The Village-Shyamalan

Zelenhgorm demiş ki:
Shyamalan hiç korku filmi çekmediğini mi söylemiş? Benim Cine 5 te izlediğim orjinal röportajında ise, "Ben hep korktuğum şeyleri filme çekiyorum. Sonuç olarak ta çektiğim şeylerden de kotkuyorum. The Village filmi de beni fazlasıyla korkuttu" diyordu. Bu iki anlama çıkabilir:

1- Ben korku filmi çekiyorum. Hatta o kadar iyi çekiyorum ki, kendi filmlerimden bile korkuyorum.

2- Ben ottan boktan korkuyorum

yorumuna bayıldım 😆 ben ikincisine katılıyorum.berbat ötesi bir filmdi okadar sıkıldım ki izlerken korku diye gittik filme aşk fiilmi çıktı,sevdiğine ilaç yetiştirmek için canavarlı ormanı geçen kahraman kör kız :roll:
 
crescent83 demiş ki:
Zelenhgorm demiş ki:
Shyamalan hiç korku filmi çekmediğini mi söylemiş? Benim Cine 5 te izlediğim orjinal röportajında ise, "Ben hep korktuğum şeyleri filme çekiyorum. Sonuç olarak ta çektiğim şeylerden de kotkuyorum. The Village filmi de beni fazlasıyla korkuttu" diyordu. Bu iki anlama çıkabilir:

1- Ben korku filmi çekiyorum. Hatta o kadar iyi çekiyorum ki, kendi filmlerimden bile korkuyorum.

2- Ben ottan boktan korkuyorum

yorumuna bayıldım 😆 ben ikincisine katılıyorum.berbat ötesi bir filmdi okadar sıkıldım ki izlerken korku diye gittik filme aşk fiilmi çıktı,sevdiğine ilaç yetiştirmek için canavarlı ormanı geçen kahraman kör kız :roll:

Filmi anlamamış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü ormanda canavar filan yokki. Ama senin gibi filmi aşk filmi zanneden çok insan var. Yani suç sende değil aslında. Filmin reklam çalışması, daha çok izleyici çekmek için yanlış yapıldı. Korku filmi gibi tanıtıldı. Bunun Shayamalan'la ilgisi var mı bilmiyorum. Ama filmin konusu ne korku, ne de aşk (hatta alakası bile yok).

Filmin anlatmak istediği bir şey var. O da yaşadığımız hayatın güvensizliği, insanın kendini koruma içgüdüsü nereye kadar gidebilir. Hayatla yüzleşmek, ya da ondan kaçmak. Filmin anlatmak istediği temel konular bunlar.

Aşk ve gerilim, konuyu daha çekici ve işlenebilir hale getirmek için eklenmiş yan konular. Zaten filmin sonunda ne gerilim, ne de aşk kalıyor kafamızda. Tekrar söylüyorum, zaman aralığı filmdeki en önemli unsur. Filmi lütfen tekrar izleyin, ama bu sefer, "zaman" konusuna dikkat edin. Köyde yaşayan insanların kıyafetlerine, elektrik kullanılmamasına, hiç bir modern hayat belirtisi olmamasına dikkat edin. İşte o zaman, filmin sonunda anlatılmak isteneni anlayacaksınız. Tekrar izlerken de, filmin sonunu aklınızdan çıkarın, sanki ilk defa izliyormuş gibi olun.

Sanırım, insanlar bu filme "korku filmi" şeklinde bir tanımlama ile gidince, beğenmeyenlerin sayısı çok fazla oldu. Eğer doğru tanıtım yapılsaydı, doğru izleyici filme gitseydi, bu kadar beğenilmeyen bir film olmazdı bence. Çünkü bana göre, "izlediğim en iyi filmlerden biri".
 
Yalnız film bize hep "korkan" insanların bakış açısından, ürpertici bir atmosferde yansıtıldı. Ve bir gerilim - korku filmi havasında geçti. Ben de filmin sonunda kendimi aptal yerine koyulmuş gibi hissettim. Olayları, işin gerçek yüzünü bilenlerin gözünden bize hiç göstermediği için, bu gerilim - korku havasını Shyamalan'ın da körüklediğini söyleyebiliriz. O ütopyasını tam olarak yansıtmak için, böyle ucuz bir yönteme başvurmak yerine iki taraftan da göstermeliydi olayları bana kalırsa Shyamalan.

Filmdeki ütopyayı tam olarak anladıysam, onun da çok hoşuma gitmediğini söyleyebilirim. Korkutularak büyütülen bir nesilden ne hayır gelir ki? "Aman çocuğum geç gelme, öcüler kapar seni sonra!" veya "O taraflara gitme sakı yavrum, çingeneler çalar sonra seni" gibi yaklaşımlarla büyüyen nesilin toplumsal ve kişisel psikolojisi normal olmaz kanımca.
 
o kadarını elbette ki anladım, yani filmde bi kaçış vardı,modern toplumdan,özellikle köyde yaşlılar gençleri teknolojiden kent yaşamından uzak tutmak için böyle bi yalan uydurmuşlardı
Yanlız fragmanını izleyerek filme gittim ve tam bir sahtekarlık yapmışlar.Çünkü film sanki 15. yy da geçiyor o devir insanları doğaüstü güçlerden korkuyolar vb.. bunlar var gibi bi fragman çekmişler,ayrıca korku filmi gibide lanse ettiler.Belki farklı bi tanıtım olsaydı beğenen sayısı artacaktı ama kesinlikle bana hitap edecek bir film değildi,hatta "alone in the dark" tan sonra izlediğim en berbat filmdi de diyebilirim
 
crescent83 demiş ki:
o kadarını elbette ki anladım, yani filmde bi kaçış vardı,modern toplumdan,özellikle köyde yaşlılar gençleri teknolojiden kent yaşamından uzak tutmak için böyle bi yalan uydurmuşlardı
Yanlız fragmanını izleyerek filme gittim ve tam bir sahtekarlık yapmışlar.Çünkü film sanki 15. yy da geçiyor o devir insanları doğaüstü güçlerden korkuyolar vb.. bunlar var gibi bi fragman çekmişler,ayrıca korku filmi gibide lanse ettiler.Belki farklı bi tanıtım olsaydı beğenen sayısı artacaktı ama kesinlikle bana hitap edecek bir film değildi,hatta "alone in the dark" tan sonra izlediğim en berbat filmdi de diyebilirim

Ya arkadaşım, sana fragmanında filmin bütün hikayesini verselerdi, filmi izlemenin ne anlamı kalırdı. Hem bu zamanda hangi Hollywood yapımının fragmanı, filmin orijinalini doğru dürüst yansıtıyor, hiç düşündün mü ? Filmi beğenmemiş olabilirsin tabi, ama film "fragmandaki gibi çıkmadı" demek başka şey, filmi beğenmedim demek başka şey. Ben de filmin reklamının yanlış izleyici kitlesine yöneltildiğinin farkındayım, ama bunun suçu kimsede değil. Çünkü filmi hiç bir kalıba uyduramıyorsunuz. Filmde gerilim unsuru da var, aşk da var, ama gel gör ki, sonunda hiç alakasız muhteşem bir şey var. Şimdi bu filmi sınıflandıramıyoruz diye, reklamı yapılmayacak mı ? Fragmanı çekilmeyecek mi ? Fragmanından hayal kırıklığına uğrayacağın o kadar çok film varki, bence onların yanında "The Village" izlemeye değer filmlerin başında geliyor.
 
"Fragman" konusunda her ikiniz de haklısınız. Bu filmin fragmanında crescent83 ün dediği gibi bir sahtekarlık var. Ama Turke01 in dediği gibi birçok filmde de bu tür sahtekarlıklar mevcut. Hollywood işte, yapabilecek birşey yok!!!

Bu konuda en büyük sahtekarlığı Blair Witch Project yapmıştır benim izlediğim filmler arasından. 5000 dolara çekilip, bilmemkaçmilyondolar hasılat yapan başka film de yoktur zannediyorum...

Yalnız kimi filmlerde de alakasız bir fragman güzelim bir filmin içine edebiliyor. Örneğin Anthony Hopkins'in oynadığı "Instinct" filmi. Resmen bir korku filmi olarak gösterilmişti. Oysa ki alakasız mükemmel bir film.
 
Aslında bu konu tamamı ile bakış açısıyla alakalı. İlk olarak şunu söyleyeyim, "Blair Witch Project", benim izlediğim en iyi gerilim filmiydi. Hatta bakış açımı da sunayım size, beni biraz daha iyi anlamanız için. Ben "korku öğesinin gösterildiği" korku filmlerine çok gülüyorum. Çünkü ben, hiç bir zaman bir filmi sanki gerçekleri izliyormuşum gibi izleyemem. Filmde olanların kurgu olduğunu, hele ki "korku filmi" adı altında yapılan filmlerdeki "öcü" 🙂 tabir ettiğimiz yaratıkların, aslında var olmadıklarını aklımdan çıkaramıyorum filmi izlerken. O yüzden de bana hepsi komedi filmi gibi geliyor. Elbette bazı istisnalar yok değil. Ama genel olarak bakış açım böyle. Sanırım "gerilim filmi" tabiri benim için daha uygun. "The Village"ı sevmemin nedenlerinden biri de bu aslında, filmdeki yaratıkların aslında var olmaması, hepsinin kurmacadan ibaret olması.
Zaten amerikan sinemasının bence en kötü yanı filmlerinde, "korku öğesini göstermesi". Bence bir film insanı gerçekten korkutmak, gerilim duygusunu hissettirmek istiyorsa, korkuyu sağlayan öğeleri göstermemeli". Çünkü insanın en büyük korkusu "bilinmeyen korkusudur". Görmediğimiz, bilmediğimiz şeylerden içgüdüsel olarak korkarız. "Blair Witch" bu yüzden bence harika bir gerilim filmi. Çünkü korktuğumuz şeyi hiç görmüyoruz. Eğer o filmin ortalarında elinde süpürgeyle gezen bir cadı görseydik, film asıl o zaman büyük hayal kırıklığı olurdu. Ve ben de gülmekten kendimi alamazdım. Zaten ucuz kameralarla çekilip, sanki "gerçekmiş" izlenimi vermesi de, bence filmin değerini artıran bir şey. Çok iyi bir film olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca bir filmin iyi olması için, pahalı bir bütçeye sahip olmasına gerek yok bence. Bütün o özel efektler, ve bilgisayarlar olmadan da çok harika filmler yapılabilir. "K-Pax" bunlara bir örnek olabilir.

Fragman konusuna gelirsek, "Blair Witch"in tanıtımı biliyorsunuz, sanki gerçekten ormana gidip kaybolmuş öğrencilerin kasetlerinden derlenmiş bir filmmiş gibi yapıldı. Bence bu çok zekice bir reklam kampanyası. Ama bu numaraya aldanmamak elimizde. Çünkü böyle bir şey olması mümkün değil, hepimiz biliyoruz. Demek istediğim, Hollywood aslında bizi fragmanlarla kandırmıyor, kandırılmak istenen izleyiciyi kandırıyor. Bir filme fragmanını izledikten sonra gitmeye karar veriyorsanız, siz de kandırılmak isteyenlerden oluyorsunuz diye düşünüyorum. Zaten bir filmi gidip görmeden, onunla ilgili düşüncenizin şekillenmesi mümkün değil. Village'a korku filmi diye giden arkadaşların hayal kırıklığına uğraması gayet normal. Çünkü film korku filmi değil, ve bu konuda filmi suçlamak da doğru değil. Çünkü Shayamalan'ın anlatmak istediği bir şey var, ve filminde onu anlatıyor. Hem de hiç ummadığımız bir anda tokat gibi yüzümüze indiriyor. Sizi bilmem ama ben sonunda ne olacağını bildiğim bir filmi izlemek yerine, "Village" gibi, "The Others" gibi bir film izlemeyi tercih ederim.

Sizin istediğiniz, tıpkı şuna benziyor: Önce bir kitabın son sayfasını okuyup, daha sonra ilk sayfadan okumaya devam etmek.
 
Sevgili Turke, bana kalırsa etik olan bir fragman, ya film hakkında insanın kafasında doğru bir fikir oluşturmalıdır (kitabın son sayfasını okumak kadar değil tabi ki 🙂 ) veya sadece bazı sahneler gösterip film hakkında hemen hemen hiçbir bilgi vermemelidir. Kimsenin izleyecek kişileri yanlış yönlendirme gibi bir lüksü olduğunu düşünmüyorum.

Korku öğesini önceden göstermek ve göstermemek konusunda ise filmden filme değişir diyorum. Ama genel olarak haklısın. Mesela favori filmlerimden biri olan Hellraiser filmlerinde korku öğesi çok önceden gösteriliyor. Fakat filmdi izlerkenki adrenalin seviyem hiç düşmemişti. (garip bi ifade oldu). Kötü bir örnek olaraksa S.King - It filmini örnek verebilirim. Yazık etmişler filme....

Bütçe konusunda da aynı şeyleri düşünüyorum. The Texas Chainsaw Massacre "1972" , en sevdiğim 3-4 korku filminden biridir. Bütçesi ise çok azdır.
 
joaquin nin ........... sahnesi izledigim en enteresan sahnelerden biriydi ...sinemanin büyüsü ..................................i gördügüm anda hissetiklerim herhalde...
 
The Village iyi bir film değildir;
Hintli yönetmen M. Night Shyamalan ilk büyük çıkışını The Sixth Sense ile yapmıştır (ki bu film sayesinde sinema tutkum başlamıştır) ve ardından yönettiği 3 filmle bu filmin kalitesine yaklaşamamıştır..
Unbreakable (2000)
Signs (2002)
Village (2004)
Nedeni birazda Shyamalan ın megolomanlığıdır...her filminin başında "A M. Night Shyamalan Movie" gibi ibareler kullanıp olayı "one man show" a dönüştürmüştür .(hatta bu Village filmi Birleşik Devletlerde M. Night Shyamalan's The Village adı ile gösterime girmiştir) buna ek olarak her filminde The Sixth Sense' teki gibi süpriz sonlar yaratmaya çalışmış ve kısmen başarısız olmuştur bana göre.. Aslında bu her yönetmenin çıkış noktasıdır.. Her yönetmenin bir tarzı vardır.Lakin tarz ne olursa olsun her yönetmenin bir "en iyi" si vardir..hiçbir zaman bir ikinci Amorres Perros ,Eternal Sunshine Of The Spottles Mins,Amelié,City of God,Hable Con Ella,Memento v.s. çıkmayacaktır...benzerleri olacaktır farklı yönetmenler tarafından...ya da aynı yönetmenler bunu aşmaya çalışacaktır(ki genelde en iyi ikincisini yaratabileceklerdir)...
Bu açıdan bakıldığında The Village iyi bir film değildir...

The Village gerçekten iyi bir filmdir...
(spoiler içermekte!)
Bir M. Night Shyamalan filmi olduğu göz ardı edilirse, ya da Shyamalan' ın değişebileceği(gelişebileceği) düşünülürse iyi bir film olduğu açıktır..
Dikkatli incelendiğinde filmde Amerikan yaşam tarzına ince bi ayar çekilmektedir.. Amerikan haklının aslında dışarıdan etkilere/yeniliklere ne kadar kapalı olduğu kendi yarattıkları dünyada kendi yarattıkları tehlikelerle korkularla yaşadıkları ancak böyle güzel anlatılablirdi.. Bunun bir gerilim filmi değilde bir eleştirel film olduğunu gerçeğinin farkına varilmasını durumunda film son derece ilginç bi yere gelior..
Şöyle ki;
Buradaki insanlar kendi ütopyalarını kendi ülkelerini yaratmak için yola çıkıyorlar..fakat yarattıkları şey yine içinde bulundukları o dünya oluyor! yaşadıkları dünyanın anca bi alt kümesini oluşturmaktadırlar trajikomik olarak... Kendi yaratıklarını yaratıyorlar ... kendi halkının bundan korkmasını sağlıyorlar...Tek amaçları kendi çarklarını kendilerinin döndürmesi..sadece kendi imkanları ile..."dışarıya çıkamazsınız!! orada canavarlar var! ham yaparlar".diyerek olası sonu daha da yakınlaştırıyorlar.. gün geliyor içlerinden biri ölüyor ve bunun ardından " ya biz haya yaptık sanırım" demek yerine yine bir kurban yolluorlar dış dünyaya(!).... ve sonuçta ne mi oluor?? işte size günümüz dünyası!..kendini içten çökertecek olan bi düzen...
elbette bu eleştiri sadece amerikan sistemine gelmior...her birimizi sorguluor içten içte... hepimiz o canavarları yaratıoruz içimizde,çewremizde, şehrimizde, ülkemizde...ve ne oluor?! içimize kapanıyoruz ..
toparlayacak olursam...shyamalan burada günümüz toplumlarının yarattığı yaratıklar ve bunların işleyişi ile ilgili bir film sunmakla beraber, "nerede yaratılırsa yaratılsın hayvan hayvandır ve yaratanı da yokedecektir" mesajını gayet karamsar bir şekilde vermektedir...

ve bence The Village gerçekten çok iyi bir filmdir... "gerilim filmi izlicemm! süpriz sonlu film istiomm sonunu tahmin edicemm heyo!" demedikçe.
 
Beğenme kavramı görecelidir. Sana göre Amorres Perros ,Eternal Sunshine Of The Spottles Mins,Amelié,City of God,Hable Con Ella,Memento gibi filmler, Village'dan iyi olabilir. Ama bu gibi karşılaştırmalar, sadece kişisel yorumdur. Bir sanat eseri ile ilgili genel geçer iddiada bulunmak, mümkün değildir, diye düşünüyorum.
 
bence village daki amerikan halkinin kendi pisliginden rahatsiz olup kendi utopia larini yaratmalari bir hayli ironik...shyamalan yerinde olsam bende filmlerimi adimla beraber tanitirim...shyamalan film boyunca korku unsurunu göstermeden korkutabilen ve gerebilen bir yönetmen bence...signsdaki olay örgüsü ve brezilyali çocugun dogum günü partisindeki amatör çekim sahnesi,6th histeki neredeyse her sahne,village in akillara zarar bitisi,unbreakablede siradan bir hayat hikayesinden enteresan bir sekilde süper kahraman filmine dönüsmesi shyamalanin dehasini kanitlar nitelkikte bence...
 
turke01 demiş ki:
Beğenme kavramı görecelidir. Sana göre Amorres Perros ,Eternal Sunshine Of The Spottles Mins,Amelié,City of God,Hable Con Ella,Memento gibi filmler, Village'dan iyi olabilir. Ama bu gibi karşılaştırmalar, sadece kişisel yorumdur. Bir sanat eseri ile ilgili genel geçer iddiada bulunmak, mümkün değildir, diye düşünüyorum.

filmle ilgili yazdığım ilk paragraf tamamiyle şahsi görüşüm değil ztn..iki farklı bakış açısından yaklaşmaya çalıştım..ilki bu filmi sadece gerilim filmi sananların bakış açısıydı..amacım karşılaştırmak deil.. Shyamalan denince insan ikinci bir 6.his beklior..gerilmek istior..haliyle biraz dar bir bakış açısıyla izliyor filmi..

bunun gibi karşılaştırmaları ben de tasvib etmiorum..bu konuda haklısın
 
tim burton'ın big fish filmindeki bir sahneden,bolca etkilenildiğini düşündüğüm film..bu kadar da olmaz ki dedirten ayrıntılar var.
spectre kastettiğim mekan..repliklere kadar birebir neredeyse..the village bütünüyle spectre'yi anlatıyor gibi..big fish(2003) the village ise (2005) tarihli.belirtmeden geçemedim..
 

Geri
Üst