İki gündür düşünüyorum ne yazabilirim hislerimi nasıl ifade edebilirim diye, ama bu öyle bir acı ki tarif edecek hiçbir kelime yok aslında. Barış canımdan can kopararak gittin, sevenlerinin canının yarısını alıp gittin. Ne diyebilirim ki, her şeye rağmen helal olsun sana. Ama biz acıya nasıl dayanacağız? Onu da söyleseydin keşke gitmeden önce. Ne oldu da binlerce hatta milyonlarca insan bir anda böyle bir sevgi seli oluşturdu. Seni bizim kadar yakından tanıma fırsatı bulmamış, hatta hiç görmemiş insanlar bile senin için günlerce dualar etti, senden gelecek güzel haberleri bekledi. Sen giderken milyonlar ağladı. Ne yaptın sen bizlere Barış? Neydi bu acele? Severken ayrılacağız demiştin de, biz onu sadece şarkı sanmıştık oysa ki. İsterdim yeniden doğmak ya da hepten yok olmak, bir melek gibi kanat açıp dağlara uçmak demiştin, biz onu da şarkı sanmıştık. Severken ayrılamadın arkadaşlarından, ne büyük bir sevgiymiş ki, bizi ancak ölüm ayırır derdin ya hani, bak gördün mü işte ölüm bile ayıramadı seni arkadaşlarından. Kayboldun teninden, ama bizim hiçbir şey gelmedi elimizden, öyle eli kolu bağlı yavaş yavaş gidişini izlemek zorunda kaldık. Ve gittin… bizler ardından ıslak ıslak baka kaldık Barış. Nasıl acı çektik ve çekiyoruz biliyor musun?
Barış bak seni hiç tanımayan biri ne yazdı bugün bana:
“Hiç görmediği, tanımadığı, müziğini bile dinlemediği birinin kaybına insan ne çok üzülürmüş meğer, ilk kez yaşadım bu duyguyu, nasıl oldu bilmiyorum ama acı haberi öğrendiğimde göz yaşlarına boğuldum ben de 🙁 Neden bilmiyorum, belki gençliğinden, belki geçirdiği kazadan sonra ekranda daha çok görüp daha fazla ısındığımızdan, belki de binlerce insanın böylesine büyük sevgisinin bir nedeni olduğunu düşündüğümüzden”.
Yolumu kısa bir süre önce ayırmış olsam da, giderken söylemiştim seni kardeş olarak hep seveceğimi. Benim hiç kardeşim olmamıştı Barış seni tanıyana kadar, ve artık yine kardeşim yok, kardeşim melek oldu. Ama sen bilmeden bana öyle bir acı ders verdin ki giderken. Ben en başından beri seni hep önce müzik sonra kardeşim olarak seviyorum derken meğer kendi kendimi kandıyormuşum, kendime yalan söylüyormuşum Barış. Yüreğime öyle bir ateş düşürdün ki, fark ettim ki ben seni asıl kardeşim olarak seviyormuşum, ama keşke böyle acı bir şekilde anlamasaydım. Keşke sen yaşasaydın, nefes aldığını bilmek bile bizi mutlu ederdi. Aslında o kadar çok keşke denecek şey var ki, ama artık söylenecek söz bitti. Sen hepimizin boğazını düğüm düğüm ederek gittin. O yüzden şimdi susma zamanı. Annem günlerdir ağlıyor “Oğlumu kaybettim” diye. Nasıl böyle ailemizden biri olabildin, senin yüzlerce ailen var sanıyorduk ama gördük ki milyonlarca ailen varmış Barış. Dilerim ki sen de bu büyük sevgiyi hissettin, yukarıdan sevgimizi gülümseyerek, acımızı ise üzülerek izliyorsun. Biliyorum ki sen sevenlerini asla bu şekilde üzmek istemezdin ama kader işte senin de elinde değildi. Aslında belki de o hepimizi kahreden 5 günde, sonrasında çok üzülmeyelim diye bizi gidişine hazırlamak istedin, o yüzden dayandın direndin gücün yettiğince. Ama sen de kendini kandırdın Barış, bizi asla alıştıramazdın, alıştıramadın, bundan sonra da alışamayacağız yokluğuna. Bazılarımız kendi kendini gelebilecek kötü bir habere hazırlamaya çalıştı bu geçen zorlu günler bekleyişler zarfında, kendimi en kötüsüne hazırladım dedi bazı dostlar, ama onlar da kendilerini kandırdılar sadece. Senin gidişine alışmanın hiç bir yolu yoktu çünkü. Hiç birimiz bunu aklımıza bile getirmek istemedik. Tüm inancımızla, pozitif düşüncelerimizle sana güç vermeye çalıştık elimizden geldiği kadar. Ama ya biz beceremedik sana sesimizi, sevgimiz duyurmayı, veya Allah çok sevdiği kulunu yanına alıp o güzel sesi bir an önce kendisi dinlemek istedi. Ya da belki de cennet bahçelerinde akan tertemiz akarsular kurudu da o yüzden seni çağırdılar yanlarına.
Son yolculuğunda yanında olamadım, beni affet ne olur. Çünkü seni o tabutun içinde görmeye asla katlanamazdım, kalbime saplanacak o hançere dayanamazdım. Günlerdir göz yaşlarımla birlikte seni gördüğüm her an film şeridi olarak akıyor gözlerimden, seni sadece o filmdeki gibi en güzel, en güler yüzlü, en neşeli halinle hatırlamak istiyorum.
Aslında beki de çok üzülmemiz lazım değil mi Barış? Çünkü sen sanki biliyormuşsun gibi bizlere senin yokluğunu paylaşacak, bu büyük acımızda birbirimize destek olacak, nasıl derinden yaralandığımızı anlayabilecek yani damdan düşenin halinden anlayacak dostlar bıraktın arkanda. Bizi bizden gayrı kim anlar ki, sen bunu bile düşündün sanki gitmeden önce. Sağol Barış, kazandırdığın harika dostlar için o kadar borçluyuz ki sana. Seninle ilgili acı tatlı tüm anılarımızı paylaşacak dostlarımız var en azından yanımızda, bundan güzel bir hediye bırakamazdın bize giderken.
Hani foruma yazmıştım ya “Rock denizinde emin ve geniş kulaçlar atarak enginlere açılman, açılabilmen dileklerimle…” diye, bu kadar ciddiye alacağını, bu kadar enginlere açılacağını hiç düşünmemiştim o zamanlar, aklımın ucundan bile geçmezdi böylesine hızla en engine açılacağın. Umarım gittiğin en uzak yerde çok mutlusundur. Bizler şimdi çok mutsuz, kırgın, kızgın, üzgün ve küskünüz, acımız o kadar büyük, o kadar derin ki tarif edilemez, umarım zamanla yokluğuna bir nebze de olsa alışabiliriz, bize armağan ettiğin dostlarla seninle ilgili anılarımızı gülümseyerek hatırlayabiliriz. Allah bize o gücü verir inşallah. Çünkü biliyorum ki sen bizlerin bu kadar üzülmesini asla istemezdin, herkes mutlu olsun, gülümsesin isterdin. Kusura bakma Barış, şimdi bu çok zor, zaman her acının ilacı mıdır değil midir onu da zamanın kendisi ispat etmek zorunda bize. Zamanın işi de çok zor olacak, bakalım bizim bu büyük acımızla nasıl savaşabilecek.
Giderken bir şeyi daha gösterdin Barış, sen Barış Abi’nin kazandığı 7’den 70’e sevgiyi, O’nun tamı tamına yarı yaşındayken kazanmışsın. Buna üzülmek mi gerek gurur duymak, mutlu olmak mı gerek bilmiyorum, çünkü üzüntüden artık hiçbir şey düşünemiyorum.
Cumartesi’nden beri hep seninle konuştum Barış, bilmiyorum o sözlerimi, dualarımı duydun mu diğer milyonlarca insanlarınkilerle birlikte. Sen güçlüsün kardeşim, bunu da atlatırsın, açacaksın gözlerini, yavaş yavaş da olsa iyileşecek eski güzel günlerine döneceksin, daha yapılacak çok işin varken, tam bir şeyleri yoluna koymaya başlamışken vazgeçmezsin sen, inanına yaşarsın, yapabileceğini biliyoruz, inanıyoruz, burada seni bekliyoruz dedim. Dualarımız kabul olmadı ne yazık ki. Ben seninle hala konuşuyorum ve konuşacağım, dilerim şimdi arkandan ettiğimiz duaları ve sözleri duyuyorsundur.
Ama ardında bıraktığın, unuttuğun biri yok mu Barış? Abisi Miço’yu bırakıp nerelere gittin??? O seni çok arayacak, çok özleyecek seninle oynamayı.
Uykucu Barış, sen uykuyu çok seversin, o kadar çok severmişsin ki tembellik edip en derin uykuyu seçtin. Ama sen bir o kadar da hiper aktifsin Barış, oralarda öylece hiçbir şey yapmadan duramazsın değil mi? Şimdi çok sevdiğin motorunu cennet bahçelerinde sürüyorsun eminim ki. Yeni yeni şarkılar besteleyeceksin. Bilmiyorum kaçımız layık olup da cennete yanına gelebilecek. Gelebilirsek eğer yeni şarkılarını yine bizler için söyleyeceğini biliyorum. Zaten sen şimdi de söylüyorsun şarkılarını, duyuyoruz, hissediyoruz Barış.
Biz sana gelene kadar sen daima kalbimizdesin, bunu asla unutma.
Şimdilik güle güle BARIŞ,
Zeynep ve Nalan’a selam söyle bizlerden.
Cennette görüşmek dileğiyle…