Basından Gelibolu yorumları
Tolga ÖRNEK'i anzaklılar adına tebrik ediyoruz.
>
> Ve bir vatan evladı olarak, bu topraklarda canlarını bizim için bir saniye bile düşünmeden ölüme giden, bütün şehitler adına acı duydum; filim boyunca (anzaklılar); ingilizler, avusturalyalılar,yeni zelandalılar adına büyük övünç ve saygı abidesi olmuş birer kahraman olarak gösterilmiş, Büyük kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk'ün bile ismini birkaç kez telefuz edilmiş(3 kez), nice sayısız Türk kahramanlarının mektuplarından ve anılarından hiçmi feyiz alınmamış yada Tolga Örnek denen arkadaş almak istememiş olabilirmi.? Acı duydum çünkü mektup isteniyorsa Çanakkale müzesindeki Kınalı Ali mektuplarını ve nice alilerin sayısız mektuplarını ve hale yaşayan gazilerin dilinde ağıt , destan olmuş kitaplara geçmemiş sözlerini hiçe sayıp, kahramanlıklarımızı bu arkadaş unutup, filimdiye yaptığı belgeselde kış şartlarına dayanamayıp giddi dediği anzaklıları ancak bukadar yücelte bilirdi.
>
> Ben Anzaklı bir anne olsaydım bu filimle gurur duyar hüngür hüngür ağlardım. Nice kahrananlar adına, İngilizleri tarihe ve boğaza gömen Rahmetli
Seyit Onbaşımız ve yanında bulunan Niğdeli Ali'miz, Yenişehirli Onbaşımız ve adını yazamadağımız nice şehitlerimiz adına feryat ediyorum.
>
> Büyük Atatürk cephede hiçmi bulunmadı, hiç not tutmadı, hiç sevdiklerine mektup yazmadımı, sana sesleniyorum Sayın Tolga Örnek bu tarihi hatanı nasıl düzelteceksin ve daha avrupalılara nekadar sempatik görünmeye çalışacaksın ...
>
> Ben bütün bu topraklar için canlarını vermiş Şehitler adına,bir VATAN EVLADI yeni ve gerçekten akıllara durgunluk verecek bu destanımızı yansıtacak gerçek belgelerle birebir uyan, eksik gedik olmayan ve şirin gözükmeye çalışmayıp, kahramanlarımızın toprağın altında rahat yatması için yeni yapımcılar, yazarlar ve tarihçileri göreve davet ediyorum.
>
> Bu çığlımı tüm vatan üzerinde yaşamamızı borçlu hisseden gençlere kampanyaya davet ediyorum. Sayın Tolga ÖRNEK'i kınamaya davet ediyorum.
>
>
>
> "TOPRAÐI TOPRAK YAPAN ÜSÜNDEKİ KANDIR, VATAN UÐRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR"
>
> NE BÜYÜKSÜN Kİ KANIN KURTARIYOR TEVHİDİ
>
> BEDRİN ASLANLARI ANCAK BU KADAR ŞANLI İDİ,
>
> "SANA DAR GELMİYECEK MAKBERİ KİMLER KAZSIN,
>
> GÖMELİM GEL SENİ TARİHE DESEM SIÐMAZSIN..........."
>
>
> GELİBOLU".. 2. METAL FIRTINA VAKASI!... (Hulki CEVİZOÐLU)
>
>
> 18 Mart yaklaşırken, "Çanakkale Geçilmez"in coşkusunu ve milli ruhunu yaşayacağız diye seviniyorduk. Hele bir de, yeni çekilen bir Filmin, "Gelibolu" isimli filmin bu tarihte sinemalarda gösterime gireceğini öğrenince çok sevinmiştik.
>
> Şanlı Çanakkale Zaferi''nin 90.yıldönümü gelip çattı..
>
> Gelibolu Filmi de gösterime girdi.
>
> Filmin yönetmeni ve senaristi Tolga Örnek''di.
>
> Örnek''in, genç ve umut vadeden bir sinemacı olmasının yanı sıra bugünkü Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek''in oğlu olması da herkesi umutlandırmıştı. Oysa, Filmi izleyince tam bir "hayal kırıklığı" ve ötesinde "kızgınlık" hissetmeye başladık.
>
>
>
> Bakın nasıl....
>
> ASIM''IN NESLİ BU MU?..
>
> ATATÜRK NEREDE?...
>
> "Asım''ın nesli..
>
> Diyordum ya..
>
> Nesilmiş gerçek, Namusunu çiğnetmedi, çiğnetmeyecek" diyordu, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy, "Boğaz Harbi"ni anlatırken. Ancak, ailecek Filmi izlemek, Asım''ın neslinin namusunu ve vatanını nasıl koruduğunu bir kez daha yaşamak, Anafartalar Kahramanı Atatürk''ün başarılarını 11 yaşındaki oğluma da bir kez daha gösterebilmek için hazırlanırken, Filmi izleyenlerden hızla eleştiriler gelmeye başladı.
>
>
>
> Ben de, Filmi daha dikkatlice, bu eleştiriler ışığında izledim. Sonunda söyleyeceğimi hemen söyleyeyim.
>
> Tüm eleştirilere katılıyorum.
>
> "Gelibolu" filmi, tam bir 2."Metal Fırtına" vak'ası... İzleyici ve okurlarımın söylediği gibi, bizler "Gelibolu" şehitlerinin torunlarıyız, "Gallipoli" şehitlerinin değil...(Filmin tanıtımlarında daha çok İngilizce Gallipoli adı öne çıkıyor) Filmde, tıpkı Metal Fırtına romanında olduğu gibi, Türk (Osmanlı Ordusu güçsüz gösteriliyor. Atatürk''ün nasıl başarılı olduğu anlatılmıyor, Atatürk neredeyse eleştirileri karşılamak için monte edilmiş gibi duruyor.
> Çanakkale''yi geçemeyenler, sanki karşılarındaki Türk Ordusu''nun başarısından dolayı değil de; hastalıklar, sinekler, pislik,virüsler ve yağan kar yüzünden başarısız olmuşlar gibi anlatılıyor. Ha, bizden söz ederken de, tıpkı Metal Fırtına yaklaşımı gibi, birleşmiş düşman ordusundan 2 bin kişi ölürken, bizden 20 bin kişi ölüyor!..
>
>
>
> Nedense, zafer kazandığımız ve destanlaşan bir savaşımızda hep başarısızmışız gibi izlenim çıkıyor, 253 bin şehidimizi huzuriçinde anamıyoruz. Filmi izlerken, neredeyse, "Anzaklar''a yazık olmuş.
Keşke teslim olsaymışız" gibi bir suçluluk duygusu üzerimize siniyor, sindiriliyor!.. Anzak askerinin anıları verilirken, onların "vatan için öldükleri" sözü geçiyor.
>
>
>
> 11 yaşındaki oğlum bile, filmde kulağıma eğildi, "ne vatanı baba" dedi, "bunlar Türkiye''yi işgale gelmemiş miydi? Burası onların mı vatanıydı?".
>
>
>
> "SAVAŞ KARŞITI FİLM!..".
> Tolga Örnek kendi filmi için "Acı çekerek izledim" diyor. O, ses patlaması, görüntü bozukluğu gibi teknik nedenlerle böyle düşünüyor. (Habertürk TV., 20.Saat Programı, 20.03.2005) Ama biz, gerçekten "acı çekerek" filmi izledik.
Birçok bakımdan üzüldük. Televizyonda sunucu soruyor, "Sizinki savaş karşıtı bir film değil mi?" Tolga Örnek, onaylıyor...Peki, sevgili Tolga Örnek, asker bir babanın evladı olarak savaş karşıtlığını göstermek için bizim şanlı destanımızı mı seçtin?..
>
>
>
> Niçin?...
>
> Bu filmin, gençleri "askerlikten soğutmuyor mu?" Nadire Mater''in "Mehmet''in Kitabı" isimli kitabından ne farkı var?..
>
> Ne istedin bizden?..
>
>
>
> Cephede ve cephe gerisinde "bu topraklar için ölen" toplam 253 bin şehidimizden ne istedin? Senin de vatanın olan, vatanımızı işgale gelen "düşman" askerlerinin üçünün, beşinin mektubu ile 253 binvatan evladımızın ruhlarını incitmedin mi?..(Daha çok yazmamak için kendimi tutuyorum, sevgili Tolga.).
>
>
>
> TOLGA ÖRNEK Mİ, KÖTÜ ÖRNEK Mİ?...
>
>
>
> Bu filmle ilgili birkaç eleştiriyi genel hatlarıyla verireyim: Adı "belgesel" ama kendisi belgelere dayanmıyor. Bizim "zaferimiz" ezici çoğunlukla düşman askerinin gözüyle veriliyor. Bu film olsa olsa bir "derleme" sayılabilir. Türk ordusunda okuryazarlık oranının yüzde 5 olduğu (o nedenle mektup yazımının çok az olduğu) belirtiliyor. Oysa, Tolga Örnek, filmin finansmanı için harcadığı çabanın yarısını bizim kitaplarımızı okumaya ayırsaydı, Çanakkale Savaşı''nda ülkemizin en üst düzeyde okumuş aydınlarının da şehit olduğunu ve elit tabakanın da yok olduğunu görürdü. "Gallipoli" filminde, tıpkı TESEV''in önerdiği gibi "şehitliğin yüceliği, vatan kavramının üstünlüğü" yok. Türk ruhu yok, vatan ruhu yok... Düşman askerinin günlüğündeki İncil''den bölümler vurgulanıyor, dindarlığı anlatılıyor ama, Türk askerinin Kur''an''ı Kerim''den alıntıları ve dindarlığı vurgulanmıyor.. Tolga Örnek, televizyonda, "Çanakkale destanı, destanı da arkasında ne var? Onu göstermek istedim" diyor.
>
>
>
> Bu destanın arkasında "savaş karşıtlığı" mı var Tolga?.. Tolga Örnek meteoroloji mühendisi imiş.. Keşke filmden önce, tarihi havayı iyi kontrol etseydi.. Onun meteorolojik bilgileriyle yola çıkan tipiye yakalanıp hasta olur.. Olmamış Tolga Örnek.. Hiç yakışmamış, hadi bizi bırak, soyadına yakışmamış... En iyisi, fazla acı çekmeden, "Kötü örnek, örnek olmaz" deyip, noktalayalım. .
>
>
> GALLİPOLİ mi GELİBOLU mu?
>
> Bizim Gelibolu diye bildiğimiz! Ama belgeseli hazırlayanların inatla üzerinde durarak belirttikleri "GALLİPOLİ" adlı yapıtı televizyonlarda gördüm. Ankara'da galası yapılan belgeselin çıkışında devlet erkanı açıklama yapıyordu. Bakanlar, emekli paşalar. Hepsi filmin güzelliği ve savaşa karşı bir duruş sergilediği hususunda hemfikirdi. İsminin neden "İngilizce" olduğunu kafama taksamda yine duramadım ve Gelibolu bizim, gidip görelim dedim. Ben bir destansı Çanakkale filmi beklerken kendimi o ruh havasına sokup en ufak bir 'Allah Allah' sesinde ağlamayı düşlemişken nelerle karşılaştım? Bir ANZAK çok rahat bu filmi gördüğünde hüngür hüngür ağlar. Dedelerinin yaptığı işin nasıl bir destansı hikaye olduğunu düşünür! Bir Anzak annesi bu filmi gördüğünde nasıl aslan parçaları yetiştirdiğini düşünür!
>
> Türkler! tarafından başta Türkiye'de gösterilmek üzere hazırlanan bu Türk destanını belgesel haline getirmede kullanılan kaynaklardan(müzelerden) sadece bir tanesi Türk müzesi. Sanki Çanakkale savaşı Avustralya'da veya İngiltere'de yaşandı?
>
> Peki. GALLPOLİ belgeselinde gözümüze takılan ve kafamızda soru işaretleri haline gelen sahneler neler?
> - Başta da belirttiğim gibi filmin 'adı', 'künyesi', her şey 'İngilizce'
>
> - Film asker mektuplarından oluşuyor. Fakat mektupların çoğunluğu 'ANZAK' askerlerine ait. Oran neredeyse 3/1 şeklinde. Yer verilen Türk askerlerinin mektupları da 3-4 asker etrafında dönüyor ve sanki onlar da özellikle seçilmiş! izlenimi veriyor.
>
> - Belgeselde "şehit" kelimesi sadece 2 kez geçiyor.
>
> - Atatürk sıradan bir komutan görünümünde 3 defa görünüyor. Oysa
>
> Atatürk Çanakkale'de aslanlaşmadı mı?
>
> - Seyit onbaşı'ya 1 saniyeden az yer verilip hiç söz edilmezken 'Oliver Cumberland' diye sıran bir Anzak askeri'ni neredeyse 10 kez ekrana getirip kız arkadaşına kadar tüm hayatını anlatıyor.
>
> - Tam anlamıyla Türk askerlerinin aslanlaştığı Çanakkale'de Seyit Onbaşı'ların, Yahya Çavuş'ların yerini Oliver Cumberland'ler ;
>
> "Canım Anneciğim", "Kıymetli Valideceğim" diye başlayan mektupların yerini de "Dear Yuna(Sevgili Yuna)"lar almış.
>
> - Türk askerlerinin mektuplarında (her halde çok aramıştırlar) sanki o yiğitler "para için savaşan, para biriktirip eşiyle balayına gitmeyi düşleyen" paralı askerler imajı çiziliyor.
>
> - İşgal askerlerinin çıkartma yaparken (yani Türk topraklarını işgale hazırlanırken) yurdunu müdafaa eden Türk askerleri tarafından öldürülmesi bir katliam gibi yansıtılıyor.
>
> - İngiliz mezarlarının sürekli şekilde hüzünlü müziklerle gösterilmesi belgeseldeki ilginç ayrıntılardan!
>
> - Bize her ne kadar film Türkler tarafından hazırlanmış denilse de filmin oluşmasında bilgilerine başvurulan "Danışmanlardan"( Les Carlyon, Kenan Çelik, Ashley Ekins, Peter Hart, Norman Itzkowitz,Christopher Pugsley, Peter Stanley, Nigel Steel,) sadece bir tanesi TÜRK. O da 2000 yılında kendisine Avustralya hükümeti tarafından "Order of Australia" (Avustralya Devlet Madalyası verilmiş ve bir süre Avustralya Savaş Müzesi'nde çalışması sağlanmış bir turist rehberi. Çok ilginç!
>
>
>
> - Aslında yönetmenin yani Tolga Örnek'in özel hayatı bizi ilgilendirmez ama film bu halde olunca onun da Rober Koleji mezunu olduğu söylemeden geçemeyeceğiz. Bunu söylerken bu kolejin geçmişini ve yetiştirdiği bazı kişileri hatırlıyoruz o kadar!
>
>
>
> - Seslendirmeler tamamen birer psikolojik savaş ürünü, Türk tarafının kayıpları verilirken 'ses seviyesi' düşük ama Anzakların kayıpları verilirken ses birden artıyor, vurgu değişiyor, tonlama duygusallaşıyor.
>
> - Anzak askerleri o kadar duygusal gösterilmeye çalışıyor ki canlandıran bir sahnede savaş kalıntılarını gezen bir Anzak askerinin, 24 Anzak askerinin topluca öldüğü yerde parçalanmış bir Anzak çantasından çıkmış bir 'bayan eldiveni', bir 'çocuk ayakkabısı' dikkatini çekiyor. Yani savaşa gelen ve ailesinin eşyalarını yanında getiren Anzak askeri öyle duygusal ki... Ama onu öldüren kim? Doğrudan söyleyemediklerini dolaylı yollardan bilinç altımıza sokmaya çalışıyorlar!
>
> - Film kendi içinde çelişiyor. Şöyle ki belgeselin genelinde zorluk çeken, sıkıntıya göğüs geren taraf 'işgal kuvvetleriymiş' gibi gösterilirken bakıyoruz ki o zorluk içindekiler "anadan doğma" bir şekilde biçimde denizde (Hiç zorluk çeken, yanı başında her saniye arkadaşı ölen asker denize girip eğlenir mi? ) at üstünde yüzüyor.
>
> Ve Türk askerleri o denizde yüzen, eğlenen o askerlerin üzerine ateş açıyormuş!
>
> Sanki Türk askerleri Antalya plajında yüzen turistlerin üzerine ateş açıyor!!!...?
>
>
> - Gösterilen haritalarda da Gelibolu yerine Gallipoli, Çanakkaleb yerine Dardanels yazıyor. Galiba hiç Türk haritası bulamadılar.
>
> Endişeleri yurt dışındakilerin anlamasıysa biz de şöyle sorabiliriz; haritada yerin bilmediğin bir yere nasıl saldırırsın?
>
> Yani belgeseli hazırlayanlar merak etmesinler Avustralyalılar da İngilizler de Gelibolu'nun yerini gayet iyi bilirler!
>
>
>
> - Konular anlatılırken (unutmayın filmi yapanlar Türk) Türklerden bahsedilirken "onlar" deniyor, 'onlar' biz isek filmi yapanlar kim?
>
> Çok ilginç!
>
> Bir kahramanlık destanı'nı izlemeye gittiğimiz bu Türk! Yapımı belgeselin bir psikolojik savaş ürünü olduğunu düşünüyorum. Tıpkı
>
> 'Metal Fırtına' adlı kitap gibi. Bir nevi bu filme 'Metal Fırtına 2' diyebiliriz.
>
>
>
> Filmde üzerinde durulması gereken bir konuda - ki hazırlayanlar bununla övünüyor- filmin savaşın kötü yanlarını ortaya koyduğu düşüncesi! Evet film savaşın kötü yanlarını - acaba iyi yanları var mı?- tüm açıklığı ile ortaya koyuyor!
>
>
>
> Filmde salgın hastalıklardan, bağırsak enfeksiyonlarından, dizanteriden, uyuz sineklerden bahsediliyor. Bu sahnelerden çıkardığımız sonuç veya çıkarmamızı istedikleri sonuç sadece bir kurşunla ölmek yok, savaşırsan böyle pislik içerisinde yaşarsın, salgın hastalıkların pençesine düşersin. Yani savaşma! Tamam savaşmayalım ama sadece biz Türkler mi savaşmasın?
>
>
>
> Filme ilgi yüksek, (özellikle insanlar ufacık çocuklarını getiriyor tarihlerini öğrensin diye yani Türkiye'de 1-2 milyon belki daha fazla kişi bu belgeseli izleyecek. Avustralya'da , İngiltere'de kaç kişi izleyecek? İlgileri ne kadar olacak? Yani hedef kitle Türkiye ve Türkler!
>
>
>
> Filmde savaşın kötü yönleri tasvir edilirken Türk halkına, gençlere şöyle sesleniliyor; savaşma, kendini savunma, topraklarını koruma, bunları yaparsan sana saldıran ana kuzularını(!) öldürmek zorunda kalırsın, pislik içinde yaşarsın, dizanteri olursun!
>
>
>
> Belgeseli hazırlayanlar şunun farkına varamamışlar: acaba oraya gelen Türk yiğitleri "bağırsak enfeksiyonunu" mu düşünüyor, o yiğitler ölümü göze almış -ki bizim için kutsal- dizanteri onlara ne yapsın?
>
>
>
> Savaşın kötü yönleri anlatılırken yani insan dışkılarından ve dizanteriden bahsedilirken yapılmak istenen insanların bilinç altında bir pasiflik yaratma, savaşmaktan soğutma.
>
>
>
> Tamam savaşmak kötü bunu aklı başında kimse savunamaz ama vatanı müdafaa ederken, namusunu korurken üstelik senin topraklarına saldırılmışken de mi kötü?
>
> Bir sahnede düşman siperlerin önünde odun toplayan bir Türk askeri tasvir ediliyor. Anzak askerleri o kadar iyi insancıl ki(!) o Türk askerini öldürmeyip ona konserve atıyorlar. Yani Anzaklar insancıl! imajı yinelenirken yaralı Anzak askerlerini taşıyan (ki anıtı bile var) onların yaralarını saran Türk askerlerinden niye hiç bahsedilmiyor?
>
>
> Bazı yerlerde de o kadar yuvarlak anlatımlar var ki anlamak gayet güç. Kendi dışkısı içinde boğulup giden bir asker tasvir edilirken onun Türk mü İşgal kuvvetleri askeri mi olduğunu anlamak oldukça zor.
>
>
>
> Zaten anlatılan bazı olaylar bizim yaşam tarzımıza tamamen aykırı. Bizim için vazgeçilmez değerler vardır. Bunları şartlar ne kadar ağır olursa olsun yerine getirmeye çalışırız. Örneğin biz biliyoruz ki Çanakkale Savaşı'nda topluca namazlar kılındı, (fotoğraflarla sabit) Kuran-ı Kerim okundu. Pislik içinde olduğu iddia edilen insanlar (ifadeler yuvarlak olduğu için iddia diyorum) büyük bir temizlik gerektiren bu işleri nasıl yapabildiler? Bizim yaşam tarzımızda "anadan doğma" bin kişi birden denize girmek olmadığı gibi "devasa insan dışkıları" oluşturmak da yoktur!
>
>
>
> Keşke belgeseli hazırlayanlar yuvarlak anlatımlar yerine bu tarz davranışların hangi tarafa ait olduğunu açıkça anlatabilseydiler!
>
>
>
> Her halde Orhan Pamuk bu belgeseli izlerse Türklerin Çanakkale Savaşı'nda Anzaklara da "soykırım" yaptığını çok rahat söyler!
>
>
> "Toplum mühendislerinin" elinden çıktığı belli olan, ll. Metal Fırtına vakası diyebileceğimiz "Gallipoli" de yapılmak istenenler şunlar mı?
>
> - Anzakları, işgal kuvvetlerini acındırmak, haklı göstermek mi?
>
> - Türk toprağı olan Gelibolu'yu işgal edilmiş gibi göstermek mi?
>
> Yoksa bu hala birilerinin dileğimi?
>
>
> - Türklerin (vatan toprağını savunmak dışında sanki kötü bir şey yapmış ki) suçluluk(!) duygusuna kapılmalarına neden olmak mı?
>
> - Anzaklar başta olmak üzere diğer İşgal askerlerini insancıl,duygusal birer ana kuzusu göstermek mi?
>
>
> - Yiğit Türk askerlerini 'barbar', 'hatalı', 'acımasız', 'para için savaşanlar' olarak göstermek mi?
>
>
>
> Yoksa bu belgesel bizden zannettiğimiz ama bizden olmayanlarca bizim adımıza bir nevi işgalcilerden 'özür dilemek' maksadıyla mı yapıldı?