Turkrock Sinema Kulübü

Şimdi bu başlık orjinal bir fikir olmamakla birlikte, çoğu forumda mevcut olan güncel sinema filmi paylaşım şeysidir. Düşündüm ki filmler içün ayrı ayrı başlıklar açıp dağınıklık yaratmaktansa, tek bir başlık altında yeni-eski filmleri konuşuruz, tartışırız, spoil ederiz, birbirimize tavsiyeler ederiz her türlü.
Halihazırda "en iyi 250 film" başlığı mevcut, fakat o iddiası belli olan ayrı bir liste deyu düşündüğümden bu dükkanı buraya açmayı uygun gördüm, hayırlı olsun.

İlk filmimi futboldan seçerek tribünlere oynamaktan da geri durmuyorum:

The-Damned-United-04.webp


The Damned United:

İngilizlerin efsane futbol adamı Brian Clough'un teknik direktörlük dönemini anlatan bir film. Aslında başarılarla dolu olan kariyerinin belki en kötü dönemi, o aralar en parlak günlerini yaşayan Leeds United'ın başında geçirdiği 44 gündür. Film tam olarak o 44 günü anlatıyor.
 
Aferin, güzel başlık. Aynen katılıyorum, bu bölümde eski muhabbet dönmüyor ne zamandır. 50 bin farklı başlıktan dolayı olabilir mi acaba? Bence de tüm geyikleri burada yapmak daha mantıklı. 😀

Bollocks to Don Revie! demek istiyorum o halde. Gerçekten başarılı film. Olaya GSH'deki gibi tribünsel açıdan değil de, hem sportif hem de yaşanmışlık açısından bir bakış atıyor. Bu arkadaş Frost/Nixon'da da başrolü oynuyordu ve orada da hakkını vermişti rolünün. Açık konuşmak gerekirse, Nottingham Forest ve Derby County'nin başarılarından haberdar olsam da, bu işlerin arkasında Clough'ın olduğunu bilmiyordum bu filmi izleyene kadar. Adam meğer 1. Ferguson'muş İngiliz futbolunda.

Gerçi iyi başlık dedik ama, haftada 10 civarı film izleyen ben, askerden döndüm döneli film izlemiyorum doğru dürüst. Bir istememezlik durumu var nedense. Varsa yoksa Seinfeld mınako. Allahtan Shameless ve Game of Thrones imdadımıza yetişti inceden. Film olarak en son Pirates of the Caribbean on Stranger Tides izledik işte... Yok foto moto!
 
Bir günde doldurmak şart değil ki. Gün geçtikçe, biriktikçe güzelleşecektir. İlk cümlede "güncel" dedik ama son çıkan filmler ile sınırlı değiliz elbette. Fotoğraf şart değil tabikim, fekat bir imdb linki falan koysam diye düşünüyorum yazdığım filmlere, bakarsın yarın bir gün mütevazi bir veritabanı da oluşur buralarda.
 
Kullanılan yazı dili konusunda bu forumun ilk günlerinden itibaren verilen mücadelenin bizzat içinden birisi olarak, saygı duyuyorum tabi. Ancak espri bazındaki bu tür kelime yanlışlarından kaçınmıyor oluşumuzun sebebi, kuşkusuz sitenin eski sirkülasyonunun olmaması, dolayısıyla kötü örnek olabileceğimiz bir gençliğin artık Türkçe'yi başka platformlarda katletmeye devam etmesidir. Onu da belirtmek isterim (bir mazeret olarak değil tabi ki, düzgün bir dili her daim tercih etmek gerekiyor bence de).

Yeni bir film yazdılar diye sevinmedim de değil hani.
 
Yahu, allah aşkına, baktım-okudum, orada 2 tane "lan" silinmiş. Buna mı taktınız, bu yüzeyselliğe mi indirgediniz olayı? Bunca zaman sonra ansızın hem de? Birine doğrultulmuş ve kullanılmış ifadeler değil onlar. Seneler olmuş ve ben artık bu işlerle uğraşmak istemiyorum aslında, ama insanın neşesini bozuyorsunuz şu kadar ufak şeylerle uğraşarak. Kolay gelsin, ne diyelim.
 
Kelime silindiğinin farkında değildim ben yahu, "fekat, tabikim" gibi kullanımlardan kaynaklanıyor sanmıştım. Silinme varsa ona da sözüm yok, saygı duyarım. Ancak eğer ki sebep gerçekten o kelimeler ise, aynı hassasiyeti herkesten beklerim. Fakat uzatmanın mantığı da yok, bunca yıl sonra böyle bir sebep yüzünden tatsızlık çıkarmak hoş olmaz.
 
Bayadır film izlememişim.En son geçen ay Jack Black'in "güliverin gezileri" ni izledim.Tanınmış simalar dışında eh işte bir film. Kitapları hatta çizgi filmleri daha güzeldi.
 
Dün gece Robert downey jr. reyis ile zack galifinakis'in oynadığı "git başımdan" filmini izledim.Açıksası birkaç sahne dışında beklediğim kadar güldürmedi.
 
Monsters. Öğrendiğime göre, iki oyuncu, yönetmen dahil 3 kişilik bir set ekibi gibi cüzi bir kadroyla çekilmiş, "post-apocalyptic" denildiğinde akla gelebilecek en rahat filmlerden. Uzaylı istilası sonrası hayat ve bu gerçeğin (istila) nasıl normalleşip sıradanlığa entegre olduğu üzerine bir yolculuk filmi. Birkaç sahne harici ortada senaryo da namevcut, diyalog da, vesaire de - film tamamen doğaçlama çekilmiş. Figüranların hepsi, izinsiz çekim yapılırken mekanda bulunan insanlar ve pek çoğu zaten kendisini oynuyor. Tavsiye ederim valla.
 
Green Hornet : çok vasat bir başlangıcı var.ilk yarım saat içinde kapatanı suçlamam.ama dayanınca ortasından itibaren aksiyon dozu artınca izlenebiliyor. Çinli herif yeni jet-li olacak sanırım.
 
Green Hornet Bruce Lee'nin bir dizisi mi neymiş ha. Bu yeniden çevrimi. Eğlenceli gene, Seth Rogen bütün filmlerinde aynı hödük karakteri oynuyor gibi ama eğlenceli bence. Evin içinde kavga ettikleri sahne çok iyiydi 😀

Limitless izledim. Yeni sayılır, 2011 çıkışlı. Başroldeki kitap yazmaya çalışan vasat, başarısız yazar tip bir gün olmadık bir işe bulaşıp bir ilaç keşfediyor. İlacı alanın beyin kapasitesi fulleniyor, artık kitap mı yazarsın, çılgın olasılıkları hesaplayıp acaip işlere mi kalkışırsın, hayal gücüne kalmış. Kitap uyarlamasıymış zaten. Bence daha güzel bağlanabilirmiş ama beğenmedim de diyemem.
 
Source Code
Şimdik bu filmle ilgili ne desem, ucundan spoiler olabileceğinden çok yüzeysel geçerek tavsiye etmek durumundayım. Bir kere bilim kurgu filmi bu. Adamın biri, hareket halindeki bir trende uyanıyor, karşısında tanımadığı bir kadın, kendisi de kendisi değil, başkasının bedeninde resmen. Yolculuk ediyorlar ve olaylar gelişiyor. İzledikçe çözülüyor senaryo, karakterler falan. İzledikten sonra hakkında konuşulası, tartışılası bir film.
 
Son izlediğim değil ama geçen ay av mevsimini izledim. Çok vasat bir film.Kötü diyemiyorum Şener Şen'e saygımdan dolayı.Ancak senaryo zayıf. insanı şaşırtmıyor.Hasta kızı görünce olay çözülüyor zaten.Hani bi süpriz olur,yanlarına aldıkları çömez seri katil falan çıkar,çünkü araştırıyordu,şöyle "twin peaks" in sonu gibi manyakça birşey çıkar... yok yine hollywoodun kıymetini bilelim.
 
Valla Jackson Rathbone oynadı ve Clive Barker var diye esasen "Dread"i izledim yakın zamanda. Adam yardırıyor, fakat adamın bünyeyi bok edecek kapasitede bir konunun içinde.... ailesinin gözünün önünde baltayla öldürülmesiyle kafayı yemiş bir ressam, bunun karşılaştığı iki tip ve bu üçlünün korku üzerine yaptığı araştırmanın çığrından çıkması. Film aslında güzel gidiyor ve belirli bir felsefeye sahip, fakat nedense, son iki dakikasında, çok afedersiniz, bu felsfeyi sikmeyi tercih etmişler. O noktaya kadar geren, insanı depresyona sokan filmin birden böyle bitmesine insan katlanamayıp basıyor küfrü. Ben şahsen bastım. Ama yine de tavsiye edebilirim.
 
London Boulevard
london_boulevard.webp

Fragman: http://www.youtube.com/watch?v=y6eVMP456UY

Colin Farrell mapustan yeni çıkmış, artık namusuyla yaşamaya karar vermiş düzgün bir adamdır. Her sabıkalı düzgün adamın etrafında olduğu gibi bir adet de puşt kankisi vardır. "Colin iyiydi ama çevresi kötüydü" kanunu sonuna kadar geçerli. Dört bir yanı mafya adamın, onu bu işlerin içine çekmeye çalışıyorlar film boyu. Londra'da geçiyor film. Her ne kadar durgun sayılabilecek bir akışı olsa da, hatta senaryonun en coşması gereken yerde dahi bu durağanlık bozulmasa da İngiliz aksanı, başarılı diyaloglar, ilginç tiplemeler filmi izlenmeye değer kılıyor. (bu son cümle iyi oldu mu böyle? hep o gösterişli film yazılarına özenmişimdir, yoksa bu da mı gol değil hakim bey 😀)
Ayrıca film boyu çalan müzikler var arkadaş, filmin kendisinden daha çok beğendim desem yalan olmaz. Bayılıyorum müzik seçimi tam isabet olan filmlere.
 
Parantez açıp bir şey söyleyeyim, ben bu Colin Farrell'den nefret ediyorum. Nefret etmesem de, In Bruges hariç hiç bir filmine ısınamadım. Her filmin içine ediyor gibi: İskender, Miami Vice... Ben oynasam daha iyi olurdu bu filmler yahu. Odin keza. Niye böyle filmlerde oynuyor bu adam sürekli? Yoksa bunun oynadığı filmler mi böyle oluyor? Tavuk-yumurta? Taktım ben bu adama, tahtada isminin yanına çarpı attım.
 
Ben de hastası değilim pek. Bunlar belli başlı adamlar böyle, Ben Affleck, Matt Damon, Colin Farrell, Mark Wahlberg ve hatta Keanu "i can't act" Reeves, hepsi sanki farklı derecelerde biraz odunsu gibi 😀

Woody Allen yönetsin, Colin Farrell oynasın, işkence olarak izletelim sana 😀
 
Bu arada, ne kadar doğrudur bilmiyorum ama, Michael Sheen ve Arka Sokaklar'daki top sakallı arkadaşın Spartacus'un yeni sezonunda kadroda olacağı söyleniyor. 100 dinarı garanti, 5 dinar da öldürme bonuslu olarak imzalar atılmış. Bize hayırlı olsun demek düşer.

Hatta, Michael Sheen'den gladyatörlere:

- Well, I might as well tell you now. You lot may all be internationals and have won all the domestic honours there are to win under Doctore. But as far as I'm concerned, the first thing you can do for me is to chuck all your medals and all your caps and all your pots and all your pans into the biggest fucking dustbin you can find, because you've never won any of them fairly. You've done it all by bloody cheating.

😀
 

Geri
Üst