Marxizm Üzerine...

MOSKOVA MAHKEMELERİ
bu forumda marksizme ihanet edenleri marksist olduğunu söyleyip bunu yapanları teşhir için bir kampanya başlatma kararı aldım.bunu ilkin Moskova mahkemeleri olarak bilinen işçi sınıfının ilk devletine karşı yapılan komploların sahiplerince itirafına dayalı belgeleri var.üstelik sorgular işkence ile falan yapılmadı yapanlar önlerine konan delillerle suçlarını itiraf etmek zorunda kaldılar.üstelik sanıklar mahkemede kurdukları çetenin siyasi değil komplo ve cinayet çetesi olduğunu itiraf ettiler hiçbir direniş siyasi söylem öne sürmeden geçmişteki ikiyüzlülüklerini itiraf ettiler.
buna giden yol ne idi.troçki zinoyev ve kamanevden oluşan çete 1902 yılından beri parti içinde ikiyüzlü politikalarla karşıdevrimci niteliklerini gizledi.biri yurtdışından saldırıları sürdürdü diğerleri ise partiden atıldıkça af dileyip pişman olup geri döndüler ama kirovun öldürülmesi staline suikast ve birçok terörist eylemi sürdürmekten de geri durmadılar.hatta gestaponun denetimindeki hücreler kurup faşizmle birlikte sovyetlere saldırdılar.olası bir savaştan bile iktidarı gasp etmek için medet umdular.
duruşma metinlerini sırası geldikçe yayınlayacağım.orjinaller için
moskova mahkemeleri varyos yayınları kitabına bakınız.
 
petrosyan demiş ki:
bu forumda marksizme ihanet edenleri marksist olduğunu söyleyip bunu yapanları teşhir için bir kampanya başlatma kararı aldım.
Ağır ol biraz. Yakın olduğun çevrenin tutumunu birebir buraya yansıtmaya kalkma. Mutlak doğru seninki değil. Aynı şeyi anarşizm forumundada yaptın. Okumadan etmeden... "Sanat ve Hayat" gibi propaganda amaçlı "sanat" dergisinin yazdığını gözünkapalı kabul edeceğine, "Kronştad 1921", "Mahnovçina (Ukrayna Anarşist Hareketi)" kitaplarınıda oku mesela (Kaos Yayınlarından ikiside). Belki önüne geleni devrime ihanet ettiler diye suçlamayı bırakırsın (inanıyorum buna :) ).
 
Appassionata demiş ki:
Praxis, insan kişiliği içerisinde "marxist" bir şablon olamsı gerekmez. İnanç sistemi bireyin kendi varoluşsal seçimi değil toplumsal ideolojinin dayatmasıdır. Toplumsal ideoloji kalktığı zaman zaten insanların dinlere gereksinim duymayacağı koşullar olacaktır.
SSCB'de inanç bireyselliğe indirilmişti yani olamsı gereken yere. Dinin toplumsallaşması kitlesel salgına dönüşür. Yoksa bireysel olarak bir inanca sahip olmasına karışılmasını savunmadım. Camilerin yıkılması gerekir çünkü gereksiz masraftır en başta, sonra yer kaplar ayrıcada her 10 metrede 1 ezan okunmasıda gürültü kirliliğine yol açar. Bunun yanında her camiye din adamı yetiştirmek içinde masraf yapmak gerekiyor. Bunlar yerine okul, sinema , tiyatro yapılabilir.
Dinler toplumsal ideolojidir, bireysel inanç sistemi değildir.
...
Troçki'nin söylemine gelince. Küfür başlı başına kadın cinselliğinin sömürüldüğü ve erkeklik organının yüceltildiği anlamlardır. Hiç hoş birşey olmamakla beraber ben bok gibi küfür eden bir adam olduğumuda itiraf ederim. İçki ise eğlence dışında saplantıya dönüştüğü süreçlerde oldukça tehlikeli "bozucu"dur. Yoksa bunları ahlaki şablon olarak dayatır anlamda söylememiştir Troçki. Din için açıklamam yuklarıda var zaten.
...
İnancın varoluşsal seçim olduğu bilinç düzeyide vardır. (örnek; deistler)
İnanç bireyselliğe indirgenir ama birden fazla birey inanırsa bu toplumsallık değil öylemi. yani demek istediğim sonuçta bir toplumsallaşma olacaktır bu kişilerin birbirleriyle etkişleşimleriyle aynı dünyada yaşadıklarının göstergesidir. ilkel komünler (sanırım), feodal ve kapitalist sistem dini sömürüye alet ederek hatta yaratarak ve baskı aracı olarak kullanarak ahlaki birtakım yaptırımlarla sağlamıştır. (aslında dinin doğuşu buna tekabul eder.) fakat komünal sistemde din, insanların sisteme uymaları için alet edilmeyecektir. ki gerek ve olabilirliği yoktur. insanların inançlarıyla ilgilenilmez. temel mesele ekonominin toplumsallığa sağlanmasıdır.
camiler bir masrafsa, yer kaplıyorsa, tiyatro okul sinema vs.den hoşlanmayan bir adam içinde tiyatro,okul,sinema vs. gereksiz ve bir masraftır, boşa yer kaplar. (zorla yaptırımlarla bir yere varılmaz , varmaya çalışacaksan özgürlükten bahsetme.) Ancak hangisi topluma faydalıysa o kalsın denilebilir, bırakın bunada toplum karar versin. Benim kişisel görüşüm dinsel uygulamaların işlevleri tamamen inananların kendi yapabilecekleriyle kalsın fakat bunu yaparkende herhangi bir dayatmanın söz konusu dahi olmaması kaydıyle. (inanç sistemiyle insanlar bir yere varamaz. dinler bize hayatı öğretemez. bizi sağlıklı kılmaz, işlerimizi kolaylaştırmaz, en temel ihtiyaçlarımızı karşılamaz, vs.) (din insanlarla ilgilenmez din kendisiyle ilgilenir. tamamen bir hayalin hayali gibi birşey diyorum ben.)
 
Appassionata demiş ki:
Camilerin yıkılması gerekir çünkü gereksiz masraftır en başta, sonra yer kaplar ayrıcada her 10 metrede 1 ezan okunmasıda gürültü kirliliğine yol açar. Bunun yanında her camiye din adamı yetiştirmek içinde masraf yapmak gerekiyor. Bunlar yerine okul, sinema , tiyatro yapılabilir.
ya sarhoş, bunu gerçekten sen mi yazdın? (bu arada sana hala sarhoş diyorum çünkü yeni adını okuyamıyorum), yani sorun sanki camilerin yer kaplaması, masraf olması, dinadamı yetiştirme sorunu ...vs. vs... ve bu yüzden camiler yıkılmalıdır diyen biriyle sarhoşun aynı kişi olduğu şaşırtıcı geldi bana. biraz fazlaca basite indirgemedinmi?
din bieysel mi toplumsal mı konusunu irdelemeden önce "toplum" kavramını biraz daha açmak gerekir diye düşünüyorum. yani toplum nedir? neye toplum diyoruz biz? aynı dinsel inanca sahip yüz yada bin yada onbin yada yüzbün kişi aynı coğrafyada yaşıyorsa, bu kişiler arasında dini inançlarının paralel olmasından kaynaklanan etkileşimler olmayacakmı? elbette ki olacaktır. e bu insanlar beraber dini ibadetlerini yerine getirecekleri bir mekan yapmak isterlerse, hangi gerekçe ile bu engellenebilir? masraf mı? hayır, böyle bir gerekçe olamaz. marksizm bu konuya hangi açıdan nasıl bakıyor bilmiyorum ama "din kitlelerin afyonudur" cümlesi herşeyi açıklamaya yetmiyor. (marksizmde daha fazlası yok demiyorum, varsa ben bilmiyorum diyorum)
bence din direk olarak toplumsaldır yada bireyseldir denemez. her ikisini de barındırı içinde. şu şekilde kabaca çizgileri çizilebilir belki. "tanrı inancı bireyseldir ancak din toplumsaldır". çünkü din dediğimizde işin içine bireyler üzerine yüklenen sorumluluklar giriyor devreye. ve bu sorumlulukların hemen hemen hepsi toplumu ilgilendiren durumlardır, çünkü direk bireyin topluma karşı sorumluluklarını belirler din. peki bu dinin, merkezileştirilmesi ve iktidarın aracı olarak kullanılması durumu yokedilebilrse, daha farklı bir çerçevede dini yaşamak isteyenlerin yaşayabileceği bir hale getirilemezmi?
şurası da açık bir gerçek ki, insanların dinlerini dikte ile alamazsınız. burası kesin.

aslında marksizm konusu dine kayınca şu da geliyor aklıma. sol'un taşraya hitap ediyor olması gerekirken, işçi sınıfına hitap ediyor olması gerekirken, neden bunun tam tersi bir durum sergilendiğini sorguladığımızda direk olarak Marksizm ve Din başlığı geliyor aklıma. yoksa bu yüzden mi din'i devrim yolunda bir engel olarak görüyorsunuz?

şu da incelenmeli. 1800'lü yıllardaki Avrupa Kilise ve Din mekanizmasıyla şu anki yaşanan Devlet ve Din mekanizması aynı mı? eğer aynı değilse, marksizm buna paralel olarak kendini yenileyebildimi? yok aynı diyorsanız, sorun yok. ben bilmiyorum, sadece soruyorum. ;)
 
Ya hır arkadaşlar tabii ki sorun masrafları değil. Sömürünün olmadığı bir dünyada zaten dinlere gerek kalmaz Praxis. Senin tanımın çok popülist olmuş. Ben sıradan bir manavın (ki bu büyük çoğunluğu kapsar) kahvehane hayallarinin egemen olduğu "halk böyle istiyor" çoğulculuğunu kabul edemem.
Komünist toplum ideolojilerin gerek kalmadığı bir Dünyadır.Dinsel bir avuntuya gerek kalmayacaktır. Sıradan halkın tiyatro yada benzeri kültürel şeylerden hoşlanmaması bireysel seçiminden dolayı değil, sürü ideolojisinin aksi dayatmalarının sonucudur.
...
Aynı şekilde dinlerin bireysel bir yaşama indirgenmesi sadece sosyalist bir dünyada mümkün olabilir. Daha sonra dinsel inancın gerekliliği ortadan kalkacaktır.
Yakın ve modern çağdan önce din mutlaka kültürel bir zenginlik kaynağıydı. Rafael'in Chapelleri, Michail Angelo'nun heykelleri, Bach'ın prelude'leri bu duyguyla yazılmıştır. Ancak bunlar, belirli bir sınıfın egemenliği altındaydı, oysa çounluk yoksul halşka bakıldığında eskidende şimdide bir avuntu kaynağıdır, Marx'ın dediği gibi "afyon"dur.
...
Gelelim Petrosyan'a. Moskova Duruşmaları deyince bende acayip kanıtlar öne sürecek zannettim. Zinovyev, Kamenev, Radek, Buharin ve diğerleri Moskova duruşmalarında "itiraf" etmiştir, evet. Senide bir sürü işkenceden geçirelim, ailenin ölümüyle tehdit edelim, bak o zaman sen neleri "itiraf" edersin!
...
1902, değil 1905 ve hatta 17'ye kadar Troçki menşevikler arasındaydı. Bu stalinistlerin en çok ağzında tuttuğu argümanlardan biridir. Bütün bnların yanında aynı adam, Kzılordu'yu yönetip devrimin asıl lokomotifi olmamışmıydı Lenin'le beraber? Ayrıca her türlü çoksesliliği "karşı devrimci ihanet" diye suçlamak, Nazilerin yahudilerin yakılması sorununu ortaya çıkarmaya çalışan almanlarıda "vatan haini" ilan eden faşistçe tavrından ne farkı var?
...
Petrosyan, Troçki ne der, ne yazmıştır hiç inceledinmi? Stalin'in ulusal sorun kitabında bir iki cümle değindiği "Troçkininde çok iyi işler başardığını kabl ediyorum" demeci dışında onun neler yazıp çizdiğini biliyormusun?
Troçki neyi savunuyprdu, Stalin'den farkı neydi? Bir bakmak gerekmezmi? Kemal Okuyan'ın kitaplarıyla sınırlı kalmamak gerekir değilmi? Ben Stalin'i de okudum, Troçki'yide hatta Hitler'ide. Biraz emek vermek gerekir değilmi?
 
Appassionata demiş ki:
Ya hır arkadaşlar tabii ki sorun masrafları değil. Sömürünün olmadığı bir dünyada zaten dinlere gerek kalmaz Praxis. Senin tanımın çok popülist olmuş. Ben sıradan bir manavın (ki bu büyük çoğunluğu kapsar) kahvehane hayallarinin egemen olduğu "halk böyle istiyor" çoğulculuğunu kabul edemem.
Komünist toplum ideolojilerin gerek kalmadığı bir Dünyadır.Dinsel bir avuntuya gerek kalmayacaktır. Sıradan halkın tiyatro yada benzeri kültürel şeylerden hoşlanmaması bireysel seçiminden dolayı değil, sürü ideolojisinin aksi dayatmalarının sonucudur.
...
Aynı şekilde dinlerin bireysel bir yaşama indirgenmesi sadece sosyalist bir dünyada mümkün olabilir. Daha sonra dinsel inancın gerekliliği ortadan kalkacaktır.
Yakın ve modern çağdan önce din mutlaka kültürel bir zenginlik kaynağıydı. Rafael'in Chapelleri, Michail Angelo'nun heykelleri, Bach'ın prelude'leri bu duyguyla yazılmıştır. Ancak bunlar, belirli bir sınıfın egemenliği altındaydı, oysa çounluk yoksul halşka bakıldığında eskidende şimdide bir avuntu kaynağıdır, Marx'ın dediği gibi "afyon"dur.
öyle bir indirgiyorsunki halkı sanki hayali insanlardan oluşuyor. Halk kavramını devletin olduğu sistemde varsayabilirim. ama ben komünizm üzerinden yorum yapıyorum dolayısıyla halk dediğin şey (bende) tüm insanlardır. Benim neyi savunduğum belli ne popülist görüşlerim olabilir nede buna ihtiyacım. Dünyada sadece bir orkun yaşamıyor onun dediği olsun, sen kabul edemezmişsin, buda bir çeşit diktatörlük. madem insanlara özgürlük vermeyeceksin stalinist ol daha iyi :)
"dinsel bir avuntu" gereksizliğine sen, ben değil dinle bağlantısı olan insan vermelidir.
Tiyatrodan gerçekten de hoşlanmayan insanlarda olabilir illaki bir dayatma söz konusu değildir. Fakat bu sistemde dayatmaların mevcudiyetide olağandır.
Sonuç olarak ben, toplum bazında bireyin özgürlüğüne karışılmasını hoş karşılamıyorum karşısındayım. (bu konuda tekrar etmekten bıktım :) )
 
Fazla uzun yazamayacağım 146'dan bağlandım,sadece din iyidir güzeldir diyen arkadaşlara soracağım,gerçek olmayan bir şey güzel olabilir mi?İnsanlar 2000'li yıllarda hala yalanlarla mı avunacak.Uygarlık insan daha gerçeklerle yüzleşecek kadar olgunlaşmadı mı?Bence gerçek olmayan hiçbir şey doğru da olamaz.
 
revolte beni kendi düşüncelerimi savunduğum için mi suçluyorsun?anarşizm forumunda da bunu yaptım evet.cevabını da verdin genelkurmayın kitabını komiklik olsun diye basmış nisyan.bizde hiç farkı olmayan mecmu-a nın yazdıklarını komiklik olsun diye yayınlayalım gülelim eğlenelim.insanlar ölürken yapabilmişler ya helal bu nasıl muhalefet.ayrıca bir cevap anarşizme de yazacağım.
troçkist arkadaşları suçlamıyorum ama samimi olanlarına da bildiklerimi anlatmam gerek.
troçkinin yararlı işleri vardır ama zararlı işleri yanında lafı bile olmaz.
MOSKOVA MAHKEMELERİ
İDDİANAME FORMÜLÜ
Önsoruşturma sonuçları
1)- döneminde birleşik troçkist-zinovyevist terörist merkez örgütlendi.iktidar için bu merkez sovyet hükümeti önderlerine yönelik terör eylemlerini kendine görev saydı
2)sanıklar:zinovyevistlerden,zinovyev,bukayev,kamanev,yevdanikov ve troçkistlerden smirnov,ter vaganyan mraçkovski
3)merkez bir dizi terör eylemi örgütlemiş ve stalin,voroşilov,şdanov,kaganoviç,kirov,kosior,ordşonitske, ve postşiev yoldaşların öldürülmesi için çalışmalar yürütme.
4)zinovyev ve troçkinin direktifleri doğrultusunda bakayevin grubu kirovu alçakça katletmiştir.
savcı VİŞİNSKİ nin yürüttüğü soruşturmanın bazı kısımları:
Troçkinin en yakın adamı mraçkovskinin sorgu tutanakları:
vişinski:stalini ortadan kaldırmadığınız müddetçe ne demektir.
Mraçkovski:stalini öldürmediğimiz müddetçe.aynı toplantıda smirnov ve ter vaganyanın huzurunda benterörist bir grup örgütlemekle yani güvenilir insan seçmekle görevlendirildim.deitzerde görevlendirildi.
smirnovun sorgusu:
vişinski:smirnova bir soru daha.mraçkovskinin sizin 1932 yılında gaven aracılığıyla troçkiden bir yanıt aldığınıza dair ifadesini doğruluyormusunuz?
smirnov:gaven aracılığıyla troçkiden bir yanıt aldım.
vişinski:siz smirnov, 1932 yılında gaven aracılığıyla terör eylemlerinin icrası üzerine troçkiden talimat aldığınızı temyiz mahkemesi önünde doğruluyormusunuz.
smirnov:evet
vş:kime karşı?
smr:önderlere karşı
vş:hangilerine karşı
smr:staline ve diğerlerine karşı.

devamı ve ikiyüzlü hain itiraflar sonra açıklayacağım....
 
hayır, keşke kendi düşüncelerin için suçlasam. Ama parti broşürlerindeki, dergilerindekileri alıp aynen ezberlediğin ve bunları insanlara "bu sizin suçunuz! hesap verin çabuk" tavrın için suçluyorum.
 
Açıkla petrosyan açıkla. Bu sorguların hangi koşullarda yapıldığını, bu konuyla ilgilenen herkes biliyor.
Kaldı ki Troçki, Sürekli Devrim makalesinde örneğin Radek'le sert bir polemiğe girmiştir. Radek daha sonra Stalinist bürokratik diktatörlüğün kurbanı olmasına rağmen onun hapsedilişinede sert dille karşı çıkmıştır Srgünden.
Birde Troçkinin "terörist" eylemleri neler çok merak ettim.
Ben ne diyorum sen ne diyorsun? Elbette Troçki'nin Lenin'le beraber Kronştad ayaklanmasında uyguladığı terördwen bahsediyorsan bu bolşeik devriminin yüzkaralrından sadece biridir. Bir Troçkist olarak bu anlamda hiç bir şekilde kabul edilemeyecek bir durum olduğunu rahatça söyleyebilirim. Aynı şekilde bizzat Lenin'in anarşistlere ve sosyalist-devrimcilere karşı antidemokratik tavrınıda benimsemem mümkün değildir.
Lütfen geniş bir perspektiften bakalım olaylara.
 
Marksizm zaten maddeyi kesin br şekilde üstün tuttuğu, insanlara din özgürlüğü sağlamadığı, insan haklarının temel ilkelerinde biri olan Laikliki kesin olarak reddettiği için baştan insan haklarına aykırı bir ideolojidir.Marksizmde insanlar maneviyatsız robotlar gibidir.Yoldaş kavramı da bu amaçla yaratılmıştır.İnsanlara manevi duygularını yaşama izni verilmez.Ateist olmak ayrıcalıklı olmak demektir.Kendi kültürlerine izin verilmez, gerekirse asimilasyona uğratılırlar.Bunların hepsi marksist kökenli ideolojilerde olmuş ve de olacak şeyler.O yüzden bırakın bu eşitlik saçmalığını.Marksizmde eşitlik, insan hakları falan yoktur.
 
Marx hakkında kısa bir bilgi verelim şimdi de; MArx bir tarihsel materyalisttir(Birazdan bunun nne olduğuna değineceğim)Marx, amaç dünyayı anlamak değil, onu değiştirmektir derdi.İşte onun bu sözleri, felsefe tarihinde çok önemli bir değişimi simgelemektedir.
Marx sadece bir filozof değil aynı zamanda ekonomist, bir tarihçi ve bir sosyologtu.Ve tüm bu alanlara yenilikler getirdi.Uygulamalı politika ondan daha etkili bir filozof olmadığını rahatlıkla söyleyebilirz.Öte yandan Marksisizm denince tüm düşüncelerin hepsini Marxla eş tutmak doğru olmaz.Marx ın 1840 yıllarında Marksist olduğu, ama bundan sonra kendisinin marksist olmadığını söyleme ihtiyacı hissettiği söylenir.
Marx ın ne kadar dindar olduğu tartışılır.
Şimdi tarihsel materyalist e değinelim:
Ona göre insanların düşünce biçimini belirleyen, toplumda geçerli olan maddi ilişkilerdi.BU tür maddi ilişkiler tarihin gidişini de belirlemekteydi aynı zamanda.Maddi değişimlerdi dşünsel değişimleri yaratan.Marx özel olarak da toplumda değişim yaratıp tarihi ilerleten şeyin ekonomik güçler olduğunu ileri sürüyordu.
Eski zamanlarda fesefenin(Buna antik çağ felsefesi deniyor)ve biliminin salt kuramsal bir amacı vardı.Bilgiyi uygulamaya geçirip faydalı bir ley yapmak gibi bir derdi yoktu.Bu düşünce biçimi gündelik ekonomik hayatın düzenlenme biçimyile yakından ilgiliydi Üretim büyük ölçüde köle işçiliğine dayandığı için zengin vatandaşların yeni pratiik buluşlar yapıp üretimi geliştirmek gibi bi kaygıları yoktu.Marx toplumda geçerlli olan bu tür maddi ekonomik ve sosyal ilişkileri alt yapı olarak adlandırıyordu.Bir toplumda insanların nasıl düşündüklerine, ne tür politik kurumları, hangi yasaları olduğuna, hangi dine inanıp ne tür nir ahlak, sanat, felsefe ve bilime sahip olduklarına da Marx o toplumun üst yapısı diyordu.
Marx toplumda geçrli olan tüm düşünce ve fikirlerin maddi temeller üzerinde oluştuğunu söylüyordu.Toplumun üst yapısı, alt yapısının bir yansımasıydı.Alt yapı olmadan üst yapı olmazdı.ıpkı bir bina gibi.
Ona göre toplumun alt yapısı ile üst yapısı arasında karşılıklı bir ilişki vardır.BU ilişkinin diyalektik(neden-sonuç ilişkisine göre) olduğunu savundıuğu için onun bir diyalektik materyalist olduğunu da söyleyebilirz.
Toplumun temelinde üç aşamanın bulunduğunu söylüyordu;Bunların en temel olanı 'üretim koşulları' diyebileceğimiz şeydir.Bu, iklim koşulları yada hammaddeler gibi toplumun elinde olan doğal koşullar yada doğal kaynaklarıdr.BU koşullar toplumun betondan temelini oluşturur.Toplumda nasıl bir üretimin varolbileceğini belirler.Dolayısıyla nasıl bir toplum ve nasıl bir kltürün mümkün olabileceğini belirler.Ne Sahra çölünde balıkçılık yapabilrsiniz, nede Ege denizinde mısır üretebilirsiniz, biraz basit bir örnek oldu snıarım ama hemen hemen bu konuda....
İki ayrı üretim koşulllarına sahip iki ülkenin düşünceleri de farklıdır.
Bundan sonra ki aşama, toplumda ne tür üretim güçleri olduğu aşamasıdır.Marxın bununla kastettiği, insanların sahip olduğu araç, gereç ve makinelerdir.
Üçüncü aşama ise , bu üretim araçlarını kimin elinde bulundurduğudur.İşin düzenlenişini, yani toplumda ki iş bölümünü ve sahiplik ilişkilerini de Marx 'üretim ilişkileri' olarak adlandırıyordu.
Buraya kadar söylediklerinden(Marx'ın) şöyle bi sonuç çıkartabilirz ki, bir toplumda geçerli olna tüm politik ve ideolojik ilişkileri belirleyen şey üretim biçimidir.Eskinin feodal toplumlarından daha farklı düşünmemeizin, daha farklı ahlaki dğerlere sahip olmamızın nedeni budur.
O zaman Marx tarihin her zamanında geçerli olan bir takım doğal doğrular oldupuna inanmıyordu...
Hayır, Marx a göre ahlaksal doğrular toplumun altyapısının bir ürünüydü.
Marx ayrıca toplumu neyin doğru neyin yanlış olduğunu toplumu yöneten sınıfların belirlediğini söyler.Çünkü tüm tarih, sınıf mücadelelerinin tarihidir.Yani tarih, her şeyden önce üretim araçlarına kimn sahip olacağı meselsidir.
 
bunu da yazayım dedim sizlere


Bir ormanda yürüyorsunuz.Karşınıza iyi giyimli, çok şık bir bay çıkıyor.Çok kaliteli olduğu her halinden belli bir sandalyenin üzerinde oturuyor.Masada kağıtlara not alıyor.Çok çalışıpta buralara gelmiş olduğu belli.Gidip ismini sordunuz:
İsminiz nedir?
Adam lütfeder bir bakışla, küçümseyerek:
Scrooge, der.
Kendi adınızı söylersiniz ve eklersiniz; iş adamısınız galiba?
Adam başını sallar ve ekler;
Ve korkunç zenginimTek bir kuruş bile havaya gitmemeli.BU yüzden hesaplarımı çok iyi kontrol etmeliyim.
Ne kadar sıkıcı bir iş deyip uzaklaşırsınız.Biraz ilerde küçük bir kız görürsünüz.Yırtık pırtık elbiseleri içinde, hastalıklı ve solgun görünüyordu.
Kız; Kibrit ister misiniz? diye sordu.
Kaça?
1 Lira
Cebinizi karıştırırsınız ve şansınıza bir lira bulursunuz.Kıza bir kron verip kibriti alırsınız.
Kız; yüz yıldır benden kimse kibrit almamıştı, bazen açlıktan öldüm, bazen soğuktan donarak.Siz de tabi ki kızın ormanın ta içinde kibrit saatamayacağını düşündünüz.Ama bir dakika, şu zengin adam bu küçük kibritçi kıza yardım edebilirdi.Adamın o kadar parası vardı ki birazını kıza verir, o da açlıktan ölmezdi.
Kızın elinden tutp zengin adamın yanına gidersiniz.
Zengine; bu kıza yardım etmelisiniz, dersiniz.
Adam başını kağıtların içinden kaldırıp; bu tip işler para ister ve benim havaya atacağım tek bir kuruş param yok.
Ama bakın bu kız ne kadar yoksul dersniz.O yoksulken sizin bu kadar zengin olmanız çok büyük bir eşitsizlik.
Saçmalık, eşitlik sadece birbirinin dengi olan insanlar için geçerlidir.
Ne demek bu?
Ben bu halime çalışarak geldim.İnsan çalışırsa mutlaka karşılığını alır, buna da ilerleme denir.
Bu kadarı da fazla doğrusu diye düşünürsünüz.
Kibritçi kız; ama bana yardım etmezseniz ölürüm.
Zengin; sen benim hesaplarım içinde yoksun.Hadi hadi çek git bakalım fakirhaneye....
Kız; Sen bana yardım etmezsen bende ormanı yakarım. der.
BUnu deyince adam masanın arkasında ki yerinden fırladı fakat kız çoktan kibriti çakmıştı bile.Orman iki saniyede yokolmuştu.
Zengin adam bağırıyordu;Yardım, Yardım edin bana!,
Kızın ytüzünde alaycı bir gülümseme belirdi ve şunu söyledi
-Komünist olacağımı tahmin etmemiştin değil mi?


Sofinin Dünyası
Jostein Gaarder
 
revolte beni klasik burjuvaların marksistlere yönelttiği suçlamalarla hedefliyor.parti broşürleriymiş,ezbermiş.beni çok tanıyor ya ona göre ben bunları yazamam bizler otoriter güçlerin kurbanlarıyız.kaçıp kurtulamıyoruz.f tipindekilere de böyle dedi sizin akıl babalarınız.evet asıl siz burjuvazinin ezberlettiklerini söylemekten bıkmadınız.ölüm orucundakiler zorla tutuyor dediler hayata dönüş ler yaptılar.ne oldu tek kişilik hücrelerde de sürdürdüler.bu bir irade sorunu zor veya ezber sorunu değil.marksın engelsin leninin ve stalinin öğrencileriyiz.çelik irade ve granitten disiplinle proletaryanın yürüyüşünü örgütlüyoruz.siz anarşistler ise burjuvazinin antikomünizm furyasından epey etkilenmişsiniz.onlar komünizm diye kitleleri korku paranoya ile uyuttular asıl terörü kendileri ırak halkına filistine uyguluyorlar.sizde otorite kötüdür paranoyası ile öcü mantığı ile kaça kaça burjuvazinin faşist otoritesine yaslanmıyormusunuz.nisyan ve mecmua nın espri anlayışlar.f tipinde insanlar diri diri yakılırken sayfalarında devrimcilerin otoritesinin korkunçluğunu yazmak nedir.sabah tan hürriyetten ne farkınız kaldı.

Apo ise stalinin evlendiği kıza takmış yaşı 18 di galiba. ama söz etmeye değmez sevmiş evlenmiş.bende sevsem evlenirim yaşı değil ruhu önemli.
praksis neyi tartışıyordun da böldüm.bir önceki sayfada var güldürme beni:))
MOSKOVA MAHKEMESİ TUTANAKLARI
VİŞİNSKİ:siz smirnovtroçkist-zinovyevist merkezin üyesiydiniz bunu kabullendiniz.burada mraçkovski gerçeği ihlal etmiyor bu birincisi.ikinci olarak merkez pati ve önderlere karşı terör temelinde örgütlendi bu doğru mu?
smirnov:doğru.
vş:troçkiden mücadele aracı olarak terör üzerine direktif aldınız mı?
sm:evet
yoldaş vişinski şimdi zinovyeve sorular yöneltiyor
vş:birleşik merkez ne zaman örgütlendi?
zinovyev:1932 yazında
vş:ne zamana kadar faaliyatteydi.
zny:fiilen 1936 ya kadar.
vş:faaliyet amacı neydi?
znv:en önemlisi terör eylemleriydi.
vş:kime karşı?
znv:önderlere karşı
vş.yani stalin, vroşilov, ve kaganoviç yoldaşlara karşı.yoldaş kirovun öldürülmesini örgütleyen sizin merkezmiydi?
znv.evet bizim merkez tarafından.
vş:bu merkeze sizinle birlikte kamanev, smirnov,mraçkovski ve ter vaganyan da dahildi?
smirnov:evet
vş:yani hepiniz yoldaş kirovun katledilmesini örgütlediniz?
smr:evet.
vş:yani hepiniz beraber yoldaş kirovu öldürdünüz?
znv:evet
:eek:turunuz.
arkadaşlar sizleri biraz solduyuya ve sorgulamaya davet ediyorum .siz hep leninistlere partinizi sorgulayın diyorsunuz ya.ben de size sizi sarmalayan burjuva ideolojilerini sorgulayın diyorum.
 
Geri
Üst