Anime - Manga Konusma Alanı

K-On!!'u bitirdim, tavsiyemdir. Hiç bitmesin sabahlar olmasın dedirtecek kadar tatlı ve insanın içini ısıtan bir anime. K-On! ve ikinci sezon K-On!!'u mutlaka izleyin.

Şu sıralar izlediğim anime ise, kardeşimin ısrarıyla Durarara!! Konu çok acayip: Ryugamine Mikado, taşradan Tokyo'ya lise okumak için (evet Japonya'da bir liseli yine baş karakterlerimizden birisi.... ya da üçü.) gelip, çocukluk arkadaşı Kida ile tekrar buluştuğunda, büyük şehre alışmaya çalışma sürecinin başında olan bir gençtir. Şehirde ise en çok dedikodu, iki konu hakkında dönmektedir: Dollars adıyla bilinen ve diğer bütün çeteleri tek tek tüketmiş olan gizemli bir mega-çetenin varlığı, ve şehirde at gibi ses çıkartan motosikleti ile gezinen, kafasız olduğu iddia edilen "süvari."

Şimdi aslında bunun haricinde tam ne gibi bir dümen dönüyor anlayabilmiş değilim: barmen gibi giyinen sinir küpü (ve dünyanın en güçlü adamı) Shizuo Heivajima, mistik takılan gizemli muhbir Izaya Orihara, suşi çığırtkanlığı yapan Rus zenci (evet Rus zenci) Simon Brezhnev, niyeyse bütün hatunların hasta olduğu Seiji Yagiri ve birkaç karakter daha mevcut. Dokuz bölüm izledim, ve tek söyleyebileceğim şey, bir dolaplar dönüyor ama saman altından yürüyen suyun gittiği yeri kestirmek imkansız. Animelerdeki kötü karakterler hani genelde anlaşılmaz, karmakarışık ve bir türlü düzgün anlatılamayan ("kız vermediler" gibi misal) sebeplerden dolayı dünyayı yıkmak ister ya? Aynı hesap - ana karakterlerin bir kısmı olaydan habersiz, daha çok bilen daha tehlikeli tipler şehirde garip bir oyun döndürüyorlar ve tam ne olduğunu kavramak zor.

İki albenisi daha mevcut: çizimleri ve animasyonu muhteşem. Bir ilginçlik, ana karakterler ya da hikayeye direkt etkisi olanlar haricindeki herkes gri olarak çiziliyor - bu aslında iyi bir şey, çünkü ikinci albeniyle bağlantılı. Animeyi ilginç kılan şeylerden bir tanesi, ana karakterlerin çoğunlukla birbirine fiziksel olarak çok yakın yerlerde bulunmaları. Çok alakasız işlerle meşgul olan biribiri ile bağlantısı sıfır karakterler hep yakınlar. Örnek: Shizuo, tam bir kitle imha insanı. Adam sağı solu dağıtırken, Izaya yıkıntıları görüp merakından gidiyor. Birden karşılaştıklarında, Shizuo'nun (spoiler vermemek için sebebini es geçiyorum) Izaya'dan tiksindiği ortaya çıkıyor ve Shizuo, Izaya'ya dalıyor. Tam bunlar biribirini parçalayacakken, önünde durdukları binadan, içerideki bir kankasına servis götürmüş Simon çıkıyor ve araya giriyor. Bu esnada Kida, Mikado ve Mikado'nun destek çıkmakta olduğu hatun Anri, Anri'nin peşinde birkaç serseriden kaçarken bu savaş meydanına varıyorlar. Bunun gibi olaylar her bölümde yaşanıyor ve oyuncuların birbirinin dibinde olduğu ama hepsinin farklı bir oyun oynadığı, garip bir anime. Sürrealist falan değil, yazdığımdan bu anlam çıkmasın - FLCL hiperaktifliğinde falan değil. İzleyin mutlaka:)

Sonraki hedef? Ya şu The Melancholy of Haruhi Suzumiya'yı bir izleme vaktim geldi mi ne. Neymiş bu kadar olay yaratan şey... tabii önce Yoshitoshi ABe'nin "Despera"sı çıkmazsa....
 
Dragon Ball şu saydığın animeler arasında 3 tanesinin atası sayılır. One Piece, Bleach ve Naruto'nun mangakalarının zamanında röportajını okumuştum, hepsinin ortak özelliği Dragon Ball sevmesi ve etkilenmesi. Hatta üstüne Fairy Tail'in mangakasını da ekle.
 
Bunca yıl anime izleyen arkadaşlarımla dalga geçtikten sonra bir gün tesadüfen Miyazaki filmi izledim aptal oldum. Şu yaşta animelere sarmak da varmış kaderde. Bırakamıyorsun da mereti öyle keyifli öyle bağımlılık yaratıyor. Sinema filmlerinden sonra ufaktan dizilere dadanayım dedim ve Evangelion serisine girdim daha da aptal oldum. Herifçioğlu neler düşünmüş neler yaşamış da bu hikayeyi yazmış vay ki ne vay.

...Ya şu The Melancholy of Haruhi Suzumiya'yı bir izleme vaktim geldi mi ne. Neymiş bu kadar olay yaratan şey... tabii önce Yoshitoshi ABe'nin "Despera"sı çıkmazsa....

En son bitirdiğim seri de bahsi geçen Haruhi Suzumiya. Başlangıçta çoluklu çocuklu lise dizisi gibi görünüyor ve bu ne lan dedirtiyor. Sonra asıl konulara giriyorlar ve gene afallatıyorlar. İki sezonun ardından 2 saat 40 dakikalık bir filmle bitiriyorlar ki geçen pazarımı ona harcadım. Valla muhteşem.
 
Hazır tesadüfen konuya rastlamışken bir kaç öneri de ben yapayım izlemek isteyen arkadaşlara.
Code Geass: Sanırım yıllardır izlediğim en iyi anime bu olabilir. O plot twistler, o karakterler, daha böyle bir anime yok yahu.
Monster: Resmen polisiye roman tadında anime yapmış amcacağızlar, nefis gerçekten.
Detroit Metal City: Yukarı da da önerilmiş benim de tavsiyemdir. Gözlerinizden yaş gelene kadar gülersiniz.
 
Geri
Üst