4-5 yıl öncesine kadar forumda öyle üyeler vardı ki, 3 sayfa yazı yazsa 4. sayfayı da yazsa keşke diye iç geçirirdik.
Birisi gelir Ibanez anlatırdı, 30-40 yıllık markanın adeta her gününe hakim, başkası gelir 80’ler anlatırdı albüm albüm…
Sohbetin seviyesi o kadar yüksek olurdu ki bazen, okumaktan, anlamaya çalışmaktan fırsat bulup da iki kelime yazamadığımız zamanlar olurdu. Alım-satım başlığı sürekli canlı, ciddi kaliteli ekipmanla dolup taşardı. Sarı site rakip bile olamıyordu buradaki sirkülasyona. Çok merak ettiğimiz fakat maddi gücümüzün yetmediği ekipmanlar için onlarca kez birbirimize emanet ekipmanlar gönderdik, denemek, keşfetmek, tecrübe sahibi olmak için.
Şu an baktığınızda ülkedeki en iyi lüthiyerler burada eskiden aktif üyeymiş, ülke piyasasını ikinci elde domine eden insanlar o potansiyeli burada kazanmış, Youtube kanalı on binlerce izlenen kişiler hep eski müdavimler, son 4-5 yıldır kurulup tutulan ekiplerin bazı gitarcıları buradan yetişme vs vs.
Turkrock eskiden iyi bir okuldu. Bu bir gerçek. Çünkü insanlar eskiden bilmedikleri ya da hoşlanmadıkları konulara karşı daha az sevgisizlik gösteriyordu. Saygı hat safhadaydı. Kişinin beğenilerine hitap etmeyen ürünler, daha az taşlanır, yapıcı eleştirilerde bulunulur, en kötü “eline sağlık, başarılarının devamını dilerim” denilip geçilirdi. Zaten birisi size bunu yazdığında ona hitap edememenin burukluğunu yaşardınız, fakat tartışma ortamı oluşmadığı için gerilmezdiniz. Başka bir başlıkta oldukça övülen bir ürün gördüğünüzde, kendi ürününüzle onu kıyaslayıp, eksikleri saptayıp kendinizi geliştirmenin yollarını arardınız. Bu şekilde sağlıklı bir rekabet sistemi oluşurdu çoğu zaman.
Şimdi öyle mi? Doğru kaybetme ya da yanlış kazanma felsefesi hakkında haberdar olan üye sayısı bir elin parmaklarını geçer mi bilemiyorum. Bazı tartışmalarda bilerek kaybediyor görünmek gerekir. Yanlış kazanımlar elbet bir gün patlar, zaman geldiğinde saygıyı hak eden eninde sonunda siz olursunuz. Bilgi ve ahlak sahibi kişilerin kıymeti er ya da geç anlaşılır. Bu forumda ya da dünyanın herhangi bir ortamında böyledir.
Bilgiye sahip olmak çok kıymetlidir. Siz bunu karşı tarafa aktarmak için iletişim kurmaya başladığınız an “öğretmen” sıfatlarınız işin içerisine dahil olur. Müthiş donanımlı olabilirsiniz, fakat öğretme yöntemleriniz yetersiz/yanlışsa birdenbire çok “itici” olarak nitelendirilebilecek bir pozisyona düşebilirsiniz. Burada “ne uğraşıyorum karşımdaki cahille” edası ile hareket ederseniz, kendinizle zıt düşersiniz, çünkü o bilgiyi aktarmayı, siz özgür iradenizle seçtiniz. O sebeple bir bilgiyi aktarmak istediğinize karar verdiğinizde, karşı tarafın bilgiyi alma tarzını da tahlil edip, yöntemlerinizi buna göre belirlemeniz gerekir. Bu da emek ve sabır ister.