A'sı B'si C'si olmayan, başından sonuna A giden, ne nakarat kısmı ne köprü kısmı, ne bilmemnesi olmayan, ama Rock tarihinin en büyük birkaç şarkısından biri var şurada, bir bakıver istersen: Milyonlarca insan bu şarkı yüzünden gitara, basa davula başladı. Orada çalanlar hayatlarında akademi okumadılar ama akademilerde milyonlarca kişi yıllardır "neydi sırrı?" diye kafa yormaktalar.
Dediğin gibi, nakaratsız besteler de olabilir A' sız besteler de olabilir. Ama, sayıları bir elin parmak sayısını geçmez. İstisnalar da kaideyi bozmaz.
Dediğin parçaya hemen baktım sevgili mahcem.
Bir de baktım Jimi Hendrix' in
"Hey Joe" adlı parçası. Bence bu parçanın, tarihin en fazla çalınan parçası
"Happy Birthday To You" bile ironik bir benzerliği var. İkisi de sırf nakarat.
"Happy Birthday To You" adlı parçanın telif haklarını Paul mc Cartney satın aldı. Adam hala para kazanıyor bu 100 senelik parçadan. Parça A mı Nakarat mı, ben hala çözemedim...
Baştan sonra A var diyorsun. Ama, A melodileri genellikle B ya da nakarat bölümlerine geçişi sağlayan açılış melodileridir. Ki, pu parçada böyle bir şey yok. Sadece A tipi bir melodi olsa, parça havada kalırdı.
Bana göre bu parça sadece 2 adet nakarattan ibaret:
Birincisi
"Oynanmamış Nakarat Bölümüdür" ki, aynen aşağıda ki gibidir.
[00:09]Hey, Joe, uh where you goin' with that gun in your hand?
[00:20]Hey, Joe, I said where you goin' with that gun in your hand? Alright.
[00:31]I'm goin' down to shoot my old lady,
[00:35]you know I caught her messin' 'round with another man. Yeah.
[00:42]I'm going down to shoot my old lady,
[00:45]you know I caught her messin' 'round with another man. Huh!
[00:50]And that ain't too cool.
Gerisi ise, J. Hendrix' in
"Oynanmamış Nakarat Bölümü" nü deforme etmeye başladığı
"Deforme Edilmiş Nakarat Bölümü" dür. Zaten, Hendrix deformeye başlamasa, hep aynı ezgiden millete gına gelirdi. Eli mahkum deforme edecek. Yani bilinçli bir trafik olayı. Bilinçli bir kurgu olayı. Ticari bir müzik olayı.
Köprü yok diyorsun, resmen var. İntrodan ve ortadaki solodan nakarat bölümüne geçerken, o minicik köprüyü kullanmış. İncelersen görürsün. 2/4' lük kadar...
Mesajımda şu ifadeyi ,kullanmışım:
"Ama, bestecilikte bile uyulması gereken bazı akademik kurallar vardır. Kurallara karşı olmama rağmen, durum böyle."
Hey Joe parçasında da resmen akademik kurallara uyulmuş. Bir kere armoniler tamamen bilinen kurallara uygun. Çok önemli bir kural daha vardır. A melodisi ya da diğer melodilerin mezur sayısı 4' e bölünebilmeli. Buna da harfiyen uyulmuş.
[00:09]Hey, Joe, uh where you goin' with that gun in your hand? = 4 mezur.
Armonileri çıkarttım. Doruk gibi bir üstada karşı belki ayıp ediyorum ama, armoni hakkında bir analiz yapmak isterim.
C G D A (bu Am' de olabilir. keyfe göre değişir.) E E7#9 E E7#9
C majörün do' sundan G majörün si' sine geçmiş. Si' den de D majörün la' sına geçmiş. Bu analiz böylece devam eder. Tamamen bilinçli ve akademik bir armoni kurgusu var.
Hiç önemli değil bence, beste bestedir. Eğer ruh oradaysa A, B, C, X, Y, Z olmasa da olur. Tek kelime de beste olur. Yeter ki sanatçı duyguyu doğru aktarabilsin.
İşte bu ifadene hiç ama hiç katılamayacağım.
Kötü beste vardır iyi beste vardır. İyi besteler tutar kötü besteler tutmaz. Ama, eğer toplum kıro ise, Müslüm Baba' nın parçaları da tutar, Ciguli' nin "Esnaf Karısı Binnaz" adlı eseri de tutar.
Atatürk, sırf halkımız batı müziğine kulağı aşina olsun diye, radyolarda Türk Klasik Sanat müzğini bile yasaklamıştı.
DEDE' nin bestesi kötü, icrası kötü, aranjesi kötü. O parça tutarsa ben azı dişimi kırarım.
Tekrar ediyorum: "İyi besteler tutar kötü besteler tutmaz."
Hele, bu forumda bir mesaj başlığı var ki, yeri geldiği için bir iki söz etmeden geçemeyeceğim. "Ortak beste üretimi projesi."
Parçayı dinledim. Mesaj bile yazmadım. Bir tek Sn. Doruk güzel bir ekleme yapmış. Ona da karşı taraftan hemen cevap geldi. "Abi yaw, kullandığın rifler sünnet düğünü parçası gibi." Doruk da anında o harika cevabı yapıştırmış. Aklımda kaldığı kadarıyla cevap şöyle idi: "Senin parçan düğün parçası olduğu için ben öyle yaptım."
20 kişi ortak beste yapacak. Olur şey değil. Çorba olur yirmi kişi ile yapılan bestelerden.
Akademiklik metod öğretir, ifade tarzı verir, hedefe daha kolay ulaşmanı sağlar ama öte yandan da yaratıcılığı yavaş yavaş öldürür, zira kalıplara çok alışırsan kalıpların dışına çıktığında rahatsız olursun (şu an senin rahatsız olduğun gibi).
Bir nokta hariç, aynı şeylerden bahsediyoruz mahcem. Ben nihilistim. Kalıp ve kural düşmanıyım. Ama, H2O nasıl değişmez bir kuralsa, müziğin de, değişmez kuralları vardır. Yoksa Berklee olmazdı.
Aynen senin bir mesajda ifade ettiğin gibi: C majör altılısı DO + Mİ + SOL + LA notalarından oluşur. Bu kuralı bilmezsen C 6' lıyı çalamazsın sevgili mahcem.
" Beethoven ya da Mozart müzik eğitimi almamış olsalar idi, o muhteşem eserleri yaratabilirmiydiler?
Ben akademik kuralları öğrenmek zorundayız diyorum. Uygulamak zorundayız demiyorum ki. Einstein akademik kuralları öğrendiği için E=mc² yi buldu sevgili mahcem.
Einstein' a sormuşlar: Deha nedir. % 10 Deha + % 90 çalışmak ve öğrenmek.
İlkokulu bitirmeden liseye geçebilir misin? Hayır.
DEDE gurubu da, ilkokulu bitirmeden üniversiteye geçmeye çalışıyor. Benim eleştirim işte bu noktada başlıyor. Crazyhead kızacak ama, yine de anlatmak zorundayım. Klasik piyano eğitimi aldım. Besteciliğe eğilimim vardı. Ama, bir şeyler eksik gidiyordu. Ben de, gittim; Atilla Özdemiroğlu ve Garo Mafyan' dan ders aldım. Komple bir ders değildi bu. Ama, bana çok faydası oldu. İyiyi kötüyü ayırt etmesini öğrendim. Yaratcılığıma da hiç bir zararı olmadı. Bilakis faydası oldu. Elinde bilgi silahı olursa, bestenle istediğin gibi oynayabilirsin sevgili mahcem. Hala da öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenmemeye inat eden İstanbul rock guruplarının hali ise meydanda. En iyisinin dinleyici sayısı 5.000' i geçmez. Ama, Rolling Stones gelir, biletler 200 milyondan başlar, 30 bin kişi İnönü stadyumunda. Demek ki, büyük bir dinleyici potansiyeli var. Ama, grupların 1000 de 999.9 u tırışka ve dandik olduğu için, millet onları dinlemeye gitmiyor. Çünkü, alayı taklit. Küpe takınca rockçu oldum zannediyorlar.
Kuralları değiştirmenin tek şartı önce o kuralları bilmekten geçer.
Sevgiler, saygılar.
Not:
Senin, bir başka mesajında şahane ve filozofça bir tavsiyen vardı:
" Hepsini birden anlamaya çalışırsan, işin içinden çıkamazsın. Birer birer gideceksin.
Kendine zaman tanı. Konuyu baştan sonra incele, ne bulursan oku! Anlamasan da oku. Bir hafta ara ver, sonra tekrar oku. Ufaktan birşeyler anlamaya başlarsın. "
Yani öğrenmenin kuralını ifade etmişsin resmen.
Bu ibareni ben çok tuttum. Ve de ezberledim.
Bu ifadeyi kullanan sen, sanki yukarıdaki mesajınla çelişiyormuşsun gibi geldi bana.