Filosu aracılığıyla gelmiş elektro gitar 8 grup kullanırcasına bir yokluk mu var? İnternet herkesin önünde açık, ihtiyaçlar belli, nasıl kullanıldığı belli, parası belli, hizmetin tutarı belli. Gücü yeten yapsın. Neden herkese, herşeye sahip çıkıp mevzuyu posta gazetesi şairleri durumuna indirgiyoruz. Düzgün müzik yapan ve bunu nasıl tanıtacağını bilen insan zaten varabildiği yere varacaktır. Varamıyorsa da ya yeterli değildir ya da hayat şartları müsade etmiyordur. Ülkedeki metalcilerin yurtdışı festivallerine katılanlarının çok büyük bir kısmı uçak biletlerini kendi ceplerinden karşılayıp gidiyor, 2 bira fişi alıp sattığı merch ile biraz yükünü hafifletip geri dönüyor. O insanlar da bunu birçok işte it gibi çalışıp sırf işin ruhu, atmosferi için yapıyor. Tanınmak, ünlü olmak için değil. Bu yüzden o segmentteki insanlara gitseniz muhtemelen tenezzül etmezler. Bahsettiğim olaylara hayal gözüyle bakan insanlar da sizden fazlasıyla medet umar ancak onlar da telefonla çektiği videolardan öteye gidemez.
Bu görüşlere hiç katılmadım. Bir taraftan ağır bir tepki ile söylenmiş sözler gibi. Diğer taraftan dünyada şu an işleyen sistemin anlatımı gibi. Bundan herkes memnunsa zaten değişmez, böyle yaşanmaya devam eder. Zamanla bundan sıkıntısı olan insanlar çoğalırsa değişebilir. Bu aynı zenginlik ile fakirlik meselesi gibi, aynı gelir dağılımdaki adaletsizlik gibi. Tüm sistemin işleyişinden elbette müzik piyasası da nasibini alıyor.
Herkese sahip çıkalım fikrinde değilim. Zaten emek sarf edilmiş müzik ile öylesine (sadece ortam için) yapılmış müzik arasında dağlar kadar fark oluyor. Herkes müzisyen olsun da demiyorum. Bunlar benim konu başındaki yazımdan nasıl çıkarıldı ben anlamadım. Şunu anlatmaya çalıştım. Bir anlamda fırsat eşitliği gibi düşünebiliriz. Arayan insan için bulunabilme eşiği diyebiliriz. Zaten içeriği hiç olmamış ya da çok ağır teknik hataları olan bir gruba sadece yerli grup diye destek olalım da demedim. İçerikteki kaliteyi belirlemek zor bir iş. Kime göre neye göre ayrı bir sıkıntı ama bir kaç noktada kriter belirlenirse bu bile belli kaliteyi sağlayabilir.
Gücü yeten yapsın mantığı ile taban tabana zıt bir konu. İşin profesyonel dünyadaki karşılığı belki bu olabilir ama insanoğlunun kendini ifade etme sancısı olarak ele aldığımızda, düşünceleri ifade etme özgürlüğü kadar temel bir özgürlüğü gücü yeten yapsın demek bana çok ters geliyor. Gücü yetemiyorsa ya da bu işi çözemediyse zaten yeterli değildir yargısı da bir o kadar yanlış olabilir. Zaten bu noktada başarının ölçütünü önce sistemin yanlış parçalarına verip sonra bu oyunu doğru oynamadı diye yetersiz kabul etmek de haksızlık olabilir. Sadece şu kadarını söyleyeyim. Normal bir internet kullanıcısının ulaşabileceği müzik ya da grup sayısı ciddi anlamda sınırlı geliyor bana. Belli bir kategorize zaten yok. Önce çıkarılan işler kaliteye göre değil ya viral reklam tarzı kitlelerin davranışlarına ya da daha büyük olasılıkla tanıtım bütçelerine göre belirleniyor.
Alıntının son kısımları ise iyice karamsarlaşıyor. Bir hayal ile doğru düzgün uğraşmadan bir şarkıyı canlı videoya çekip yollayan insanlara zaten seslenmiyorum. Yani benim için dert olan konu yarı amatör dedikleri kesim ile ilgili olabilir. Tam teknik durumlarını bilmiyorum. Bunca zaman rock-metal dinleyicisi olarak benim için dert olan bir mesele bu. Instagram'da denk geldiğim gruplarla iletişim kursam mı diye düşündüm ama sonra "tenezzül" etmeyecekleri benim de aklıma geldi. Bahsettiğiniz açıdan değil ama en azından bu aşamada insanların ilgisini çekmeyeceğinin farkındayım. Yine de çok eskilerden bildiğim Türkçe heavy metal yapan Diken grubuna rastladım, onlara bir yazdım. Öyle hiç de "tenezzül etmemezlik" havalarında değillerdi. İnsandan insana elbette değişir. 20-25 senedir müzik piyasasında olan ama pek bir kimsenin bilmediği bir grup mesela. Tanınamamışlarsa yetersizlerdir diyemiyorum. Belki müzikleri ya da duruşları beğenilmiyordur, ona lafım yok ama sırf Diken grubu örneğinde bile sistemin işlemediği çıkarımını yapmak mümkün.
Ayrıca tüm bu süreç, yapmaya çabaladığım ve kafa patlattığım bu işlerin toplamı "ünlü olmak" sonucuna zaten varamaz. Yani en azından bu müzik türü ile bunun mümkün olmadığını zaten yapanlar bilincinde. yine o bir şekilde youtube ünlüsü olurum, üç beş kişi beğenir, bir haller olur diye gitarını kapıp video çeken zihniyattan bahsetmiyorum. Müziği bir aktarım aracı olarak görüp bir şeyleri aktarma derdinde olan bu işe emek sarf eden insanlardan bahsediyorum. Yoksa havasına suyuna, ortamına bakıp içimiz rahatlasın diye bu işe girmiyorlardır. Bir çoğu zaten ek iş yapıyordur. Yani bunlar malum konular. İki farklı kavramı karıştırıp hepsini birden yargılamışsınız gibi olmuş. Sanki popstar yarışmasına aday aranıyor da oluşturmaya çalıştığım sitede bunun listeleri yapılıyor gibi olmuş. Halbuki tam aksine, esas anlatılmak istediğim arada kaybolmuş gitmiş.
Bestelerin özgünlüğünü kim belirleyecek? Mix ve Masteringde uğraş kıstası nedir? Ben sanmıyorum ülkede bu değerlendirme yetkinliğine sahip seviyede bir insan olsun. Var mı ülkede bir Bob Rock, Chris Lord, sizi hem pazarın ihtiyacına göre yönlendirsin, hem prodüksiyon üstündeki ekolü tanısın hem de günceli bilsin. Eğer varsa böyle çok yönlü bir ses mühendisi de, neden sizin para harcamayacağınız, pul koleksiyonu temalı mevzunuza mesai harcasın. En oluru olan yöntem, Spotify ve Apple Music'in aylık ve haftalık yeni çıkanlar listelerini takip edip bunları indexlemek. Sonrasında oluşturduğunuz sitenin bir trafiği oluşursa belki reklamlarla, bağışlarla biraz daha büyüyüp teşvik bazında ücretlerle sizinle benzer heyecana sahip moderatörler elde edip veritabanını geliştirmek. Sonrasında daha da büyümek isterseniz sahip olduğunuz sitenin etkileşim gücüyle, ekibinizin elinden geldiğince farklı yayınlar, konseptler ile varacağı yere varır olay.
Bakınız işte son aşamada yine küresel sistem bu, geç müziğini buradan damıt, ne uğraşıyorsunuz demeye getirmişsiniz. Zaten benim garibime giden bu. Neden müziği onların tekeline bırakıyoruz? Zaten hepsi aracılar ile çalışan, müzisyenlerden fazla kazanan büyük şirketler bunlar. Sırf bu yüzden bir sürü müzisyen protesto ediyor, türlü çeşitli haberler çıkıyor.
Neye bu kadar tepki gösterildi diye anlamak için bakıyorum ve "para harcamayacağım pul koleksiyonu" meselesi gözüme takılıyor. Bunu belirtmemdeki esas amaç, bu işe belli yatırım yapan siteler, şirketler hepsi zaten piyasada yok. Kaç yıllık anatolianrock kapandı gitti. Sonuçta daha çok "gücü yeten" dünya piyasasında söz sahibi olan büyük şirketler ve bu siteler tüm kullanıcıyı çekti. İnsanlar da doğal olarak canlı olmanın temel güdüsü olarak sürü hallinde hareket etmeye meyilli olduklarından böyle yaptılar ve küçük, yerel şirketler battı gitti. Bir taraftan yeterli olmadıkları düşünülebilinir ama diğer taraftan tüm dünya sisteminde bir hata da var diyebiliriz. İki uç arasında belli bir görüşe saplanıp kalmadan sakince bakmak lazım. Ben kendi çapımda bu işleri dert etmiş olan bir son tüketiciyim.
Dediğim gibi maddi bir beklentim yok, olmaz da, en azından bu siteden gelecek paraya ihtiyacım yok. O yüzden site bir gün popüler olsa da (ki bu kadar karamsarlığa olmaz zaten tamam) reklamdır şudur budur olaylarına girmeyi düşünmüyorum. Genelde masrafları reklamlardan karşılarız diye bir işe giriliyor, bir yerden sonra yine karşılamıyor ve kapatılıyor. Bahsettiğiniz sistem zaten bu sistem, bunlarda hata olabilir diyerek bir tepki olarak yapılmaya çalışılmış bir işe, yahu o öyle değil. İşte böyle olmalı diye tarif edilen yer zaten tam da eleştirdiğim şeyler. Ya ben anlatamamışım ya da çok hayali şeyler olmuş, inanılmamış. Tekrardan gerçek dünyaya davet edilmiş.
Gel gelelim mix mastering konusuna. Onları bir fikir olarak karşılıklı olarak düşünce alış verişi yapmak adına belirtmiştim. Burdan yola çıkıp kim senin pul koleksiyonunu ne yapsın, niye vaktini harcasına getirmek pek hoş olmamış. Benim için hobi olduğu için bunu demiştim. Teknik olarak ne kadar yeterli değil, onu yine insan katılımı belirleyecekse işimiz zor. Müziğin kalitesi meselesi sıkıntılı bir konu ama hemen her şeyi çok zor, çok çaba gerekir diye bir köşeye atmak da doğru değil.
Özgünlük meselesi belki en zor mesela ama ne kadar özgün meselesine kafa yormak yerine ilkin sadece cover olmayan şarkılar denebilir. Zaten cover telif hakkı şu bu, bu eski müzik yükleme sitelerinin minimum standartı idi.
Mix-mastering konusunda da öyle aşmış olmaya gerek yok. Neden olsun ki? Spotify'a yüklenen her parça bu konuda tam mı sanki? Temel değerlere bakılabilir, genel ses dengesine bakılabilir. Patlamayan çatlamayan her kayıt kabuldür denir. Yani işi yokuşa sürmenin alemi yok ki, burdaki amaç insanları elemek değil. Sadece minimum standart belirlemek. Yoksa bu işin en iyisi diye yapılacak işin limti yok, her zaman gelişiyor daha iyisi mümkün olabilir. İşe bu noktadan bakıp olmaz bu iş demek, hele hele böyle bir noktada bunları söylemek açıkçası bana çok garip geldi. Yapıcı bir sebep bulamadım.
Neden yıkıcı olunduğunu da hiç anlamadım. Belki samimiyetime güvenilmedi, belki işin altında site reklamı yapıp para kazanmayı falan mı düşünülüyor dendi? Ne dendiyse bunların böyle olmadığını anlatmak için bu kadar uzun yazdım. Tekrar ediyorum, ben fırsat eşitliğine inananlardanım. Dünyadaki iletişim araçlarının gelişmesi 80'lerdeki zamanlardan daha iyiye gitmemizi sağlamadı. Aksine gelişen iletişim araçları aynı zenginlerin daha zengin olması gibi bir sonucu beraberinde getirdi. Bunu da orta sınıf dediğimiz insanların bu sisteme inancı bu hale getirdi. Başka türlüsü mümkün olamaz diye düşündüğümüz için böyle bir dünyaya mahkum olduk.
Kaldı ki bir şarkı ile astronomik paralar kazanan her sanatçıya karşıyım. Bu işin doğası böyle olmamalı. Hadi kapitalist sistemde bu oluyor, ticaretle uğraşan limiti olmaksızın kazanmaya devam etmek istiyor ama yaratımdan beslenen bünyeler için para ve şöhret zaten hiçbir zaman iyi gelmiyor. Maddi olarak belli bir seviyeye geldikten sonra eksi şarkı kalitesini koruyabilen var mıdır? Ben duymadım açıkçası. İstisnalar varsa bile çok iradeli insanlardır. Genelde zaten sistemin böyle işlemesinin komple hatalı olduğu ortada duruyor. Tüm bunlara karşı bir nevi protesto olan mütevazı bir çaba ortaya konuluyor ve bunun karşısında "o işin oluru bu" diyerek yine mevcut tamamen karşı çıktığım sistem anlatılıyor. Üzülmemek elde değil.
Yine de bir sürü vakit ayırıp yazmışsınız ona teşekkür ederim, anlaşamayacağımız üzerinde anlaşmak bile bir aşamadır diyelim, ne diyeyim başka bilemedim.