Marxizm Üzerine...

Frisby güzel yazmış. Son derece objektif davranmış ve katılmadığım bir yer göremedim.
Belirtmeye çalıştığı şey nesnel koşulların dayatmalarını "kişisel düşüncelerimiz" oalrak içselleştirdiğimizi ve bundan başka "doğru" olmayacağını savuınduğumuza dem vurmuş. Bu açıdan oldukça kayda değer bir tespit.
...
Ancak Vercetti marxizm konusunda aynı şeyi tekrarlamakta ısrar ediyor. Kendi adıma MArx'ı 150 yıl öncesinde bıraktım ama marxizm daha önce de defalarca söylediğim gibi ideoloji üstü ve evrensel bir felsefedir. Vercetti'nin içerlediği "neden günümüz koşullarına uygun bir marxizm tahlili yapılmıyor" şeklindeki söylemi bir marxist oalrak benimde gündemimde. MArxizmin nesnel koşullara göre yeniden üretilmesi için SSCB'nin yıkılması şart idi. Eski kafalı olan "yoldaş"larımız bunu revizyonizm oalrak değerlendirebilirler, ama tarih onlarada kaçınılmaz gerçeği gösterecektir.
Marx'ın Kapital'i, kapitalizm konusundaki analiziyle güncelliğini korumakta. Bura da güncelliğini yitiren şeyleri betimlerse birileri daha bir tatmin oalcağım. Eğer Kapital'in birinci cildinde anlatılan İngiliz vahşi kaoitalizminin koşulları güncelliğini yitirdi derseniz, benim istediğim açıklamayı öne sürmüş olmazsınız. Bana meta kavramından, sermayeden ve pazar kanunlarından bahsedin. Arz-talep eğrisi, spekülatif para dolaşımı vs hala geçerlimi değilmi?
...
Ek oalrak, Marxizm sadece insanlığın ekonomik analizi değildir. Marx buna eğilmiş olabilir ancak ortaya çıkardığı felsefe, toplumsal yaşamdaki başka dinamikleride bu şekilde analiz edecek denli geniştir. Nitekim Marxizm SSCB ideolojisinin ketlemelerine rağmen, entellektüel dünyada aynı kalmamıştır. Max Horkheimer'ın, T.W. Adonro gibi felsefeci,psikolog, müzikolog, iktisatçının önünü çektiği Frankfurt Okulu, Sartre'ın marxizme, marxizmden daha farklı varoluşçu bakışı (ki Hegel'in diyalektiği içnde de varoluşçu öğeler vardır), Wilhelm Reich'ın Freudçu psikanalist yöntemiyle kitlsel faşizmi yorumlayışı ve cinsel ahlakın, aile kurumunun ve türlü yabancılaşmaların iktisadi düzeni nasıl koruduğunu ortaya koyması, Walter Benjamin'in dinsel inançların etkisiyle, marxizmin "feodal" diye çizip attığı romantik devrimci "Kurtuluş Teolojisi" teorisi, Georgy Lucasz'ın Marxist Estetik yorumları vs diye gider. Marxizm sadece devrimci praksis ortamlarda değil, entellektüel düşünlerde de kendini yeniden üretmektedir.
...
MArx'ın düşüncelerine "yanlış" diyenler çok oluyor ama bu yanlışın nerede olduğunu gösteren kimse çıkmıyor. Ben internette ne zaman marxizm karşıtı bir görüş arasam, marxizm diye eleştirilenin Sovyet ideolojisi yada lenininist örgütlenme vs gibi şeyler olduğunu görüyorum.
...
İntyernette bulduğum en "eleştirel" yazı, kemalistlerin yaptığı bir sitedeydi. Temel oalrak eleştirdiği şey MArx'ın diyalektik yönteminin zamanının pozitivist determinist bilimsel koşullarının ürünü olduğu ve günümüzdeki belirsizlik, kaos gibi kavramları temel alan kuantum mekaniği çerçevesindeki bilimsel koşullarıyla ve düşünce sistemiyle asla uyuşamayacağı yönündeydi. Buna ilişkin uzunca bir yazıyla cevap yazıyordum ki sonra vazgeçtim. Bulursam buraya da aktarırım.
Neyse sonuç olarak marxizme yönelik gerçekten bilimsel bir eleştiri bulamadığım gibi, marxizmi günümüz kapitalizmine ve ponun üretim ilişkilerinin insanlara uyguladığı yabancılaşmanın sosyolojik etkisiyle ilgili pek az "güncelleme" bulduğumuda itiraf edebilirim.
...
Ancak Vercetti, çok merak ediyorum, marxizm eskidi de kemalisyt ideoloji hiçmi eskimedi? Marxizm nerede, kemalizmin "Türke türk propogandası yaptığı" düzey nerede?
 
Dostum Marksizm bir felsefe sistemi.Oysa Kemalizm değil.Yani Marksizm çok daha geniş bir yelpazeye sahip.Kemalizmse zaten var olan belli kavramlardan gücünü alıyor.Yani onlar güncellendikçe Kemalizm de güncelleniyor.Atatürk'ten sonra uygulanmadı, o ayrı tabi.Oysa Marksizm başlı başına farklı bir olay.Kendi kendini yenilemesi gerekiyor.
 
Appassionata demiş ki:
Frisby güzel yazmış. Son derece objektif davranmış ve katılmadığım bir yer göremedim.
Belirtmeye çalıştığı şey nesnel koşulların dayatmalarını "kişisel düşüncelerimiz" oalrak içselleştirdiğimizi ve bundan başka "doğru" olmayacağını savuınduğumuza dem vurmuş. Bu açıdan oldukça kayda değer bir tespit.
Adam senin dediğinin tam tersini çarpıtarak ifade etti ve bende kesin bir dille 1. maddede cevap verme ihtiyacı duydum. Dikkatli oku lütfen yazdıklarını.
 
Appassionata demiş ki:
İntyernette bulduğum en "eleştirel" yazı, kemalistlerin yaptığı bir sitedeydi. Temel oalrak eleştirdiği şey MArx'ın diyalektik yönteminin zamanının pozitivist determinist bilimsel koşullarının ürünü olduğu ve günümüzdeki belirsizlik, kaos gibi kavramları temel alan kuantum mekaniği çerçevesindeki bilimsel koşullarıyla ve düşünce sistemiyle asla uyuşamayacağı yönündeydi.
Benimde cevaplarım olabilirdi bu geçersiz, asılsız savlara ;)
 
Appassionata demiş ki:
Frisby güzel yazmış. Son derece objektif davranmış ve katılmadığım bir yer göremedim.
Belirtmeye çalıştığı şey nesnel koşulların dayatmalarını "kişisel düşüncelerimiz" oalrak içselleştirdiğimizi ve bundan başka "doğru" olmayacağını savuınduğumuza dem vurmuş. Bu açıdan oldukça kayda değer bir tespit.
...
Bu tartışma bilgi var mıdır? sorusuna kadar gider.Ben kesinlikle gerçeğin ve gerçeği bilmenin varolduğuna inanıyorum.Descartes'ın dediği gibi bir tartışmada iki taraf varsa bunlardan en az biri yanılıyordur.Bu şu anlama geliyor,somut bir gerçek vardır.Nesnel koşullar birbirinden farklı iki şekilde yorumlanabilir doğru,ama aynı koşullara bakıp iki gerçek bulunamaz.Nesnel de bu demek değil midir?
Bana göre benim fikirlerim doğrudur,yanıldığımı aklımla görene dek fikirlerimin tek doğru olduğuna inanırım.Bence en mantıklısı da bu.
 
yorumların tamamını okuyamadım. ama bir STALİNİZM lafı tutturmuşlar gidiyor. şu STALİNİZM nedir bilen birisi anlatsın bana, çok merak ettim.
evet dünyada birçok sosyalizm deneyimi oldu. bunların başarıları tartışılabilir. 1870 lerde paris Komünü 70 gün kadar sürdü. sovyetler 70 sene kadar sürdü.bunun dışında hala küba da sürmekte olan bir sosyalizm var.
sosyalizmin gökten indirilmiş bir kitabı yok. yani sosyalizm mutlaka şu şekilde olacaktır, koşulları şunlardır, devrim şu şekilde olacaktır vs. diye birşey sözkonusu değildir.
herülkenin nesnel koşullarına göre değişebilcek uygulamalardır bunlar. bunlara karar verecek olan ise o ülkedeki öncü işçilerin partileri, yani komünist partilerdir.
stalin de bu komünist partilerden belki de gelmiş geçmiş en güçlü, en tutarlı partisi olan SBKP nin genel sekreteriydi. sosyalizmin o ülkede ne şekilde uygulanabileceği hakkında en fazla söz hakkı da kendisine aitti.
bu uygulamalarında kuşkusuz hataları, yanlışları olmuştur. ama şu anda yaptıkları objektif olarak gözönüne alınırsa stalin büyük bir liderdir.
1.SSCB yi oluşturan ülkeler 1917 de henüz sanayileşmesini tamamlayamamış ülkeler iken; kısa bir sürede SSCB dünyada gelişmiş,büyük bir güç,ezilenlerin ve emekçilerin umudu, ulusal kurtuluş mücadelesi veren halkların en büyük destekçisi olduysa bunda en büyük pay lenin den sonra stalinindir
2.1930 larda bütün kapitalist ülkeler faşist almanyaya destek vererek SSCB yi ortadan kaldırmaya çalışırken uyguladığı ustaca siyasetle,
kendi ülkesindeki 20 milyonun üzerinde insanın canı pahasına sadece kendi ülkesini değil dünyayı faşizmden kurtaran kişidir
3.''o kadar büyük bir zalimdir'' ki; kendi oğlu er olarak askerlik yaparken almanlara esir düştüğünde hitlerin ''elindeki bir alman generalini ver oğlunu vereyim'' teklifine ''bir ere bir generali değişmem'' diye cevap vermiştir
bakınız:STALİN'İ ANLAMAK Cemal Hekimoğlu Gelenek Yayınları
 
Marksizmi diyalektik süreçteki gerçekleşme olarak benimseyen insanların en büyük problemi kraldan çok kralcı olmak olsa gerek. Sonuçta birileri bu felsefeyi almış, pratikteki praksis doğrultusunda yeni bir sentez yaratmış, Leninizm, Stalinizm, Maoizm gibi yan ürünler ortaya çıkmıştır. Bunları ortaya koyanların psikolojik durumları, bu yan ürünler hakkında kilit bilgiler vermektedir. Lenin gerçekten de marksizmi Marx kadar iyi analiz etmiş, onu somutlaştırmaya çalışmıştır. Stalin ise günün çıkarları uğruna marksizmi yozlaştırmıştır. Lenin'den sonra iktidarı sahiplenmek ve Troçki'ye kaptırmamak uğruna aşırı agrasif hareketlerde bulunmuştur. Başa geçtikten sonra ise sırf farklı olma uğruna bir cellat gibi hareket etmiştir. Tek ülkede devrim projesiyle Avrupa solunu kendinden soğutmuş, ülke içindeki baskıcı politikaları sayesinde halkı canından bezdirmiş, sosyalizmin yanlış anlaşılmasında büyük katkılarda bulunmuştur. Aslında sosyalizmi incelerken o günün sosyalist liderlerinin diyalektik - psikanaliz ikileminin iyi tahlil edilmesi gerekir. Bu ise bu formu aşar. Fakat kısaca şunu söyleyebilirim ki Stalin, sorunlu, kötü, sembiotik bir karakterdir. Bugün dünya sosyalizminin kıprtısız olmasındaki baş aktörlerden biridir.
 
onur0708;

Diyalektik mantığın psikanalize uygulanmasından öte psikanalizin girdiği olgularda diyalektik mantığın ortaya çıkmasıyla da bir birlik söz konusu ki praxis bağlamda işelrliği temelde önemlidir. Bu ise bu forumu aşmaz. Mesela ; Sen de bir nebze olsun Stalin'in karakteristik fenomenlerini sosyo-ekonomik-psikanalitik bağlamda sunabilmişsin.
 
Eski bir yazım.
...
Birazcık gerçekçi olan herkes ütopyaların, yaşadığımız koşullarda mümkün olamaycağını anlar. Yine aynı şekilde birazcık romantik olanda bu ideallerin, insanlığın teoride de olsa ulaşmaya çalıştığı en güzel şeyler olduğunuda es geçemeyiz. Ben biraz marxsist, biraz varoluşçu birazda hedonist fln fln biriyim.
Sözkonusu teorilerin gebeliği, tarihi sosyolojik temellerin tohumlarını bıraktığı yerde başlamıştır. Ölü çocuklar çok doğmuştur. Ancak bunları, içinde yaşadığımız, sadece beynimizin değil, bütün bedensel fonksiyonlarımızın şartlandığı koşullar içerisinden düşünürsek, ütopik toplum teorilerini baştan geçersiz kılmakta hiç zorlanmayız. Parasız bir toplum deyince akla ilk gelenin "çalıp-çırpmak", cinsel özgürlüğün olduğu bir toplumdan bahsederken ilk akla gelenin "önüne gelenle düzüşmek", eşitlik dendiğinde ilk akla gelenin "seri üretim insan yaratmak" olması, koşulsal şartlanmalardan bağımsız bir tarih bilinci üretemeyişimizdendir.
Marx'ların, Proudhon'ların, Bakunin'lerin, Kropotkin'lerin zamanında insanın doğası hakkında hiç birşey bilinmiyordu. Şimdi ise hala yeteri kadar bilgimiz yok. İnsan egosunun, id'iyle antagonistik bir karşıtlık içinde olduğu sorusu hala cevapsızken, bu konuda nasıl hemen karar verebiliyoruz. İnsan beyninin günümüz şartlanmışlığından arındığı kadarıyla bile olsa, ütopik toplum biçimleri teorize etmek sakıncalı olmamalı.
Ancak aynı şartlanmışlıktan dolayıdır ki, insanlık özgürlüğe hazır olamamıştır. Kitleleri yönlendirecek bir yüce insan yaratmak, bilinçaltımızın derinlerinde gizlenmiş bir Oidipus obsesyonundan ibaretken, özgürlüğü hemen "büyüklere" teslim edip güncel ideolojiler içinde kandırılmışlığa sürüklenmeye alışıktır verili insan. Marx'ın dediği gibi "düşündüğümüz gibi yaşamıyoruz, yaşadığımız gibi düşünüyoruz".
"Ben gerçek bir komünist bilince sahibim!" diyen bir insana inanmak hepimiz için zordur. Küfür ederken, sınıflı toplumun ataerkil çağrışımlarını dile getirmiyormuyuz; birine bir mülkümüzü emanet ettiğimiz zaman küçükte olsa bir güvensizlik duymuyormuyuz; üretim ilişkilerinin birbirine yabancılaştırdığı insanlar olarak nefretimizi kolayca haykırırken, sevgimizi iletmekten çekinmiyormuyuz?
Sistem kendini çok iyi koruyor. Aileden başlıyor mezbahalarına et bulmaya. Ailen yoksa yaşayamazsın, kimse sana bakmaz, dişinle tırnağınla sokaklarda ne kadar onurlu kalabilirsin? Eğer aile içinde büyürsen, anan baban seni "öteki"lerin saldırısından korumak isteyecek. Korumasınlarda ne yapsınlar? Ailen yoksa yaşamak zor, ailen varsa özgür bilinç üretmek zor. Aileden kurtuldun diyelim, verili insan fabrikası devam ediyor etleri ambalaşlamaya! Eğitim denen süreçte, kız çocuklarına verilen evcilik oyunuyla sınırlandırılan küçük gözler, "büyüyüp erkek adam olacaksın" nasihatlerini gurur malzemesi yapan erkekler. Okullarda hangi ülkedeysen onun burjuva ideolojisini kakalarlar kafana. 10 kez Lenin'in hayatını, 10 kez M.Kemal'in hayatını, bi 10 Kez'de Napoleon'un hayatını okuttururlar. Üniversite gelir bir iş için kaygılanmaya başlarsın. Öğrenci hayatı provasıdır hayatın ekonomik çıkmazlarının. Mezun olduktan sonra ise patron ağız kokusu çekmekten tiksinirken unutup gideceksin Marx'ları, Bakunin'leri.
Peki nerede devrim, nerede marxizm, anarşizm? Sadece seçiminde. Ben marxizmi seçtim, sevgiliyi seçtim, fizik okumayı istemeyi seçtim... Daha da seçeceklerim var. Bilinç seçimi doğurur. Bilinç yoksa ne verilirse onu yaşarsın...
 
Stalin

Aslında stalin ne kadar bi diktatör olsada stalin o diktatörlüğü yapmasa o muhalafetle sosyalizm asla gelişemezdi.Tamam onun bu hali şimdiki sosyalizme bi muhalefet doğursada bence haklıydı..
 
Katılmıyorm Rombus. Sosyalizm totaliter bir diktatörlük rejimi değildir. Komünizme giden sürekli devrim sürecinde bir basamaktır.
Muhalafet yapan kimdi SSCB'de? Gulag kamplarına sürülen ve Stalin'i eleştiren herhangi bir işçi delegesimiydi? Troçki'nin muhalefeti yıkıcımıydı? Petrograd Sovyetinin önderlerinden ve halk tarafından çok sevilen, sırf Stalin'in tek başına iktidarına karşı bir toplumsal "tehlike" olduğu için Kirov'un öldürülmesi de yararlımıydı?
...
Sorular sorular. Ya cevapsız kalacaktır yada kıvırtılacaktır. Hala Stalin gibi basit bir kasabın savunulması çok saçma. Tarih dersini verdi bu sapkın ideolojiye, daha ne isterler anlamam bu stalinistler.
 
apo; senin gibi öküzler için bir kasap gerekiyordu. Yoksa mındar olacaktınız. Stalin de bu pis işi (senin gibi öküzlerin pisliği çok oluyor) üzerine aldı ve yaptı.
 
:D :LOL: ;) stalinistlerin iyi niyetini kendisi de iyi biliyor ki bu kadar rahat pislik saçıyor etrafa .ama troçki de zamanında suikaste kadar şansını zorlamıştı.bakınız ilk sayfalar...
 
Stalinizmin "iyi niyeti" Stalin dönemindeki haksız cinayetlerle ve terörle gördük. Aman kötü niyetli olmayın.
...
Şu Troçki'nin süikast olayı için ilk sayfalara baktım ama bulamadım. Zahmet olmazsa bir daha aktarda görelim neyin süikastıymış.
...
Yahu bana argüman sunun. Böyle bir iki basit çocuk cümlesiyle çıkmayın.
 
petrosyan demiş ki:
:D :LOL: ;) stalinistlerin iyi niyetini kendisi de iyi biliyor ki bu kadar rahat pislik saçıyor etrafa .ama troçki de zamanında suikaste kadar şansını zorlamıştı.bakınız ilk sayfalar...
Stalinist ve iyi niyet mi?Bu ikisi çöl ve su gibi.Stalin döneminde üst düzey bolşeviklerden herhalde sadece Stalin efendinin kendisi eceliyle ölmüştür,ne iyi niyet ama.Herneyse bunu tartışmak bile gereksiz.
 
Troçki, Stalin'in kiraladığı adını unuttuğum Mercedes soyisimli Mexicalı bir serseri tarafından öldürülmüştür. Büyük bir çekiçle kafasına vurulmuştur. Herif keskin tarafıyla değil, kalın tarafıyla vurmuştur.
Troçki, hemen bayılmamış, korumaları olaya müdahale etmişlerdir anında, Troçki "durun" demiş öldürmeyin bilgi alabiliriz demiş kafası kan içindeyken. Sonra fenalaşmış ve hastaneye kalddırılmış.
...
Mercedes, Troçki'ye bir konuda danışmak için geldiğini söyleyince Troçki hemen yanına almış ve o konuyla ilgili ciddi bir şekilde izah ederken Mercedes arkasına geçmiş ve bu ilkel süikastı gerçekleştirmiş.
...
Stalin'in foyasını, "tek ülkede sosyalizm" saçmalığını hiç çekinmeden eleştiren, buna rağmen Sovyet Devrimini halk hareketi olarak savunmaktan caymadığını eklemek isterim. Stalin, Troçki'yi, Kirov gibi öldürmekten çekinmiştir, çünkü Lenin'den sonra tek isim oydu ve buna gözü yemezdi. O yüzden sürdü.
...
Troçki hiç bir zaman karşı devrimci olmamıştır. Buna yönelik iddiaların hepsinide cevaplayabilirim.
 
suikast derken troçkiye yapılanı demiyorum troçki ve ajanlarının staline denedikleri ama beceremedikleri ve kirovu katlettikleri suikasti söylüyorum.cevap verecektin niye vermedin gestapoyla işbirliği yaptığına dair itirafları da yazdım ama okumak bile istemediniz yarıda kestim ilk sayfalarda var .merak edenler varyos yayıncılıktan kitabı temin ederler moskova duruşmaları isminde.orjinal tutanakların olduğu kitap.email:[email protected]
bundan sonra stalinist lafı yerine direk biz leninistler diyeceğim.
 
Geri
Üst