The Truman show
Ölü Ozanlar Derneği adlı yapıtıyla tanıdığımız Peter Weir'ın yönetmenliğini üstlendiği The Truman Show, Andrew Niccol'un zekice tasarladığı bir senaryodan yola çıkılarak hazırlanmış ve içerisinde Orwell tarzı yergi ve taşlamalar bulunan usta işi bir öykü... Filmin bir başka özelliği de, günümüzün medya gurularından biri olarak bilinen Marshall McLuhan'a bazı taşlamalar göndermesi.
MTV'de yayınlanan Real World adlı dizinin mantıksal bir çizgide genişletilmesi olarak da tanımlanabilecek The Truman Show, temelde 30 yaşlarındaki Truman Burbank adlı bir insanın kendisinin haberi olmadan bütün hayatının 24 saat aralıksız yayınlanan bir pembe dizide ekrana getirilmesini konu alıyor. Rating uğruna yapılan bu oyun, izleyenleri film sonrasında kendi yaşamlarının gerçekliğini sorgulamaya zorluyor.
Naklen Yaşam
Tıpkı George Bailey, Chance Gardner ve Forrest Gump gibi beyazperdenin naif karakterlerinden biri olan Truman Burbank'ın doğumu tüm dünyadan gizlenen bir ormanda dünyaya gözlerini açarak gerçekleşiyor. Paramount'un bu yılki filmleri arasında en iyi biçimde incelenip gözden geçirilmiş prodüksiyonlardan biri olan Truman Show'un son derece ilginç biçimde gelişen konusu şöyle: Christof adlı reyting ustası bir yapımcının Truman Show adlı programı yaklaşık 10.000 günden beri sürekli olarak yayınlanmakta ve dünyanın her köşesindeki milyonlarca izleyiciyi televizyonları başına bağlayarak rating rekorları kırmaktadır. Bu büyük başarının altında annesinin arzusu dışında doğan bir bebeğin TV şirketi tarafından annesinin kucağından alınarak doğumundan itibaren gizli TV kameralarının karşısına yerleştirilmesi yatmaktadır.
5.000 minyatür kameranın sürekli izlediği ve canlı yayına aktardığı bu çocuk, dünyanın bir şirket tarafından yasal olarak evlat edinilmiş ilk çocuğudur ve artık büyümüş, orta yaşlara gelmiştir. Yaklaşık 30 yıldır yaşadığı herşey canlı yayında izleyicilere sunulmakta; çok sıkı bir biçimde kontrol edilen ve bütünüyle fabrikasyon bir çevre içerisinde yaşamını sürdürmektedir.
Truman Show çok çeşitli konuların karışımından oluşan bir film. Film, bir yanda bunaltıcı bir evlilikte yolunu bulmaya çılaşan bir genç adamın hikayesini anlatıyor. Bir başka tarafta ise medyanın ve halkın özel yaşamı mahvetmek için nasıl bir işbirliği içinde olduğu gözler önüne seriliyor. Bunların dışında, filmlerin bizleri nasıl yönettiği, izleyicinin gerçeklerin farkında olduğu halde nasıl daha fazlası için yalvardığı da anlatılıyor. Filmde Truman'ın acı çekmesini izleyen seyirci bundan nefret ediyor. Ama yine de izlemeye devam ediyor. Oysa herkes izlemeyi bıraksa Christof zavallı adama acı çektirmeye bir son verecek.
Eleştirmenlerin birleştiği nokta, bu kadar farklı konuları aynı anda ele alan böyle bir filmin başarısının doğru yönetmen ve aktörlerde yattığı... Filmde başrolleri Jim Carrey, Laura Linney, Holland Taylor, Noah Emmerich ve Natascha McElhone paylaşıyorlar. Ancak Jim Carrey hayranları bu filme gelirken, beklediklerinden çok daha farklı bir Jim Carrey ile karşılaşacaklarını unutmasınlar. Çünkü bu film tipik Jim Carrey filmlerinden oldukça farklı bir yapıya sahip... Carrey, bu filmde de kendine özgü mimiklerini sergilese de, bu rolüyle çok daha ciddi rollerin adamı olabileceğini ve çok boyutlu bir oyuncu olduğunu kanıtlamış oluyor. Artık eleştirmenler Carrey'nin insanları güldürmenin yanı sıra düşündürebildiğini de kabul ediyorlar.
Ayrıca Truman'ın ‘‘Güneşi batırın!'' komutunu verebilecek kadar kendinden emin kontrolcü yaratıcısı Christof rolündeki Ed Harris de filmde son derece etkili bir performans çiziyor. Yönetmen Peter Weir, Truman'ın yaşamına keskin bir gözlemcilikle yaklaşırken The Truman Show'un gösterildiği sinemalardan çıkan izleyicilerin aklına tek bir soru takılıyor: ‘‘Eğer günün birinde yaşamımın tümünün aslında çok büyük bir rating oyunu olduğunun farkına varsaydım ne olurdu?’’
http://arsiv.hurriyetim.com.tr/tatilpazar/turk/98/10/18/eklhab/04ekl.htm
Ölü Ozanlar Derneği adlı yapıtıyla tanıdığımız Peter Weir'ın yönetmenliğini üstlendiği The Truman Show, Andrew Niccol'un zekice tasarladığı bir senaryodan yola çıkılarak hazırlanmış ve içerisinde Orwell tarzı yergi ve taşlamalar bulunan usta işi bir öykü... Filmin bir başka özelliği de, günümüzün medya gurularından biri olarak bilinen Marshall McLuhan'a bazı taşlamalar göndermesi.
MTV'de yayınlanan Real World adlı dizinin mantıksal bir çizgide genişletilmesi olarak da tanımlanabilecek The Truman Show, temelde 30 yaşlarındaki Truman Burbank adlı bir insanın kendisinin haberi olmadan bütün hayatının 24 saat aralıksız yayınlanan bir pembe dizide ekrana getirilmesini konu alıyor. Rating uğruna yapılan bu oyun, izleyenleri film sonrasında kendi yaşamlarının gerçekliğini sorgulamaya zorluyor.
Naklen Yaşam
Tıpkı George Bailey, Chance Gardner ve Forrest Gump gibi beyazperdenin naif karakterlerinden biri olan Truman Burbank'ın doğumu tüm dünyadan gizlenen bir ormanda dünyaya gözlerini açarak gerçekleşiyor. Paramount'un bu yılki filmleri arasında en iyi biçimde incelenip gözden geçirilmiş prodüksiyonlardan biri olan Truman Show'un son derece ilginç biçimde gelişen konusu şöyle: Christof adlı reyting ustası bir yapımcının Truman Show adlı programı yaklaşık 10.000 günden beri sürekli olarak yayınlanmakta ve dünyanın her köşesindeki milyonlarca izleyiciyi televizyonları başına bağlayarak rating rekorları kırmaktadır. Bu büyük başarının altında annesinin arzusu dışında doğan bir bebeğin TV şirketi tarafından annesinin kucağından alınarak doğumundan itibaren gizli TV kameralarının karşısına yerleştirilmesi yatmaktadır.
5.000 minyatür kameranın sürekli izlediği ve canlı yayına aktardığı bu çocuk, dünyanın bir şirket tarafından yasal olarak evlat edinilmiş ilk çocuğudur ve artık büyümüş, orta yaşlara gelmiştir. Yaklaşık 30 yıldır yaşadığı herşey canlı yayında izleyicilere sunulmakta; çok sıkı bir biçimde kontrol edilen ve bütünüyle fabrikasyon bir çevre içerisinde yaşamını sürdürmektedir.
Truman Show çok çeşitli konuların karışımından oluşan bir film. Film, bir yanda bunaltıcı bir evlilikte yolunu bulmaya çılaşan bir genç adamın hikayesini anlatıyor. Bir başka tarafta ise medyanın ve halkın özel yaşamı mahvetmek için nasıl bir işbirliği içinde olduğu gözler önüne seriliyor. Bunların dışında, filmlerin bizleri nasıl yönettiği, izleyicinin gerçeklerin farkında olduğu halde nasıl daha fazlası için yalvardığı da anlatılıyor. Filmde Truman'ın acı çekmesini izleyen seyirci bundan nefret ediyor. Ama yine de izlemeye devam ediyor. Oysa herkes izlemeyi bıraksa Christof zavallı adama acı çektirmeye bir son verecek.
Eleştirmenlerin birleştiği nokta, bu kadar farklı konuları aynı anda ele alan böyle bir filmin başarısının doğru yönetmen ve aktörlerde yattığı... Filmde başrolleri Jim Carrey, Laura Linney, Holland Taylor, Noah Emmerich ve Natascha McElhone paylaşıyorlar. Ancak Jim Carrey hayranları bu filme gelirken, beklediklerinden çok daha farklı bir Jim Carrey ile karşılaşacaklarını unutmasınlar. Çünkü bu film tipik Jim Carrey filmlerinden oldukça farklı bir yapıya sahip... Carrey, bu filmde de kendine özgü mimiklerini sergilese de, bu rolüyle çok daha ciddi rollerin adamı olabileceğini ve çok boyutlu bir oyuncu olduğunu kanıtlamış oluyor. Artık eleştirmenler Carrey'nin insanları güldürmenin yanı sıra düşündürebildiğini de kabul ediyorlar.
Ayrıca Truman'ın ‘‘Güneşi batırın!'' komutunu verebilecek kadar kendinden emin kontrolcü yaratıcısı Christof rolündeki Ed Harris de filmde son derece etkili bir performans çiziyor. Yönetmen Peter Weir, Truman'ın yaşamına keskin bir gözlemcilikle yaklaşırken The Truman Show'un gösterildiği sinemalardan çıkan izleyicilerin aklına tek bir soru takılıyor: ‘‘Eğer günün birinde yaşamımın tümünün aslında çok büyük bir rating oyunu olduğunun farkına varsaydım ne olurdu?’’
http://arsiv.hurriyetim.com.tr/tatilpazar/turk/98/10/18/eklhab/04ekl.htm