Anarşizm, Komünizm, Sosyalizm, Faşizm..

müzikistim arkadaşlar. herkese selam ederim =)

dünyayı müzikle kurtarabileceğime inanıyorum Scriabin misali. burada çok sağlam laf yapan, kültürünü arttırma konusunda okuyan, kasan arkadaşlar var. sitede yazdıklarına göre müzikle ilgili olduklarını da düşünüyorum. sanatçı ruhları da vardır eminim. gelin birlik olalım =)

tartışmalar gerçekten sağlam. biraz birşeyler kaptım gibi =) ben pek birşey bilmiyorum bu -izm'lerle ilgili. bu -izm dünyasına ben de girmek istiyorum. felsefe ve bu -izm'ler oldukça ilgimi çekiyor. önerebileceğiniz kitaplar varsa zevkle okuyacağıma eminim.
 
ben dünyayı dürüstlük ve çalışkanlığın kurtaracağına inanıyorum.bunun yanında sanat da olmalı.sanat konusundaki en büyük sorun popüler kültürün(r&b olsun rap olsun herdevirde değişir bunlar nabza göre şerbet hesabı) diğer kültürleri ve sanat akımlarını zayıflattığını düşünüyorum.

çünkü popüler kültürde sanat da bir ticaret aracıdır.nasıl bilgisayar teknolojisinde bir sürü daha tanışmadığımız buluş olmasına ramen şimdiki demode oldukça yeni bir şeyler ortaya konup tüketim patlatılıyorsa;müzikte de böyle bu.

o yüzden ben oturup müziğe dair elime geçen her şeyi okudum.klasik müzik tarihi,türk müziği,arap müziği,avrupa müziğiyle ortadoğu müziğini birbirinden ayıran şeyler vs...tabi hala devam ediyorum okumaya.bence böyle şeyler faydalı oluyor.farkettiğim bir şey var mesela müzik konusunda:

tıpkı felsefe akımları gibi her müzik türü ; kendinden önceki baskın türden ya da kendisinin karşıt olduğu türden besleniyor.

örneğin;

rock müzik başlangıçta bluestan beslenmişti.blues kesmeyince klasik müzikten de beslenmeye başladı ve gayet güzel şeyler ortaya çıktı bu sayede.rock müzik kendi dönemindeki baskın alt kültür müziği olan bluesdan ve çok büyük bir akıllılık ederek muhtemelen daha asırlarca dünyaya hakim olacak olan klasik müzikle beslendi.

sonra ortaya o melodi duygusu sıfır olan velet çıktı ki o veledin adı raptir.

rap uzun süre çok da iyi müzik kulağı olmayan ve kafası melodilere,ezgilere çalışmayan insanlar arasında yayılarak güçlendi.şimdilerde ise kendine zıt giden müzik türü olan rock ile beslenme çabasına girdi ve hibrit bir tür çıkardı : numetal denir buna.fakat gelin görün ki nasıl doğada hibrit türler genellikle kısır oluyorsa numetal adı verilentür de kısırdır(metalle hiç alakası olmadığını düşünürüm ben bu türün ismini böyle koyanlar utansın).
 
Nasıl ki rock müzikte yıllar içinde gelişiyorsa aynı şey nu-metal akımı grupları içinde geçerli.Birçok grup numetalden farklılaşmaya,yeni yeni türleri ortaya çııkarmaya başladı.Bu gruplara örnek verecek olursak 36 Crazyfists,Disturbed,Godsmack,Mudvayne diye uzar gider.Bu gruplar yeni şeyler ortaya çıkarmaya başlayınca bütünlükte haliyle bozulacaktır.Günümüzde kaç grup 70'ler hard rock'ını yapıyor? Bu 70'ler hard rock'ının kısır bir müzik olduğunu mu gösterir.

Nu-metalin rap ve metal birleşiminden oluştuğunu da saçma buluyorum.Nu-metal bir akımsa rapte onun için de bir ögedir.Akımın her ögelerini taşıyan grupların olması zaten imkansızdır.Scars of Life'în bir şarkısında bile rap yoktur ya da Deftones'un ilk albümünden sonrası...Hadi onu geçtik diyelim,rock müziğin de blues ve klasik müzikten beslendiğini yazmışsın.O zaman rock müzikte melez bir tür değil midir? (ki bence değildir) Önemli olan grupların kendilerine has birşeyler katması,bütünlüğü sağlamasıdır.Rage Against the Machine dinlerken ben grubu rap ve metal olarak düşünmüyorum.Çünkü gayet homojen bir şekilde sunuyorlar müziklerini bana.
 
disturbed_one : bir çok başlıktaki yorumlarını beğeniyorum.nu-metal zevkindir ,saygı duyarım fakat sözümü de esirgemem kusura bakma 😉


nu-metal için düşüncem : hedef kilte doğrultusunda yapılan bir müzik.rockın geçmişini gerçekten bilen ve her alt türünü az çok dinlemiş olan kişilerin çoğuna hitabetmiyor aynı zamanda.forumdaki nu-metal başlığına baktığınızda da bunu görebilirsiniz.uzun yıllardır müziği takip eden ve erçekten iyi bir dinleyici olan kişilerin çoğu bu grupların sadece bir iki parçasını sever(ben de disturbedün sadece land of confusion şarkısını beğenmekteyim ki o şarkı da eskilerden "genesis" adlı bir gruptan coverlanmıştır).

70lerin şarkıları hala sevilerek dinlenmektedir çünkü bu yapımların çoğu gerçekten emek verilerek yapılmış ve "abi biraz ondan biraz bundan sentezleyip koyalım iki türün dinleyicisine de hitabedelim" gibisinden ticari kaygılarla yapılmamıştır.bu yüzden artık klasikleşmiş bu şarkılar hala sevilerek dinlenmektedir.

fakat hardcore ve nu-metal bundan on yıl sonra muhtemelen hatırlanmayacak türlerdir;zira zaten hedef kitlesi 12-20 yaş grubu olan bir türün şimdiki takipçileri o yaşa geldiklerinde bu müziğin peşini bırakacak,o zamanın popüler müzik kültürü 12-10 yaş arası gençelre daha farklı bir akım sunacağı için bu iki tür büyük ölçüde unutulacaktır.

rock ; blues ve klasik müzikten beslenmiştir.fakat bunu (özellikle başlangıçta) hiç bir ticari kaygısı olmadan ve taklit çabasında da bulunmadan yapmıştır.

hardcore ve nu-metale'in çıkışı daha çok "abi bak nası böğürüyo ben de öyle ses çıkarıcam" gibi çabalar sonucu olmuşutur.fakat bu türe öncülük edenler bir şeyi unutmuştur ki bağırıp çağırmak rock için hiç bir zaman 1. planda olmamıştır;bu vokal türü daha çok istenen konuyu işlemek için kullanılan bir yöntem iken(yani amaç değil araç iken) , popüler akımı benimsemiş kişiler "böğürtü" vokali bir "amaç" olarak algılamış ve sadece böğürülen fakat içinde müzikal veya sanatsal olarak pek bir şey barındırmayan,ya da böğürtü olmasa bile sadece "ergenllik bunalımı" yaşayan gençlerin ruh hallerinden faydalanan "babama çok kızgınım" gibisinden düşünceler barındıran müziklerle bu işe başlamıştır.

bu türlerde güzel şeyler yapılmıştır elbette.her akım içinde elbet güzel şeyler yaratan insanlar bulunur fakat bu akımların çıkış noktası şekilci ve dayanaksız olduğu için ömürleri de uzun olmayacaktır.

halilpazarlama isimli üyenin "nu-metal" adlı başlıktaki bu mesajı yeter de artar bile.


halilpazarlama demiş ki:
ManOwaR_Live.jpg


IRON_MAIDEN.2.tif.big.jpg


judas_priest_227709g.jpg



işte resimlerle kalite farkı , çakma metal


korn1zf.jpg


limp%20ana.jpg


linkin_park01.jpg


artık konuyu daha fazla saptırmayayım
 
Beni en çok yoran da konuyla ilgili bilgisiz olanların atıp tutmalarını okumaktır.
...
Bu kavramların hiç birini bilmiyorsunuz. Bilmemenize rağmen hiç üşenmeden uzun uzun atıp tutmaya da devam ediyorsunuz.
...
Örneğin Çin'de iktidardaki tek parti Çin Komünist Partisi'dir. Adam buna bakıyor, "Çin de komünizm var" diyor. Şimdi otistik 6 yaşındaki bir çocuk bile Çin'in kapitalist, kalkınmacı bir ekonomik yapıya sahip olduğunu anlayabilir. Eğer kişi, komünizmin bu olmadığını biliyorsa neden "lan burda bi terslik var, iki okuyup araştırayım" demek yerine mükemmel sonucuna varıyor.
...
Bu "komünist" partiler nasıl bu ismi almıştır? Eskiden neydi, neden değişti. Sosyalizm diye birşey var, komünizmden farkı nedir, ne değildir? Küba komünistmidir, SSCB komünist miydi?
...
Kısaca söyleyeyim: Dünya'da komünist bir ülke hiç varolmamıştır. Çünkü bir ülke "komünist" olamaz. Komünizm tüm Dünya'da para, devlet, meta, artı-değer gibi kavramların bulunmadığı bir bolluk toplumudur.
...
Dünya da sosyalist bir ülke de olmamıştır. Çünkü aynı şekilde sosyalizm de, içinde kendini eritecek bir devlet kurumunun olduğu bir Dünya düzenidir, Komünizm'e geçiştir. Sosyalizm ya da kapitalizm aynı Dünya'da barıamaz, ya biri ya öteki muzaffer çıkmalıdır, demiş Lenin.
...
Dünya'da sosyalist devrimler olmuştur ancak bunlar tek tek ülekelrde kısılı kalmıştır ve çok hızlı bir şekilde yozlaşmış, bürokratik diktatörlüklere dönüşmüştür. SSCB,Çin Küba vs vs.
...
Vietnam, Kuzey Kore, Pol Pot Kamboçya'sı ise son derece gerici, insanlık karşıtı diktatörlüklerdir. Ve hepsi de "sosyalist" kavramından resmi olarak uzaklaştıklarını ilân etmiş ülkelkerdir. Örneğin Kuzey Kore'de halka yönelik baskı çatlaklar verince marksist söylemler rafa kaldırılmış, Juchey denen abuk subuk yarı-dinî, yarı-milliyetçi bir ideoloji yumurtlanmıştır. Vietnam da, çocuk fahişeler cirit atarken, "biz piyasa sosyalizmine (?!) geçiyoruz" demektedirler.
...
Tüm bu deneyimlere rağmen neden marksizm ölmüyor, bu fikirler hâlâ tüm burjuva devletlerin korkulu rüyâsı olmaya devam ediyor? Neden hâlâ "örgütlü işçi sınıfı", "halkların kardeşliği", "devrimci mücadele" denince burjuva devletin terör aygıtları devreye giriyor? Neden "Yürüyüş" dergisi satan Engin Ceber işkencelerde katlediliyor? Üstelik örgütlü bir işçi sınıfından bile sözedemezken, bir işçinin dergi satması neden bu kadar korkutuyor?
...
Neden Türk Ordusu silahsız MKP'li militanları kimyasal silahlarla katlediyor? Neden bu devlet 19 Aralık'larda hapisanelere girip siyasi mahkûmları F tiplerine kapatıyor? Madem komünizm öldü bok oldu, neden devlet en küçük devrimci bir sloganda "ahanda bölücü" diye zıplıyor?
...
"İki ineğin varsa" gibilerinden fıkralarla küçük burjuva eğlenceleri bölmek istemem ama gerçekleri de ciddi bir şekilde ortaya koymak gerekir!
 
Pellet demiş ki:
Neden "Yürüyüş" dergisi satan Engin Ceber işkencelerde katlediliyor? Üstelik örgütlü bir işçi sınıfından bile sözedemezken, bir işçinin dergi satması neden bu kadar korkutuyor?

Çünkü o derginin bağlı olduğu kitlenin insanları hapislerden çıkmaya, ülkesine geri dönmeye başladı ve bu geçtiğimiz 1 senede ve hatta bundan sonraki bir kaç senede güçlenecekler gibi görünüyor. Zira ortam şartları elverişlileşmeye başladı. E tabi tehtid böyle büyük olunca korku da büyük oluyor 🙂

Gel gelelim, bu tarz o öldü bu öldü sloganları babadan oğlu geçen gerzeklikten öte değil.

Amerika krize girdiğindeki devlet müdahalesi "Sosyalizm gelecek" çığlıkları arttırdıysa burjuvaziye, burjuva teorisyenleri, kapitalizm büyüdükçe Marksizmin büyüyeceğinin farkında demektir. Marksizmin ölmesi, kapitalist teorisyenlerin, kendilerini koruma taktiğidir ama işe de yaramıştır. Zira apolitik veya gerzek olan sıradan insanlar buna inanmakta o yüzden Marksist söylemlere sırtını çevirmektedir.

Marksizm adam gibi kimsenin tam olarak bilmemesine rağmen, gayet basit bir olaydır. Pellet, kısacık yazıda bile özetlemiştir.

Marks komünizm ideali için bir yöntem kuran teorisyendir. Yönetemi de basittir. Birbirlerine hem tam zıt hem de yakın akraba olan kapitalizm ve komünizm gibi yapılardan birini seçer ve seçmekteki yönetemi de sadece azınlık refahı değil insanlık refahı olarak belirler. Bu kadar basit.

Yöntem olarak diyalektiği kullandığını biliyorsanız, tez olan kapitalizme anti tez olan bir sistemler zinciri kuracaktır ki, bir sentez olan Komünizm doğsun.

2 önerisi vardır. Ya ilkel kapitalizm olan liberal yapılara karşı anti tez olan, burjuva katli, proleter diktatörlüğü ile gidilen aşamalı devrim, ki bu devrim süreci kanlıdır, ya da Liberalizmi daha kolay bir şekilde Kapitalizmle yıkarak, Kapitalizmin son raddesine ulaşmasını bekleyip, kendi kendine çöküşünü hazırlayan yöntemdir.

İki yöntemde de amaç komünizm idealidir. İkisinde de aşamalı devrim planı vardır. Sosyalizm de bu aşamalardan biri olmasına ve bu aşamaların en özgürlükçü yapısı olmasına rağmen, Komünizm idealini savunan bir insan için tabi ki de güzel ve mükemmel bir yapı değildir. Derhal var olup yıkılması gereklidir.

vs...vs...

Biri kalkıp Sosyalizm öldü derse, ben kalkıp Sosyalizm daha doğmadı da sizin cumhuriyetiniz çoktan öldü derim kendilerine. Zira doğmaya ölemez ama, doğmuş olanın öldüğü feodalitenin yıkılması gibi apaçıktır.

Şu anki çırpınışlar da bir ölüseviciliktir.. 🙂
 
gunsnroses demiş ki:
siz de hayatta bir 'izm' den medet umanlardanmısınız?
siz de gençliğinizin verdiği romantik ve isyankar duygularla,bir yere ait olma istemiyle kapıldınız mı bir 'izm'e?
kurtuluşu şu ya da bu 'izm'de gördünüz mü?yoksa halen görmektemisiniz?
'izm'lerin insanlığa getirdiği onca felaketi,açlığı,ölümleri,işkenceleri,yıkımları görmezden mi geliyorsunuz?
hala ütopyaların peşinden mi koşuyorsunuz?
hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmektense hayatım boyunca bir hayalin,ütopyanın peşinden giderim mi diyorsunuz?
şu karşıt 'izm'leri bir 'temizlesek' dünya cennet olacak mı diyorsunuz?
buyrun efendim,buradan yakın😉...


Adamın biri çıkar bir senaryo yazar eee oyunculuğa merak edenlerinde zaten rolleri hazırdır , bir kısım kitlelere kitaplar yazar ondan sonrası kolay ver gazı gerisi gelsin, belki bileniniz vardır Avatar adlı bir çizgi film var malum Avatar karakterinin dünyayı kurtaracağı sanılır bekliyoruz bakalım hangi rejim kurtaracak dünyayı hey hat 😀 umarım ölmeden görürsünüz salladığınız bayrakların meyvelerini 😀
 
Şu sıralar okuduğum ve gerçekten ilginç bulduğum Bertrand Russell'in "Özgürlük yolu" isimli kitabının Bakunini ve Anarşizm'in tarihini işlediği bölümde dikkatimi aşağıdaki parça bir hayli çekti. Çünkü dev pers imparatorluğu tarihten silinirken, dönemin Perslere karşı galip gelen diğer bir dev impatatorluğunun lideri İskender her geçen
zaman diliminde sahip olduğu toprakları genişletirken ve ele geçirdiği toprakları kendi kültür emperyalizmiyle yoğururken; antik yunanın filozoflarından Platon, Aristo, Polybius gibi filozoflar imparatorluğun o güne kadar sahip olduğu devlet biçimlerini monarşi, aristokrasi, tiranlık, demokrasi ve oligarşi halinde birbirine dönüşen dairesel bir süreç olarak tanımlamakla yetinirken, helen coğrafyasından çok uzaklarda, çinde, taozimin kurucusu filozoflardan Chuang Tzu özellikle 19. yy ve 20.yy'ın en populer siyasi ve felsefi hareketlerinden birisi olan "anarşizmi" Çinin ya da daha geniş manada doğunun despotik imparatorluk biçimlerine karşı, rüşeym halinde olsa bile, gündeme getirmiş olması gerçekten çok ilginç ve kanımca bizi uygarlığın köklerini araştırmaya tekrar davet ediyor. Şu şekilde aktarıyor Russell:


... Yaklaşık M.Ö 300 yıllarında yaşamış çinli bir filozof olan Chuang Tzu, anarşizme olan hayranlığını şöyle dile getirmiştir:

"Atlar onları dondan ve kardan koruyacak toynaklara, rüzgardan ve soguktan koruyacak yelelere sahiptir. Ot yer ve su içerler. Şampanyanın yüzüne bile bakmazlar. Onların doğası böyledir. saray gibi konutların onlara hiç bir faydası yoktur.

Bir gün Po Lo* geldi ve " ben atların iradesinden anlarım" dedi.
Böylece önları damgaladı ve yelelerini kırptı. Toynaklarını kesti, onlara yular geçirdi, ayaklarına prangalar taktı ve onları ahırlara tıktı. Sonuç olarak, her on attan iki ya da üç tanesi öldü. Sonra onalrı aç ve susuz bıraktı, dörtnala koşturdu, tımar etti ve süsledi, başlarına püsküllü başlıklar geçirdi ve onalrı kırbaçla korkuttu. Yarısından çoğu öldü.

Çömlekçi şöyle der: " ben çamurla istediğimi yaparım. yuvarlak olmasını istiyorsam yuvarlak, kare olmasını istiyorsam kare kalıplar kullanırım.

Marangoz ise şunları söyler:" Ben tahta ile ne istersem yaparım. kıvrımlı olsun istersem yay biçiminde, düz istersem çizgi biçiminde keserim."

Fakat çamurun ya da tahtanın doğasının bu işlemleri isteyip istemediğini hiç düşünüyor muyuz? her çağda Po Lo atları iyi idare ettiği için, çömlekçi ve marangozlar da tahta ve çamurla harikalar yarattıkları için övünüyorlar. İşte, imparatorluğu idare edenlerde aynı hatayı yapıyorlar.

Şimdi imparatorluğun yönetimine oldukça farklı bir açıdan bakacağım.

insanların bazı doğal içgüdüleri var: kumaş dokuyup giyinmek, kendilerini beslemek. bunalr tüm insanlar için geçerlive herkez bunalrı kabul eder. bu tür içgüdülere doğuştan gelenler denir. Doğal içgüdülerin baskın olduğu zamanlarda, insanlar sessizce hareket ediyor ve etraflarını inceliyordu. O zamanlar dağlar üzerinde yollar, gemiler, sular üzerinde köprüler yoktu. Her şey sırf kendi özel alanı için üretiliyordu. Kuşlar ve hayvanlar çoğalıyor ve bitkiler büyüyordu. Hayvanlara müdahale etmek mümkündü, örneğin bir ağaca tırmanıp kuzgunun yuvasına bakabiliyordunuz. Çünkü insanlar kuşlar ve hayvanlarla birlikte yaşıyordu, her şey birdi. İyi ya da kötü adam ayrımı yoktu. Bilgi olmadan herkes eşit olduğu için erdemlerini yitirmek diye bir şey de yoktu. kötü arzular olmadan herkes eşit olduğu için insanlar doğal bir bütünlük içindeydi, insan varoluşu kusursuzdu.

Fakat bilgelik ortaya çıkıp da iyilik kavramı ile insanları şaşırttığında ve komşuya saygılı olma fikri ile insanları bağladığında şüphe duygusu da oluştu. daha sonra müzikle coşarak ve törenler yaparak imparatorluk kendi içinde bölündü."


* Po lo ---> (http://tr.wikipedia.org/wiki/Polo#Tarihi)
 

Geri
Üst