bulgaristan'dan 89'da göçtüğünüzü ve orda gördüğün en son 1 Mayıs'ın 89 1 Mayıs olduğunu gözönünde bulundurarak 1 Mayıs'ı nasıl hatırladığını merak etmedim değil abi, 89'da 9-10 yaşında olduğunu varsayıyorum
"bizim 1 Mayıs'lar onlarınkinin yanında hiçbirşey" demek biraz haksızlık olur aslında. şöyle ki 1 mayıs 70'li yıllardan sonra taksim'de sadece şu son 3 yıldır resmi olarak kutlanıyordu zaten. 2010-2011-2012 yıllarında katılımcı sayısı bir önceki yıldakine göre artarak devam etti ve nihayetinde 450.000 kişiyi bulmuştu geçen sene taksim'de.
siyasi içeriğin biraz yoksun oluşu (bundaki en temel faktör iktidar yanlısı sendikaların da tertip komitesinde yer alıp goygoyla 1 mayıs'ı geçiştirmeye çalışmaları etkilidir) tartışılır elbet ama son 3 yıldır çok ufak tefek olaylar dışında kimsenin burnu kanamadan karnaval havasında geçiyordu, hepsine iştırak ettiğimden beni canlı şahit olarak görebilirsiniz. yani şimdi sovyet ve doğu avrupa komünist ülkelerdeki 1 mayıs'lar bir devlet töreni olduğu için bizim burdaki son 3 yılda kutlanan 1 mayıs'ların çok daha renkli geçtiğini düşünüyorum.
mesela geçen seneki İstanbul Taksim 1 Mayıs'ı, küba 1 Mayıs'ından sonra katılımcı sayısı bakımından dünyanın 2. büyük 1 Mayıs'ı olarak kayıtlara geçmiştir. bundan mütevellit uluslararası sendikalar konfederasyonu (ituc) genel başkanı bu 1 Mayıs disk'in misafiri olarak türkiye'ye geldi ama kadın gelip geleceğine pişman olmuştur herhalde, söylentilere göre polis kendisini gözaltına almaya çalışmış galiba sonra araya birileri girerek bunu engellemiş.
dünkü görüntüler rezaletti hakkatten, önceden başka bir başlığa da yazmıştım; dün "teknik yetersizlik" bahanesinin koca bir yalan olduğu ortaya çıktı. akıl sağlığı yerinde olan herkes bunca engellemelerin, koca şehri felç eden, neredeyse insanların dışarıya çıkmalarını yasaklayan olağanüstü hal tedbirleri için harcanan enerjinin %10'u taksim'de bu kutlamanın gerçekleşmesi için harcansaydı yine geride bıraktığımız son 3 yıldaki gibi 1 mayıs olurdu.
işçiler çukura düşmesin diye İstanbul'u bu hale getirmenin, insanları gazdan nefes alamayacak raddeye getirmenin, tüm toplu taşıma araçlarını iptal etmenin, köprüleri kaldırmanın arkasında kesinlikle iyi niyet kırıntısı bile bulunamaz.
akp iktidarının taksim'i emekçilere kapatması gayet siyasal bir hamledir ve bundan sonraki yıllarda da bu zorlamaların aynen devam edeceğini düşünüyorum.
yine diğer başlıkta belirtmiştim "umarım kimsenin başına birşey gelmez" diye ama ne yazık ki 2 tane eylemcinin başına gaz bombası kapsülü isabet etti ve birisi 17 yaşında gencecik bir kızcağız, hayati tehlikesi hala devam ediyor.
dünün en dumur edici görüntüsü ise bu 17 yaşındaki dilan arkaşın kafasına gaz bombası atıldıktan sonra önde bir polis şefinin arkasındaki polislere "gelin gelin" işareti yaparak yere düşmüş kızı evin içine sokmaya çalışan ordaki diğer eylemcilerin üstüne saldırmaya devam etmesi oldu, vicdanın, insanlığın bittiği son noktadır bu herhalde.
gürsel tekin'in ambulansına ve hastanelere gaz bombası atılmasını konuşmuyorum bile, bunlara zaten alışığız.
ne denebilir ki, çok şey var aslında denecek.
dün ihsan eliaçık bir programda "bunları, zulmettikleri ve birçok defa ah aldıkları mazlumlar yıkacak" dedi. bunun için önce mazlum ve yoksul halkın nerede durması gerektiğini öğrenmesi lazım, sosyal olarak ezilen insanların, işçi sınıfının bünyesinde olan insanların, işçilerin hala daha bunlara oy vermesi hakkatten kahredici bir durum.